İslami Forum

Tam Versiyon: Kayıhan osmanoğlu ile sohbet
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
Kaynak Dilara Hut / Diriliş Postası kaynak cnn türk
ABDÜLHAMİT KAYIHAN OSMANOĞLU
Abdülhamit han üzerine sohbet

günümüzdeki Osmanlı düşmanlığının en büyük sebebi İslam düşmanlığı Osmanlı, dini kurallarla büyük bir medeniyet kurulabileceğinin canlı örneğidir.” Sultan 2. Abdülhamid Han’ın hangi devirde yaşadığı Osmanlı’nın nasıl bir durumda olduğu iyi bilinmelidir.

Sultan Abdülhamid tahta çıktığında Osmanlı İmparatorluğu büyük bir bunalımdaydı Âli Paşa’nın ölümünden sonra saray ile Bâb-ı Âli  çekişmesi alevlenmiş; 1875’te devlet borçlarını ödeyemez hale düşerek ‘Muharrem Kararnamesi’ ile moratoryum ilan etmiş; Rusya’nın başını çektiği Panslavizm akımının etkisiyle Balkanlar’da ulusal ayaklanmalar baş göstermişti. 

Yurt içinde meşrutiyetçi görüşler güçleniyor, padişahlığın tasfiyesiyle cumhuriyet ifikri tartışılıyordu. Sultan Abdülhamid, Hân tahta geçmeden Mithat Paşa’ya verdiği taahhütlen 23 Aralık 1876’da, ilk Osmanlı anayasası Kanun-ı Esasî’yi ilan etti. Meclis-i Mebusan ve Ayan Meclisinden oluşan ilk meclis 19 Mart 1877’de açıldı.

I. Meşrutiyet dönemi başladı. Padişah ile meclisin ülkeyi birlikte yönetmesine dayanan anayasayla yargı bağımsızlığı ve temel haklar güvenceye alınmasına rağmen egemenlik kaynağı padişahtı.
ABDÜLHAMİD’İN KARŞI OLMASINA RAĞMEN SAVAŞA GİRİLDİ

Rusya’nın Balkanlar’da ıslahat için verdiği tekliflerin 12 Nisan 1877’de İbrahim Ethem Paşa hükümeti tarafından reddedilmesiyle 93 Harbi  Osmanlı-Rus Savaşı patlak verdi. Abdülhamid’in karşı olmasına rağmen Mithat Paşa, Damad Mahmud Paşa ve Redif Paşa gibi devlet adamlarının ısrarlarıyla savaşa girildi

93 harbinde Rus orduları Balkan ve Kafkas 
cephelerinde Osmanlı kuvvetlerini yenerek doğuda Erzurum’u, batıda Bulgaristan Trakyayı işgal ettiler. Abdülhamid Han tahta çıktığında 93 Harbi 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi Osmanlıda çok yıkıcı bir etki yaptı. Felaketin büyüklüğü Sultan Abdülhamid’i yeni politikalar almaya yöneltti.

Sultan Abdülhamid tahta çıktığında kendisini savaşın içerisinde buldu. Mithat Paşa ve ekibinin sebep olduğu 93 felâketinde Rumeli topraklarından pek çok Müslüman halk, muhacir durumuna düşmüş İstanbul’a sığınmıştı. Savaşın şok etkisi yaratmıştı. Kars’ta Ahmet Muhtar Paşa, Plevne’de Gazi Osman Paşa’nın başarılarına rağmen savaş Rusların zaferiyle bitmişti. Plevne’nin tesliminden sonra Ruslarla 3 Mart 1878’de Ayestefanos antlaşması yapılmıştı.
ÇOCUK, KADIN, YAŞLI DEMEDEN PEK ÇOK MÜSLÜMAN ŞEHİT EDİLDİ

Sultan II. Abdülhamid Han’ın tahta çıktığı 1876’da, Bulgaristan, Bosna-Hersek, Karadağ ve Sırbistan’da milliyetçi Slavlar çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden pek çok Müslüman’ı acımasızca şehit ederken suçlu Osmanlıymış gibi Avrupa kamuoyunda Osmanlı Devleti aleyhinde tek taraflı propaganda yapmaya başlamıştı

