You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Kitap alıntıları ve sözler

Kitap alıntıları ve sözler

General
RE: Kitap alıntıları ve sözler
stephen king sadist

Ama bir ölünün yeni bir piyano alması ne kadar imkansızsa, roman yazması da o kadar imkânsızdı.

Önemli bir Amerikan töresi var Ay ışığında evlenme teklif etmek erkeklere düşer, boşanma davası açmak da kadınlara

Taşlar ve sopalar kemiklerimi kırabilir ama sözler bana zarar veremez.”

en büyük hatasının herkes bir şeyler sezmeye başladığı zaman cinayet işlemekten vazgeçmeyişi olduğu anlaşılıyordu.

Durum kötüydü. Ama ne yazık ki, yine de yeterince kötü değildi.

Utanılacak hiçbir şey yapmadım. Ben hiçbir zaman utanmam. Yaptığım şey kesindir. dönüp arkama bakmam.”

Tanrına dua ettiğin zaman sana bunun bin katı karşılık verir

Tatlı tatlı gülümsedi. Gökyüzünde güzel bir şato gören bir kadının gülümsemesiydi bu.

ünlü’ diye tanımlanan yazarlardan bazılarının hayat hikâyelerini okudum. Çoğunun kötü insanlar olduklannı biliyordum.

F. Scott Fitzgerald, Ernest Hemingway ve şu Missisipi’li Faulkner mi ne… onlar Pulitzer Kitap Ödülünü kazanmış olabilirler. Ama hepsi de ayyaş serserilermiş

morfin ilaçları almaya her zaman dikkat ettim. Onları kilit altında tutarlar. Şişeleri sayarlar. Her şeyi kaydederler.

Ve bir hemşirenin ilaç aşırdığından kuşkulandıklan zaman onu göz hapsine alırlar. Bu işi ‘ilaç aşırmak diye tanımlarlar… Ve sonra… güüüm!” Onu kovarlar. Ve böyle işlere bulaşan hemşirelik yapamaz

Ama ben hata yapmayacak kadar akıllıydım.

Dipsiz bir uçurumun içine baktığınız zaman, o da sizin içinize bakar. NIETZSCHE

yalancılar rahatlıkla yemin ederler! Yalancılar yemin etmeye bayılırlar

Aferin sana. Hiç de akılsız olmayan bir kadına gerizekâlıy-mış gibi davranırsan, her seferinde savaşı o kazanır.

Yazmak bir tür ilaç. Gelecekten umduğum tek şey o

Eğer yazar olmak istiyorsan az bir yetenek işe yarar. Ama aslında gerekli olan her yara izinin hikâyesini hatırlayabilme yeteneğidir.

Sanat, güçlü hafıza demektir.

Konfıçyüs, “Bir dizi mısır yetiştirmek isteyen bir insan önce bir ton gübreyi kürekle atmalıdır,” demiş

Sen altın yumurta yumurtlayan kazı kesmek istiyorsun! İşte yapmak istediğin bu! Ama masaldaki çiftçi kazı kestiği zaman elinde sadece ölü bir hayvan ve bir avuç değersiz bağırsak kalır!

Arthur Conan Doyle, Sherlock Holmes’u öldürdüğü zaman bütün
İngiltere ayağa kalkmıştı. Herkes Holmes’un diriltilmesini istemişti.
Üzülmemiş öfkelenmişlerdi.

Doyle annesine mektup yazarak Hol-mes’u öldüreceğini haber verdiği zaman kadın şöyle diyordu. O iyi Bay Holmes’u mu öldüreceksin? Saçma! Sakın böyle bir şeye cüret edeyim deme!

Bugün çok canım sıkılıyor. Biri öldü. Benim için çok Önemli biri.

İhtiyarlar gibi. Birdenbire, bazen olmayacak anlarda yaşlı adamlar gibi uyukluyordu.

bir şeye karar verdi mi onu yapıyordu. Hiçbir yalvarma onu etkilemiyor, çığlıklar durdurmuyordu.

o ne zaman uyuduğunu ve ne zaman uyandığını bilir ne zaman iyi ne zaman kötü olduğunu bilir

Kahramanca savaştığını
düşüne-bilseydi ne kadar iyi olacaktı bir insan için büyük bir gelişmeydi bu.
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Kitap alıntıları ve sözler
stephen king sadist

seni donarak ölmeden devrilmiş olan arabandan çıkardım. Kırılmış zavallı bacaklarına destekler taktım.Şimdi bu delilikse beni hemen tımarhaye kapatsınlar.

Sancını hafifletmek için sana ilaç verdim. Sana baktım. Yazdığın o kötü kitaptan seni vazgeçirdim. Seni ikna ettim. O en güzel romanını yazman için. Şimdi bu delilikse beni tımarhaye kapatsınlar

Gülüşünde hem mutluluk, hem de keder vardı

Bir kitaba başlarken sonunu nasıl getireceğimi bildiğimi sanırım. Ama roman hiçbir zaman tasarladığım gibi sona ermez.

şaşılacak bir şey değil. Bir kitap yazmak aslında bir füze atmaya benzer… Ama roman uzay yerine zamanda ilerler.

Bir romanı başlangıçta tasarladığın gibi yazman, bir Titan füzesini dünyanın öbür ucuna atarak bunu bir basketbol potasından geçirmek gibi bir şey olur.

Hikâye kâğıtta güzel gözükür ama roman aslında hiç de iyi olmaz.Kim ne derse desin gerçek her zaman hayalden çok daha garip oluyor.

İnsan çoğu zaman neler olacağını kesinlikle, tamı tamına biliyor.

Eski ata-sözlerine göre intikam soğuk yenilmesi gereken bir yemekmiş ama bu sözleri uydurdukları sırada sıvı yakıt henüz icat edilmemişti.

bir insan bütün hayatını çok kötü şeyler olacağını geçirerek düşünürse, elbet arada sırada yanılır.”

yaşam önemli bir güreşten farksızdı.

Hatalar sinir bozucu şeylerdi ama önemli de sayılmazdı aslında.

artık ölmenin korktuğu kadar kötü bir şey olmadığını anlamaya başlamıştı tükeniyordu. İşte bu korkunçtu. aptalca bir şeydi.

aptalca bir şeydi. Ama biz gerçek hayatta yine de kendi kendimizi kandırmaya devam ettik,

Gülüşünde çılgınlık vardı. gerçekten korkutan bir gülüş bilinçli birkötülük, habislik vardı.

Gözbebeklerinin gerisinde bir ifrit dans ediyordu.Kadında şeytan şansı var. Ve sıkıştığı zaman iblis kadar zekileşiyor…

yaşaması için onunla ölümüne savaşması gerekiyordu.

yazarlar kitaplarının başına birine adadıklannı belirten bir şeyler yazarlar. Bunun nedeni bencilliklerinin kendilerinde bile dehşet uyandırmasıdır.

Görüyorsun ya, ben nekadar ‘cici çocuğum Evet, sen çocuklann en cicisisin,

sigarayı içerim. Kendimden geçecek gibi oluncaya kadar. Ondan sonra sigarayı
söndürürüm

Afrika ‘da çok şey görmüş, bazı Afrikalıların bir değil pek çok tanrıları olduğunu öğrenmişti. Bunlardan bazıları son derece zalimdiler. Bazıları ise deli.

Zalimlik yine de anlaşılacak bir şeydi. Ama delilik? Bu tartışma kabul etmezdi

Dolmakalemi alıp bir yazarın sözlüğündeki en sevilen ve en nefret edilen sözcüğü yazdı.
SON

Her kitabını bitirişinde kendini böyle hissederdi. Boşalmış, düş kırıklığına uğramış gibi

Her küçük başarının bedelini gülünç bir biçimde ödediğini biliyordu.

Her zaman aynıydı. Her zaman. Sanki vahşi bir Ayı ilk kez gerçekten gülüyordu. Sevinçle,

Burnuna kadın kokusu geliyordu. Yanmış et, ter, nefret ve deliliğin kokusu.

Yanılıyorsun Bir tanrıça ölmez. Tannçayı öldüremezsin. Tannça ölümsüzdür.

Ancak kahrolasıca hayat o kadar düzensiz ve karışıktı ki. Bölümleri bile olmayan bir ömür hakkında başka ne söyleyebilirdiniz?

Bölümleri bile olmayan bir ömür
bir romanda olanlara benziyordu. Bu olayda hayatta görülmeyen bir bütünlük ve düzgünlük vardı.

Lisedeyken bir roman okumuştum,”
Galiba ‘Monte Kristo’ydu adı.  Romanda bir adam tam kırk yıl hücrede yalnız başına yatıyordu.bir tek kişi bile görmüyordu.

Bu roman bu dünyada satılan bütün kitaplan geride bırakacak, dostum. Kitaptaki hikâye de, gerisindeki macera kadar olağanüstü sayılabilir.

Tanrı’ya şükretmeliyiz

bölüm bölüm gösterilen filmlerdeki karakterlere benziyorduk. Gri hiçbir şey yoktu. Her şey ya siyah ya da beyaz Kötü ya da iyiydi

Çok ünlü bir yazardı, ama bir gün, hayatta kalabilmek için kitap yazması gerekeceğini hiç düşünmemişti
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Kitap alıntıları ve sözler
albert camus veba

insanların akşama kadar çalışıp sonra da yaşamak için kalan zamanını kâğıt oynayarak kafelerde çene çalarak harcaması kadar
doğal hiç bir şey yoktur

insanlar bilmeden birbirini sevmek zorundadır.

Hasta olmak hoş bir şey değildir, ancak size hastalıkta destek olan kentler ve ülkeler vardır ve buralarda insan kendini bırakabilir.

Bir hastanın şefkate gereksinimi vardır, bir şeye yaslanmaktan hoşlanır, çok doğaldır bu.

fareler sokakta, insanlar evlerinde ölür. Ve gazeteler yalnızca sokakla ilgilenir çok doğaldır bu.

Gerçekten de felaketler ortak bir şeydir, ancak başınıza geldiğinde inanmakta güçlük çekilir.

Dünyada savaşlar kadar vebalar da meydana gelmiştir. Vebalar da, savaşlar da insanı hazırlıksız yakalar.

Bir savaş patladığında insanlar : "Uzun sürmez bu, çok aptalca!" derler. Ve kuşkusuz bir savaş çok aptalcadır, ancak bu onun uzun sürmesini engellemez.

Ve kuşkusuz bir savaş çok aptalcadır,

burada oturanlar da herkes gibiydi, kendilerini düşünüyorlardı; bir başka deyişle hümanisttiler; felaketlere inanmıyorlardı.

Felaket insana yakışmaz, onun için felaket gerçek dışıdır, geçip gidecek kötü bir rüyadır, denir.

Ancak Felaket her zaman geçip gitmez, kötü rüyalar arasında insanlar geçip gider ve önlemlerini almadığından başta hümanistler gider.

Yurttaşlarımız da başkalarından daha az ya da çok suçlu değildi; alçakgönüllü olmayı unutuyorlardı

Kendilerini özgür sanıyorlardı, oysa felaketler oldukça kimse asla özgür olmayacak.

tarihin gördüğü otuz kadar büyük veba yaklaşık yüz milyon kişinin ölümüyle sonuçlandı

Ancak yüz milyon ölü nedir? Savaşta insanölüyü diriyi bilmez.

Nasıl ölü bir adam ancak ölü halde görüldüğünde önem taşırsa, tarih sahnesine saçılmış yüz milyon ceset de hayalimizde silik bir görüntüden başka bir şey değildir

On bin ölü büyük bir sinemanın müşteri sayısının beş katı eder.

Nabız iyice düşer ve anlamsız bir hareket sonucunda ölüm gelir.'

Evet, bir ipin uçundaydık ve insanların dörtte üçü,

Esas olan, işini iyi yapmaktı.

Akşamlarım kutsaldır. Bizim memlekette dedikleri gibi Bugünün işini yarına bırakma

Veba zayıf yapılı insanları etkilemedi özellikle güçlü yapılıları, yok etti

Önemli olan düşünce biçiminin iyi olup olmaması değil, düşündürmesidir,

Söz konusu olan, bir şeyin kötü yanını görmek değil, önlem almak.

erkekler sadakate dönüyorlardı.

Gerçekte, iki kez acı çekiyorduk öncelikle kendi acımızı, sonra da burada olmayanların, oğul, eş ya da sevgilinin çektiği acıyı

cesaretlerinin, iradelerinin ve sabırlarının yıkımı öyle ani oluyordu ki kendilerini çukurdan asla çıkamayacak gibi hissediyorlardı.

Durmadan düşündükleri o geçmişin de üzüntülü bir özlemden başka tadı yoktu.

sabırsız, geçmişlerine düşman ve geleceği elinden alınmış olarak adaletin ya da nefretin parmaklıklar arkasında yaşamaya mahkûm ettiği kişilere benziyorduk biz

herkes günü gününe ve gökyüzüne karşı yapayalnız yaşamayı kabul etmek zorunda

umut ettiler ve acı çektiler.

Yalnızlığın uç noktalarında kimse komşusunun yardımını ummaz oldu

veba belirtileri gösteren ve sayıklayan bir adam kendini evden dışarı atmış, karşısına çıkan ilk kadının üzerine atılmış ve ona vebalı olduğunu söyleyerek sarılmıştı.

Hepimiz delireceğiz, orası kesin

Herkes için böyledir bu: Evlenilir, biraz daha sevilir, çalışılır. Sevmeyi unutana kadar çalışılır.

Çalışan bir adam, yoksulluk, ağır ağır tıkanan gelecek, masa başında akşamların sessizliği, böyle bir evrende tutkunun yeri yoktur

Seni sevdim, ama artık yoruldum...

yeniden başlamak için mutlu olmak gerek.'

Birbirimizi sevdiğimiz süre içinde sözcükler olmaksızın birbirimizi anladık. Ancak her zaman insanlar birbirini sevemiyor.

Tüm gücüyle karısına kavuşmak ve tüm sevenlerin birleşmesini istiyordu

bugün, veba sizi ilgilendiriyorsa, bunun nedeni düşünme zamanının gelmiş olmasıdır.

Dürüst insanların  korkmasına gerek yok, ancak kötüler titremekte haklı.

