RE: Kitap alıntıları ve sözler
Abidin ibadeti nefsini, adilin adaleti alemi islah eder. Arap atasözü
Adalet, benim gözümde, insanlığın ilk koşuludur. Wole Soyinka
Adalet güzeldir lâkin amirlerde daha güzeldir. Hadis-i Şerif
Adalet, halkın ekmeğidir; halk adalete her zaman açtır. François- Rene de Chateaubrland
Adalet, hemen her zaman rötar yapan bir trene benzer. Yevgeni Yevtuşenko
Adalet mülkün temelidir. Hz.Ömer (r.a)
Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır. Hadis-i Şerif
Adaleti çok severiz de, adil insanları pek o kadar sevmeyiz. Joseph Roux
Adaletin hakim olduğu yerde, silahın yeri yoktur. J. Amyot
Adaletin gecikmesi, adaletsizliktir. Amenemope
Adaletin kılıcı ile vuran kol, ne kadar zayıf olursa olsun, gene kuvvetlidir. John Webster
Adaletin kuvvetli, kuvvetlilerin de adaletli olmaları gerekir. Pascal
Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız. Gandhi
Bırakın adaleti, yerini bulsun; isterse kıyamet kopsun! W. Savage Landor
Bir saat adaletle hükmetmek, yetmiş sene nafile ibadetten hayırlıdır. Hadis-i Şerif
Devletin hazinesi adalettir. Konfiçyus
Geç kalan adalet, adaletsizliktir. W. Savage Landor
Güçlüler adaletli olursa; adalet güçlü olur.
Haksızlığa sapıp bütün insanların senin peşinden gelmeleri yerine, adaletli davranıp tek başına kalman iyidir. Gandhi
Her yerde bir tek adalet ilkesi vardır: Güçlünün çıkarı. Platon
İnsanın en büyüğü, mevkide iken tevazu gösteren, kudret sahibi iken affedip adaletle hareket edendir. Mervan
İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmak. Victor Hugo
Kılıcın yapamadığını adalet yapar. Kanuni Sultan Süleyman
Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir. Blaise Pascal
Kuvvetsiz adalet ve adaletsiz kuvvet iki büyük felakettir. Joseph Joubert
Tek tarafın dinlenmesiyle verilen karar doğru olabilir; ama hiçbir zaman adil olmaz. Seneca
Tüm dünya tarihi şöyle özetlenebilir: Ülkeler güçlüyken her zaman adil değildirler, adil olmak istediklerinde ise artık güçlü değildirler. Winston Churcill
Ülkeler kılıçla alınır, lakin adaletle muhafaza edilir. Timurlenk
Yaşar kemal baldaki tuz
Arif Dino büyük bir ressamdı. Şairdi, daha da çok, kültürlü, erişilmez zevki olan bir adamdı.
o çocuksu, saf, sıcak, dost bir insandır. Çelikten bir zırh içinde, yumuşacık, dost bir yürek.
Bir insan, çocuksu, temiz olmadan bir usta sanatçı olamıyor.
Birer birer dostları yitirmek… İnsan her sevdiğiyle biraz ölüyor.
Öle öle ayakta tükenmek de var.
Dost acısı acıların en beteri olsa gerek
Sevinci severdi, sevgiyi severdi.
Bir insanda sevinçten sevgiden çok varsa, bu insan bu iki duyguda ne kadar aşırı giderse gitsin, sevinç içinde kalır, sevgiyle dolar taşardı.
Kim ki dostsuzdur, o iyi insan değildir.
İnsan soyu cömert bir soydu. İnsan soyu fedakar bir soy olmalıydı.
Şu dünya aşkü sevdayı mavi deniz insan ellerinin sonsuz hünerleri, insan yüreklerinin sınırsız tadı,
minnettarlık duymamız, dünyanın
sevincine candan, yürekten
katılmamız gerekti,
Biz dünyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun
Bir dağa, bir denize, bir kilime, bir ağaca, bir insan gözüne, saçına, bir çiçeğe sevgiyle bakarsak, bilelim ki, sevgimiz taşmıştır, yanı başımızda sevinç kıvanç içindedir.
