İslami Forum
Seyyit Kutup Kimdir? - Baskı Önizleme

+- İslami Forum (https://islamiforum.net)
+-- Forum: İSLAMİ KONULAR (https://islamiforum.net/Forum-islami-konular)
+--- Forum: Mezhepler (https://islamiforum.net/Forum-mezhepler)
+---- Forum: Diğer Mezhepler (https://islamiforum.net/Forum-diger-mezhepler)
+---- Konu Başlığı: Seyyit Kutup Kimdir? (/Thread-seyyit-kutup-kimdir)

Sayfalar: 1 2 3 4


Seyyit Kutup Kimdir? - Arkadaş2 - 16-11-2015




RE: Seyyit Kutup Kimdir? - Senusî - 16-11-2015


Seyyid Kutub'un hayatı 3 merhaleden oluşmuştur. Bunları bilmeden, bir alim hakkında pervasızca atıp tutmak, cahil cühalanın işidir. Yukarıda bu örneği görebilirsiniz.

Nerede ne zaman doğdu kısımlarının pek bir kıymeti yoktur ve o yüzden bu kısımları geçerek Şehid (İnşeAllah) Seyyid Kutub (rh.a) hakkında bahsedilen merhaleyi yazalım:

1 - İslam'a Yönelişten Önceki Aşama

Seyyid Kutub'un bu dönemde yazmış olduğu eserlere göz atanlar, bunları daha sonra İslami olgunluk döneminde yazmış olduğu eserleri ile karşılaştıracak olurlarsa bu büyük insanın hayatındaki büyük değişimi daha iyi anlarlar.

Yabancı kültürü tanıması, Akkad'ın düşünceleri, maddi durumu ve alabildiğine ince ruhluluğu, onun bu dönemini renklendiren ya da renklenmesinde büyük payı bulunan etkenler olmuştur.

18, 19 ve 20. asır Avrupa edebiyatının belirgin özelliği: ferdiyetçiliğe doğru yol alışı, fikri ve psikolojik bağımsızlığı geliştirmesi, özel bir takım değerler icat etmesi, mevcut değerlere karşı çıkmasıdır. Bu dönem edebiyatı bu nitelikleri ile diğer edebiyatlardan ayrılır. Bu nedenle elinde değişmez bir ölçü bulunmaksızın bu çağların edebiyatından yararlanmak isteyen bir kimse onun bilinmez alanlarında kaybolur ve sapık akımlarında kendisini yitirir.

Seyyid Kutub, bu kültürü yudumlamıştı. O bakımdan hayatının bu dönemlerinde bu etkiyi görebiliriz. Bir bakarsınız umutsuz, üzgün ve huzursuz bir adam olarak, hayata değersiz bir şeymiş gibi bakar. Hayatta herhangi bir iyilik veya belirli bir hedef olmadığını hayatın içinde taşıdığı değer, düşünce , ölçü, duygu ve çabalarla birlikte en sonunda yok olacağını kabul eder...

Mesela şöyle der:

"Biz veya o, yeryüzünde gölge mi?

Peşpeşe yok olup giden hayaller...

Yok oluş için varlığın girdaplarında,

Kumların üstündeki kayak izleri gibi;

Yok olmak içindir... Herşey yok olmak için."



Şu beyit de bu duyguları andırıyor:

"Olan ve olacak her ne varsa,

Sessizliğin içinde ses veren bir nağmedir."



Bu beyitler bize Ömer Hayyam'ın yok oluş düşüncesini hatırlatmaktadır.

Bu anlamların Seyyid Kutub'un ruhunda kökleşmesine, Akkad'ın düşüncesi, felsefesi, edebiyatı ve Seyyid Kutub'un içinde bulunduğu büyük maddi sıkıntılar yardımcı olmuştur. Onun hassas ruhu, oldukça bereketli bir arazi gibiydi. Tohumu alıyor ve bunları geliştirip büyütüyordu.