Evrenin uçsuz bucaksız ambarında, karşı çıkılması olanaksız bu felaket, samanı tohumdan ayırıncaya kadar insanlık buğdayını dövüp duracak.

Uzun zamandır, dünya kötülükle uzlaştı,

Biraz pişmanlık yetiyordu, her şeye 
Ve pişmanlık konusunda herkes kendini güçlü hissediyordu.

Zamanı gelince pişmanlık duyulacaktı O zamana kadar, en kolayı kendini sıkıntıya sokmamaktı gerisini Tanrının bağışlayıcılığı hal ederdi nasılsa.

Tanrı beklemekten bıkarak, sonsuz umudunun boşa çıkmasıyla düş
kırıklığına uğrayarak, bakışını başka yana çevirdi. İşte şimdi, Tanrının  cehenneminde kalacağız!

Kral Humbert zamanında, vebanın İtalya'yı altüst etmesi anlatılır; veba öyle şiddetliymiş ki, çok az sayıda hayatta kalanlar ölüleri toprağa vermekte yetersiz kalıyorlarmış
veba Romayı kırıp geçiriyormuş.

bir iyilik meleği ortaya çıkmış, av mızrağı taşıyan kötülük meleğine emirler veriyor, evlerin kapısını çalmasını buyuruyormuş; kapı kaçkez çalınırsa, o evden o kadar ölü çıkıyormuş

Ve acının kanlı meydanında dövüldükten sonra, samanla birlikte siz de atılıp gideceksiniz."

Tanrı tutku sever onun ateşli şefkati Sizi uzun süre görmek ister, onun sizi sevme tarzı böyledir ve onun tek sevme biçimi budur

Habeşistanlı Hıristiyanlar vebayı, sonsuzluğa ulaşmak için Tanrısal
bir yol görüyorlardı. Buna yakalanmamış olanlar ölmek için vebalı örtülere sarınıyorlardı.

kimileri sıradan yaşantılarını sürdürüp dört duvar arasında yaşamaya alışırken kimileri de bu hapishaneden kaçmaktan başka bir şey düşünmez oldu

kentimizde yaşadığımız hava biraz değişti. Ancak, gerçekte, bu değişiklik havada mıydı yoksa yüreklerde miydi, işte sorun buydu.

Şunu iyi anlayın Ama ile Ve arası kolayca seçim yapabilirsiniz. VE ile SONRA arasında bir seçim zordur. Sonra ile Ardındana. gelince iş daha güçleşir. en güç olan,  Ve'yi kulanmak gerekip gerekmediğine karar vermektir.

Dediğine göre, inadın sonunda her şeyin üstesinden geleceğine hep inanmıştı ve bir bakıma işini bilir olmak onun mesleğiydi.

Yaşamla ilgili her şeyi bildiğinize inanıyor musunuz?

Yüz yıl önce bir Iran kentinde veba tüm kent halkını öldürmüş, kendi işini yapmaktan vazgeçmeyen ölü yıkayıcısı  dışında O şansını korumuş, işte hepsi bu,

Dünyadaki kötülük neredeyse her zaman cehaletten kaynaklanır

eğer aydınlatılmamışsa, iyi niyet de kötülük kadar zarar verebilir,

Katilin ruhu kördür ve insan her tür sağduyudan yoksunsa güzel aşk ve gerçek iyilik diye bir şey olamaz.

Bu iyi. Ama bir öğretmen iki kere ikinin dört ettiğini öğretiyor diye tebrik edilmez. Belki bu mesleği seçti diye tebrik edilir.

Ancak tarihte öyle bir an olmuştur ki, iki kere ikinin dört ettiğini söylemeye cüret edenler ölümle cezalandırılmıştır.

insanlar yaşamlarını tehlikeye atıyorlardı.' yurttaşlarımız yaşamlarını tehlikeye atanlar, savaşmak gerekip gerekmediğine karar vermek zorundaydılar.

Şu ya da bu biçimde savaşmak ve diz çökmemek gerekiyordu.

Tüm sorun ölü sayısını olabildiğince aza indirmek ve ayrılıkların sonsuza dek sürmesini engellemekti. Bunun için de tek bir yol vardı savaşmak.

Teşekkür ederim, iyi ki siz varsınız.

dünyanın uzak noktalarından, binlerce kilometre ötelerden,sahibi bilinmeyen kardeşlik dolu sesler dayanışma duygularını dile getirmeye çalışıyorlardı

sevmek ya dabirlikte ölmek, başka yolu yok. Onlar çok uzaktalar.

felaket kenti ele geçirip alt etmek üzere tüm gücünü toplarken
insanların mutluluklarını yeniden yakalamak için her tür saldırıya karşı koydukları umutsuz  çabalardan söz etmek gerekir.

köleliği reddetme biçimi etkili olmasa bile, anlamlı ve içimizde barındırdığımız en gururlu şey

fiyatı sürekli artmakta olan sigara ve ucuz alkol satıyor ve bunlardan küçük bir servet elde ediyordu

Fransa'da karısı var.
— Ne iş yapıyor?
—  Gevezelik mesleğidir

onun yaşlanması düşüncesine katlanamıyorum. Otuz yaşında insan yaşlanmaya başlıyor,

Kendisinin mükemmel olduğunu öğrendiğime memnun oldum.
Herkes böyledir  Yalnızca onlara fırsat tanımak gerek

her zaman her şey kolay olmaz.

Alkol sizi korkutmuyor mu?

Siz de benim kadar iyi biliyorsunuz, veba affetmez.

herkes üstüne düşeni yapmalı.
salgın herkesi ilgilendirir  herkesin görevini yerine getirmesi gerek
birçok insan elini bir şeye sürmedi

Hem ben vebanın yararını  görüyorum niye durdurmak için işe karışacakmışım, anlamıyorum

Herkes hata yapar.

içeri tıkılma fikrine evimden, alışkanlıklarımdan, tanıdığım herkesten ayrılma fikrine dayanamıyorum

insanın büyük eylemlere girişebileceğini biliyorum. Ama yüce bir duyguyu yaşayamıyorsa eğer, beni ilgilendirmiyor.

insan her şeyi yapabilecek güçte,
Ama, insan acı çekmeyi ya da uzun süre mutlu olmayı beceremiyor.

bakalım siz bir aşk için ölebilir misiniz?

siz bir düşünce uğruna ölümü göze alabilecek güçtesiniz,

Ben kahramanlığa inanmam, bunun kolay olduğunu ve ölümle sonuçlandığını bilirim.

Beni ilgilendiren insanların yaşaması ve aşktan ölmesi

İnsan bir düşüncedir ve aşka sırtını çevirdiği andan itibaren, güdük bir düşüncedir.

Ve işte, biz artık aşkı beceremiyoruz

kahramanlık diye bir şey söz konusu değil. Dürüstlük söz konusu. gülünç bir düşünce ama vebayla savaşmanın tek yolu dürüstlük.

kahramanlık söz konusu Dürüstlük söz konusu. Bu bir düşünce, ama savaşmanın tek yolu dürüstlük.

kaybedecek bir şeyiniz yok. iyilerin tarafında olmak daha kolaydır.

En önemli duygu ayrılık ve sürgündü, bir de bu duyguların içerdiği korku ve başkaldırı
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Kitap alıntıları ve sözler
albert camus veba

salgın yaygınlaşmasaydı, çok iyi olacaktı. hastalığın yayılmasıyla tabutlar azalmaya başladı, kefen bezi ve mezarlıktaki yerler yetmez oldu Çare bulmak gerek

büyük felaketler tek düzedir. Onu yaşayanların anılarında, korkunç günler görkemli ve zalim alevler gibi değildi; ancak, her şeyi ezip geçiyordu.

hiç kimsenin artık öyle coşkulu
duyguları yoktu. Herkes tekdüze duygular içindeydi. "Artık bunun sonu gelmeli,

felaket zamanında acıların son bulmasını dilemek normaldir ve onlar gerçekten de bunun son bulmasını diliyorlardı.

talihsizliğin asıl bu olduğunu, umutsuzluğa alışmanın umutsuzluktan beter olduğunu düşünüyordu

Şunu belirtmek gerekir, veba sevme gücünü ve hatta dostluk duygusunu herkesin elinden almıştı.

aşkın biraz olsun geleceğe gereksinimi vardır ve bizler için kısa anlardan başka bir şey yoktu

İnananların vicdanlarıyla hesaplaştıkları saat boşluktan başka sorgulayacak hiçbir şeyi olmayan tutsak ya da sürgün kişiye zor gelirdi.

insanlar uyuşukluğun içine geri döner dört duvar arasında sıkışıp kalırlardı.

sevdiğinden ayrı düşmüş insanlar neye benziyordu, diye sorulabilir. bunun yanıtı basit; hiçbir şeye benzemiyorlardı. herkes gibiydiler

Kuşkusuz aşkımız yerinde duruyordu ama yalnızca artık
kullanılmaz durumdaydı;

aşkımız artık taşınması güç, içimızde bir taş gibi kımıltısız, cinayet ya da mahkûmiyet gibi kısırdı.

Geleceği olmayan bir sabırdan ve inatçı bir bekleyişten başka bir şey değildi insan

insan yalnızca dört saat uyku uyursa duygusal olamaz. Olayları olduğu gibi görür, yani adaletin, o iğrenç ve gülünç adaletin gözüyle görür

Ah! İnsanın insandan vazgeçemediği nasıl da doğruydu

onun da şu talihsiz insanlar kadar
çaresiz olduğu ve içini titreten o acıma duygusunu kendisinin de hak ettiği bir gerçekti.

Kimse artık komşusuna bile güvenemeyeceğini çok iyi biliyor,

komşunuz siz farkına varmadan size veba taşıyabilir ya da sizin kendinizi bırakmışlığınızdan yararlanıp size hastalık bulaştırabilir

Kimbilir, belki ben de mutluluk için birşeyler yapmak istiyorum.

mutluluğu seçmenin utanılacak bir yanı olmadığını söyledi. Evet, ama tek başına mutlu olmakta utanılacak bir yan vardır.

Dünyada hiçbir şey insanın sevdiğinden vazgeçmesine değmez.

masum çocukların uğradığı acı
ona hep öyle, yani utanç verici bir kötülük gibi gelmişti.

masum bir çocuğun çektiği acıyı hiç bu kadar yakından izlememişlerdi.

çocuk masumdu

Sevgi deyince başka bir şey anlıyorum ben. Ve ölünceye kadar çocukların işkenceden geçtiği şu yaradılışı reddedeceğim.

Bizi lanetlerin ve duaların ötesinde bir araya getiren bir şey uğruna çalışıyoruz. Yalnızca insanın selameti için çalışıyoruz.

İnsanın selameti benim için fazla iddialı bir laf. O kadar uzağa gitmiyorum ben. Beni ilgilendiren onun sağlığı, öncelikle sağlığı.

Benim nefret ettiğim, ölüm ve kötülük; bunu iyi biliyorsunuz siz isteseniz " de istemeseniz de, bunlara katlanmak ve savaşmak için birlikteyiz.

boş inançlar yurttaşlarımızda dinin yerini tutuyordu

Bir insanın kurşuna dizildiğini hiç gördünüz mü? Hayır, tabiki davetli olmak gerekir ve izleyiciler önceden seçilir.

Bir insanın kurşuna dizildiğini hiç gördünüz mü

tetiği çekenlerin kalbe nişan aldığını ve hep birlikte orada bir yumruğun girebileceği büyüklükte bir delik açtıklarını bilirmisiniz?

anladım ki, en azından ben, vebayla mücadele ettiğimi sandığım o uzun yıllar boyunca bir vebalı olmaktan öteye gidememişim

anladım ki, dolaylı yoldan binlerce insanın ölümüne göz yummuşum, o ölümü getiren eylem ve ilkeleri doğru bularak buna kendim yol açmışım.

bir kez göz yumuldu mu, vazgeçmek için bir neden kalmaz

tarih beni haklı çıkardı; bugün kim daha fazla öldürürse o en büyük.

Herkes öldürme çılgınlığına kapılmış ve ellerinden başka türlüsü gelmiyor.

Uzun süredir utanıyorum, uzaktan bile olsa, iyi niyetle bile olsa ben de bir katil olmaktan ölesiye utanç duyuyorum.

çok iyi olanların bile öldürmekten ya da ölüme göz yummaktan kendilerini alamadıklarını görüyorum, çünkü yaşadıkları mantık böyle gerektiriyor

ölüme neden olmaksızın şu dünyada tek bir hareket bile yapamıyorduk.

Evet, utanç duymaya devam ettim, şunu öğrendim; hepimizin vebanın içinde olduğunu öğrendim ve iç huzurumu yitirdim.


uzaktan ya da yakından, haklı ya da haksız nedenlerle insanları öldüren ya da öldürmeyi haklı çıkaran ne varsa hepsini reddetmeye
karar verdim

herkesin vebayı kendi içinde taşıdığını kimsenin bundan
kurtuluşu olmadığını biliyorum.

Dürüst insan, kimseye mikrop bulaştırmayan insan, en az dalgınlık yapandır.

Ve hiç dalgınlık yapmamak için irade ve çelik gibi gergin olmak gerekir!

alçakgönüllülüğü öğrendim. Yeryüzünde felaketler ve kurbanlar olduğunu ve elden geldiğince felaketin yanında yer almamak gerektiğini söylüyorum

insanların tüm mutsuzluğunun açık konuşmamalarından kaynaklandığını anladım.

doğru yolda olmak için açık konuşmak ve açık davranmayı seçtim.

her fırsatta zararı azaltmak amacıyla, kurbanların yanında yer almaya karar verdim

Tanrısız bir aziz olunabilir mi,

şimdi aklımdaki en somut soru bunun hiçbir zaman bitmeyeceğini, her zaman kurbanların olacağı çünkü düzen böyle

Tabi ki insan kurbanlar için mücadele etmeli. Ama hiçbir şeyden hoşlanmaz hale gelmişse, ne işe yarar mücadelesi?

sert günlerine karşın yoluna şaşmadan devam ediyordu.

beklemek gerekiyordu. Ama bekleye bekleye insan artık bekleyemez duruma gelir

kentimiz geleceği olmadan yaşıyordu.Kimsenin yüreğinde çok eski ve neşesiz bir umuttan başka bir şeye yer yoktu,

insanların ölümü seçmesine engel olan ve yaşamak için duydukları basit bir saplantıdan başka bir şey olmayan şu umut vardı yalnızca

sevgisiz bir dünya ölü bir dünya

bir an gelip insan hapishanelerden, çalışmadan ve cesaretten usanıp, bir varlığın yüzünü ve şefkatle aydınlanmış bir yürek dilediğini biliyordu.

huzurlu gibi duruyorum. Ama normal olmak için hep çok büyük çaba harcamak zorunda kaldım.

