Kesinlikle tesadüf kavramı, en azından evrenin yaratılışı konusunda gerçekleşmedi. Çünkü zar atmamız için bile ilk önce zarın var olması gerekir. Durum yaratıcı işaret etse de yaratılan şeylere baktığımızda mükemmelliği göremiyoruz sayın alpi abi. Baktığın zaman mükemmellik, göreceli ve değişken bir kavramdır. Güzel ile mükemmel aynı şey değil. Mükemmel, kusursuza yakındır. Şimdi dünyaya objektif bakacak olursak görürüz ki, bu dünyayı hastalık, açlık, sefalet kaplamıştır. İnsanlar çift başlı, down sendromlu, dilsiz, görme engelli doğuyor. Adaletsizlik her yere nam salmış. İş hayatına gelelim. Fabrika gibi bir ortamda insanlar tüm hayatları boyunca tek gayesi ailesini geçindirmek olarak ne insanlarla uğraşmak zorunda kalıyor. Acı, keder, mutsuzluk... Bunların neresi mükemmel? Ayrıca neden yaratıcının iyi olduğunu düşünüyoruz? Çünkü yaratıcının öyle olmasını umuyoruz. Kur'anda şüphesiz sizi yaratan çok zalimdir hahaha yazsaydı hangimiz inanacaktık. Kardeşlik, mükemmelliğe aykırı değildir. Tanrıyı idrak edemeyiz diyecek olursan, tanrı kardeşliğinin de ne demek olduğunu tam anlamıyla idrak edemeyiz deyip yan çizerim. Yaratıcının mükemmel olduğu hakkında kesin ve net bir bilgi de yok. O Allah, ve öyle bir Allah ki her şeyi görüyorsa neden gözükmüyor? Görünmez ve kendisine inanmayanları yakacak bir tanrı profili beni cezbetmiyor. İnsanlar bir zamanlar henüz üçüncü gözünü kaybetmediğinde sembolik kavramları çözüyorlarmıș. Sümer yazıtlarına göz atın. Kur'an dahil bir çok kutsal kitap ile neredeyse aynı. Mesela bu eski insanlar, şeytan yılan kılığında Cennette Adem'i kandırdı dediklerinde oradaki yılanın neyi ifade ettiğini anlıyorlarmıș. Şimdi suretten çıkamıyoruz boğuluyoruz. Sorular cevapsız kaldıkça batıyoruz. Oysa eskiler aramış bulmuş. Gazzali, şüpheleri olmasaydı ulaşabilir miydi yaratıcıya? Ona ulaşma veya ulaşma yolu olmasaydı ateist olurdum. Çünkü muhakkak inancımı deneysel yaşamak isterim. Çünkü surette kalırsan şüphe bir gün inancını üfleyiverir. Konuyu açan arkadaş doğruları söylemiş. Çocukluğumuzda ilk önce Kur'an'ı verdiler elimize. Ailenin din(leri) öğretmesi ayrı bir şeydir beyin yıkaması ayrı bir şeydir. Arifin dini yoktur. Bağnazlar insanlara baskı yapmayı bıraktıklarında bu soru ortadan kalkacak. %99'u müslüman olan veya olduğunu iddia eden insanlardan oluşan bir ülkeyiz. Bunun büyük bir kısmı Kur'an'ın kapağını bile açmamış. Sadece inanması söylenmiş ve inanmış. Bu soru toplumumuzun bağnaz oluşu ile ilgilidir. Genellikle diğer ülkelerdeki din seçimleri çok farklı dağılımdadır. Yani onlar çeşit çeşit dinlere inanıyorlar. Bizim Cübbeli Hocamız, Tevratı okumak caiz değildir diyor. Böyle bir toplumuz ve bunu kabul etmek lazım. Reddedip açıklamak ile uğraştın fakat kendini değil çogunluğu gözlemlersen konuyu açan arkadaşın dediğinin doğru olduğunu görürsün. Bu bir çarpıtma değil gerçek.