Seyyid Kutub, bu dönemindeki şaşkınlık ve kayboluş durumuna ve ateizm düşüncesiyle içiçe olmasına rağmen Yüce Yaratıcı'nın varlığını inkar anlamında olan bu fikre hiçbir zaman sapmadı. Çünkü ateizm akli değil, psikolojik bir takım nedenlerden ortaya çokar; bundan sonra insanı fikri gerekçeleri araştırmaya iter. Akkad'ın bu konuda kesin bir rolü ve fonksiyonu vardı. Seyyid Kutub ile materyalist düşünce arasındaki engel oydu. Nitekim Seyyid Kutub'un kendisi Üstad Ebu'l Hasan en-Nedvi'ye bunun böyle olduğunu açıklamıştı.

Akkad yalnızca Seyyid Kutub'un materyalizme kaymasını önlemekle kalmamış, aynı şekilde onun Marksist sosyalizmi kabul etmesini de önlemiştir. Çünkü Marksist sosyalizmin bütün şekilleri hürriyete tamamen zıttır.

Seyyid Kutub'un bu aşaması tekdüze bir aşama değildir. Onda son derece keskin dönemler olduğu gibi, dengeli ve yumuşak dönemler de vardır. İşte bu dönemde yazmış olduğu "Kur'an'da Kıyamet Sahneleri" adlı eseri onun bu dengeli dönemlerine rastlar. Söz konusu bu kitap, onun dindar ailesinde geçirmiş olduğu İslami geçmişine zaman zaman döndüğünün de ayrı bir delilidir.


2 - İslam'a Genel Olarak Yöneliş Aşaması

Seyyid Kutub'un İslami yönelişi bir anda olup bitmemiştir. Bu da doğaldır. Daha önce bunu hazırlayan bir takım olayların varlığı kaçınılmazdır.

Aslında bu fikir onda zaten vardı. Çünkü o dindar bir ailede ve hayatının büyük bir kısmını dinin etkilediği bir ortamda yetişmişti. Bu din, her ne kadar pek çok hurafe, bilgisizlik ve cahili düşüncelerle karışmışsa da onun çevresi yine de dindar bir çevre sayılırdı. Daha o zamanlar Kur'an'ı ezberlemişti

Seyyid Kutub'un İslama yönelişinde Akkad'ın rolünün olduğunda şüphe yoktur. Çünkü Akkad, dinin emirlerine riayet eden birisi olmasa da İslam'a hücum edildiğini görmeye tahammül edemeyen bir kimse idi. Bu bakımdan çoğu zaman Akkad, son derece soylu ve şerefli bir şekilde İslam'ı savunurdu. Hatta onun yalnızca İslami incelemeleri adeta bir kitaplık oluşturacak kadar çoktur.

İslama yönelişinde Muhammed Reşid Rıza tarafından temsil edilen Muhammed Abduh ekolünden de etkilenmiştir. Bu etkilenmenin Seyyid Kutub üzerinde olumsuz yanları vardır.

İslami yönelişinin ne zaman netlik kazandığını kesinlikle bilemiyoruz. Ancak 1948 yılında İslami yönelişe sahip, İslam'ı savunan, hayatın her alanında İslam'ı hakim kılmaya çağıran, İslam'ın üstünlüğünü açıkca ortaya koymak isteyen birisi olduğunu görüyoruz. Onun "İslam'da Sosyal Adalet" adlı eseri düşünce bakımından bu aşamanın zirvesini temsil eder.

Ancak burada onun henüz geçmişin etkilerinden tümüyle kurtulamadığına dikkat çekmek isteriz. Bu Seyyid Kutub'un hayatının aşamalarını detaylı olarak etüd etmek için zorunludur. İnsanlar bu şekilde kendilerini şaşırtabilecek bir takım problemlerden uzak kalabilirler.

Bu aşamanın her iki döneminde Seyyid'in dile getirdiği en önemli problemler; feodalizmin zulmü ve paşaların sömürüsü karşısında Mısır köylüsünü savunmaktır. Bu aşamada birinci dönemine dair akla gelen örnek eseri; "Köyden Bir Çocuk" ikinci dönemine örnek ise; "Kapitalizm ile İslam Arasındaki Çatışma" adlı eseridir.