Herkes eski yaşantılarına kolaylıkla hemen ulaşılamayacağını ve bozmanın yapmaktan daha kolay olacağını düşünüyordu.

gökyüzü hiç bu kadar mavi olmamıştı

Onlar, umudun tam orta yerinde ölenler, vebanın talihsizleriydi.

Zaten en ufak umudun tüm halk için olanaklı hale geldiği anda vebanın egemenliği sona erdi denilebilir.

hiçbir şey değişmeyecekti, hiçbir şey unutulmayacak ve veba en yüreklerde bir iz bırakacaktı.
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Kitap alıntıları ve sözler
yaşar kemal baldaki tuz

Politikam da sanatımdan ayrılmaz… Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım.

Kimi yaya kimi atlı
Kimi uçar çift kanatlı
Dünya şirin baldan tatlı
Eyvah balı tuza katmış

Âşık Veysel

Bir bozuk düzen memlekette hangi dalı tutsan eline geliyor. Var Herkes umudunu kesmiş gibi. Biribirine kimsenin güveni yok.

büyük bir iddiadır. Ama gerçek
budur. Biz topraklarımızı yok etmek için elden geleni ardımıza komamışız. Orta Anadolu, biliyoruz ki, böyle çöl değildi

Biz hiçbir zaman bakmamışız toprağa, bakmıyoruz da Toprak yene yene, kemrile kemrile, akıp gide gide bitmiş.

Köylüsü, aydını el ele vermişiz, kemiriyoruz, öldürüyoruz topraklarımızı Bu gidişle bire bir, bire iki verim veren topraktan başkası kalmayacak.

Ormansız toprak olmaz. Birkaç dikili ağacımız kalmış, onu da bitirmek, tüketmek için büyük çabamızı görmüyor musunuz?

El ele verip, milletçek birleştiğimiz tek şey ormanlarımızı bir an önce yok etmek çabası değil mi?

Bu gidişle, gidiş bunu apaçık gösteriyor, topraklarımızın üstünde aç, sefil, ekmeğe, bir dilim kuru ekmeğe muhtaç sürüneceğiz

Epeydir bir hürriyet savaşındayız. Ama bir türlü o efsunkar ahuya kavuşamadık

Yüz yıllık hürriyet savaşında canlarını verecek kadar hürriyet aşığı insanlar da çıktı tek tük.

Hiçbir şeyden korkmayız da, hürriyetleri doğuracak şartları bir araya getirmekten korkarız!

sütten ağzı yanan, yoğurdu üfler içer,

Türk halkı ağaların, beylerin ellerinden kurtulup bağımsızlığına kavuşacaktır.

Sanayi ile ziraat, etle tırnak gibi biribirine bağlıdır. Sanayii olmayan ziraat memleketleri ilkelliğin koynunda kahrolmaya mahkumdur

Hakkımızda devlet etmiş fermanı Ferman padişahın dağlar bizimdir

sanatçı artık yerini bulmuş, ne yapacağını, nasıl karşı koyacağını öğrenmiş kişidir. Müstakil bir kişiliktedir.

Söyleyeceği sözü, toplumun kötülüklerine karşı koyma gücü vardır çok namuslu bir kişidir.

O namuslu sanatçıdan, küçülmeyenlerden söz ediyorum.
Doğrunun, güzelin, iyinin yanındadır.

sanatçı en geri toplumda
bile yalnız kalmaz, kendisini destekleyecek düşünce arkadaşları bulur, hak bildiği yolda gider.

Toplum ne kadar bozulmuş olursa olsun, kendisini besleyecek kadar da olmasa , sanatçı azıcık ilgi görür. Ya da gördüğünü sanır. Ama çoklarınca da hor görülür. Saygı görmez.

Kendisine yaranmayan sanatçıyı hor görmek de bir kısımlarının ödevi Bir harp olur, seferberlik gibi, yani

Birinci Dünya Savaşı gibi. Binlerce genç Sarıkamışın karında donar kalır. Bir evden Sarıkamışa beş kardeş gider, beşi de gelmez.

Bir harp olur, seferberlik yani
Seferberlikte asker kırılır, artık
çocukları, on altı doğumluları almaya başlarlar. Sarıkamışta kırıldı Gonca gülün tazeleri

Sarıkamışta kırıldı
Gonca gülün tazeleri
Yüzbaşılar yüzbaşılar
Tabur taburu karşılar
Yağmur yağıp gün değince
Yatan şehitler ışılar

Her şey biter, eskir, kanunlar iptal edilir. Çok şey unutulur. Tarih bile unutur. Ama türküler unutulmaz.

Eğer bir insan, eğer bir çağ, eğer bir olay seviliyorsa, sevilmişse, sevdası türkülerdedir

Benden selam söyle garip anama

Bir Alman şairi diyor ki, “En güzel şiir olaylardan çıkan, olayların yarattığı şiirdir.

Atatürkün büyüklüğü kuşaklar boyunca, yaptıkları kadar da, belki onlardan daha çok onun üstüne çıkmış türkülerde yaşayacaktır

türküleri yapanlar, kanunları yapanlardan daha güçlüdür.

Anavarza at oynağı Kana belenmiş gömleği Kıyman aşiretler kıyman Kör karının bir değneği

aydın olarak suçumuz var, büyük suçumuz. Biz topal eşekliyiz, çağımızın içinde değil, çağımızın çok ardından, çok gerilerden gitmişiz, gidiyoruz.

Aklımızı başımıza toplayıp da çağın ileriliğine adım uyduramamışız uyduramıyoruz.

Son zamanlarda bir çeşit milliyetçilik sözü sık sık edilir oldu. Önüne gelen milliyetçi kesilmeye başladı.

Bir insan milliyetçiyim demekle milliyetçi olmaz. İşin içinde milliyet sözünün sömürülmesi var.

milletleri millet eden kültürleri. İşte bunun üstünde önemle duracaksın. Ama çok çok önemle duracaksın.

Milletler kültürleri kadar millettir. Kültürlerinin kökü kadar millettir. Milletler gider de kültürleri kalır.

Tarihten, coğrafyadan adları silinir de kültürleri kalırsa, o milletler ölmüş değillerdir. Onları öldürmeye de kimseciklerin güçleri yetmez.

Sen kültürünü küçük gör, başkaları da küçük görsünler, önem vermesinler. Sen kültürüne güvenme, inanma, sevme… Başkalarına da sevdirmeye
çalışma, sonra milliyetçiyim diye ortaya çık, olur mu?

Her milletin kültürü hastır. Her milletin kültürü, dünya kültürü için bir renk, bir tattır.

kültür İnsan soyunun ilerlemesine yardımcıdır. İnsan ileriliğinin,
kardeşliğinin temel taşlarından biridir.

Milletlerin kendi kültürlerini sevmeleri, korumaları, saymaları olgunlaştırmaları, gerektir.

Başka milletlerin de öteki milletlerin kültürlerini sevmeleri, saymaları ve hatta korumaları gerektir

Halkın dışında, halkın meselelerinin dışında kalmak çırılçıplak kalmak demektir.

Dünyayı bugün iki güç meydana getiriyor. Aydınlarla, çalışan halk

Ben diyorum ki, bir Cervantes’i,
bir Dostoyevskiyi, bir Moliere’i bir Shakespeare bir Şarloyu her çeşit insan seviyor, anlıyor. nasibi alıyor.

Dünyadan denizlerden ,yıldızlardan
her gün gördüğümüz
gökyüzünden, bile her insan kendi kadarını, gücü kadarını alabiliyor
.
Sonuç şu, herkes doğadan bile kendince yararlanabiliyor. Ama az
ama çok yararlanıyor.

herkes seviyor, anlıyor. Ama herkes kendi kadar, huyu kadar nasibini alıyor

İnsan soyut bir yaratık değil. Gökten düşmüş değil. İnsan,
dünyada meselelerin içinde. Çağımızın meseleleri de gün gibi ortada.

Can çıkmayınca huy çıkmaz derler

Geri olduğumuzu göğsümüzü gere gere de söylüyoruz. Geri olduğumuzu söylemek bize bir yücelik, bir onur, bir övünme fırsatı veriyor, ilerilik kazandırıyor

Memleketin her derdine öyle bir parmağımızı basıyoruz ki, hem de en can alıcı yerine, hem de yaranın gözüne. Daha ne istiyoruz?

Şımarıklığın da, istemenin de bir yeri, bir ölçüsü olmalı değil mi? Bundan ileriye gitmek bozgunculuğun ta kendisi.

Köylümüz ağaların elinde. Halkımız kara cahil.
Şeyhlerin, mollaların elinde.

Söyleye söyleye dilimizde tüy bitti Yetmez mi? Bir şeyi söyledikten sonra… Çok çok söyledikten sonra, bir gün olur çaresi de bulunur.

dertlerimize bir çare… Çare dedik mi, orada zınk diye duruyoruz. Elde hiçbir imkan yok ki!.. Çarelere
gelince yan çiziyoruz. Önümüze büyük engeller dikiliyor

Biz böyle gelmiş, böyle gideriz.
Düzelmeyiz. Düzelsek de, bu gidişle daha yüz yıl, yüz elli yıl ister, diyoruz. Ama dünya
bizi beklemiyor, diyorlar

karanlıklardan kaçmak, karanlığın üstüne gidememek, onunla
savaşamamak bilgisizlikten, inanamamaktan geliyor.

Bilgili, olgun, gerçek aydınlar, umutsuzluğa düşmezler, umutsuzluğun üstüne çıkarlar.

Umutsuzluğumuz, karamsarlığımız, korkumuz, derdi keşfedip onun karşısında eli kolu bağlı kalmamız,
yarım aydın bencil, bilgisiz
oluşumuzdandır.

Umutsuzluk geri kafalılıktan,
düşünememekten doğar

inanmıyorlardı. Saygıları ve inançları yoktu.

İlk akla gelenleri herhangi bir olayda hemen içeri alıyorlar, olmadık işkenceler ediyorlardı

insanlara kötülükler ediyorlardı. Bunu dünyanın milletin karşısında göğüslerini gere gere yapıyorlardı.

Memleketimizde, onların devrinde, çok kişi işkence gördü, zulüm gördü, hapislerde çürüdü

İnsana saygı duymak, kendine saygı duymak… İşte bunu yerleştireceksin kafalara.

İnsana saygı, kötülüklerin, keyfiliklerin önüne geçebilecek tek silahtır.

İnsana azıcık saygısı olan, kendisine azıcık saygısı olan, ilk akla gelene kötülük edemez

Esirliği, sömürmeyi, hürriyetsizliği,
bencilliği kaldırmak zor olmayacak Yeter ki, insanların gözü açılsın kardeş olmanın, kardeş kardeş yaşamanın tadına bir kere varsın insanlar…

Bir insan düşünün, ya bir köyde çiftçidir, ya bir fabrikada işçidir. Onun dünyadan ve insanlardan istediği bir tek şeyi var. Rahat rahat çalışmak, kazanmak, çocuklarını geçindirmek.

insanı işinden, yerinden alıp hiç ilgisi olmadığı bir işe sokuyorlar.
Ölüyor, öldürüyor. Hiç mi hiç bir şeyden haberi yok. Bu işleri kendi gönlüyle yapmıyor.

İşte benim en zoruma giden, insanları ilgileri olmayan işlere sürmek, onları aşağılatmak.

İyi niyetli, temiz yürekli güçlü, kutsanacak insan soyu kötülükler karşısında. azımsanmayacak bir güç kötülüklere savaş açmışlar

Kim bu sanatçılar? Toplumda ödevleri ne? İlk işleri yeni, güzel dünyalar yaratmak. insan kültürüne bir şeyler katmak
İnsanlara yardım etmek.

sanatçılar? ödevleri ne?
İlerlemelerinde, kafalarının
güzelleşmesinde insanlara yardımcı olmak. Güzel yapıtlarla dünyamızı güzelleştirmek, zenginleştirmek…Hepsi bu kadar

Bu kadarı iyi, güzel. Sağ olsunlar. Elleri dert görmesin Sanatçı önce insan olacak. Yüreği en duygulu insanın yüreği.

En inanmış insanın yüreği.
Kötülüklerle en önde, kellesini koyarak dövüşecek,

en yiğit yürek insan soyunu aşağılatan işlemlere karşı koymadı mı, o hiçbir şeydir.

insanı aşağılatan işlemlere karşı koymayan yürek, küçük yürektir.
İnsan soyunun yüzkarasıdır o hüner dediğimiz küçücük şeyi de gösteremez.

Küçük yürek ne kadar hünerli olursa olsun, ondan, iyi çıkmaz. Şu gelmiş geçmiş dünyaya bakın, hep kalanlar büyük yürekler,

büyük yürekler, karşı koyan yüreklerin büyük sorunu var Kırk günlük yolda yaprak kımıldasa onun yüreği oynar.

büyük yürekli insanlar başı belada kişilerdir Memleket ve insan meselelerini yüreğinde duyar insanın tırnağına taş değmesi onun yüreğini oynatır.

Politikacı Armatör. Futbolcu Güreşçi Şarapçı Ne olursan ol… Ne cehenneme gidersen git. Ama burada insanlarımızın hayat davası var, burada oynama

büyük zorluklar karşısındayız diye
Armut piş, ağzıma düş diyip el bağlayıp duracak mıyız?

Zordur. Reformlar çok şey
pahasınadır. Armut piş, ağzıma düş diye bir reformu tarih yazmamıştır.


milletin gücü her şeye yeter. Yetmek zorunda Halkın yenemeyeceği güç yoktur. Yeter ki, gücünü bir araya topla

Ne kadar zor olursa olsun, biz bu reformları yapacağız. Halkımızı asırlık sefaletinden kurtaracağız.

