You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Forumcu
RE: Cennet Hakkında
Ruhlar alemindeler daha doğrusu berzah alemindeler ama toprak enbiyanın vücuduna zarar veremez ayrıca ruhlar aleminde de eşi ve benzeri görülmemiş nimetler vardır ve ruhlar birbiri ile görüşebilir ler arkadas teyit etmek niyetiyle sormuştur
Bunu ilk beğenen sen ol.
Profesör
RE: Cennet Hakkında
Peygamberlerin sorguya çekilmesi, suçlu olup olmadıkları için değil, Allah’ın vahyini insanlara tam tebliğ edip etmedikleri konusunda olacaktır. Bu da Allah’ın sonsuz adaletinin herkes tarafından görülmesi amacına yöneliktir.

İlgili ayetin meali şöyledir: “Kendilerine resul gönderdiğimiz insanlara, resullerinin çağrısına uyup ona göre amel edip etmedikleri hakkında elbette hesap soracağız. Gönderilen o elçilere de, tebliğ edip etmediklerini soracağız.” Araf, 7/6).

Aşağıda mealleri verilen ilk ayette peygamberlere tevcih edilen soru; ikinci ayette de ümmetlere yöneltilen soru şekli yer almaktadır:

“Gün gelecek, Allah peygamberleri bir araya toplayıp: “Sizin tebliğleriniz ümmetleriniz tarafından nasıl karşılandı, nasıl bir cevap aldınız?” buyuracak. Onlar da: “Senin, her şeyi hakkiyle bilen ilminin yanında bizim bilgimiz yok. Zira gayblara vakıf olan, yalnız Sen’sin” diyecekler” (Maide, 5/109)

“Nitekim o gün kâfirlere Allah: “Size gönderilen resullere ne gibi bir cevap vermiştiniz, tutumunuz ne olmuştu?” diye seslenir.” (Kasas,28/65)

Bir gün gelecek genellikle kendilerine peygamber gönderilmiş olanlar elbette ve elbette hesaba çekilecektir. Gönderilen peygamberleri nasıl, ne cevap ile karşıladıladılar. "Elçilere ne cevap verdiniz?" (Kasas, 28/65) diye sorguya çekilecekler. Ve gönderilmiş olan bütün peygamberlere de elbette ve elbette sorulacak. "Allah, elçileri toplayacağı gün: Size ne cevap verildi? der." (Mâide, 5/109) buyruğumca "ne şekilde, ne cevap ile karşılandınız?" diye sual edilecek.

İki türlü sual vardır. Birisi azarlama ve çıkışma sualidir. Nitekim bu mana ile dilimizde "İyi belle bunu ben sana sorarım." denilir.

Diğeri de anlayıp öğrenmek için bilgi isteme sualidir ki, bu manaca da "Bilmiyorum sorayım." denilir. İşte "O gün ne insana, ne de cinne günahından sorulmaz." (Rahmân, 55/39) "Suçlulara günahlarından sorulmaz." (Kasas, 28/78) ayetlerinde insan ve cinden suçluların hiçbiri o gün günahlarından sorulmaz buyrulması bu anlamdadır ki, suçlu oluşları yüzlerinden belli. Suçları bütün belgeleriyle bilinmiş ve zaptedilmiştir. Kendilerinden veya şundan bundan sormağa gerek yoktur, demektir.

Buna karşılık burada kendilerine peygamber gönderilenlere ve peygamberlere elbette ve elbette soracağız, buyrulması da bütün inkarcıları bütün peygamberler önünde azarlama ve çıkışma ile sorumlu tutacağız demektir. Bunun için buyruluyor ki: Elbette ve elbette soracağız da kendilerine karşı bir ilim ile mutlaka ve mutlaka haber verip anlatacağız. Peygamberler soruldukları zaman "Bizim bilgimiz yok, gizlileri bilen yalnız sensin, sen." (Mâide, 5/109) diyecekler. (bk. Elmalılı Hamdi, Hak Dini, ilgili ayetin tefsiri)

Yüce Allah'ın, peygamberlerin elçilik görevleriyle ilgili yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiklerini, ümmetlerin de kendilerine tebliğ edilen dini ve kitabı tanıyıp hükmüne uyduklarını yahut reddedip asi olduklarını kesin olarak bildiği, ayrıca inkarcılar da kendilerinin zalim olduklarını itiraf ettikleri halde yine de ahirette ümmetleri ve resulleri sorguya çekmesi O'nun adalet düzeninin bir sonucudur.