Çiftçiyi son derece sıcak ve derinden gelen bir duyguyla savunuyordu. Bu savunma onun aralarında çocukluğunu geçirdiği ve fakirliklerini, sıkıntılarını gözleriyle görmüş olduğu çiftçilerin gerçek durumlarını bilmesinin bir sonucudur. Onları savunurken kullandığı üslup, onlara zulmedenlere karşı kullandığı keskin ve amansız bir hücum üslubu idi. Zaten bu amansız üslubunu hayatı boyunca aynı şekilde sürdürmüştür. Allah ona rahmet etsin.

Bu iki aşama bir dereceye kadar iç içedir. Çünkü ikinci aşama birincisinin bir takım tohumlarını taşımakla birlikte, birinci aşama da tümü ile İslam'dan kopuk bir aşama değildi.



3 - Sınırları Belli İslam'i Yöneliş Aşaması

Sınırları belli İslami yönelişten maksadımız; onun Müslüman Kardeşler Cemaati'ne girmesiyle kendisinde oluşan yöneliştir.

Ancak onun Müslüman Kardeşlerle birlikte çalışması, fikri ve diğer hatalarının sona erdiği anlamına gelmez.

Müslüman Kardeşlerle birlikteki düşünce hayatı iki devreye ayrılır:

Birinci Devre: Onun kırklı yılları sonlarında Müslüman Kardeşlere girmesiyle başlar ve 1954 yılında hapse girdiği tarihe kadar devam eder. Bu dönem de olumlu ve kabul edilebilir şeyler olduğu gibi kabul edilemeyecek şeyler de vardı. Bu dönemi en iyi şekilde inceleyen eser, onun "Dirasatun İslamiyye" adlı eseridir.

İkici Devre: Onun hapse girmesiyle veya "Din Budur" ve "Gelecek İslamındır" kitaplarının yayınlanmasıyla başlar, 1966 yılında idam edilmesine kadar devam eder. Bu dönem tam olgunluk dönemi olarak değerlendirilir.

Bazı kitaplarının kendisiyle artık ilgisinin kalmadığını ilan ettiği zaman, hapse girmesi ile idam edilmesi arasında kalan sürede yazmış olduğu kitapları bunun dışında tutmuştur. Bunun sebebi Allah'ın yardımı ve kendi gayretiyle düşünce yapısının gelişmesinden ve saflaşmasındandır.

Bu, Müslüman Kardeşler hareketinin onun üzerindeki olumlu etkisinin büyük olmadığı anlamına gelmez. Onda İslam Devleti'ni yeniden kurmak için çalışma düşüncesini canlandıran bu hareket olmuştur. Bu hareket kendisiyle birlikte büyük bir düşünce atmosferini de canlandırmış ve bu atmosfer şu veya bu şekilde Mısır'daki düşünürlerin tümünü etkilemiştir. Bu hareket Seyyid Kutub üzerinde cemaat ile birlikte çalışmayan diğer düşünürlere oranla daha büyük bir etki bırakmıştır.

Burada bizim anlatmak istediğimiz, bu saf düşünüş üzerinde yükselen düşünce ve ölçü unsurlarının netlik kazanmasıdır. Düşünce saflığı ve kullandığı ölçünün hassasiyeti bakımından isim yapmış çağdaş hiçbir düşünürün Seyyid Kutub ile boy ölçüşemeyeceğini kabul etmeyecek insaflı bir kimse düşünemiyorum. Yine aynı şekilde Seyyid Kutub'un ilk dönemlerinde bu saf düşünüş ve hassas ölçüye sahip olmadığını kabul etmeyecek kimse de düşünemiyorum.

Seyyid Kutub, İmam Hasan el-Benna'ya gerçekten hayrandı. Ona hayranlığı özellikle Benna'nın iki noktadaki dehası üzerinde odaklaşıyordu:

1 - Bir taraftan ilim, ruh ve hareket arasında, diğer taraftan sufilik, selefilik gibi özelleşmiş İslami ekoller arasında son derece dengeli bir oranlamayı, hareket üyeleri arasında yaygınlaştırarak nefsi bir denge kurdurmasıdır.