Büyük Devletler’ denen bir takım devletler olaya müdahil olarak İngiltere’nin teklifiyle İstanbul’da bir konferans düzenlenmesini istemişlerdi. İstanbul Haliç Tersanesi’nde Bahriye Nezareti’nde toplanan Tersane Konferansı’nda Osmanlı Devleti’ne kabul edemeyeceği teklifler sunmuşlardı.dış ülkeler ve içimize yerleştirdiği üst kademelerdeki ajanlar zor zamanları daha da zor hale getiriyordu.

Kitabım yalnızca Abdülhamid’i değil, hanedanın sürgün yıllarını da konu alıyor. Abdülmecid’in sürgün kararı karşısında “Ben hain değilim” sözüne istinaden Şehzâde Selim Efendi’nin kızı Emine Nemîka Sultan’ın “Bir gece çamaşırlarımızı dahi alamadan bu memleketten nasıl kovulduğumuzu düşündükçe fena olurum.

İnsan hizmetçisini bile kovarken müsaade eder. 600 senelik bir ailenin bu memlekette hiç mi hakkı yoktu? Osmanlı Hânedanı’na mensup kızlar ve kadınlar, atıldıkları Avrupa memleketlerinde açlıktan kıvrandılar, süründüler; fakat namuslarından asla fedakârlık etmediler.”
HANEDANIN SÜRGÜNÜ TÜRK-İSLAM TARİHİNDE YENİ BİR SAYFA AÇTI

3 Mart 1924 de halifeliğin ilgası ve hanedanın sürgünü Türk-İslâm tarihinde yeni bir sayfa açtı Müslümanların en eski kurumu halifelik kaldırıldı; tarihin en uzun hanedanının yaklaşık 200 ferdi, vatandaşlıktan çıkarılarak vatan toprakları dışına sürüldü. Bu, beşikteki bebeğe kadar sıkıntılı bir hayatın başlangıcı oldu.

Hilafetin kaldırılmasının ardından Araplar hilafet ilan etme arayışına girdi. Hilafetin kaldırılmasından sonra 5 Mart 1924’te İngiliz siyasetiyle Hicaz Kralı Hüseyin halifeliğini top atışlarıyla ilan etti. İngilizler Türk hilafetini destekleyen Hint Müslümanlarına karşı halifeliğin Arap soyundan olması gerektiğini savunuyorlardı.

Şam’da Hüseyin’in, Fas’ta Fas sultanının, Trablus’ta İtalyan kralının adı “Halife” unvanıyla okunmaya başlanıyor; hilafet tartışması Arap dünyasını sarsıyordu.9 halife adayı ortaya atıldı. İngiliz, Fransız ve İtalyanlar hilafet tartışmalarını çıkarları yönünde istismar ediyor; kendileriyle işbirliğinde olan idarelerin hilafetini destekliyorlardı.

Türklerin hilâfetini savunan, Hilafet Hareketi önderlerinden Muhammet Ali, “Türkler’in kendilerini kirli mendil gibi kullandıklarını dile getiriyordu. Hintlilerin hilafet hareketi çökmüş; İngilizlere karşı Hindu-Müslüman işbirliği başlamış ve Muhammed Ali Türkiye için topladığı 105 milyon sterlin ile ortada kalakalmıştır.