Ayrıca burada önemli bir hukuk kuralına da işaret bulunduğu düşünülebilir: Hiçbir kimse, yargılanarak suçu sabit görülüp hüküm giymedikçe cezalandırılamaz.

Peygamberlere sorulacak olan, tebliğ görevlerini yerine getirip getirmedikleri; ümmetlere sorulacak olan da bu tebliğlere uyup uymadıkları veya neden uymadıklarıdır. Yüce Allah peygamberlerin masum olduklarını bilmekle beraber, bu gerçeği bir defa da mahkeme-i kübrada ortaya koyacak; bu suretle inkâr edip asi olanların bu suçlarının, peygamberlerin tebliğlerinde kusur etmelerinden değil, tamamen kendilerinden kaynaklandığını tescil ve ilan edecektir. (Geniş bilgi için bk. Razi ilgili ayetin tefsiri)
Göz sayesinde görüyor olsaydın gece uyurken rüya göremezdin.
Demek ki görmüyorsun, sana gösteriliyor.
Bunu ilk beğenen sen ol.
Profesör
RE: Cennet Hakkında
İdris (a.s) Kur'an-ı Kerîm'de adı geçen peygamberlerden biridir. Peygamberler silsilesinin ikinci halkasında bulunan İdris (a.s) Kur'an-ı Kerîm'de adı geçmeyen Şit/Sis (a.s)'den sonra peygamber olmuştur.

Kur'an-ı Kerîm'de yer alan İdris (a.s) hakkında dört ayet-i kerime vardır. Bunlardan ilk ikisi şu şekildedir:

"(Ey Muhammed)! Kitapta İdris'e dair söylediklerimizi de an. Çünkü o, dosdoğru bir peygamberdi. Onu yüce bir yere yükselttik." (Meryem, 19/56-57).

"(Ey Muhammed)! İsmail, İdris, Zü'l-kifl hakkında anlattığımızı da an; onların her biri sabredenlerdendi. Onları rahmetimize kattık. Doğrusu onlar iyilerdendi." (Enbiyâ, 21 /85-86).

İdris (a.s) hakkında indirilen bu ayetlerden onun; peygamber, dosdoğru, yüce bir mevkie yükseltilmiş, sabırlı, Allah'ın rahmetine kavuşmuş ve iyilerden olmak gibi niteliklere sahip olduğu görülmektedir.

Bir çok müfessir, ayette yer alan “Onu üstün/yüksek bir makama yücelttik” ifadesinden, onun göklere veya cennete çıkarıldığını anlamışlardır. (bk. Taberî, İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri)

İslam alimlerinin belirttiğine göre, İdris’in asıl adı “Uhnuh”dur ki, Kitab-ı Mukaddes’te “Honuk” olarak geçer.

Kitab-ı Mukaddes'te de Hz. İdris için şu bilgilere yer verilmiştir:

“Hanok/İdris) toplam 365 yıl yaşadı. Tanrı yolunda yürüdü, sonra ortadan kayboldu; çünkü Tanrı onu yanına almıştı." (Tekvin/Yaratılış, 5/23-24)

"Biz onu pek yüce bir yere yükselttik" ayetinin anlattığı konuda iki görüş bulunmaktadır:

1) Bu, menzil ve rütbe bakımından yükseklik anlamındadır. Nitekim Cenâb-ı Hak. Hz. Muhammed (asm)'e de: "Senin şanını da yükselttik." (İnşirah, 94/4) buyurmuştur. Çünkü Allah Teâlâ Hz. İdris (a.s)'ı peygamberlikle şereflendirip ona, otuz sahife indirmişti. O, kalemle ilk yazı yazan; yıldız ve hesap ilminden ilk anlayan kişi ve ilk defa elbise biçip diken ve giyen de o idi.