2 - Cemati organize etmek konusundaki başarısı. "İslami Bir Hizip" şeklinde beliren toplumsal bir yapılanma, İslam dünyasında henüz ilk olarak ortaya çıkmaktaydı.

Fikir açısından konuya yaklaştığımızda, Seyyid Kutub'un eşsiz olduğunda hiç şüphe yoktur Bizim görüşümüze göre Seyyid Kutub Müslüman Kardeşlerin fikri olgunluğunun zirvesidir. Öyle ki bu zirve ayırıcı belirgin özelliklere sahip ve özel bir olay olarak değerlendirilebilir. Üstat Gazi et-Tevbe'nin dediği gibi onu Hasan el-Benna'nın düşünce ekolünün bir devamı veya bu okuldan çıkmış bir öğrenci olarak kabul etmek mümkün değildir.

Evet, gerçekten Seyyid Kutub, el-Benna'nın besleyip geliştirdiği Müslüman Kardeşler düşüncesinden yararlanmıştır. Şayet Müslüman Kardeşler ve el-Benna olmamış olsaydı, "Müslüman düşüce adamı" olarak Seyyid Kutub'u bulamayacağımız büyük bir ihtimal dahilindedir.

Fakat bu, onun yalnızca değerli bir öğrenci olarak kaldığı anlamına gelmez. Bilakis o gerçek bir yenileyicidir. Kendisine has bağımsız metodu vardır. Hapis dönemi ile idam edildiği tarihler arasında yazmış olduğu eserleri okunduğunda bu açıkça görülebilir. Yine onun bu bağımsız metodu, bu dönem içerisinde yazdıklarını, Hasan el-Benna'nın yazdıkları ile ve Müslüman Kardeşler hareketinin başlangıcından, ellili yılların başlarına kadar Müslüman Kardeşler'e mensup yazarların yazmış olduğu eser ve makalelerin karşılaştırılması ile de farkedilebilir.

Şehidin hayatı ile ilgili başka bir kimsenin sözünü ettiğimiz eseri yazması söz konusu olmasaydı, İmam Hasan el-Benna'nın okulunda yenileyici bir düşünce adamı olarak Seyyid Kutub'u ortaya çıkartan yönler ile ilgili geniş bir bölüm ekleyebilirdik Şayet bu sözünü ettiğimiz biyografiyi yazacak şahsiyet bunu yapmayacak olursa o zaman Allah'ın izniyle biz bu konuda bütün gücümüzü ortaya koyarız. Çünkü onun hayatının bu yönü, birbirini izleyen fikri aşamalarının en önemli özellikleri arasında yer alır.


Seyyid Kutub'un üslubu son şeklini, idamından yaklaşık yirmi yıl önce almıştır. Bu üslubun ayırıcı bir takım nitelikleri vardır:

Onun üslubunun ayırıcı özellikleri arasında açık ve net ifade, güzel ve kolay anlatım başta gelir. Hiçbir zaman onun üslubu aşağı düzeydeki gazetecilik basamağına inmiş değildir. Üslubunda kullanmış olduğu kelimelerin tek ve belirgin anlam taşımaları yanında anlamı çeşitlendirmekle birlikte tekrarlanmayan redifli sözler kullanmaya da dikkat gösterir.

Üslubunun ayırıcı özelliklerinden bir tanesi de teşhistir. Teşhis; anlamları hareketli bir şekilde sunmak demektir. Tek anlamlı kelimelerle teşhise dayalı anlatımı, Kur'an-ı Kerim'in üslübundan etkilenmesinin bir sonucudur.

Onun üslubunun ayırıcı bir diğer özelliği, vurgularındaki içtenliktir. Her zaman için duygusu ile düşüncesini birlikte sunar. Belki de onu okuyan ve dinleyenler üzerinde güçlü etki bırakmasının önemli nedenlerinden biri de budur.