Atalar ne demişler, zora dağ dayanmaz demişler

Bizde iki şey var; biri göklere çıkarmak, biri de yerin dibine batırmak.

yolda rastlanan türlü türlü namussuz insanlarıyla uzun, sıkıntılı bir yolculuktan sonra nihayet bildiği damını kendi evini gören yolcu ne bahtiyardır

çocukların gürültüsü, konuşmaları içinde hüzünlü hatıralar tatlı konuşmalarla sarmaş dolaş bir yuvası olan aile babası mesuttur
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Kitap alıntıları ve sözler
veba albert camus

insanların öldürülmesinin sineklerin öldürülmesikadar gündelik sayıldığı şu anlamsız dünyaydı tanıdığımız

güçsüzlük ve korkunun zincirlerine vurulmuş kendi sırasını bekleyen şu şaşkına dönmüş insanlardan olduğumuzu inkâr ediyorlardı.

Bazıları insanların dostluklarından uzak düşmenin, onlara mektup, tren, gemi gibi dostluklara özgü
yollardan ulaşamayacak olmanın farkına varmadan acısını çekiyordu

Bu üst üste yığılan ölüler hepsi güç bir dönemde, umarsız bir sürgüne ve hiç giderilmemiş bir susuzluğa birlikte katlanmışlardı.

Onların hepsi için gerçek vatan, bu kentin ötesindeydi. Tepelerdeki çalılıklarda,, özgür ülkelerde ve aşkın gücündeydi. Ve geri kalan her şeye sırt çevirerek o ülkeye mutluluğa dönmek istiyorlardı

Her zaman istenebilecek ve bazen elde edilebilecek bir şey varsa, onun da insan sevgisi olduğunu onlar biliyordu

tarafım tutmuş ve insanları, aynı kenti paylaştığı insanları, yalnızca aşk, acı, sürgün gibi ortak inançları çevresinde birleştirmek istemiştir

Onun tek gerçek cinayeti çocuklar ve insanları ölüme yol ayan neyse onu yüreğiyle onaylamış olmasıdır.

Suçlu bir insanı düşünmek, ölü birisini düşünmekten daha zordu

Yaşam böyle belki de.hep en iyiler gider.

Söyleyin doktor, vebadan ölenler için bir anıt yapılacağı doğru mu?
Ve nutuklar atılacak.

sevdiği ve yitirdiği kadın ve erkekler, ölü ya da suçlu, hepsi unutulmuştu. Yaşlı adam haklıydı, insanlar hep aynıydı.

her acının ötesinde, insanları birbirine bağlayan güçleri vesuçsuzluklarıydı

insanların içinde hor görülecek şeylerden çok, hayranlık duyulacak şeylerin bulunduğu felaketlerin ortasında öğrenildi


Temkinli ve dikkatli davranmak Allah’tan, acelecilik ise şeytandandır. Hadis-i Şerif

Aceleyi yavaş yapın. Atasözü

Acele yapan ya hata yapar, ya da Hataya yakın olur. Abdülkadir Geylani

Acelecilik el keser, gevezelik dil. Cahit Zarifoğlu

Acele etmeden, fakat durmadan. Goethe

Hayra niyet edince acele et ki; nefsin sen caydırmasın. Hz. Ali (r.a)

Sabırda musibet, acelede ise menfaat yoktur. Hz. Ebubekir (r.a)

Hata; acelenin hayırsız çocuğudur. Ahmed Rifat

Sorulara düşünmeden acele cevap verenler, genellikle pişman olacağı cevabı verirler. Hasan Çalışkan

Acele etmenin anlamı yoktur. Önemli olan zamanında yola çıkmaktır. La Fontaine
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Kitap alıntıları ve sözler
Yaşar kemal baldaki tuz

hepsinden yaman Ölüm muhakkaktır geldiği zaman

Çeltik büyük masraf, büyük para isteyen bir iştir. Suyu, tarlası parası. Sonra çeltik en çok para kazandıran bir üründür.

Bire seksen, bire yüz verir. . Kim ekebilir çeltiği, kim ekecek ağalar. kolay kazanç sağlayan bu ürün üstüne öyle dalavereler döner ki, akıl hayal almaz.

Bir insan otursa da çeltik üstüne döndürülen dalavereleri yazsa, ciltlerle kitap olur. Ve de bu kitapları okuyanlar insan soyundan utanır.

şu milliyetçiler onlar vatanı Sevmez olurlar mı? Hele yanlarında bir vatan, bir millet sözü açın. Görün ki, iki gözleri iki çeşme. Ah vatan, vah vatan…

Halk sömürülmesine neden izin verir? Geridir, cahildir, geleneği yıkacak gücü kendinde bulamaz.

Partiler sırtlarını ister istemez ağalara dayamışlardır. bundan dolayı da Türkiyedeki Meclise birçok ağa giriyor.

Çatlasan da patlasan da Türkiyenin bugünkü durumu bu.
Bugünlerde Türkiye politikası bu ağaların elinde.

Bu bir düzendir. Bu düzen Türkiyede taş üstüne taş koydurtmaz. Ot bile bitirtmez.

Bütün Türkiyenin felaketi bu tembel halktır. Halk elleri kolları sıvayıp bir çalışsa, onu çalıştırmanın bir yolunu bulsak, Türkiye cennete dönecek.

Halkı çalışmaya alıştırmalı. Bizi hiçbir yeni düzen kurtaramaz. Bir tek şey kurtarır, o da halkın daha çok çalışması…

Avrupa, çalışkan halkı yüzünden böyle ileri, yoksa sosyal eşitlikten dolayı değil.Kötü niyetliler
çoğunlukta.

Kötü niyetlilerin gözleri faydalarından başka hiçbir şeyi göremez.

Erbaa Olayını anlatmam gerek. Erbaa köylüklerinden suç sanığı bir delikanlıyı Erbaa karakoluna
götürüyorlar. Sabahleyin,
karakoldan çocuğun ölüsü çıkıyor.

herkes bilir, halk karakolları zulüm mahalli olarak bilir.

Şimdi size açık açık söyleyeyim. Cumhuriyet çağında karakol dayağı yememiş hemen hemen hiçbir köylü yoktur.

karakol Vergi demiş dayak atmış, yol parası demiş atmış, kız kaçırma demiş atmış, tanıksın demiş atmış,

Şimdi Türkiyeye sesleniyorum, dayak yememiş köylü varsa parmağını kaldırsın,

beş yaşındaki fidan gibi delikanlı karakoldan ölü çıktı ya, kıyamet kopsa kimse inanmaz delikanlıyı candarmaların öldürmediğine.

Türk köylüsü bilir ki, karakola giren dayak yer.

Türk köylüsü candarmadan o kadar korkar ki… Ne eşkıyadan, ne ejderhadan, ne de zelzeleden
candarmadan korktuğu kadar
korkmaz.

Aklınızı başınıza toplayın, dövmeyin köylüyü. Soymayın, sömürmeyin… İnsan gibi yaşaması için bir şeyler bulun…

Şimdiye kadar açlar kendi başlarının çaresine bakmışlardır
yurdumuzda. Başlarına bir çare bulmayanlar açlıktan ölmüşlerdir

Ne kolay, ne kolay… Elinde polisin var, polisinin elinde copu var, tabancası var. İşçinin elinde aç midesinden başka bir şey yok
Gücü yeten gücü yetene…

Tek tedbir insanları aç koymamak İnsanca, eşitçe yaşamalarını
sağlamaktır. Bunu yapabildin mi, bütün tedbirler senindir.

Dayak atanlar, cop kullananlar Anadolu halkını hiç bilmiyorlar. Bu millet tahammüllü bir millettir. Yüzyıllarca çeker çeker, Sonra bir çekmeyeceği tutarsa… O zaman seyreyle gümbürtüyü.

Niçin bütün tedbirlerine rağmen faşizm sökmedi? Sökmeyecek. Bundan böyle halkın faydasıyla
bağdaşmayan hiçbir idare sökmeyecek.

Yirminci yüzyılda idarelerin en büyük özelliği halkın faydasıyla
atbaşı gitmesindedir.

Şu demokrasi bir gelse yurdumuza, her şey düzelecek. Ama demokrasi gelmiyor. Bir türlü, bir türlü gelmiyor.

Ne kadar çırpınırsak çırpınalım, ne yaparsak yapalım iki ayaklı masa düşecektir.

Size söylüyorum, eğer demokrasi
istiyorsanız, grev hakkının, işçi sendikalarının, önüne geçmek değil, ona var gücünüzle yardım edersiniz.

Demokrasiyi ayakta tutacak büyük güç, bu ve bunun gibi demokratik kurumların gücüdür.

Bu şehir laubaliliğin, kötülüğün, iki yüzlülüğün kaynaştığı bir şehir

İyi insanlar yok mu? Dolu… Ama nasıl çekilmişler, nasıl ürkmüşler, nasıl kapanmışlar bir yere? Neredeler?”

halkın biribirine ne kötülükler, ne zulümler, ne bayağılıklar ettiklerini gördüm. Öldürülen insanı gördüm

Ben oralara gidemem, orada katiller var, orada değme pislikler, sömürmeler var. hepsini gördüm. Köpek leşi gibi kokuyor bu şehir Köpek leşinden de beter.

Bu şehirde burnunu kapamadan dolaşamazsın. Bu şehirde herkes herkese düşman. Kimse kimseyi sevmiyor

Bu şehirde herkes
biribirinden iğreniyor. Herkes biribirine bir kazık attığı zaman mutlu.

Bu şehir Hiç kimseye sevgi, saygı duymuyorlar. Bir kurumuş yanları var. Sevgi gözleri kurumuş.

Sevgi gözleri kuruyup yalan gözleri üç misli büyümüş. öylesine değersizler Öylesine çürümüşler

Sevgisiz olunca kör, sağır olmuşlar. Her süründükleri yer yalan, pis kokuyor.

Bir koca memleketin Kokuları, ölmüşlükleri, koca bir memleketi zehirliyor.

Bunlar katil değiller. Ama her gün katil oluyorlar. Bunlar mikrop değiller, her gün binlerce insanı
öldürüyorlar.

bir insanın insana kardeşlik
duyabilmesi deli ediyor
onları. Düşman oluyorlar.

Cümle insanlara düşman olmuşlar. İnsanlığa düşman olmuşlar. İnsanca her şeye

Demokrasi, ekonomik eşitlik, özgürlük, hiçbir zaman hiçbir şey için insanın insanı sömürmemesi düzenidir

diktatorya, halk uyanmasın,
aydınlar başkaldırmasın
diye, çağımızın utanç sayfalarına yazılacak işkenceler yapmıştır.

Ve Türk halkına, aydınına
emekçilere gelince en küçük bir gerçeğe dokunmaya görsünler, kıyamet kopuyor… Ne vatansızlık kalıyor, ne namussuzlukları.

Kapitalizmin satılmış uşaklarının en küçük bir düşünce özgürlüğe
tahammülleri yok.

hiçbir kötülük sonuna kadar sürüp gidemez ve karanlıkta oyununu oynayamaz. Her gecenin bir sabahı mutlak olacaktır

Demokrasiden korkmasınlar.
Korkunun ecele faydası yok, demişler atalar.Ne yaparlarsa yapsınlar, Türkiyede gerçek demokrasi yürürlüğe girecektir.

Hindistanın ilk mücadelesi kültür bağımsızlığı savaşı olmuştur. Savaşçı liderler ilk olaraktan kültürlerini tutsaklıktan kurtarmaya bakmışlardır.

İlk savaşları kültürlerini kurtarma savaşı olmuştur Varsınlar yalın ayak gezsinler. Kültürlerini
tutsaklıktan kurtardıkları, gün ayakkabı giymekte sakınca görmeyeceklerdir.

Türk Edebiyatı orijinallikten yoksundur. Türk burjuva edebiyatı Avrupanın, daha doğrusu Fransız edebiyatının kötünün kötüsü bir kopyasıdır.

İlk büyük milli Türk şairi elbette ki Nâzım Hikmettir. Bu çağdaki ilk büyük milli şairimizin bir sosyalist olması tesadüf değildir.

Bir sosyalist her yönüyle sömürücülüğe karşıdır. Sosyalizm insanın kendisine, insanın insana, insanın emeğe saygısıdır.

İnsan bireyi, insan toplumu özgür olacaksa, bir tek yoldan özgür olacaktır. O da sosyalizm

İnsanın insanı sömürmesi bitmedikçe özgürlüğün hiçbir türlüsünden söz edilemez.

Alışmış kudurmuştan beterdir, demiş atalar.

Gerçek sanatçıların işi, kendi temel kültürlerine saygıdır.
Sanatçılar kendi kültürlerinin koruyucusudurlar.

Türkiyenin büyük milli şairi Nâzım Hikmettir. Türk milli kültürünün bayrağı olduğu için de insanlığın kültür bayraklarından birisidir

Dünyada yalnız sosyalistlerdir ki,
milli kültürlere saygı duyarlar.

Sosyalistler hiçbir insanın öteki insanı sömürmesini istemezler,
hiçbir milletin başka bir milleti
sömürmesini istemezler

Sosyalistler hiçbir kültürün öteki kültürü yok etmesini istemezler.
Sosyalizm sömürücülüğe karşıdır

dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir. Her çiçeğin kendine özgü bir rengi, bir kokusu vardır.

Dünyamız, bin çiçeğinden dolayı güzel, zengindir. bin çiçeği tek çiçeğe indir, tek kokulu, tek renkli bir dünya. Allah böyle bir dünyanın bin belasını versin.

sosyalistler kendi kültürlerinin
üstüne nasıl titrerlerse, başka
milletlerin kültürlerinin üstüne
öyle titrerler.

sosyalistler kendi emeklerinin üstüne nasıl titrerlerse, başkalarının emekleri üstüne öyle titrer

Emeğini koruyamadıktan sonra, emeğini kurtaramadıktan sonra hiçbir şeyini kurtaramazsın.