İnsan sevinince deli gibi sevinmeli, sevince dağı taşı ayağa kaldırmalı, öfkelenince de öyle…
anlayacaklar. Cömertliği, yaşamın getirdiği sevinci, sevgiyi, yürekler dolusu dostluğu daha iyi anlayacaklar.
Karacaoğlan şiirini ilk Veyselden duyduk. Örneğin: “Yar yüzüne yüz yıl baksam az gelir,/ Bin yıl dahi baksam kanan değilim
İnsanoğludur, başkaldıran bir yaratıktır. Çağı, durumu, sosyal tabakası ne olursa olsun, insan başkaldırandır. Özelliği budur.
köküyle direnen, her şeye karşın yaşamakta inat eden, bütün kötülüklerin, üstesinden gelmiş, yaşamını sürdürüp çağımızı yaratmış insanlıktı bu
sonsuz hoşgörüdeki kişi gülerek, eğlenerek, öfkelenerek başkaldırıyordu.
Ne bilir ki insan, ölüm akla hiç gelmiyor.
türkü, masal, halay, toprak, kilim kumaş, dağ, taş, çakıltaşı, su
En ince ayrıntısına kadar doğada ve insan hünerinde yaşamaktaydı
Sevgiyle, yalınlıkla, dostlukla,
Anadolunun üstünde, Anadoluyu bin yürekle severek ,piştik
elhamdülillah
Acılar, sevgiler, sevinçler… tutkular, sonra hünere, yüreğe, dostluğa tutkunluk İnsan kokusuyla
bin yürekle severek ,piştik
elhamdülillah
İnsan kokusuyla dünyamıza sevgi taşan, ılık bir bahar yeli esecek. dünyamızı zenginleştirip mutlulandıracak.
Biliyorum ama gene de yazık,
biz o kadar yalın, o kadar çocuksu, o kadar dopdolu, o kadar yedi yürekle… O kadar, o kadar candan olamadık.
Marifet hiç ezilmemek bu dünyada
Güzel kokmak Kekik misali
Lavanta çiçeği misali Itır misali
Yunus misali Nâzım misali
insan boyu akıp gelen dalgalara karşı koyuyordu.
Kapıda oturmuş kurar araba
Bugün efkarım var gönlüm haraba Kitaplar getir de elimi basam
Senden başkasına demem merhaba. Heeeeey, Koca Reis
Halka kim zulmediyorsa, etmişse,
halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa,
Halkın mutluluğunun önüne kim
geçiyorsa ben sanatımla ve
hayatımla onun karşısındayım.
Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum
1960 Anayasasından sonra Türkiye İşçi Partisi kuruldu. Bu partiyi kuranlar işçilerdi, sendika liderleriydi.
hiçbir politik ihtirasım olmadı, olmayacak. Amma emekçilerin yanında, ölünceye kadar onların hakları için, yönetime gelmeleri için sonuna kadar çalışacağım.
Benim bütün derdim emekçi sınıfının yüzde yüz yönetime gelmesidir. Sosyalizm, yalnız ve yalnız budur,
işçilerin adına herhangi bir tabakanın, bölüğün yönetime el koymasını kabul etmiyorum.
bütün hayatımda karşı koyduğum ve korktuğum bir şey var. O da terörizmdir. Halkın üzerindeki baskıdır. Ben diktatoryadan dehşet korkarım.
milyonlarca dinleyicisi olan radyolar… Halkın düşüncesinin üstünden bir karanlık gece gibi geçiyorlar. İnanılmaz bir baskı altına alıyorlar duyguları.
Anayasayı sonuna kadar uygulamak gerek. hangi hükümet olursa olsun, Anayasayı karşısına almaması gerekir
Şiddet zor yoldur. Her ne kadar kolay ve düz görünüyorsa da, şiddet her zaman dolambaçlı, güç bir yoldur.
