Din ahlakını özünde olduğu gibi kolay olarak göstermek, insanların kalplerini Kuran’a ve İslam ahlakına ısındırmak, insanlara Kuran’ı ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetini öğretip hayatlarının tek yol göstericisi haline getirmek her Müslümanın önemli bir sorumluluğudur. Bu gerçeği bilmeyen birtakım insanlar ise Kuran ahlakının sınırları kalktığı takdirde daha rahat yaşayacaklarını; örneğin ahlaki değerlere önem vermedikleri zaman özgür olacaklarını düşünürler. Ya da din ahlakının yaşamlarını zorlaştıracak birtakım kısıtlamalar getireceğini zannederler. Halbuki bütün bunlar çok büyük yanılgılar ve şeytanın aldatmacalarıdır. Çünkü Allah’ın bildirdiği din ahlakını yaşamak ve Kuran hükümlerini yerine getirmek son derece kolaydır. Asıl zor olan, Allah’ın bildirdiği sınırları tanımayan insanlardan oluşan bir toplumda yaşamaktır.
Böyle bir yaşantı, son derece kötü sonuçları da beraberinde getirir. Öncelikle din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda daima kargaşa, huzursuzluk, korku, mutsuzluk ve stres vardır. Allah’tan korkmayan bir insan her türlü ahlaksızlığı yapabilir, hiçbir konuda sınır tanımayabilir. Bu şekilde dejenere bir hayat sürer. Böyle bir hayatta insanlar birbirlerine karşı fedakarlık göstermez, sevgi ve saygıyı gösteriş dışında gerçek anlamda bilmez, birbirlerine maddi ve manevi destek vermezler. Bu yüzden de Allah’ın bildirdiği dışında bir yaşam şekli hiçbir zaman, hiçbir insana mutluluk getirmez. Kuran ahlakı yaşanmadığı zaman insanın huzur bulacağı ortamın tam tersi meydana gelir ve tamamıyla şeytanın istediği gibi cehenneme benzer bir ortam oluşur.