Kültürleri sağlam, kültürleri kendi olan milletler kötülüklere, “Evet Efendim,” demezler. Başkaldırırlar
.
Kültürü yozlaşmış bir millet, dumura uğramış bir millettir. Hiçbir yaratıcı gücü kalmamış bir millettir. Ölüme mahkum millettir

Yazarlar yürekleri ve kafalarıyla, kişisel çıkarlarını düşünmeksizin yurtlarına bağlıdırlar.

Yazarlar sevginin, dostluğun
adamıdırlar. Yurtlarının insanlarını, dünyanın insanlarını severler.

Bunu kahrolarak, utançların en büyüğü içinde yazıyorum.Benim yurdum parça bölüktür. Tam altmış bin parçaya ayrılmıştır

Anadoluda köyümüz yatak yastık bilmez. Bizde ağaçları yontup yastık yapan köyler var.

Büyük medeniyetlerin beşiği Anadoluda bir halk kötü bir durumda yaşamamalıydı.

Amerikalılar. Sömürgeci Amerikan politikası. Dost gibi geldiniz, bir ihanet hançeri olarak yüreğimize girdiniz. Türkiyede uşaklar, kompradorlar yarattınız.

Bir milletin okuması sömürgeciliğin ve kompradorların ölümü olur

Kültürümüzün ayakta kalması, millet bütünlüğünün ayakta kalması demektir.

Bir milletin kültürü çürütülmemişse
onu sonuna sömürmek mümkün değildir.

Türk milleti erinde gecinde savaşa tutuşacak, erinde gecinde karşınıza bir Vietnam çıkacaktır

Milletler hangi şartlar altında bulunurlarsa bulunsunlar
haysiyetlerini korumak için bir gün mutlaka savaşa atılırlar.

savaşta topyekun imha
edileceklerini de bilseler. İnsanlar aşağılanmayı sonuna kadar kabul edemezler.

Bu, topraklar Homerosların, Yunus Emrelerin, Koca Sinanların,
Mustafa Kemallerin, Nâzım
Hikmetlerin toprağıdır. Gururlu, haysiyetli, kişiliği olan bir topraktır.

Gururlu, haysiyetli, kişiliği olan bir toprak Hürriyeti için savaşacaktır.

Hitler, İsrail soyunu aşağıladı. Altı milyonunu öldürttü. Suç Hitler politikasının Ama İsrailoğulları hiçbir zaman Alman milletini de bağışlamayacak.

İsrailoğulları içlerindeki büyük acılarıyla Alman milletine sonuna kadar kırgın kalacaklardır.

Kıyamete kadar her İsrailoğlu Alman milletini andıkça içindeki onulmaz acı depreşecektir.

Türk milleti Amerikan milletine düşman kesiliyor. Hepimiz biliriz ki, dünyamız için zararlı olan milletlerin biribirine düşmanlığıdır.

Kişilerin, politikaların, rejimlerin biribirine düşmanlığı geçicidir.
Milletlerin biribirlerine düşmanlığı ki, işte korkunç olan, onulmaz olan odur.

Savaşımız bütün yiğit, imanlı insanların savaşı kadar kutsal, güzel, verimli ve muzaffer olacaktır.

Biz zafere ulaştığımız gün,
çektiğimiz bütün acıları
unutacağız.

Amerikayı andığımız zaman, tıpkı İsrailoğulları gibi, içimizde bir acı, bir burkulma, bir tiksinti olacak

Bunu herkesler biliyor. Huylu huyundan vazgeçmez. Alışmış kudurmuştan beterdir

Siz çok kurnaz ve çok beceriklisiniz. Bir de çok namussuzsunuz.

Bu, hayatın kaidesidir. Ne kadar baskı yaparsanız, o kadar direnmeyle karşılaşacaksınız.

Kapitalizmin birinci ödevi, geride kalmış, sanayisini kuramamış milletleri sömürmektir

Yerli sanayi kurulursa bir memlekette, gerçek bir sanayi, o memlekette sömürgecilerin pabucu dama atılır.
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Kitap alıntıları ve sözler
yaşar kemal baldaki tuz

toplumculuk emekçiye inanmak,
güvenmektir. Halkın sosyalizmi, kendi elleriyle kuracağına inanmaktır.

Halktan umudu kesmek bela bir iştir. Bir toplumun kendi kendini peşin olaraktan ölüme mahkum etmesidir.

Emekçiden umudunu kesmek,
başka yerlerden imdat ummak,
sapmanın büyüğüdür. Bu kişiler iflah olmazlar.

Bu çağda, bağımsızlık gülü, yalnız be yalnız emekçinin toprağında yeşerir.

Her çağın bir bağımsızlık toprağı vardır. Bu çağın bağımsızlık toprağı emekçinin, zaferinden başkası değildir,

Bir romancının, yetişirken elbette Tolstoydan, Çehovdan Dickenstan
Homerostan çok öğreneceği var

Tolstoyun arkasında Rus halkının kültürünü buluruz. Dünyanın kültürünü, Bir de, en önemlisi, kendi yaşantısını, buluruz.

kendi hayatını, halkının kültürünü, yaşamayan bir politikacı dış kültürü ne olursa olsun, sezgileri ne kadar güçlü bulunursa bulunsun, büyük politikacı olamaz.

söz salatasından Türkiye ne hale geldi onca yıllık savaştan sonra. Karmakarış. Kimse kimseyi dinlemiyor, kimse kimsenin
ne dediğini anlamıyor. Kimse kimseye saygı duymuyor.

Kimse kendine saygı duymuyor. Kimse hayata saygı duymuyor. Bir memlekette, eğer dedikodu böyle geçerli ise , o memlekette, o insanlar en kötü, en alçak bir yönetimi bile kuramazlar.

Dedikodu yapmak, ona bel bağlamak, insanın kendi kendine karşı alçaklığı kabul etmesidir.

Sosyalist kavga, insan soyunun getirdiği en kutsal kavgadır.

Bu kavgayı kimse kirletemez.
Kirlenmiş göründüğü an, kirletmeye çalışanlara öyle bir tokat atar ki, felek de, “maşallah” der.

Kim ki kavgayı herkesle birlikte sırtlar, hiçbir şey beklemeden, varlığını ona adar, o ki selamete ulaşır.

Emekçinin eli hangi insana değmişse, eğer o insanın azıcık gücü, temizce bir yüreği varsa, o insanı altın etmiştir.

Bütün iyi kitaplar güzeldirler.
Öğretirler.

dünyanın en faydalı, en güzel, en öğretici kitabı emekçidir. İnsan ondan öğrendiğini hiçbir yerden öğrenemez.

usulleridir kardeşi kardeşe düşman etmek ve sömürmek. Amerikalının

Müslüman dini, düşmanı bile dost eden bir dindir. Ve camiler
dostluk yerleri olmuştur, öyle anılmıştır.

Halka varmadan, onun elini tutmadan halkı suçlamak kolay. Bir varalım ona, bir el ele verelim, seyreyleyin o zaman

Halkın olumlu yanı olumsuzluğundan daha güçlüdür.

Genç insan, dünyanın
düzeltilmesine, haksızlıklara, zulümlere karşı tekmil ağırlığını
koymuştur. Çağımız,
başkaldıran gençliğin çağıdır,

Gençliğin gücü, damarlarındaki taze kan, sömürülenle birlik olma namusu, bağımsızlığını yitirmiş
bir memleketi kurtarma vatanseverliği

Halkla alışverişi sağlamazsak, onun elini tutmak, onunla birlikte yaşamak, savaşmak imkanını bulamazsak, kavgada başarıya ulaşamayız.

Uzun yıllar önce Veysel demişti ki: Bir zamanlar Sivasa sazımla inemez olmuştum. Bir polis, bir candarma, sazımı görmesin, hemen elimden alıyorlar, doğru fırına atıyorlardı. Sivasa saz dayanmaz olmuştu O zamanlar Sivasta niçin Aşık Veyselin sazını yakarlardı?

Sosyalistin işi, halk kötüdür, cahildir, o hiçbir şeyi beceremez kötülükten başka, demek değildir. Halkı derinlemesine araştırmak, onu anlamaya çalışmaktır.

Okul yüzü görmüyor çocuklar. Açlık diz boyu. Bir lokma ekmeğe muhtaç insanlar.

İstanbul, Yılda milyonlar,
kazananların şehri…Bir gecede on bin lira harcayanların şehri…Eğlence, fuhuş şehri… Viskinin şampanyaların, sel gibi aktığı yer

Güzelim şehir…İstanbulun başına çok işler gelmiştir. Yakılmış
yıkılmış, yağma edilmiştir. İstanbula hakaret edilmiştir.

kızlarının ırzına geçilmiştir. Halkı zincire vurulmuştur. Haydi hayırlısı.Yaşasın İstanbul Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız.

Bu insan, milli insandır . Tamamen milli, kökü tamamen içerde, kendi koşullarımızın yarattığı insandır. Hem de saygıdeğer bir insandır.

Dinsizdi, Allahsızdı koskoca
Türkiyenin kaderini elinde tutar
hiçbir ahlaki değer yoktu onun için. ne aile, ne gelenek görenek, onun için hiçbir şey yoktu O, bir tek şeye inanıyordu, paraya…

Bu milli gücün adı halk arasında TEFECİ. Memleketteki en büyük güç bu. En milli güç… Hemen işbirliği yapalım ve de Türkiye bağımsızlaşsın…

Kapitalist düzen bütün yöntemleriyle bir sömürü düzenidir. Çetebaşı, Avrupada,
Amerikada oturur. Kol kol
memleketlere ajanları yayılmıştır

Çağımızın milliyetçiliği sosyalizmle başlar, onunla biter.

Sosyalizm insanın, milletin
bağımsızlığı, yüzde yüz hürriyetidir.

öksüzlerin, hastaların, elsizlerin, dilsizlerin, tüyü bitmedik yetim
haklarının yenmesine, sömürüye
yardımcı olanların, din adamı ve Dindar olmalarının mümkünü yoktur. Allah kahredecektir

milliyetçilik de, dindarlık da bir bilinç işidir. Ben milliyetçiyim derken, adam bilmezse, gider millet düşmanının kucağına düşebilir ve millet hayını olabilir.


Ben dindarım derken, gider de din düşmanı kapitalistin
kucağına düşüverirsen. Dininden de, Allahından da olursun milletini esir edenlerin aleti durumuna düşüverirsin

Milliyetçiyim diyenin, dindarım diyenin, iyi niyetli olanın iyi öğrenmesi gerek. Bilmeden, hangi yandan olursa olsun kavgaya girmek, kötü bir şeydir.

Bilmeden, kavgaya girmek
İnsanlığa yakışmaz. alet olmak demektir.

İnsan insandır. yaratıklar içinde en saygı değer yaratıktır.
İnsan, alet değildir. Lanet olsun aletlere…

tekrar ve tekrar söylüyorum ki, sömürgeci kapitalistlerle en yakın en uzak, en küçük ilişkisi olan, onların türküsünü çağıran dindar da olamaz, din adamı da.

soyduğumuz, sömürdüğümüz, iliklerine kadar sömürdüğümüz insanları düşünüyorum. Ve
insanlığımdan utanıyorum

Bir de millet var. Yüzyılların onurlu milleti. onun onuruyla oynuyorlar. Peri padişahı hayat sürsün diye, dünya önünde onun onurunu beş paralık ediyorlar

Şöyle, düşünüyorum da yoksullar, on bin yıl öncesini yaşayan halkımız aklıma düşüyor. Perişan olmuş, bitmiş, ezilmiş halkımız. Ve bir harabe ülke.

Sonra kahroluyorum, utanıyorum. Sonra sonra, bu memleketi sevenlerin hepsi, hepsi Çanakkalede mi, Dumlupınarda mı kaldı, diyorum.

bütün insanlığın kavgası kir götürmez. Ya saf yürekle, pırıl pırıl girersin, ya kavga sana öyle bir tokat atar ki, allak bullak olursun

Kavga hayatının geçitleri belalıdır. Kimse kendine, gücüne güvenmesin Kavgaya verdiği temiz yüreğine, hilesiz yüreğine güvensin.

İnsan kendi aklı ve kendi yüreği kadar büyüktür. Ve kendi çalışkanlığı kadar İnsan

İnsanların mutluluğu için dövüşmenin mutluluğu… Gece gündüz, her anında başka insanları düşünmenin tadı.

Hiç kimseyi kıskanmak
istemem, hiç kimseyi hayran olunacak kimse saymam, dünyasını namuslu kılan insandan başka.

insan, kıskanacak kadar küçülmez. insan, dedikoduyla karşısındakini yıkmaya çalışacak kadar insanlığını aşağılayamaz.

İnsanlar yoksul bırakılıyor. Okutulmuyor. karanlıklara itiliyor. İnsanlar kör kalsın, sağır olsunlar diye her şey yapılıyor

Atatürk devrimleri için, “Halka rağmen halk için devrimlerdir,” diyorlar. “Onun için kanlı olmuştur,” diyorlar.

Gerçek olan bir şey varsa, halkımız Atatürk devrimlerinin birçoğuna karşı koymuştur.
Şapkaya karşı koymuştur.

halkımız Atatürk devrimlerine
Tekkelerin, medreselerin kapatılmasına karşı koymuştur. birçok devrim halka rağmen olmuştur

Kürtlerde sevgili ölülerine
kadınlar ağıt yakarlar. Bu bir gelenektir. Ağıt yakma sevginin içe işlemesidir. Halkın bir insana yüzde yüz sahip çıkmasıdır.

Halk anlamıyor, gidiyor, kendi düşmanıyla birlik oluyor, diye umutsuzluğa düşmek en kötüsüdür. Dövüşü yitirmektir.

umutsuzluğa düşmek en kötüsüdür. Dövüşü yitirmektir.
Kendini, gücünü yitirmektir.

Ne koydun ki avucuma, ne süreyim yüzüne. Halka ne
verdik ki alamadık. hele azıcık halkın elini tutalım,

hele azıcık halkın elini tutalım,
hele tepeden bakmayalım, Görelim bakalım halk dediğimiz Önümüze düşüp bizi selamete ulaştırmıyor mu? Asyanın güzel halkları gibi.

Türkiyede oturan burjuvalar demokrasiye düşmandırlar. her davranışlarıyla belli ederler. her önlerine gelene komünist, Rus casusu diyorlar.