İnsan mecbur kalmadıkça şiddete
başvurmaz. Şiddet çaresizliktir
sosyalistlerin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. inanılmaz bir baskıya, zulüm altında yaşamaya mecbur tutuldular. dövdüler, öldürdüler,
bir baskıya, zulme maruz bırakılmış insanlar elbette
buna karşı koyacaklardı,
koymalıydılar.
Benim kanım şu ki, şiddeti
doğuran şiddettir Bir sosyalistin işi, dünyayı temelinden değiştirmektir.
Değiştirip de ne olacak Dünyayı ne için değiştireceğiz? İnsanları daha çok mutlu kılmak için.
yanlışlarımızı düzeltmeliyiz,
gözyaşlarımıza bakmayarak.
Savaşlarımızda tek amacımız, insan soyunun mutluluğu olmalı
Sosyalizm benim için insanları bütün yabancılardan arıtıp bütün yozlaşmalardan kurtarıp kendi
özüne kavuşturmaktır
200 yıldır Türk aydını Batının maymunluğunu yapmıştır. Taklit etmiştir Batıyı…
Türk burjuva aydınları da 200 yıldır Batının maymunluğunu yaptığı için 200 yıl insana bir yardımı olmamıştır.
Ben sanatçı olarak değerlerimize yabancılaşmamaya çalıştım.
gerçeklerimize, insani değerlerimize, sadık kalmaya çalıştım
Her insanın bir yoğurt yiyişi var. Her milletin de…
Sosyalist insan yeni bir insandır. Sosyalist sanatçı yeni sanatçıdır.
Dünyada tek başımıza yaşamıyoruz Amma temel, kendimiz olacağız. Kendi
kültürümüz ile yetiştikten, sonra elbette dünya kültüründen
faydalanacağız.
Yalnız, kendi kültür değerlerine sırt çevirmiş bir kimse hiçbir zaman dünya kültür
değerlerinden faydalanamaz.
Bir Türk romancısı, halk hikayecisi Köroğlunu bilmiyorsa, Dede Korkutu okumamışsa, Yunusu
ezberlememişse, Pir Sultanı yüreğinde duyamamışsa, onun
Homerosu Kafka’yı anlayacağını sanmıyorum
İnsan soyu belki bir gün diyecektir ki, o yirminci yüzyılın insanları ne mutludurlar ki, zincirlerin kırılışını gözleriyle gördüler,
zincirleri kırdılar, zincirlerin kırılışını yaşadılar, savaştılar Vietnam
artık bir yeryüzü mezbahasıdır
Bu korkunç mezbahada bütün insanlığın gözü önünde Amerikan devi bir avuç çırılçıplak insanı
kesiyor, doğruyor,
Hitler’i seyrettik. Yıllar yılı insanlığımızı öldürdü. Almanyayı bir Yahudi mezbahasına çevirdi. sonra dünyayı mezbahaya çevirdi
Şimdi Johnson’u seyrediyoruz.
Bir avuç Vietnamlı et, ateşe, çeliğe karşı koyarken, hatta ateşi, çeliği yenerken övünüyor, alkışlıyoruz onları.
Steinbeck mi? Vietnam kasaplarıyla birlik olduğundan bu yana, yazar soyunun bu yüzkarasının kitaplarını tutmaya artık elim varmıyor.
Vietnam dövüşü gibi insanlığı onurlandıran bir dövüş vermiş Mustafa Kemalin memleketinden bazı insanlık dışı yaratıklar
çıkıyor,
Çağımız güzel çağ, halklar uyanıyor. Zincirler paramparça
Çağımız utanç verici bir çağ, Vietnam arenasının zavallı seyircileriyiz. Ne acı
Zencilerin, Vietnamlıların önderliğinde dünya kölelikten kurtulmaya doğru gidiyor. Dünya zincirlerini kırıyor. Darısı öteki bağımsız insanların başına
Kıssadan hisse… Kıssadan hisse alınsaydı şu yeryüzü cennet olur, kurtla kuzu yayılırdı!