1924’TEN SONRA ORTAYA ÇIKAN HALİFELER, HİLAFETE LAYIK GÖRÜLMEDİ Güney Asya Müslümanlarının Türklere burukluğundan Ürdün Krallığı Türkiye’den “Mukaddes Emanetleri istemiş.Güney Asya Müslümanları hilafetin Haşimiler’e de, Suudlar’a da geçmesini engelleyerek Türk asıllı olmayan, 1924’ten sonra ki halifeleri hilafete layık görmemişlerdir

Cumhuriyetten sonra ne yazık ki Osmanlı devleti ve hanedan her daim kötü gösterilmeye çalışıldı
Okul hayatımda ‘Sen vatan haininin torunusun’ diyen bir öğretmenle okul hayatım başladı.benim soyadımı dahi bilmeyen tarihçi öğretmenlerim ‘Sen tarihten ne anlarsın’ diyerek çocuk yüreğimi burktular.

hiçbir zaman onlara ne sözlerimde ne hareketlerimde edebi aşan bir tavır takınmadım. Çünkü bize öğretilen ilk şey insanlara karşı hüsn-ü muaşeret ile davranmaktı. Bir şekilde okul hayatımıza devam ettik.OSMANLI’YA DÜŞMANLIKLARI DİNE OLAN HİZMETİNDENDİR

Osmanlı’ya muhalefet edenlerin esas derdi İslam’dır. İslam düşmanlıklarını Osmanlı üzerinden perdelemek istiyorlar. bunu pek beceremiyorlar. Osmanlı’ya olan düşmanlıkları, Osmanlı’nın dine hizmetinden kaynaklanmaktadır.Osmanlı Devleti din kurallarına uyularak büyük bir medeniyet kurulabileceğinin canlı örneğidir. Bu din düşmanlarının teorilerini boşa çıkarmaktadır.

Geçmişe nazaran bugün, Osmanlı ruhu bilinçli bir şekilde genç nesile aktarılabiliyor Osmanlı kendi zamanının tecelli ve tatbikatını yaşamış tarihteki seçkin yerini almıştır. Osmanlı ruhunu takip etmek geçmişe takılmak ile değil, ilke ve hedeflerin özünü benimsemek ve ileriye taşımak ile mümkün olabilir. Osmanlı yüksek medeniyeti ile ardından gelenlerin gözlerini kamaştırmıştır.

BİZLER ÖVÜNÜLECEK BİR TARİHE SAHİBİZ
Osmanlı milyonlarca kilometreyi bulan geniş bir coğrafyayı egemenlik altında tutmakla sınırlı kalmamış çok yüksek bir medeniyet kurarak egemenliğini coğrafyayı ve kültürleri bütün dünyayı etkilemiştir.yüksek bir medeniyeti ardıllarını komplekse düşürmüştür. komplekse girmeden daha ileri ne yapılabilirim fikrî oluşturulabilirse gelecek politikası oluşturulabilir.

Gençlerimize hamasete değil hakikate dayalı bir tarih bilinci aşılamanın daha isabetli bir tercih olacağını ifade etmek isterim. Bizler utanılacak değil övünülecek bir tarihe sahibiz. Gençlerimize tavsiyem daima hakkın ve hakikatin yanında olmalarıdır…

Kaynak Bizim Radyo Feyza Çiğdem Tahmaz Serender programı

ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI, MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR SULTAN II. Abdülhamid Han’ın torunu Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu: Bu topraklar hepimizin Şeyh Edebali’nin bir sözü var: ‘Halkını yaşat ki devlet yaşasın.’ Hep beraberiz, kardeşçe büyük bir sevgi çemberi içinde yaşamamız gerekir. Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi… Ayrımcılık olmadan. İyi bir şekilde geçim içinde yaşamamız gerekir.”

Abdülhamid Kayıhan kimdir?
Kayıhan Osmanoğlu normal-sıradan bir vatandaş Fırsat buldukça şehir dışı ve yurt dışı gezilerine çıkan, dâvetlere icabet etmeye çalışan biri... Çok sık dâvet alıyoruz ve bu vesileyle insanlarla bir araya gelmeye çalışıyoruz.tiyatro oyunumuz var. Allah nasip eder se bir sinema projemiz de var.

Yıldız Teknik Üniversitesi’nde oyun sergilendi ve inanılmaz ilgi gördü. Öğrenciler salonu doldurdu. Çok büyük alkış aldı. Kimi ağladı, kimi fotoğraf istedi. Tabiî ki bu yoğun ilgi hoşumuza gitti.
1974’de sona eren sürgünün ardından Türkiye’de doğan ilk şehzadeyim Sultan Abdülhamidin soyundan geliyoruz. 