Türk burjuvaları bağımsızlık taraftarı gencecik Türk çocuklarına hamam oğlanı diyecek kadar alçalıyor
hainleşiyor köpekleşiyorlar

savaş, Anayasa düzenini yozlaştırmaya, yıkmaya çalışanlarla onu korumaya, sürdürmeye, ayakta tutmaya çalışanlar arasında

İftira, yalan, curnal öyle silahlardır ki, kullananı yok eder

Türkiyede oturan her burjuva, emekçilere diş biliyor. Ellerinden gelse bir kaşık suda boğacaklar.

Uygarca demokratik savaş yerine kötülüğü, kan davasını tercih ediyorlar. Bir sınıf bu kadar korkunun çukuruna düşmese böylesine küçülemez. Böylesine küfre, iftiraya sarılamaz.

Milli değerler yok olunca, bir milletin kültürü yok olunca, o milletin kişiliği de yok olur.

Gözü dönen insan yozlaşır. her insaniyetsizliği yapar. Açın bakın gazetelere. bu ne insanlıktır! insan soyundan utandırır bunlar.

İnsanların insanlığını yitirmeleri herkesi yaralar.

İnsanların vatanları vardır. Vatan birçok insan için, yozlaşmamış, satılmamış, alçalmamış birçok insan için en kutsal varlıktır.

İnsanlar canlarını verirler de
vatanlarının kılına hile gelmesini istemezler. İşte Vietnamda zafer türküsü söyler gibi ölenler İşte Çanakkale

İşte Çanakkalede, işte Dumlupınar güzel bir türkü söyler gibi seve seve ölmüşler. Vatanseverler satın alınamazlar.

halklar uyanıyor, binlerce köle insanlar, köle milletler zincirlerini koparıyor bu yüzden dünyamız çağların en mutlusu oluyor. Övünülecek bir çağ oluyor.
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Kitap alıntıları ve sözler
Abidin ibadeti nefsini, adilin adaleti alemi islah eder. Arap atasözü

Adalet, benim gözümde, insanlığın ilk  koşuludur. Wole Soyinka

Adalet güzeldir lâkin amirlerde daha güzeldir. Hadis-i Şerif

Adalet, halkın ekmeğidir; halk adalete her zaman açtır. François- Rene de Chateaubrland

Adalet, hemen her zaman rötar yapan bir trene benzer. Yevgeni Yevtuşenko

Adalet mülkün temelidir. Hz.Ömer (r.a)

Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır. Hadis-i Şerif

Adaleti çok severiz de, adil insanları pek o kadar sevmeyiz. Joseph Roux


Adaletin hakim olduğu yerde, silahın yeri yoktur. J. Amyot

Adaletin gecikmesi, adaletsizliktir. Amenemope

Adaletin kılıcı ile vuran kol, ne kadar zayıf olursa olsun, gene kuvvetlidir. John Webster

Adaletin kuvvetli, kuvvetlilerin de adaletli olmaları gerekir. Pascal

Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız. Gandhi

Bırakın adaleti,  yerini bulsun; isterse kıyamet kopsun! W. Savage Landor

Bir saat adaletle hükmetmek, yetmiş sene nafile ibadetten hayırlıdır. Hadis-i Şerif

Devletin hazinesi adalettir. Konfiçyus


Geç kalan adalet, adaletsizliktir. W. Savage Landor

Güçlüler adaletli olursa; adalet güçlü olur.

Haksızlığa sapıp bütün insanların senin peşinden gelmeleri yerine, adaletli davranıp tek başına kalman iyidir. Gandhi

Her yerde bir tek adalet ilkesi  vardır: Güçlünün çıkarı. Platon

İnsanın en büyüğü, mevkide iken tevazu gösteren, kudret sahibi iken affedip adaletle hareket edendir. Mervan

İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmak. Victor Hugo

Kılıcın yapamadığını adalet yapar. Kanuni Sultan Süleyman

Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir. Blaise Pascal

Kuvvetsiz adalet ve adaletsiz kuvvet iki büyük felakettir. Joseph Joubert

Tek tarafın dinlenmesiyle verilen karar doğru olabilir; ama hiçbir zaman adil olmaz. Seneca

Tüm dünya tarihi şöyle özetlenebilir: Ülkeler güçlüyken her zaman adil değildirler, adil olmak istediklerinde ise artık güçlü değildirler. Winston Churcill

Ülkeler kılıçla alınır, lakin adaletle muhafaza edilir. Timurlenk

Yaşar kemal baldaki tuz

Arif Dino büyük bir ressamdı. Şairdi, daha da çok, kültürlü, erişilmez zevki olan bir adamdı.

o çocuksu, saf, sıcak, dost bir insandır. Çelikten bir zırh içinde, yumuşacık, dost bir yürek.

Bir insan, çocuksu, temiz olmadan bir usta sanatçı olamıyor.

Birer birer dostları yitirmek… İnsan her sevdiğiyle biraz ölüyor.

Öle öle ayakta tükenmek de var.
Dost acısı acıların en beteri olsa gerek

Sevinci severdi, sevgiyi severdi.

Bir insanda sevinçten sevgiden çok varsa, bu insan bu iki duyguda ne kadar aşırı giderse gitsin, sevinç içinde kalır, sevgiyle dolar taşardı.

Kim ki dostsuzdur, o iyi insan değildir.

İnsan soyu cömert bir soydu. İnsan soyu fedakar bir soy olmalıydı.

Şu dünya aşkü sevdayı mavi deniz insan ellerinin sonsuz hünerleri, insan yüreklerinin sınırsız tadı,
minnettarlık duymamız, dünyanın
sevincine candan, yürekten
katılmamız gerekti,

Biz dünyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun

Bir dağa, bir denize, bir kilime, bir ağaca, bir insan gözüne, saçına, bir çiçeğe sevgiyle bakarsak, bilelim ki, sevgimiz taşmıştır, yanı başımızda sevinç kıvanç içindedir.

İnsan sevinince deli gibi sevinmeli, sevince dağı taşı ayağa kaldırmalı, öfkelenince de öyle…

anlayacaklar. Cömertliği, yaşamın getirdiği sevinci, sevgiyi, yürekler dolusu dostluğu daha iyi anlayacaklar.

Karacaoğlan şiirini ilk Veyselden duyduk. Örneğin: “Yar yüzüne yüz yıl baksam az gelir,/ Bin yıl dahi baksam kanan değilim

İnsanoğludur, başkaldıran bir yaratıktır. Çağı, durumu, sosyal tabakası ne olursa olsun, insan başkaldırandır. Özelliği budur.

köküyle direnen, her şeye karşın yaşamakta inat eden, bütün kötülüklerin, üstesinden gelmiş, yaşamını sürdürüp çağımızı yaratmış insanlıktı bu

sonsuz hoşgörüdeki kişi gülerek, eğlenerek, öfkelenerek başkaldırıyordu.

Ne bilir ki insan, ölüm akla hiç gelmiyor.

türkü, masal, halay, toprak, kilim kumaş, dağ, taş, çakıltaşı, su
En ince ayrıntısına kadar doğada ve insan hünerinde yaşamaktaydı
Sevgiyle, yalınlıkla, dostlukla,

Anadolunun üstünde, Anadoluyu bin yürekle severek ,piştik
elhamdülillah

Acılar, sevgiler, sevinçler… tutkular, sonra hünere, yüreğe, dostluğa tutkunluk İnsan kokusuyla
bin yürekle severek ,piştik
elhamdülillah

İnsan kokusuyla dünyamıza sevgi taşan, ılık bir bahar yeli esecek. dünyamızı zenginleştirip mutlulandıracak.

Biliyorum ama gene de yazık,
biz o kadar yalın, o kadar çocuksu, o kadar dopdolu, o kadar yedi yürekle… O kadar, o kadar candan olamadık.

Marifet hiç ezilmemek bu dünyada

Güzel kokmak Kekik misali
Lavanta çiçeği misali Itır misali
Yunus misali Nâzım misali

insan boyu akıp gelen dalgalara karşı koyuyordu.

Kapıda oturmuş kurar araba
Bugün efkarım var gönlüm haraba Kitaplar getir de elimi basam
Senden başkasına demem merhaba. Heeeeey, Koca Reis

Halka kim zulmediyorsa, etmişse,
halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa,
Halkın mutluluğunun önüne kim
geçiyorsa ben sanatımla ve
hayatımla onun karşısındayım.

Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum

1960 Anayasasından sonra Türkiye İşçi Partisi kuruldu. Bu partiyi kuranlar işçilerdi, sendika liderleriydi.

hiçbir politik ihtirasım olmadı, olmayacak. Amma emekçilerin yanında, ölünceye kadar onların hakları için, yönetime gelmeleri için sonuna kadar çalışacağım.

Benim bütün derdim emekçi sınıfının yüzde yüz yönetime gelmesidir. Sosyalizm, yalnız ve yalnız budur,

işçilerin adına herhangi bir tabakanın, bölüğün yönetime el koymasını kabul etmiyorum.

bütün hayatımda karşı koyduğum ve korktuğum bir şey var. O da terörizmdir. Halkın üzerindeki baskıdır. Ben diktatoryadan dehşet korkarım.

milyonlarca dinleyicisi olan radyolar… Halkın düşüncesinin üstünden bir karanlık gece gibi geçiyorlar. İnanılmaz bir baskı altına alıyorlar duyguları.

Anayasayı sonuna kadar uygulamak gerek. hangi hükümet olursa olsun, Anayasayı karşısına almaması gerekir

Şiddet zor yoldur. Her ne kadar kolay ve düz görünüyorsa da, şiddet her zaman dolambaçlı, güç bir yoldur.

İnsan mecbur kalmadıkça şiddete
başvurmaz. Şiddet çaresizliktir

sosyalistlerin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. inanılmaz bir baskıya, zulüm altında yaşamaya mecbur tutuldular. dövdüler, öldürdüler,

bir baskıya, zulme maruz bırakılmış insanlar elbette
buna karşı koyacaklardı,
koymalıydılar.

Benim kanım şu ki, şiddeti
doğuran şiddettir Bir sosyalistin işi, dünyayı temelinden değiştirmektir.

Değiştirip de ne olacak Dünyayı ne için değiştireceğiz? İnsanları daha çok mutlu kılmak için.

yanlışlarımızı düzeltmeliyiz,
gözyaşlarımıza bakmayarak.
Savaşlarımızda tek amacımız, insan soyunun mutluluğu olmalı

Sosyalizm benim için insanları bütün yabancılardan arıtıp bütün yozlaşmalardan kurtarıp kendi
özüne kavuşturmaktır

200 yıldır Türk aydını Batının maymunluğunu yapmıştır. Taklit etmiştir Batıyı…

Türk burjuva aydınları da 200 yıldır Batının maymunluğunu yaptığı için 200 yıl insana bir yardımı olmamıştır.

Ben sanatçı olarak değerlerimize yabancılaşmamaya çalıştım.
gerçeklerimize, insani değerlerimize, sadık kalmaya çalıştım

Her insanın bir yoğurt yiyişi var. Her milletin de…

Sosyalist insan yeni bir insandır. Sosyalist sanatçı yeni sanatçıdır.

Dünyada tek başımıza yaşamıyoruz Amma temel, kendimiz olacağız. Kendi
kültürümüz ile yetiştikten, sonra elbette dünya kültüründen
faydalanacağız.

Yalnız, kendi kültür değerlerine sırt çevirmiş bir kimse hiçbir zaman dünya kültür
değerlerinden faydalanamaz.

Bir Türk romancısı, halk hikayecisi Köroğlunu bilmiyorsa, Dede Korkutu okumamışsa, Yunusu
ezberlememişse, Pir Sultanı yüreğinde duyamamışsa, onun
Homerosu Kafka’yı anlayacağını sanmıyorum


İnsan soyu belki bir gün diyecektir ki, o yirminci yüzyılın insanları ne mutludurlar ki, zincirlerin kırılışını gözleriyle gördüler,

zincirleri kırdılar, zincirlerin kırılışını yaşadılar, savaştılar Vietnam
artık bir yeryüzü mezbahasıdır

Bu korkunç mezbahada bütün insanlığın gözü önünde Amerikan devi bir avuç çırılçıplak insanı
kesiyor, doğruyor,

Hitler’i seyrettik. Yıllar yılı insanlığımızı öldürdü. Almanyayı bir Yahudi mezbahasına çevirdi. sonra dünyayı mezbahaya çevirdi
Şimdi Johnson’u seyrediyoruz.

Bir avuç Vietnamlı et, ateşe, çeliğe karşı koyarken, hatta ateşi, çeliği yenerken övünüyor, alkışlıyoruz onları.

Steinbeck mi? Vietnam kasaplarıyla birlik olduğundan bu yana, yazar soyunun bu yüzkarasının kitaplarını tutmaya artık elim varmıyor.

Vietnam dövüşü gibi insanlığı onurlandıran bir dövüş vermiş Mustafa Kemalin memleketinden bazı insanlık dışı yaratıklar
çıkıyor,

Çağımız güzel çağ, halklar uyanıyor. Zincirler paramparça
Çağımız utanç verici bir çağ, Vietnam arenasının zavallı seyircileriyiz. Ne acı

Zencilerin, Vietnamlıların önderliğinde dünya kölelikten kurtulmaya doğru gidiyor. Dünya zincirlerini kırıyor. Darısı öteki bağımsız insanların başına

Kıssadan hisse… Kıssadan hisse alınsaydı şu yeryüzü cennet olur, kurtla kuzu yayılırdı!

Demokrasi yerine korkunç faşizm uygulandı. İşçilere, düşünce adamlarına korkunç yüzkarası baskılar uygulandı. Türkiye utanç verici bir ortama sürüklendi.

Milletin gözünün içine baka baka, üs değil tesis dediler. Türkiyeyi 50.000 askeriyle işgal etmiş Amerikaya müttefik adı verdiler

Dünyanın hiçbir memleketinde ve dünyanın hiçbir çağında, hiçbir insan Türk milletine yapılan
bu kötülükler kadar korkunç
kötülüklerle karşılaşmamıştır.

demokrasi kitap okumaz ki… Kitap okursa komünist olur. İnsan kitap okur mu? Ne ayıp şey.

bir yiyin bin şükredin

Yirminci yüzyılda sömürülen bir ülkenin gencinin sömürücülerle birlik olması alçaklığın da alçaklığı.