Demokrasi yerine korkunç faşizm uygulandı. İşçilere, düşünce adamlarına korkunç yüzkarası baskılar uygulandı. Türkiye utanç verici bir ortama sürüklendi.
Milletin gözünün içine baka baka, üs değil tesis dediler. Türkiyeyi 50.000 askeriyle işgal etmiş Amerikaya müttefik adı verdiler
Dünyanın hiçbir memleketinde ve dünyanın hiçbir çağında, hiçbir insan Türk milletine yapılan
bu kötülükler kadar korkunç
kötülüklerle karşılaşmamıştır.
demokrasi kitap okumaz ki… Kitap okursa komünist olur. İnsan kitap okur mu? Ne ayıp şey.
bir yiyin bin şükredin
Yirminci yüzyılda sömürülen bir ülkenin gencinin sömürücülerle birlik olması alçaklığın da alçaklığı.
İnsan dünyada her suçu, her alçaklığı bağışlayabilir ama, genç bir insanın sömürgecilerle birlikte oluşunu bir türlü yutamaz.
Bu NATO,” senin o ayağındaki
yarım ayakkabı yarım kalsın diye kurulmuştur,”
Sömürücülerle birlik olmak asıl dinsizlik, Allahsızlıktır,” Anadolu köylüsünü aç yoksul bırakmak… Milyonlarca yoksulu soyaraktan onların bir lokma ekmeğini sömürgeciye vermek bu Müslümanlık değildir.
Sömürücüye fakir fıkaranın dinini kalkan etmek kafirliğin de kafirliği. Alçaklığın da
alçaklığı…
Allahın güzelliği, varlığı insan emeğindedir işçi kardeş. Allahın, dinin güzelliği sömürücü aletliğinde değil
Müslümanlık sömürücülerin, din tüccarlarının, fakir fıkaranın sömürülmesinin aleti olursa din ortadan kalkar.
Müslüman fakir fıkaranın ekmeğinin karşısına sömürücü
ecnebi firmalarının kalkanı olaraktan dini sürmez. kafirlik budur.
Aslını yitiren haramzadeler” var.
Satılmış, işçiye sırt dönmüş sendika ağaları… Sömürücü Amerikanın kulluğunu yapan,
Onlar lanetlenmiş kişilerdir.
işçi sınıfını inkar eden… Kör olası gırtlaklarına birkaç sömürücü kuruşu girsin diye. Patron köpekliği yapan… bugün de yarın da, sağken ölüyken de, İnsanlar onlardan iğreneceklerdir
Siz de bir zamanlar işçiydiniz, köylüydünüz efendiler. Siz de bütün köylüler, işçiler gibi
yoksuldunuz efendiler.
O yoksullar ananızdı, babanızdı
efendiler… Siz yoksulların
yoksulluğunu sattınız. Siz ananızı, babanızı, kardeşlerinizi sattınız efendiler… İnsanlığın bütün laneti üstünüze olsun, efendiler.
Şimdi bir memleketin
uygarlığı toprağına ne kadar yapma gübre attığıyla ölçülüyor.
Toprağına en çok gübre atan memleket en uygar memlekettir.
Şimdilik Anadolu toprakları can çekişse de üstündekine bir lokma ekmek verebiliyor. toprak daha da ölecek. Bir lokma ekmek, diye insanlar bağrışarak şişip ölecek
Ağalık düzeni, bu bozuk düzen durdukça toprak ölmekte devam edecek. Ormanlar yok olacak. Bu, düzen, insanları aç koyma düzenidir.
milliyetçiler canlarını dişlerine takmışlarsa, kellelerini koltuklarına almışlarsa gelişmek istiyorlarsa, çabalıyorlarsa, bir milletin ölümünün önüne geçmek için yapıyorlar bunu.
