You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Yerler ve Gökler hardal tanesi gibi parçalansa, onların sayısınca cennetler vardır !

Yerler ve Gökler hardal tanesi gibi parçalansa, onların sayısınca cennetler vardır !

Acemi Üye
RE: Yerler ve Gökler hardal tanesi gibi parçalansa, onların sayısınca cennetler vardır !
Allah´in buyruklarina uymakta (itaatte) sabir gösterene Allah, Kiyamet günü cennette, her biri gök arasi kadar olan ücyüz derece verecektir.

Allah´in yasaklarindan uzak durmada sabir gösterenlere Allah, Kiyamet günü, her biri yedinci yerle yedinci gök arasi kadar olan altiyüz derece verecektir.

Allah´dan gelen musibetlere sabirla katlananlara Allah, Kiyamet günü her biri Ars ile yeryüzü arasi kadar olan yediyüz derece verecektir. (Sabır ve Hastalık Babı, Kalplerin Keşfi)
Acemi Üye
RE: Yerler ve Gökler hardal tanesi gibi parçalansa, onların sayısınca cennetler vardır !
Abdulláh bin Ömer (ra)’den rivâyet edildiğine göre, Resûlulláh (sav) şöyle buyurmuştur:
“Size Cennet ehlinin en aşağı derecede olanını haber vereyim mi?” Ashâb, “Buyur yâ Resûlelláh” dediler. Resûlulláh (sav) şöyle anlattı:
“En aşağı derecede olan kimse, Cennet’in kapısından girince; hizmetçi gençler onu karşılayarak: ‘Hóş geldin, safâ geldin efendimiz! Bizi ziyâret etme zamânın geldi’ derler. O sırada kırk yıllık mesâfeye halılar döşenir. Sonra o kimse sağına ve soluna bakar, Cennetleri görür. ‘Bunlar kimindir?’ deyince; ‘Senindir’ denir. Biraz ilerleyince ona áid yetmiş koridorlu kırmızı yâkúttan yâhúd yeşil zümrüd taşından yapılmış bir binâ yükselir. Her koridorda yetmiş salon, her salonda yetmiş kapı vardır. Ona, ‘İçeri gir’ denilir. Sarâya çıkar. Biraz yürüyünce, saltanatının genişliği bir mil kare olan tahta ulaşır. Orada ona áid köşkler vardır. Oturunca, kendisine yetmiş altın tabakla yemek gelir. Yemekler biribirine benzemez. O kadar lezzetlidir ki; ilk lokmadan aldığı tadı, son lokmasından da alır. Sonra çeşitli içecekler gelir, cânının istediğinden içer. Daha sonra hizmetçiler, ‘Onu hánımlar ile başbaşa bırakın’ derler ve yanından çıkarlar.
“Onlar gidince, tahtının üzerine oturmuş, üzerinde ayrı ayrı renklerden yetmiş kat ipek elbise giyinmiş, ceylân gözlü hûrîlerden nâdîde bir hánım görür. O kadar güzel ve teni beyâzdır ki, yetmiş kat elbisenin altından et, kan ve kemiklerinin de altından bacak kemiklerindeki ilikleri gözükür. Ona, ‘Sen kimsin?’ der. O da, ‘Ben, senin için hâzırlanmış olan hûrîlerdenim’ diye cevâb verir. Ona bir bakar, kırk yıl gözünü ondan ayıramaz. Sonra başını kaldırıp odaya bakınca, ondan daha güzel birini görür. Kendisine, ‘Seninle berâber olma, başbaşa kalma zamânı gelmedi mi?’ der. Yanına varır, ona da kırk yıl baka kalır.
“Bütün ni‘metlere kavuşup, daha üstün ni‘met kalmadığını sandıktan sonra, yüce Elláh onlara bir tecellî eder. O esnâda Rahmân olan Rabbin yüzüne bakarlar. O sırada O Zât-ı Akdes, ‘Ey Cennet ehli! Beni tesbîh ve tevhîd edin!’ deyince, yaptıkları tesbîh ve tevhîd seslerinin yankıları duyulur. Daha sonra Elláh, ‘Ey Dâvûd! Güzel sesinle -dünyâda yaptığın gibi- Beni ta‘zím ve tesbîh et’ buyurur. Dâvûd (as) da Yüce Rabbini tesbîh, tekbîr ve tevhîd eder.” (et-Tergíb ve’t-Terhîb, c. 7, s. 310-311.)
Acemi Üye
RE: Yerler ve Gökler hardal tanesi gibi parçalansa, onların sayısınca cennetler vardır !
Ebubekir Bin Ebi’d Dünyâ Muâfi Bin İmrân ‘ dan rivayet etti ki ; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur :

"Cennette, Tûbâ denen bir ağaç vardır. Eğer imkân verilseydi de rahvan ata binmiş bir süvari onun gölgesinde gitmiş olsaydı, yüz sene müddete onun gölgesinde giderdi. Yaprağı yeşil zümrüttendir. Çiçekleri sarı örtülerdir. Etrafı (dalları) ipek ve atlastandır. Meyvesi, güzel elbiselerdir. Zamkı, zencefil ve baldır. Vadisi, kızıl yakuttan ve yeşil zümrüttendir. Toprağı misk, otları da safrandır. Yakıtsız ısınır. Dibinden selsebil (tatlı su) ve saf şarap ırmağı fışkırır. Gölgesi, cennet ehlinin meclislerinden biridir. Ona alışıp ısınırlar. Orada hepsi konuşurlar. Bir gün onlar orada konuşup sohbet etmekleyken melekler onlara yakuttan develeri sürüp getirirler. O develere ruh üflenmiş-tir. Yularları altın zincirdir. Yüzleri kandil gibidir. Üzerlerinde, levhaları inci ve yakuttan olan palanlar vardır. Palanlar, inci ve mercanla işlenmiştir. Astarları kızıl altındandır. Atlas ve erguvanla örtülmüştür. Melekler bu develeri cennetlikler için çöktürürler. Onlara: "Rabbiniz size selâm söylüyor. Durumunuzu görmek için sizi ziyaret etmek istiyor ki, siz de O’nu gorebilesi-niz; O’na selam veresiniz, O da sizi sevsin, O’nunla konuşasınız, size olan lutfunu artırsın. Çünkü O büyük lütuf ve geniş rahmet sahibidir.


Cennetliklerden her biri bineğinin başına geçer. Sonra düzgün bir saf halinde yola koyulurlar. Bu kafilede kimse kimseyi geçmez. Birinin devesinin kulağı, diğerinin kulağının hizasını geçmez. Bir devenin dizi, diğerinin dizinin hizasını geçmez. Cennet ağaçlarından hangisinin yanına varırlarsa, o ağaç onlara mutlaka meyvesini hediye olarak verir. Saflarının bozulmasını istemediğinden dolayı, yollarından çıkıp bir kenara çekilir ki iki kişinin arasını ayırmasın.

Her istediğini yapacak güce sahip olan Allah’ın huzuruna çıkarıldıkların da Allah onlara mübarek yüzünü gösterir. Büyüklük ve yücelikle onlara tecellide bulunur. Onlar Rablerini görünce: "Rabbimiz sen selâmsın. Selâm sendendir. Ululuk ve ikram hakkı senindir." derler. Aziz ve Celi) olan Rab-leri de onlara der ki: "Doğrusu selâm benim. Selâm bendendir. Ululuk ve ikram hakkı benimdir. Vasiyetimi yerine getiren, hukukuma riâyet eden, gıyaben benden korkan, her hâl-ü kârda benden çekinen kullarıma merhaba diyorum." Kullar O’na derler ki: "Üstünlüğüne ve mekânının yüceliğine yemin ederiz ki; senin kadrini hakkıyla bilemedik. Bütün haklarını sana ödemedik. Sana secde etmemize izin ver." Rableri onlara der ki: "Sizden ibadet yükünü kaldırdım. Bedenlerinizi rahatlandırdım. Çünkü (dünyadayken) bedenlerinizi benim için çok yordunuz; yüzlerinizi zelil kıldınız. Şimdi ise ruhuma, rahmetime, ikramıma kavuştunuz. Dileyin benden ne dilerseniz. Temennide bulunun ki temenni ettiğiniz şeyleri size vereyim. Bugün sizleri amelleriniz kadar değil, rahmetim, ikramım, geniş lutfum, ululuğum, mekânımın üstünlüğü ve şânımın yüceliği kadar mükâfatlandıracağım."