2) Bundan murat, mekan bakımından onu, yüce bir mevkiye yükseltmektir. Bu görüş, daha uygundur. Çünkü, "mekân" kelimesiyle birlikte zikredilen "yükseltme" işi, derece bakımından değil de mekân bakımından yükseltme olur. (Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: XV/371-372)

Hz. İdris (as)'in de Hz. İsa (as) gibi göklere yükseltildiği ve hayatta olduğu kabul ediliyor. Nitekim bir rivayette şöyle denilmektedir:

"Dört zat vardır ki: hala hayattadır. Bunlardan Hızır ve İlyas yerde, Hz. İsa ve Hz. İdris de gökte hayat sürmektedirler." (Bilmen, Ömer Nasuhi, Tefsir, IV/2034)

İdris (as)'ın cennette olduğu konusuna gelince:

Hz. İsa (as) gibi göklerde olduğu ve ahiret alemlerinden olan cennete girmediği kanaatindeyiz. Çünkü cennete kıyametten sonra gidilecektir. Ancak cennet gibi bir alemde olduğu ve melekler gibi yaşadığı bilinmektedir.

Her canlının ölümü tadacağı gerçeği, kıyamet kopunca Hz. İdris (as)'ın da ölümü tadacağını gösterir. Bunun için yeryüzüne inmesi şart değildir.

* * *
Hayat mertebeleri beştir. Hz. İdris (as) ise üçüncü mertebededir. Bu mertebeler ise:

1. Bizim hayatımızdır. Bizim hayatımızın devam edebilmesi için, yemek, içmek ve hava almak gibi zaruri ihtiyaçları görmek zorundayız.

2. Hz. Hızır ve İlyas ( a.s) hayatlarıdır ki, bir anda birkaç yerde bulunabilirler. Yemek içmek zorunda olmamakla beraber, istedikleri zaman yerler, içerler ve beşeri duruma girerler.

3. Hz. İdris ve İsa (a.s) hayatlarıdır. Bu zatlar beşeriyet ihtiyaçlarından uzaklaşmışlardır. Melek hayatına benzer bir mertebeye çıktıklarından, bizimle hiç münasebetleri olmaz.

4. Şehitlerin hayatıdır. Kur’an'ın ifade ettiği gibi, şehitleri hayatta olarak bilmemek gerekir. Çünkü onlar kendilerini ölü bilmedikleri için, kendilerini hayatta bilmektedirler. Ve kabir ehlinden farklı bir mertebede yaşamaktadırlar.

5. Kabir ehlinin hayat mertebeleridir. Ölülerin bile kendilerine münasip bir hayat mertebesinde oldukları imanın ve kur’anın ifadeleriyle sabittir. (bk. Nursi, Mektubat, Birinci Mektup)

* * *
İdris Aleyhisselâmın Soyu:

İdris (Ahnuh veya Unhuh veya Hanuh) b. Yerd (yahud Yarid) b.Mehlâil b.Kaynarı (yahud Kaynen) b.Enuş, b.Şis, b.Âdem Aleyhisselâm.(1)

İdris Aleyhisselâma İdris Denilmesinin Sebebi:

İdris Aleyhisselâma; Yüce Allâh’ın kitabından ve İslam Dininin ünnetinden(2), Kitaplardan, Âdem ve Şis Aleyhisselamların Sahifelerinden(3) çok çok ders yaptığı için(4) İdris adı verildiği rivayet edilir.(5)

İdris Aleyhisselâmın Şekil ve Şemaili:

İdris Aleyhisselâm; beyaz tenli(6), uzun boylu, büyük karınlı, geniş göğüslü(7), kaba sakallı, iri kemikli, güzel yüzlü idi.(8) Yürürken, adımını, kısa atar(9), önüne bakardı.(10) Vücudu, az kıllı, başı, çok saçlı idi. Vücudunda, yaratılıştan beyaz bir nokta vardı.(11) Sesi, ince ve konuşması mülayimdi.(12)

İdris Aleyhisselâmın Özelliklerinden Bazıları:

İdris Aleyhisselâm; Âdem Aleyhisselâmdan sonra(13), kalemle ilk kez yazı yazan (14), ilk kez yıldızlar ve hisab ilmini gözden geçiren zat idi.(15) Geçmiş devirlerin bütün ilimleri kendisinde toplanmıştı.(16)

Bütün ilimler kendisine öğretilmiş, Şis Aleyhisselâmdan sonra hiç kimseye gizli ilimlerin Mushafı da ona teslim edilmişti.(17)

Kendisi terzi idi.(18) İlk kez, iğne ile dikiş diken(19), ilk kez elbise dikip giyen de İdris Aleyhisselâmdı. Halbuki, ondan önceki insanlar, hayvanların derilerini giyerlerdi(20)

Babası Yerd b. Mehlâil, İdris Aleyhisselâmı yerine bıraktığı ve kavmin oturdukları mukaddes dağdan, Kabiloğullarının yanına inmemeleri için(21) yaptığı va’z ve nasihata kulak asamadıkları zaman(22) İdris Aleyhisselâm, ayağa kalkıp onlara: “İyi biliniz ki: içinizden kim Babamız Yerd’i dinlemeyerek dağımızdan inerse, biz, onun bir daha dağımıza çıkmasına meydan bırakmayacağız!” demiş, fakat onlar, dağdan inmekten başkasına yanaşmamışlar, inecekleri yere inmişler, Kabiloğullarının kadınları ile düşüp kalkmışlardır.(23)

İdris Aleyhisselâm, çok ibadet edici bir zat idi. Kendisinin, bir günde yükselen ameline, zamanındaki Âdemoğullarını bir ayda yükselen amelleri denk gelmezdi.(24)

İdris Aleyhisselâmın Peygamberliği, Mücadele ve Mücâhedesi:

Âdem, Şis Aleyhisselâmlardan sonra(25), İdris Aleyhisselâma , Yüce Allah tarafından peygamberlik verildi.(26) Ve kendisine otuz sahife indirildi.(27) İdris Aleyhisselâm; kavmini, putlara tapmaktan men ve yüce Allaha ibadete davet etti. Fakat, onlar, onu, yalanladılar.(28)

İdris Aleyhisselâm; Şisoğullarından olan kavmini yanına çağırıp onlara, öğütler vermiş, Yüce Allâh’a itaat, şeytana ise, isyan etmelerini ve Kabiloğulları ile düşüp kalkmamalarını emr etmiş ise de, onlar, dinlememişler(29), Kabiloğullarının yanına, birbiri ardınca, kafile kafile inmeğe başlamışlar(30), İdris Aleyhisselâmın dâvetine, ancak, bin kişi icabet etmiştir.(31) İdris Aleyhisselâm, ilk kez, Allah yolunda Kabiloğulları ile savaşmış, onlardan esirler alıp âzad etmiştir.

İdris Aleyhisselâm; göğe yükseltilmeden önce, oğlu Mettu Şelah'ı, kendisine Halef ve ev halkına Vasi tayin etti.