İnsan dünyada her suçu, her alçaklığı bağışlayabilir ama, genç bir insanın sömürgecilerle birlikte oluşunu bir türlü yutamaz.

Bu NATO,” senin o ayağındaki
yarım ayakkabı yarım kalsın diye kurulmuştur,”

Sömürücülerle birlik olmak asıl dinsizlik, Allahsızlıktır,” Anadolu köylüsünü aç yoksul bırakmak… Milyonlarca yoksulu soyaraktan onların bir lokma ekmeğini sömürgeciye vermek bu Müslümanlık değildir.

Sömürücüye fakir fıkaranın dinini kalkan etmek kafirliğin de kafirliği. Alçaklığın da
alçaklığı…

Allahın güzelliği, varlığı insan emeğindedir işçi kardeş. Allahın, dinin güzelliği sömürücü aletliğinde değil

Müslümanlık sömürücülerin, din tüccarlarının, fakir fıkaranın sömürülmesinin aleti olursa din ortadan kalkar.

Müslüman fakir fıkaranın ekmeğinin karşısına sömürücü
ecnebi firmalarının kalkanı olaraktan dini sürmez. kafirlik budur.

Aslını yitiren haramzadeler” var.
Satılmış, işçiye sırt dönmüş sendika ağaları… Sömürücü Amerikanın kulluğunu yapan,
Onlar lanetlenmiş kişilerdir.

işçi sınıfını inkar eden… Kör olası gırtlaklarına birkaç sömürücü kuruşu girsin diye. Patron köpekliği yapan… bugün de yarın da, sağken ölüyken de, İnsanlar onlardan iğreneceklerdir

Siz de bir zamanlar işçiydiniz, köylüydünüz efendiler. Siz de bütün köylüler, işçiler gibi
yoksuldunuz efendiler.

O yoksullar ananızdı, babanızdı
efendiler… Siz yoksulların
yoksulluğunu sattınız. Siz ananızı, babanızı, kardeşlerinizi sattınız efendiler… İnsanlığın bütün laneti üstünüze olsun, efendiler.

Şimdi bir memleketin
uygarlığı toprağına ne kadar yapma gübre attığıyla ölçülüyor.

Toprağına en çok gübre atan memleket en uygar memlekettir.

Şimdilik Anadolu toprakları can çekişse de üstündekine bir lokma ekmek verebiliyor. toprak daha da ölecek. Bir lokma ekmek, diye insanlar bağrışarak şişip ölecek

Ağalık düzeni, bu bozuk düzen durdukça toprak ölmekte devam edecek. Ormanlar yok olacak. Bu, düzen, insanları aç koyma düzenidir.

milliyetçiler canlarını dişlerine takmışlarsa, kellelerini koltuklarına almışlarsa gelişmek istiyorlarsa, çabalıyorlarsa, bir milletin ölümünün önüne geçmek için yapıyorlar bunu.

Bir insanın ölümü, yozlaşması, onun onursuzluğuyla başlar

Amerika Türkiyeyi işgal etmiş. Otuz beş milyon m2 toprağına binlerce asker, dev radarlar, üsler yerleştirmiş. Sözümona, Amerika bizim müttefikimizmiş

Ve İstanbul şehri ve İzmir şehri… O İzmir şehri ki, bundan kırk beş yıl önce düşmanı, Türkler orada denize dökmüşlerdi.

O İstanbul şehri ki, yedi yüzyıl Türk fatihlerine yataklık etmiştir. Ve şimdi, bu güzelim şehirler Ve millet, köleliğe nasıl karşı koymaz

Karşı koymamak köleliğe razı
olmaktır. Türk milleti gibi bir millet buna nasıl katlanır

Polis dövüyor, polis öldürüyor, polis kör ediyor. Ve gençler demir parmaklıklar ardına gönderiliyor. Ey insaf, ey utanç,

Ey insaf, ey utanç, ey insanlık, şu dünyadan ne zaman çekilip gittin? Hiç mi namü nişanın kalmadı?

Benim şu insanlardan sıtkım sıyrıldı.Bir yazar olarak ödevimi yapacak, Türk milletinin alnına bu kara lekeyi kondurmayacağım.

Gerçek Müslümanlar var Türkiyede ve her zaman vatan aleyhine sömürgeciliğe her zaman karşı çıkmışlardır sömürgeci
uşaklığından kışkırtmadan
uzak kalmışlardır

30 Ağustos sömürgeciye
karşı kazandığımız savaşın, zaferin bayramıdır

Misafirseverliğimize halel gelmesin yeter ki…Dünyada insan olabilmenin birinci şartı iyi misafirsever olmaktır

Onlar ki, çok Müslüman, onlar ki, çok Türk, onlar ki, çok insandırlar.
Ve kadınlarımız… Onlar ki 30 Ağustos zaferinde erkeklerine
sırtlarında mermi taşımışdı

ama insan olan insanın
yüreğindeki vatanseverlik duygusu bütün zulümlerden, bütün hapislerden, bütün can korkularından daha güçlüdür.

Yozlaşmamış, yüreğindeki bütün
insanlık, vatanseverlik
duygularını yitirmemiş, canavar haline gelmemiş insan vatanına, insanlarına anasına babasına böylesine canavarca kıyar mı

Amerikan ve Sovyetler Birliği dövüşürken Türkiye korkunç imha dövüşünün hiçbir şekilde ilk hedefi olmak mecburiyetinde değildir

şunu iyi biliyoruz, Türkiye
can çekişirken binlerce Türk Çanakkalede can verdi, aklın hayalin almayacağı kahramanlıklar gösterdi.

bugün kimsenin canı Çanakkalede ölenlerden Kurtuluş Savaşında ölenlerden daha tatlı değildir.

Bir sanatçı ödediği kadar büyüktür Ama bir zamanlar sanatçı acı çektiği, yoksulluk çektiği kadar var, diyorlardı

Yoksulluk, acı çekmek belki bir zenginleşme, bir yaşamdır dünyayı sonuna kadar ödeyerek yaşamak. Bunun içinde yoksulluk da, acı çekmek de olabilir. Aşağılanmak, kötülenmek, zulüm görmek de

İnsanoğlunun macerası, acısı, sevinciyle bir bütündür. doğayı ne kadar yaşarsa, apartmanları da yaşamalı. Denizi, toprağı da öylesine yaşamalı.

Dünyayı sonuna kadar ödemek… Çalışarak, kitapların, türlü insanların, doğanın macerasına katılarak, yoksul, acı çekerek ödemek. Ama dünyayı sonuna kadar ödemek İliklerine kadar

dünyayı sonuna kadar ödemek
Kırk yıllık yolda yaprak kımıldasa yüreğinin başında duyarak, dünyanın acısına, sevincine katılarak ödemek.

Arkadaşlar sağ olsunlar, dostlar, yarenler var olsunlar.

Bir insan için ne iyi, ne güzel, ne mutluluk. İnsanın candan dostu olması ömrümün en mutlu günlerini yaşıyorum bugünler.

İnsanın candan dostu olması kadar güzel şey olurmu

Bütün güzel, dost sözler karşısında boynumuz kıldan incedir.

öğretmenlik bir kahramanlık değil mi, bu kadar kıyımdan
sürgünden, zulümden sonra… Ve aldıkları para ayın on beşine kadar yetmezken…

Düşmez kalkmaz bir Allah.

Milletlerin de türlü sebeplerden bunaldıkları zamanlar olur, ama hep öyle kalmazlar. millet birleşerek, selamete çıkarlar

Türkiye çoktandır hopur ediliyor. Bütün yönleri, bütün varlığıyla. Ama hopur işi, 12 Marttan
sonra azdı. Bu günahın topu 12 Martı yapanlar

Türkiyenin çağdışı bir millet olmadığını insanlara söylemeliyiz. Türkiyeyi küçümseyenlere, ona hakaret etmeye çalışanlara izin vermemeliyiz.

Az gelişmişlik yöneticilerin, kafalarında olursa milletin yöneticileri kitap yasaklayacak kadar çağdışı kalırlarsa, işte o zaman felaket olur.

Kitaplar ne kadar zararlı olurlarsa olsunlar, yıkma güçleri ne kadar bulunursa bulunsun, bir millet için toplatılmış kitap kadar felaket, yıkım olamaz.

Türk milleti az gelişmiş bir millet değildir. az gelişmiş olsaydı, tarihe Nasrettin Hoca, Yunus Emre, Pir Sultan Dede Korkut, Köroğlu, gibi bir kültür verebilirmiydi

Türkiyenin kendi kendini savunma gücü büyük olmasaydı, iki yüzyıllık sömürgeci belasından sonra ayakta kalabilir miydi? Bu yele bu kar dayanır mıydı?

Hapisane bir korkudur. Bir zulümdür. İnsan soyunun en pis, en aşağılık icatlarından da biridir.

Hapisane belki de ölümden beter bir icattır. Kim icat etmişse cennet yüzü görmesin

Çağımızda namuslular, insanlar için, insanca dövüşenler için de hapisane vardır.

Başı belaya girmiş ülkelerde bir insan düşünmeye başladı mıydı, hapisaneyi göze almalı Düşünüyorum, öyleyse varım,” yerine, “düşünüyorum, öyleyse hapisane var.”

İnsan gönlü, insan kafası cömerttir. Cömertçe düşünür, cömertçe dünyalar yaratabilir.

Hapisane olağandışılıktır. Bin yıl da yatılsa olağanlaşamaz. Hapisane her zaman dağ gibidir herkes için, bir korkudur.

Ama bilincine varılır da orasının ayrı bir dünya olduğu, başka bir tadı olduğu kanısına varılırsa, yaşanır, hem de bal gibi yaşanır. Nâzım Hikmet İnsan hapiste hep umut eder, dedi.

Hapiste, uzun süre yatınca insan, ölmeyecek, kıyamete dek yaşayacak kadar umut dolu olurmuş.

Belki yanlış ama, çok kişiden duydum. hapisanede yiyecek yok, içecek yok. Öksüz öldü de, hapistekiler ne sevindiydi kurtuldu diye.

Bu kadar zulmedilmiş de ne olmuş yani. Zevali gelmiş mi zulmedenlerin.

Bir insan, bir ulus, hoşgörüsü kadar güçlü, sağlam, yiğit, haklı, insandır. Zulmü kadar zalim, küçük, yaratıcılıktan yoksun, korkaktır

insanın yüreğinde, insanlığında, ulusal geleneği olmalı. Ya da bir insan, ulusal geleneklerine
insanca geleneklerine karşı
koymamalı.

Zulmeden kendinden yitirir. Çünkü insansoyu zulmü kadar küçüktür.

Açıp tarihleri bakın, şüphesiz
lanetlenenler zulmedenlerdir
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Kitap alıntıları ve sözler
Yaşar kemal baldaki tuz

zulmeden zalimliği kadar küçülür. Zulüm, zulmeden hiçbir kişiye, bölüğe, tabakaya, sınıfa
hayretmemiştir.

üzüldüğüm, zulüm görenlerin sonradan, fırsat bulunca ilk elde zulmettiğidir.

Zulme zulümle cevap vermek zalimlerle birlik olmaktır.

İnsan soyunu zulüm kadar hiçbir şey küçültemez. haklıysak, insan, bilirsek zulme zulümle karşı koyacak kadar küçülemeyiz.

Ne derler sonra: Zulmün artsın ki tez zeval bulasın… Öyle değil mi?

Hapisane kötüdür, ölüm gibi. Bilincine varınca düzleşir, olağanlaşır.

Zulüm aşağılık, insanlık dışı bir şeydir, ölümden de beterdir.

Nedir o insanlaşma? o insanlığın varacağı yerdir. Bir gün insanlar insanlaşmayı bulacaklar. Korkunun zebunu olmayacaklar.
Korkuda çürümeyecekler.

Zulüm zulüm değildir aslında, zulüm korkudur. Ölüm ölüm değildir aslında ölüm korkudur. Hapisane hapisane değildir aslında, hapisane korkudur. Her şeyin temeli, beteri korkudur.

Her şeyin temeli, korkudur Eyvallah korkunun üstüne yürüyenlere. İnsan soyu içinde en güzelleri, en kutsanacak olanları onlardır.

Yargının bağımsızlığını korumak, kutsallığına toz kondurmamak önce yargı adamlarının işi olmalı

Kurumlarının zedelenmemesi
Adalet yurdun temeli” sözünün gerçekliği için yargı adamları canlarını dişlerine takmalılar.

Balık baştan koktu muydu, ananla uğraşan kadı oldu muydu, yurt gitti gider. Çağdaş dünyada artık çürümüş kurumlarla ayakta kalmak mümkün değil.

birtakım politik güçler zaman zaman kendi milletine, halkına, dahası da dünyaya meydan okurlar, derslerini de alır kıçlarının üstüne de otururlar

Türkiyede kitap, dünyada en az okunur. Bunu biliyor musunuz

Çağdaş dünyada, azıcık uygarlığa bulaşmış uluslarda bizim kadar az okuyan millet yokmuş. İstatistikler öyle söylüyor

Uzayda dolaşmak, Aya varmak insanoğlu için iyi bir şey. İnsan, doğayı,evreni yendikçe elbet bir şeyler kazanıyor ve kendini kazandıklarıyla birlikte yeniliyor, geliştirip zenginleştiriyor.

Ayı görmüş insanoğlu,
Ayı görmemiş

Vietnam halkına reva görünenler insanlık dışıydı. Bu bir savaş değildi. bu savaş. bir Amerikan kıyımıydı.

Vietnama zulm yapanlar da insandı ve evlerinde karılarını okşayarak, ağlayarak, gülerek, çocuklarını severek, aynen hepimiz gibi, insan

Savaşı yapanların başına gelebilseydi Vietnam halkının başına gelenler, ne olurdu? kabul ederler miydi?

Demokrasinin beşiği Yunanistanda insan tarihinin en zalimleri, yeni Hitler’leri Amerikanın yüzde yüz desteğiyle ayakta durabiliyorlar

İşkenceyle, zulümle insanları aşağılayanlar, aşağılananlardan bin beter aşağılandıklarını, bittiklerini bilmezler mi?