Kullar dilek ve temennilerde bulunmaya devam ederer. Öyle ki en az dilekte bulunan kimse, “ Cenab-ı Allah’ın yarattığı günden yok edeceği güne kadar İçinde var olmuş ve olacak şeyler de dahil olmak üzere tüm dünya kadar dilekte bulunur. ´´ Aziz ve Celil olan Allah onlara şöyle buyurur: "Çok az dilekte bulundunuz. Size lâyık olmayan şeylerle yetindiniz. Dileyip temenni ettiğiniz şeyleri sizin için vacip kıldım, (onları muhakkak size vereceğim) soylarınızı size kalacağım. Dilemekte hayal edemediğiniz şeyleri dahi size vereceğim." İbn Kesîr, el-BİDÂYE ve’n–NİHÂYE , Ölüm Ötesi Tarihi, Çağrı Yayınları, İstanbul, 2001: 464-468.
Bunu ilk beğenen sen ol.
Acemi Üye
RE: Yerler ve Gökler hardal tanesi gibi parçalansa, onların sayısınca cennetler vardır !
Cennet ehlinden en aşağı derecede olanına iki bin yıllık mesafe büyüklüğünde yer verilir. Yakınını gördüğü gibi en uzağını da görür. Orada hanımlarını ve hizmetkârlarını seyreder. (Ahmed Bin Hanbel, 2/64)
Acemi Üye
RE: Yerler ve Gökler hardal tanesi gibi parçalansa, onların sayısınca cennetler vardır !
- Muğîre İbnu Şu'be radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Hz. Musa aleyhisselâm Rabbine sordu: Derece itibariyle cennet ehlinin en düşüğü nasıldır? Rab Teâla buyurdu: O, cennet ehli cennete dahil edildikten sonra gelecek olan bir adamdır ki kendisine: "Cennete gir!" denilir. Adam: Ey Rabbim nasıl gireyim. Herkes yerlerine yerleşti, mekanlarını tuttu, der. Ona şöyle denilir:

"Sana dünya meliklerinden birinin mülkü kadar mülk verilmesine razı mısın?" "Rabbim, razıyım!" der. Rab Teala: "Sana bu verilmiştir. Onun misli, onun misli, onun misli, onun misli de." Adam beşincide: "Ey Rabbim razı oldum (yeter)!" der. Rab Teala: "Bu sana verildi, on misli daha verildi. Ayrıca gönlün her ne isterse, gözün neden zevk alırsa, sana hep verilmiştir!" buyurur. Adam: "Rabbim razı oldum (yeter)" der. (Hz. Musa sormaya devam eder):

"Ya derecesi en üstün olan (nasıldır)?" "İşte irade ettiklerim bunlardı. Onların keramet fidanlarını kendi elimde diktim ve üzerlerine mühür vurdum. Onlara hazırladığımı, ne bir göz görmüş ne bir kulak işitmiştir, Hiçbir beşer kalbine de hutur etmemiştir." (Müslim, İman 312; Tirmizî, Tefsir Secde, 3196)
Acemi Üye
RE: Yerler ve Gökler hardal tanesi gibi parçalansa, onların sayısınca cennetler vardır !
Hazreti Rasul (s.a.v.) sonra şöyle devam etmektedir: "Ardından cennete yüceltildim. Bu Allah Teâlâ'nın dört cennet üzere kat ettiği tek cennettir. İki cennet de çeşitli ağaçlarla doludur. Bu cennetler koyu yeşildirler. Cennetin hepsi yüz derecedir. İki derece arasında beş yüz yıllık mesafe bulunmaktadır. İlk derece katı, evleri, kapıları ve kilitleri itibariyle gümüştendir. İkinci derece katı, evleri, kapıları ve kilitleri itibariyle kırmızı altındandır. Üçüncü derece katı, evleri, kapıları ve kilitleri itibariyle yakuttan, inciden ve zebercettendir. 97 derece ise beşerin kendisine muttali olmadığı göz aydınlığı olsun diye cennetliklere gizlenen cennetlerdir. Cennetin ortası Adn cennetidir. Adn cennetinin altından cennetin bütün nehirlerinin kendisine aktığı bir göze bulunmaktadır. Bu cennetlerde üç tane cennet vardır. Çoklukta yıldızların adedince ve ağaçların yaprağıncadır. (Hakk'a Yükseliş, İmam Kuşeyri)
Son Düzenleme: 20-02-2024, Saat:10:14 PM, Düzenleyen: ebuammara.
Acemi Üye
RE: Yerler ve Gökler hardal tanesi gibi parçalansa, onların sayısınca cennetler vardır !
Cennette, büyüklüğü bu dünyanın bin katı olan sayısız şehrin bulunduğunu bildirmiştir. Mezkûr şehirlerin tasvirine her bir şehrin yüz bin kapısı ve her bir kapının önünde de bağın ve bahçenin bulunduğunu dile getirerek devam eden şair, bu bağların önünde çadırların ve kasırların mevcut olduğunu; bu kasırların her birinde yetmişer hücrenin yer aldığını ifade etmiştir:
Cennet içre çok şehirler bî-şumâr
Büyüklügi bin kez bu dünyâ kadar
Her şehrin yüz bin kapusı var-durur
Her kapunun önü bâgçe bâg-durur
Bâg önünde çadır ile var kasır
Her kasırda yetmişer hücre hâzır
Her hücrenin vardır yüz bin kapusu
Altun ile gümüşdendir yapusu. (Kayalık Şahin, Gencü’l-Esrâr, 180-181.)
Bunu ilk beğenen sen ol.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.