Yukarıdaki yoruma gelelim

Deizm, ateizm, budizm, şamanizm, paganizm ve diğer inanışlar din değil, din dışı inanıştır.. Zanlar, düşünceler, ihtimaller ve olasılıklar içeren inanışlardır. Asla din olarak ifade edilemezler.

Çünkü Allah böyle buyuruyor.. (İşte bu beyin yıkanmasıdır)

Akik senin sıkıntın bilgi eksiliginden kaynakli
Soruları yanlış sekilde sorman.
Bu sadece senin degil hepimizin sıkıntısı bilgi eksikligi.
Ihsan fazlioglu okuyup dinlesene ya da istanbulda isen
Ekrem demirli ihsan hoca bazi dersler oluyor katilsana.
Muzzam bir düşünce seli icine giriyorsun.
Ufuk açıcı. Farklı bakış ve yorumlama.
Siddetle tavsiye ederim..

..
Bazi konularda Akik gibi cok git gel icindeyim hala bende.
Adam bilinç ariyor ezber degil.
Kendini musluman zanneden paso deist var.
Genel olarak yorumlamasinda hakkaniyet var.
Fakat soruları yanlış soruyor.

@akik

Yaratılmışlardaki mükemmellik bir bütün olarak ele alındığında görülüyor.
Sadece tek bir misal ile ele alındığında nimetler nimet olmaktan çıkıp sıkıntı hatta birazda inisiyatif elden bırakılarak düşünülürse nimete zulüm demek işten bile değil.
Örneğin, kahve nimettir ama böbreklerin hızlı çalışmasına neden olduğundan su kaybına neden olur. Dolayısıyla kahve içtikten kısa süre sonra ayak yoluna gitmek gerekir. Olay nimetten meşakkate dönüştü.
Zıt bir örnek vereyim. Nerede okuduğumu hatırlamıyorum. Bir anne vücutları yara bere içerisinde olan evlatları için dua ederken "Allah'ım evlatlarımın acı çekmesini nasip et, onların acı duymasını sağla" benzeri absürt denilebilecek bir dua ediyor. Sonradan öğreniyorum ki çocukların sinir sistemleri çalışmamakta yani ne yapsalar acı hissetmiyorlar ve bu sebeple kendilerini hiçbir zararlıdan korumuyorlar. Doğal olarak çocukların vücutları yara bere içinde.
Demek acı çekmek nimettir diyorum.
Yukarıdaki hikayeyi anlatmadığın birine acı çekmek nimetmiş deseniz sizce nasıl bir karşılık görürdünüz?

Bütüne bakmak gerek bu gibi ayrıntılar bütüne bakıldığında mükemmellik görülüyor.
Allah Teala öyle bir sistem yaratmış ki, müdahale edilmeden sistem ilerliyor.
Bir de bakış açısı önemli tabi.
Kusur aramak için yada mükemmellik aramak için değil olduğu gibi bir bütün olarak yaratılmışlara bakıldığında mükemmellik ayan beyan ortada.

Burada mükemmelden kastım kusursuz demek değil. Mükemmel kelimesi belki uygun olmuyor harikulade mi demem lazım yoksa müthiş mi bilemedim. Kusursuz mükemmellik zaten sadece Yaratıcıda var, yaratılan kusursuz mükemmel olamaz. Ne demek istediğimi anlıyorsun umarım.

Bu genel mükemmelliği yaratan, kusursuz mükemmel olmak zorunda.

Bence bu noktadan sonra hangi din haktır-doğrudur noktasına gelinebilir.

Benim beynim tehlikeli calisiyor.
Akikin sordugu sorulari bende sordum onceden
Ama o kismi gectim.
Benim sıkıntılarım daha farkli.

Allame Allah aşkına ne yaptın ya hu?

Hıristiyanlık nasıl tek tanrı inancıdır diyorsun?
İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik nasıl birbirine %90 benziyor?