Bu çağda insanlık artık bir bütündür Sevgiler, dostluklar, acılar, zulümler,
coplanmalar, işkenceler hepimizin

öldürülenlerle her gün insanlığımız bir parça öldürülmüyor mu

Bu kadar aklı olan insanlık, mutsuzları, aşağılananları, işkence görenleri çoğalan bir dünyada hiç kimsenin mutlu olamayacağını bilmez mi?

İşkence edenlerin işkence görenlerden daha kötü durumda olduğunu kim bilmez?

Kötülük yapmak bir korkudur. Kötülük yapanlar sonunda uluslardan, dünyada, şamarı yiyeceklerini bilmezler mi?

Kimin, yanına kaldı yaptığı?
Onlar için, kadim sözdür, zulüm gören bir kere ölür, zulmeden her gün ölür dirilir, gene ölür.

İşkenceler, zulümler var. İnsanlığın toptan aşağılanması var
ama insanlığın bütün kirlerinden
arınma çabası da var.

Çabaların en kutsalı aşağılanmaya karşı koymamız, direnmemizdir.

Mahpusane içinde üç ağaç incir Kolumda kelepçe boynumda zincir Zincir sallandıkça her yanım sancır Düştüm bir ormana yol belli değil Yatarım yatarım gün belli değil

Bizim politikamız çağdışı
insafsız bir politikadır.

Toplumumuzun kurumlarına bu çağdışı insafsızlık damgasını
vurmuştur.

Toplumumuzda insafsız, insanın iflahını kesen kötülükler almış başını gidiyor.

tefeciliğin toplumumuzun iflahını kestiğini biliyor musunuz? Tefecilerin köylüye kan kusturduğunu biliyor musunuz?

Tefecilik de toplumumuzda kanayan korkunç, insafsız bir yaradır.

Elin ağzı torba değil ki, çekip bağlayasın.

Satışı en çok olan gazete de söylenti gazetesi. Varın yasaklayın bakalım, söylenti gazetesine kimin gücü yetebilecek

toplumumuz zulmün ağırlığını sırtında taşıyamaz. Toplumların gücü bir yere kadardır. Üst üste ağırlık binerse toplum sırtına, o toplum can çekişmeye başlar.

mahkumlar, ekmek kadar kitap da istiyorlar. Kitap okumak, için ışık da istiyorlar. Bu çağda ekmek su kadar kitap da insanların öz haklarından biridir.

Yaşam ve doğa bize her an, her gün bir şey getirir. Yaşamak, yaşadığını yazmak baştan bu yana yazarların, şairlerin, destancıların işi olmuştur.

Bütün kaya parçalarının, bütün kartalların, güvercinlerin, bütün çiçeklerin, meyvelerin yıldızların
yağmurların birer başkalığı vardır, ötekilere benzemeyen bir huyu

Bunu yaşayan bilir. Eğer bütün ayrı yerlerdeki gökyüzlerini
biribirine benzetiyorsak,
bu, gökyüzünü yaşamamışız demektir. uçurtma uçurtmamışız demektir

ışıltı içindeydiler. İş yapmanın
güzelliğindeydiler. Çalışmanın şavkındaydılar.

Bu çocuklar kara kuru, gıdasızlıktan, açlıktan, zulümden gelmişlerdi. Dövüşün, yenilginin çaresizliğinden

bayramıydı. Esaretten, yokluktan, tembellikten, birçok şeylerden, birçok şeylerden kurtuluş
bayramıydı.

Bozkır bozkır oldu olalı sevincin, bayramın böylesini görmemişti Ve şiirler söylüyorlardı delikanlılar. Kahırlı, hınçlı şiirler.


Kendi yazdıkları şiirlerdi bunlar.
Kahırlı, hınçlı şiirler. Yeter Beyim, Paşam yeter diyorlardı Yokluğa, insanoğlunun başındaki en büyük belaya, cehalete, “yeter gayrı” diyorlardı.

İnsanların en büyük haklarından birincisi, okuma haklarıdır.
Karanlıklardan kurtulma haklarıdır Bunun için çarpıştı. Ve bunun için öldü. Hem de ne bahtiyar öldü

güçlü, yapıcıydı. kocamandı. Heybetliydi. inanıyordu. İnancıyla gitti. Tarihimizin büyük
adamlarından biriydi.

Sonuna kadar iyi şeylere inanmış insan kadar hiç kimse güçlü değildir


Aydınlıklarımız onlardan gelir.
İnanmış adam, bize aydınlık, bize sevinç, bize güç, bize inanç göndermekte devam edecek

Derler ki, zenci insanı Afrikalı kara adamlar sinek gibi doğmuşlar, sinek gibi kırılmışlar. Ve de bir hayvan gibi satılmışlar. Gördünüz mü Avrupa uygarlığını

Elbette atom, füzeler insan soyu için övünülecek bir iş. Ama salt bunlarla insan uygar değildir, olamaz. İnsanın uygarlığı
hemcinsini sömürüp sömürmemekle belli olur.

Avrupalı, insanları sömürüyorsa uygar değildir. Savaş çıkarıp insanlar biribirlerini öldürüyorsa, bu uygarlık değildir.

Uygar Avrupa, uygarlığıyla öbür insanların üstüne bir veba olmuş Nereye gitmişse, soymuş soğana çevirmiş. Öldürmüş.

Uygar Avrupa Kendi öldürememişse bile, biribirine düşürüp öldürtmüş. Çıplak Afrikayı soymuş. Derisini bile yüzmüş

Sömürülenler öldürülüyorlar ama, birtakım haklarını da alıyorlar.
Bu dövüş, çağımızın en ilginç bir olayıdır. Köleler, insanlıkları için başkaldırıyorlar.

Lumumba, otuz altı yaşındaydı. Üstü sazlarla örtülü fıkara bir zenci Lumumba, yalnız ilkokulu okuyabildi. yüreğinde hürriyetin bağımsızlığın, insan olmanın
aşkı vardı.

Kara adamların yüreğinde aşk vardı Lumumba hürriyet savaşçısı olarak ortaya çıktı. hürriyet şiirleri yazdı. Ne güzel şiirler. Her bir sözü yalım yalım. Afrika güneşi

Lumumba, şiirlerinde halkını söylüyordu. Lumumba’nın şiirleri türkü oldu. Halkı bu türküleri en uzak köylerdeki insanlara kadar götürdü.

Lumumba hürriyet oldu. Lumumba, insanlığı için dövüşen Afrikanın en güzel bayrağı oldu sömürgeciler, Lumumba’yı öldürdüler.

Uygar Avrupanın aklına bakın.
Lumumba’yı öldürünce, Afrikanın hürriyetini öldüreceklerini sandılar Bilmediler ki, bir Lumumba ölünce Lumumba bin olur, milyon olur. Lumumba yı öldüremezsin

Cumhuriyetin ilk yılları. Bir çalışma, bir yeniden var olma, bir toprağa yönelme çabası var her insanımızda. Bir şevk ve aşk var.

Bugün Doğu Anadolu aç, diyorlar. Yarın Orta Anadolu… Güney Anadolu… Bence Anadolu ezelden beri aç. Ama şimdi açlık son kertede.

İnsanlar akılla iş görselerdi çoğunluk, dünya böyle bir dünya olur muydu?

insanlığın kusurudur. O kadarcığı da olsun. Koşulların kötülüğü insanoğlunu esir etmiştir. Onları kötülüğe çekip durur. Ve insanlar kötülüklere gitmemek için direnir

insanlar kendini alın terine vermiş, işine adamış yaşlılarını sever. Onlar daha hilesizdir. Onlar yıllar yılı kendilerini işlerinin güzelliğine vermiştir.

Sevdik, canımızın içine koyduk. İnandık iman ettik

Burgaz adasında Kışın kimsecikler yoktur. Birkaç balıkçı, birkaç işsiz birkaç bekçi… Onların da çoğu
işinde gücünde…

Yazın Burgaz adası beterin beteri olur. o sömürücü insanların karıları, çocukları bütün
şımarıklıklarıyla adaya çökerler

Sait bir güzellik adamıydı. Bir sanatçıydı. Hani bir şey derler, tuttuğu altın olsun… Sait gördüğünü, görüp tuttuğunu altın eden bir kişiydi.

Onun anlattığı her şey güzeldir. Doğa onda doğadan daha gerçektir. İnsanlar onda insandan daha gerçek ve güzel… Bu kadar güzeli bir araya getiren adamın dili de… Sait Faik,

Sait Faik, Türk dilini yaratan, güzelleştiren bir büyük kişidir.Diyorum ki, hikayemizde iyi ki Sait Faik var.

Sanırım ki, bir edebiyatta bir Sait Faikin olması zor iş. Belki Saitin edebiyatımızda benzeri olmayacak.
bir edebiyatta Sait Faik mutlaka olmalı.

Ben hiç gülmedim demem güldüm ne zaman gülmek istesem anamın bir sözü hatırıma gelir: Çok gülen çok ağlar

Bir türlü istediğim gibi gülemem ağız dolusu gülerler, deli gibi ağlarlar. Severler, iğrenirler. Hepsine de hakkını vererek…

Hem çok ağlarlar, hem de çok gülerler…Konuştuğu zaman candan, ta derinden, yüreğinin en sıcak yerinden konuşuyordu.

Şu ömrümde bu kadar sevgi dolu az insana rastladım.

Sizler ki, ne mutlu insanlarsınız, genç yaşta insanın en büyük gerçeğine vardınız ve bu uğurda dövüşüyorsunuz.

Kavgada hiç kimseden hiçbir
şey beklemeyeceksin . Her şey kir götürür, kavga kir götürmez.

O kadar temiz girişeceksin ki işe, yalnız be yalnız kavgayı sen vereceksin, hiçbir şey almayacaksın kavgadan.

En küçük bir şey alırsan kavgadan, her şeyi yitirirsin. Kavgaya bir şey olmaz, sen yitirirsin.

Kavgadaki insan kadar kimse mutlu değildir Kavgadaki tertemiz insanın eriştiği mutluluğa hiç kimse erişemez.

mutluluk, insanın hayatı ne kadar sıkıntılı da olsa, acıyla dolu da olsa, insanın, yaşamını cennet kılar.

Kavgadaki insan, cennetteki insandır Düşünce insanın hayatından her zaman önde olmalı. Kavga insanın hayatından her zaman ilerde olmalı. aksi olursa kavga daki adam yitirir,

Kavgadaki şöhret para kadın kişisel fayda düşünmeyecek.
kavgasında çıkarı olmayacak. Azıcık bir çıkarı varsa, o iş kirlenmiş
O insan yitirmiş demektir.

Dünyaya gelmek bir mutluluktur,” borcunu ödeyeceksin. Zulme eşitsizliğe insanı aşağılayanlara
karşı gelerek ödeyeceksin

köyde bir kişinin çocuğu olmuyorsa, felaketlerin en büyüğüne uğramış demektir.

köyde bir kişinin çocuğu olmuyorsa Karısını, hocalara okutur, da okutur, o da olmazsa kurbanlar keser, doktorlara gider. Ya da bir karı daha alıverir.

köyde bir kişinin çocuğu olmuyorsa bir karı daha alıverir.
Ondan da çocuk olmazsa, bir daha, bir daha Çocuk olmadı diye altı kadın boşayan köylü vardır

Çocuğun olmadıktan sonra neylersin dünya malını? Kalacak kimsen olmadıktan sonra neylersin dünya malını?”

çocuk köyde üretim öğesidir. Beş yaşını geçince Çobanlık eder, tarlada çalışır, hayvanlara bakar. Kız çocuğu olsun, erkek çocuğu olsun bu değişmez Köyde,

Köylerde,şehirlerde olduğu gibi ev eğitimi yoktur. Vay sövmeyecek küfretmeyeceksin, çocuğun yanında Böyle bir şey yok. En açık, en kapalı küfürler çocuğun yanında yapılır.

Köyde çocuktan hiçbir gizli şey yoktur. En açık saçık kadın hikayeleri, çocukların yanında hiç çekinilmeden anlatılır

bir adam dayağı yedikçe Aaaaaah, arkam,” Aaaaaah diyormuş. Dayak atan sormuş arkana vurmuyoruz niçin arkam, diyorsun,” demiş.
Adam demiş ki, arkamda kardeş hısım akrabam olaydı olsaydı beni dövemezdiniz. işte Köyde çok çocuk sayısı arka demektir En talihsiz çocuk, ise arkası olmayan, yalnız kalmış çocuktur.

Yalnız, kardeşsiz insana bir tuhaf gözle bakarlar köyde. Bir küçümseme, lanetlenmiş hissi. o yalnız kişi dişli değilse, yandı gitti
İflah olmaz gelen vurur bir tokat, giden vurur bir tokat.

Arkasız, yalnız kalmış, yani bir de akrabasız, hısımsız kalmış kişinin çocukluğu da öteki çocuklardan farklı geçer. İtilir kakılır öteki çocuklarca.

Birisi birisine demiş ki, şu adam sana kötülük edecek. Ötekisi, inanmam, demiş, ben ona iyilik etmedim ki…”

Bir de köyde çocukları seven, onlara bir yumurta, iki kaşık yağ, yoğurt karşılığında oyuncak yapan kimseler vardır. Bu kimseler, çoğu zaman, çocuklardan hiçbir şey almazlar. Salt çocukları sevdikleri, için oyuncak yaparlar

Çocuk bir üretim öğesidir, bir arkadır, yaşlanınca ekmek kapısıdır. Bunun için çocuk en değerli öğedir köyde.

Çocuklar, büyükler gibi adam da öldürürler. Kızıp, dövüşüp çocuk arkadaşlarını öldürdükleri vardır.

Çocuklar büyük insan öldürürler
Köylü bilir ki, reşit olmamış çocuğun cezası azdır, bu yüzden düşmanını çocuğa öldürtür.

Köyde Düşmanını öldürtmek için beş yaşındaki çocuğunun eline tabanca verip onu altı-yedi yıl eğiten insanlar biliyorum.
Bunu ilk beğenen sen ol.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.