Tiyatro oyununa yoğun ilgi vardı, gereken ilgiyi gördü Cumhurbaşkanımız ile Başbakanımız yoğun programları sebebiyle katılamadılar.Bilal Erdoğan, Mustafa Destici, avukatlar, hakimler, tiyatrocular, sinemacılar aziz milletimiz oradaydı. Salon 2 bin kişilik ise, çok fazla insan oradaydı.manidar ve güzel bir gece oldu.

Oyunun ilk gösterimine gittim çok beğendim son sahne çok duygusaldı. Dedemizi anlatan bir tiyatro gösterimiydi... cihan padişahının yaşadığı zorlukları, trajik sonunu sürgün yıllarını konu edinen bir oyun...Selanik ve İstanbul günlerini ve bir padişahı tiyatro ve sinemada anlatmak çok zordur. bu oyun izlediğim en güzel oyundu

Oyuncular hakkını vererek rollerini yerine getirmişler. Oyun ne çok uzun ne de kısa…
oyunu ilginç kılan taraf önyargıları kırıyor olması. 2. Abdülhamid tarihte farklı anlatıldı.yaşadığı dönemde anlaşılmayan ve tartışılan bir şahsiyet… oyun basın tarafından da ilgi görmüştü.bu yıl zenginleştirilerek devam ediyor yoluna.

Her geçen gün daha iyi bir performansla sergileniyor ve nerede oynanıyorsa gidilmesi taraftarıyım. Kesinlikle izlenmesini tavsiye ediyorum, çünkü bu oyun aynı zamanda değerli bir arşiv niteliğinde. Bu arşiv bir de sinema filmine aktarılacak, düşünebiliyor musunuz?
Muhteşem bir yapım olur her hâlde. 

muhteşem” denince Muhteşem Süleyman dizisinden dolayı kızıyorum biraz. Muazzam diyelim.tiyatro oyununda Seyfullah Kartal’ı görünce tüylerim diken diken oldu. Dedemi hatırlattı İnsanlar görünce bayağı şaşırıyor, gerçekten çok benzemiş…

oyundaki bütün oyuncular değerli. oyunda Filistin ile ilgili olarak bir söz var; “Bu topraklar kanla alındı, ancak kanla verilir” şeklinde… Biliyorsunuz hain İttihatçılar İngilizlere satmışlar. Bizim de bir Gazze ziyaretimiz oldu ve çok duygulu anlar yaşadık.

Kendi tarihimizi kendimiz çekip yapılan yanlışlıklara bson vereceğiz” demişsiniz. sinema projemiz var Biz halkımıza en doğrusunu vermek istiyoruz. Tarih dizilerde filmlerde yanlış anlatılıyor. animasyon kullanmadan gerçek mekânlarda çekim yapmayı düşünüyoruz. oyuncular ve film hazır. Hedefimiz gerçekleri tüm açıklığıyla anlatmak…

TV dizilerinde geçmişimiz şanlı tarihimizin saptırıldığını üzüldüğümüzü ifade ettik muhteşem yüzyıl ismini anmayacağım dizide Oyunculara giydirilen kıyafetler İspanyol kıyafetleri…
diziyi başladığından beri eleştiriyorum. Başbakanımızın konu ile ilgili çıkışının da etkisi var tabiî. Oradaki yanlışların görülmesi lâzım…

insanlar “Biz hangi tarihçiye inanalım?” diyorlar. bazı tarihçiler padişahları nasıl görmek istiyorlarsa öyle anlatıyorlar. Gerçeklere ulaşmak istiyorsak Osmanlı arşivlerinden faydalanmamız gerekir. bu şekilde doğru bilgilere ulaşmak mümkündür


Osmanlı dönemi farklı bir dönem tabiî, ailemiz harem kısmında kalırlardı. Haremde padişah eşleri vardı, çocukları, kızları vardı. harem dizilerdeki gibi değildi. Ailede annem babama “Harun Efendi” der. direkt ismiyle hitap edilmez. Bizlere de “Oğlum Kayıhan” değil, “Abdülhamid Efendi” diye hitap edilir. Birbirimize “efendi” ya da “şehzade” diye hitap ederiz.