Bir insanın ölümü, yozlaşması, onun onursuzluğuyla başlar
Amerika Türkiyeyi işgal etmiş. Otuz beş milyon m2 toprağına binlerce asker, dev radarlar, üsler yerleştirmiş. Sözümona, Amerika bizim müttefikimizmiş
Ve İstanbul şehri ve İzmir şehri… O İzmir şehri ki, bundan kırk beş yıl önce düşmanı, Türkler orada denize dökmüşlerdi.
O İstanbul şehri ki, yedi yüzyıl Türk fatihlerine yataklık etmiştir. Ve şimdi, bu güzelim şehirler Ve millet, köleliğe nasıl karşı koymaz
Karşı koymamak köleliğe razı
olmaktır. Türk milleti gibi bir millet buna nasıl katlanır
Polis dövüyor, polis öldürüyor, polis kör ediyor. Ve gençler demir parmaklıklar ardına gönderiliyor. Ey insaf, ey utanç,
Ey insaf, ey utanç, ey insanlık, şu dünyadan ne zaman çekilip gittin? Hiç mi namü nişanın kalmadı?
Benim şu insanlardan sıtkım sıyrıldı.Bir yazar olarak ödevimi yapacak, Türk milletinin alnına bu kara lekeyi kondurmayacağım.
Gerçek Müslümanlar var Türkiyede ve her zaman vatan aleyhine sömürgeciliğe her zaman karşı çıkmışlardır sömürgeci
uşaklığından kışkırtmadan
uzak kalmışlardır
30 Ağustos sömürgeciye
karşı kazandığımız savaşın, zaferin bayramıdır
Misafirseverliğimize halel gelmesin yeter ki…Dünyada insan olabilmenin birinci şartı iyi misafirsever olmaktır
Onlar ki, çok Müslüman, onlar ki, çok Türk, onlar ki, çok insandırlar.
Ve kadınlarımız… Onlar ki 30 Ağustos zaferinde erkeklerine
sırtlarında mermi taşımışdı
ama insan olan insanın
yüreğindeki vatanseverlik duygusu bütün zulümlerden, bütün hapislerden, bütün can korkularından daha güçlüdür.
Yozlaşmamış, yüreğindeki bütün
insanlık, vatanseverlik
duygularını yitirmemiş, canavar haline gelmemiş insan vatanına, insanlarına anasına babasına böylesine canavarca kıyar mı
Amerikan ve Sovyetler Birliği dövüşürken Türkiye korkunç imha dövüşünün hiçbir şekilde ilk hedefi olmak mecburiyetinde değildir
şunu iyi biliyoruz, Türkiye
can çekişirken binlerce Türk Çanakkalede can verdi, aklın hayalin almayacağı kahramanlıklar gösterdi.
bugün kimsenin canı Çanakkalede ölenlerden Kurtuluş Savaşında ölenlerden daha tatlı değildir.
Bir sanatçı ödediği kadar büyüktür Ama bir zamanlar sanatçı acı çektiği, yoksulluk çektiği kadar var, diyorlardı
Yoksulluk, acı çekmek belki bir zenginleşme, bir yaşamdır dünyayı sonuna kadar ödeyerek yaşamak. Bunun içinde yoksulluk da, acı çekmek de olabilir. Aşağılanmak, kötülenmek, zulüm görmek de
İnsanoğlunun macerası, acısı, sevinciyle bir bütündür. doğayı ne kadar yaşarsa, apartmanları da yaşamalı. Denizi, toprağı da öylesine yaşamalı.
Dünyayı sonuna kadar ödemek… Çalışarak, kitapların, türlü insanların, doğanın macerasına katılarak, yoksul, acı çekerek ödemek. Ama dünyayı sonuna kadar ödemek İliklerine kadar
dünyayı sonuna kadar ödemek
Kırk yıllık yolda yaprak kımıldasa yüreğinin başında duyarak, dünyanın acısına, sevincine katılarak ödemek.
Arkadaşlar sağ olsunlar, dostlar, yarenler var olsunlar.
Bir insan için ne iyi, ne güzel, ne mutluluk. İnsanın candan dostu olması ömrümün en mutlu günlerini yaşıyorum bugünler.