Seyyid Kutub'un redifli sözler kullanmış olması ve anlatımındaki duygusallık, onu eleştirenlerin kullandıkları bir malzemedir. Bu eleştirmenler, onu bir düşünürden çok bir edebiyatçı olarak kabul ederler.

Bu eleştirmenlere göre, düşünürün soyut bir zihni usulle konuşması gerekir; edebiyatçının özelliğinin ise yalnızca duygularıyla konuşması olduğunu sanırlar.

Ancak bu, bizim görüşümüze göre basit bir yaklaşımdır. Çünkü düşünürün kullandığı dil zengin, duyguları coşkun ise daha dengeli, anlatımı ve bıraktığı etki daha güzel olur. Dolayısıyla bu, şehidin güzel yanlarından sayılmalıdır, kusur olarak kabul edilemez. Özellikle gerçekleri en güzel, en açık ve en net bir şekilde anlatmak için Kur'an'ın kullandığı en üstün üslubun bu olduğunu bilecek olursak ve Kur'an-ı Kerim'in bu özelliği ile insanın sadece zihnine seslenmekle yetinmeyip tüm yapısına seslendiğini hatırlayacak olursak, şehidin bu güzel yanını daha iyi kavrarız.

Seyyid Kutub'un çalışmalarında çoğunlukla izlediği yol; önce problemi açık bir şekilde ortaya koymak, arkasından İslam dışı diğer değişik çözümleri inceleyip çürüttükten sonra da bu problemlerin çözümünü meydana çıkarmaktır. Meselelerin düğüm noktası her zaman edebiyatçıların usulü gibi bir hareket noktası belirlemek şeklinde idi.

Seyyid Kutub, başkalarının görüşlerini reddedip çürütürken izlediği metod iki özellik taşır:

a - Karşıt görüşü savunanlardaki temel meseleleri alıp tartışır fakat bunların detaylarına inmez.

b - Onlarla tartışırken, savunma konumundayken bile hücum üslubunu kullanır.

Onun keskin bir eleştirici olarak ortaya çıkmasının nedenleri arasında bu hücum metodunun da etkisi vardır. Bu keskinlik aynı zamanda onun üslubuna üstün bir güç ve oldukça tatmin edici bir güzellik kazandırmaktadır. Özellikle, bu keskinliği her zaman için bir akli tartışma ile dizginliyordu.


Seyyid Kutub benzerine az rastlanır, hayret verici ruhi bir dirence sahipti. 1954 yılında hapse girdi ve onbeş yıl hüküm giydi. Türlü türlü işkencelere maruz kaldı. Ancak Avrupa'daki engizisyon mahkemelerinde, Eritre ve Komünist ülkelerde müslümanım diyenlerin gördükleri işkenceler onun gördüğü işkencelerin benzeri olabilirdi. İşkence dönemi oldukça uzadı.

İşkence döneminden sonra Seyyid Kutub'un tekrar İslami Harekete ve çalışmalara dönerek yazmaya başladığını görüyoruz. En önemli kitaplarını hapishane döneminde yayınladı. Fi-Zilal'inin ise en az onüç cüzünü yeniden gözden geçirip yazdı. Bunun dışında oldukça önemli bir takım kitaplarının planlarını hazırladı. Ancak tağuti zulüm, bu kitapları tamamlamasına fırsat vermedi.

Psikolojik bakımdan bütün bunlardan daha önemlisi, hapishanelerin içinde olsun, dışında olsun, Müslüman Kardeşlerle ilişkilerini yeniden kurması, gizlilik ve etkinlik itibariyle Mısır'da İslami örgütlenme şekillerinin en gelişmiş yapısını ortaya koymasıdır. Aslında böyle bir çalışma şayet ifade yerinde ise, o dönemlerde Mısır topraklarına egemen olan ürkütücü şartlar altında bir intihardan başka bir şey değildi.

1964 yılının sonlarına kadar hapiste kaldı. Nihayet, bu sıralarda o dönemin Irak cumhurbaşkanı Abdüsselam Arif, dönemin Mısır yöneticileri ile ilişki kurdu ve kendisine verilen hüküm tamamlanmadan önce serbest bırakıldı.