Yüce Allah'ın; Kabiloğullarını, onlarla düşüp kalkanları ve onlara meyl edenleri azaba uğratacağını bildirdi ve kendilerini, onlarla düşüp kalkmaktan nehy etti.(32) Allâh’a ibadette ihlaslı olmalarını, doğruluk ve yakîn üzere amel etmelerini tavsiye etti.(33) Bundan sonra, Yüce Allah, İdris Aleyhisselâmı, pek yüce bir yere kaldırıp yükseltti.(34)

O zaman kendisi, yüz altmış beş yaşında idi.(35) Ona ve gönderilen bütün peygamberlere selâm olsun!(36)

Cehennem ve Cennetin İdris Aleyhisselâma Gösterilişi:

Hz.Ümmü Seleme'nin, bildirdiğine göre: İdris Aleyhisselâm, Ölüm Meleğinin dostu idi. O'ndan, Cennet'i ve Cehennem'i, kendisine göstermesini istedi. O da, onu, yükseltti. İdris Aleyhisselâm, Cehennem'i görünce, ondan korktu, az kalsın bayılacaktı. Ölüm Meleği, onun üzerine kanadını gerip: "Gördün onu, değil mi?" dedi. İdris Aleyhisselâm: "Evet! Bu güne kadar, onu, hiç görmemiştim!" dedi.

Ölüm Meleği, Cennet'i görünceye kadar onu götürüp Cennet'e girdi ve İdris Aleyhisselâma: "Cennet'i de, gördün değil mi?" dedi. İdris Aleyhisselâm: "Evet! Vallahi, burası, Cennet'tir!" dedi. Ölüm Meleği: "Haydi, gördüğüne git!" dedi. İdris Aleyhisselâm: "Nereye gideyim?" diye sordu. Ölüm Meleği: "Nerede olmak istersen, oraya git!" dedi. İdris Aleyhisselâm: "Hayır! Vallahi, ben, oraya girdikten sonra, çıkmam!" dedi. Ölüm Meleğine: "Sen, onu, oraya koyma! Oraya girince, hiç kimse için, bir daha oradan çıkmak yoktur!" denildi.(37)

Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâmın Mîrac Gecesinde İdris Aleyhisselâmla Selamlaşması:

Peygamberimiz Aleyhisselâm, Miraç Gece'sinde, Cebrail Aleyhisselâmla birlikte dördüncü kat göğe yükseldiği zaman, orada, İdris Aleyhisselâmla karşılaştı. Cebrail Aleyhisselâma: "Kim bu?" diye sordu.(38) Cebrail Aleyhisselâm: "Bu, İdris (Aleyhisselâm)dır! Selâm ver ona!" dedi. Peygamberimiz, selâm verdi. O da, Peygamberimizin selâmına mukabele ettikten sonra: "Hoş geldin, safa geldin sâlih kardeş, sâlih Peygamber!" dedi ve hayır dua etti.(39)

Dipnotlar:

(1) ibn.Hişam-Sîre c.l,s.3, ibn.Sa'd-Tabakat, I/54; Belâzürî-Ensabüleşraf , I/3; İbn.Kuteybe-Maarif s.10, Yâkubî-Tarih, I/8-11; Taberî-Tarih, I/82, Sâlebî-Arais s.49; İbn Esîr-Kâmil, I/54-55.
(2) İbn.Kuteybe-Maarif s.10, Mes'udî-Ahbaruzzaman s.54.
(3) Şâlebî-Arais s.49.
(4) İbn Kuteybe-Maarif s. 10, Dineverî-Elahbar s.l, Mes'ûdî-Ahbaruzzaman s.54, Sâlebî-Arais s.49.
(5) İbn. Kuteybe-Maarif s.10, Dineveri-Elahbar s.l, Mes'udî-Ahbaruzzaman s.54, Sâlebî-Arais s.49.
(6) Hâkim-Müstedrek c.2,s.549.
(7) İbn.Kuteybe-Maarif s.10, Hâkim-Müstedrek c.2,s.549.
(8) Mîr Haâvend-Ravza.Terceme s.121.
(9) İbn Kuteybe-Maarif s.10.
(10) Mir Havend-Ravzatussafa Terceme 5 121.
(11) İbn.Kuteybe-Maarif s.10, Hâkim-Müstedrek c.2,s.549.
(12) İbn.Kuteybe-Maarif c.10.
(13) İbn.Abd-i Rabbih-lkdülferid, IV/157.
(14) ibn.Hişam-Sîre, I/3; İbn Kuteybe-Maarif s.10; Yâkubî-Tarih, I/11; Taberî-Tarih, I/86; İbn Abd-i Rabbih-lkdülferid, IV/157; Sâlebî-Arais s.49; Deylemî-Firdevs, I/32; İbn Esîr-Kâmil, I/59; Ebulfida-Elbidaye vennihaye, I/99.
(15) Sâlebî-Arais s.49; İbn Esîr-Kâmil, I/59.
(16) Taberî-Tarih, I/86; İbn Esîr-Kâmil, I/60.
(17) Mes’ Udi-Ahbaruzzaman s. 54.
(18) Hâkim-Müstedrek, II/596.
(19) Mes’ Udi-Murucuzzeheb, I/40.
(20) İbn.Kuteybe-Maarif s.10.
(21) Yâkubî-Tarih, I/11.
(22) Taberî-Tarih, I/83; İbn Esîr-Kâmil, I/57.
(23) Yâkubî-Tarih, I/11.
(24) İbn Sa'd-Tabakat, I/40; Sâlebî-Arais s. 50.
(25) Ebulfida-Elbidaye vennihaye, I/99.
(26) Meryem:56, İbn Hişam sire, I/3; İbn Kuteybe-Maarif s.10; Yâkubî-Tarih, I/11; Dineveri-El’ahbar s.1; Taberî-Tarih, I/85; Mes’ Udi-Ahbaruzzaman s. 54, İbn.Esîr-Kâmil, I/59; Ebulfida-Elbidaye vennihaye, I/99.
(27) ibn.Kuteybe-Maarif s.10; Taberî-Tarih, I/86; Mes’ Udi-Murucuzzeheb, I/40; İbnünnedim-Fihrist s.39; İbn Esîr-Kâmil, I/60.
(28) Ebülmünzir Hişam-Kitabul esnam s. 52; Yakut-Mucemülbülden, V/367.
(29) Taberî-Tarih, I/85; İbn Esîr-Kâmil, I/59.
(30) Taberî-Tarih, I/85.
(31) İbn Kuteybe-Maarif s.10.
(32) Taberî-Tarih, I/85, 86, 87; İbn Esîr-Kâmil, I/59-62.
(33) Yâkubî-Tarih, I/11.
(34) Meryem, 18/57.
(35) İbn Habîb-Kitabülmuhabber s.3.
(36) M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/80-81.
(37) Deylemî-Firdevs, I/224-225
(38) İbn İshak, İbn Hişam-Sîre, II/48; Buharî-Sahih, IV/107;

(bk. M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/79-84)
Göz sayesinde görüyor olsaydın gece uyurken rüya göremezdin.
Demek ki görmüyorsun, sana gösteriliyor.
Bunu ilk beğenen sen ol.
Acemi Üye
RE: Cennet Hakkında
O kadar uzun bir yazı ama içeriğinde bişe yok.Cennette insan var mı yok mu şimdi? Hesaba çekilmeden cennete nasıl gidiyorlar?
Bunu ilk beğenen sen ol.
هل أنا حقاً أنا ؟
RE: Cennet Hakkında
Mezkur yazıdaki rivayetlerin neredeyse tamamının isnatları problemli. Bunlar üzerine inanç bina edilmez. Peygamberler cennette mi sorusu mücmel bir soru olmakla birlikte bununla kastedilen peygamberlerin cennete gideceği ise bu zaten maruf bir durum eğer ruhlarının şuan nerede olduğu ise bununla ilgili de sahih hadisler var onların ruhları özgürce cennete dolaşır ve istifade ederler keza şehidlerin ruhları da öyledir
Bunu ilk beğenen sen ol.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.