İnsanın candan dostu olması kadar güzel şey olurmu
Bütün güzel, dost sözler karşısında boynumuz kıldan incedir.
öğretmenlik bir kahramanlık değil mi, bu kadar kıyımdan
sürgünden, zulümden sonra… Ve aldıkları para ayın on beşine kadar yetmezken…
Düşmez kalkmaz bir Allah.
Milletlerin de türlü sebeplerden bunaldıkları zamanlar olur, ama hep öyle kalmazlar. millet birleşerek, selamete çıkarlar
Türkiye çoktandır hopur ediliyor. Bütün yönleri, bütün varlığıyla. Ama hopur işi, 12 Marttan
sonra azdı. Bu günahın topu 12 Martı yapanlar
Türkiyenin çağdışı bir millet olmadığını insanlara söylemeliyiz. Türkiyeyi küçümseyenlere, ona hakaret etmeye çalışanlara izin vermemeliyiz.
Az gelişmişlik yöneticilerin, kafalarında olursa milletin yöneticileri kitap yasaklayacak kadar çağdışı kalırlarsa, işte o zaman felaket olur.
Kitaplar ne kadar zararlı olurlarsa olsunlar, yıkma güçleri ne kadar bulunursa bulunsun, bir millet için toplatılmış kitap kadar felaket, yıkım olamaz.
Türk milleti az gelişmiş bir millet değildir. az gelişmiş olsaydı, tarihe Nasrettin Hoca, Yunus Emre, Pir Sultan Dede Korkut, Köroğlu, gibi bir kültür verebilirmiydi
Türkiyenin kendi kendini savunma gücü büyük olmasaydı, iki yüzyıllık sömürgeci belasından sonra ayakta kalabilir miydi? Bu yele bu kar dayanır mıydı?
Hapisane bir korkudur. Bir zulümdür. İnsan soyunun en pis, en aşağılık icatlarından da biridir.
Hapisane belki de ölümden beter bir icattır. Kim icat etmişse cennet yüzü görmesin
Çağımızda namuslular, insanlar için, insanca dövüşenler için de hapisane vardır.
Başı belaya girmiş ülkelerde bir insan düşünmeye başladı mıydı, hapisaneyi göze almalı Düşünüyorum, öyleyse varım,” yerine, “düşünüyorum, öyleyse hapisane var.”
İnsan gönlü, insan kafası cömerttir. Cömertçe düşünür, cömertçe dünyalar yaratabilir.
Hapisane olağandışılıktır. Bin yıl da yatılsa olağanlaşamaz. Hapisane her zaman dağ gibidir herkes için, bir korkudur.
Ama bilincine varılır da orasının ayrı bir dünya olduğu, başka bir tadı olduğu kanısına varılırsa, yaşanır, hem de bal gibi yaşanır. Nâzım Hikmet İnsan hapiste hep umut eder, dedi.
Hapiste, uzun süre yatınca insan, ölmeyecek, kıyamete dek yaşayacak kadar umut dolu olurmuş.
Belki yanlış ama, çok kişiden duydum. hapisanede yiyecek yok, içecek yok. Öksüz öldü de, hapistekiler ne sevindiydi kurtuldu diye.
Bu kadar zulmedilmiş de ne olmuş yani. Zevali gelmiş mi zulmedenlerin.
Bir insan, bir ulus, hoşgörüsü kadar güçlü, sağlam, yiğit, haklı, insandır. Zulmü kadar zalim, küçük, yaratıcılıktan yoksun, korkaktır
insanın yüreğinde, insanlığında, ulusal geleneği olmalı. Ya da bir insan, ulusal geleneklerine
insanca geleneklerine karşı
koymamalı.
Zulmeden kendinden yitirir. Çünkü insansoyu zulmü kadar küçüktür.
Açıp tarihleri bakın, şüphesiz
lanetlenenler zulmedenlerdir
Bunu ilk beğenen sen ol.