Fakat birkaç ay sonra silahlı bir devrim hazırlamak ithamı ile ikinci defa tutuklandı. Bu tutuklanmaya gerekçe olan ithamlar arasında, onun oldukça geniş bir takım tahribatlarda bulunmak için bazı hazırlıklar yaptığı da vardı. Söz konusu bu ithamları alçak istihbarat örgütleri aklı başında olmayanları aldatmak ve ayak takımını harekete geçirmek maksadıyla uydurmuştu.

Şekli muhakeme melodramları peşpeşe birbirini izledi ve bunlar İslami Hareket önderlerinden üç kişinin idam kararının verilmesiyle bitti: Seyyid Kutub, Yusuf Havvaş ve Abdulfettah İsmail.


Benim bu sözlerimden Seyyid Kutub'un gerçekten de büyük olan rolünü abartmak amacı güttüğüm anlaşılmasın. Ancak burada her şeyin yerli yerine konulması, her hak sahibine hakkının verilmesini arzu ediyorum. Gerçek ecir ve sevap ise Yüce Allah'ın kendi katında dostları için hazırladığı ecir ve sevaptır.

Durum her ne olursa olsun, Seyyid Kutub'un üzerinde durduğu ve varlığını ortaya koyduğu saf düşünce ve hassas ölçüler, kendisine ancak şu anlamda bağlanabilir:

Seyyid Kutub, çağımızda yaşayan bir düşünce adamının gerçek anlamı ile etkilerinden kurtulabileceği, psikolojik ve fikri çeşitli etkenlerden kendisini kurtarabilmiştir. Diğer taraftan bu konuda en büyük yardım hiç şüphesiz onu bu yola ileten Alemlerin Rabbi olan Allah'a aittir.

Seyyid Kutub'un ulaştığı bu noktalar, kendisinin yaratılışından onüç asırdan fazla bir süreden beri Allah'ın kitabında ve hidayet önderi Rasulullah'ın sünnetinde zaten mevcuttu.




RE: Seyyit Kutup Kimdir? - alpi - 16-11-2015

Seyyid Kutup gibi bir hareket adamına uzanan o pis diliniz kurusun.
O nu anlayabilecek basiret var mı sizde.
Sözde birde kitaplarından alıntılarla tekfirlerini delillendirmişler.
Siz O nu asla anlayamazsınız.

Allah sizi bildiği gibi etsin.Kizgin


RE: Seyyit Kutup Kimdir? - Alketa - 16-11-2015

Oo arkadaştwo, hemen ekşın giriş yapmışın bakıyorum.

..
Alpi abinin her cumlesine denden diyorum.


RE: Seyyit Kutup Kimdir? - Arkadaş2 - 17-11-2015

Sizin için dua edeceğim.


RE: Seyyit Kutup Kimdir? - Arkadaş2 - 17-11-2015




RE: Seyyit Kutup Kimdir? - alpi - 17-11-2015

Ümitsiz vaka olduğunuzu gayet açık biliyorum ama yinede Allah sizi ıslah etsin diyorum.

Kendi yazdıkları kitaplara alimlerimizin isimlerini yazmaktan vazgeçtiler sonunda.
Şimdi sıra alim ve düşünürlerimize iftira atmaktan geri çekilmelerinde.

Allah alimlerimize dil uzatanların dillerini kurutsun.


RE: Seyyit Kutup Kimdir? - taha yusuf - 17-11-2015

Zamanında aynı fikri paylasıyor olmakla birlikte,konu ile ilgili düşüncelerim o gün ile aynı değil.
yukarıda yazılanların çoğunluğu saptırılmış,değiştirilmiş,kelime ya da cümle olarak kesilmiş kullanılmıştır.İslama aykırı olduğu söylenen düşüncelerin çoğu islama aykırı değil.
İslam kusur arayan bir din değildir.


RE: Seyyit Kutup Kimdir? - Alketa - 17-11-2015




RE: Seyyit Kutup Kimdir? - Alketa - 17-11-2015

Ortada ne silsile ne icazet var.

ÜçIsık ailesinin sitesi.