şimdi herkes “Siz hangi sarayda oturdunuz diye soruyor. “Bazen Beylerbeyi Sarayında bazen Topkapı Sarayı’nda…” herkesin aklında öyle kalmış. Birisiyle tanışmaya gitmiştim, beni görünce “Ee ben bir şehzade, padişah bekliyordum. Hani bunun atı, kılıncı?” demişti. Hakikaten böyle bekliyorlar.

Galatasaraylıyım, siz hangi takımlısınız?” dediler Ben de Mehter takımlıyım” dedim. herhangi bir takımı değil biz “Mehter takımlıyız” bütün takımlar bizim, saraylar hepimizin, devletimizin halkımızın… Şeyh Edebali Halkını yaşat ki devlet yaşasın.”der Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi… Ayrımcılık olmadan. İyi bir şekilde geçim içinde yaşamamız gerekir diye düşünüyorum.


110 SENE SONRA BİR OSMANLI GAZZE’DE

Gazze’yi 110 sene sonra Osmanlı Hanedanı’ndan bir kişi olarak ziyarette bulunduk ailede bu tür ilkleri hep ben yaşıyorum. Sürgünden sonra doğan ilk şehzade olarak farklı bir konumdayım her hâlde. Mustafa Destici Beyefendi ile birlikte Filistin’e, Gazze’ye gittik.

Gazzeye gidiş günümüz Mustafa Destici ile Mısır’dan vizeleri aldık. Mısırda Türk konsolosu bizi çok güzel karşıladı. şöyle bir şey söyledi, “Siz o topraklara belki giremeyebilirsiniz. şöyle cevap verdim: “Öyle bir sıkıntı olamaz, burası dedemin toprakları, bizim topraklarımız.Gerekirse sınır kapısında yatar, bir şekilde gireriz bizi kimse vazgeçiremez” dedim.

Mısır’daki Türk Konsolosu tedirgin oldu. Destici ve ekibinin hoşuna gitti. “Dedesinin toprakları, Türk halkının toprakları, kardeşlerimiz orada tabiî ki girecek” dedi. Sağolsunlar destek çıktı. Sınırı geçtik, evrak işlerimizi hâllettik.dışişleri bakanı ve halk bir karşılama yaptılar. Yoğun bir ilgiyle, büyük bir kalabalıkla bizi karşıladılar.

Mustafa Destici Beyle çıktık. İsrail’in vurduğu, harap ettiği binaları gördük, üzüldük. içimizden çok şeyler geçirdik, kızgınlığımızı dile getirdik. çocukların ailelerin gitmesini, o insanların yaşadıkları sıkıntıları, zulümleri düşünüp üzüldük

Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman kardeşimizin çektiği sıkıntılar hepimizi etkiliyor. İster Osmanlıda olsun, ister dünyanın öbür ucunda kardeşlerimizin düştüğü sıkıntılar bizleri incitiyor. son bulmasını ümit ediyoruz. birşeylerin olması için de azmetmek, gerekenleri yapmak gerekiyor. 

Filistinde Gazze başbakanı ile görüştük. Bizi çok iyi karşıladı. misafir etmek istediler. Ama kalamadık. Allah nasip ederse tekrar gitmeyi düşünüyoruz.
Ben “Eskitilmiş Kılıç” oyununun yolunun açık olmasını diliyorum. İnşallah bu oyunun filmi de çekilir. İnşallah sinemada izleriz. 
İnşallah duâlarınızla… Çünkü “Müslümanın Müslümana duâsı kabul olur” denir. Özellikle Cuma gibi müberek günlerde...

 
Günlük hayatımda bir alışveriş merkezinde insanlar dönüp bakıyor, “Sizi birine benzetiyoruz” diyorlar. Doğrudur” diyorum. Çünkü biz büyüklerimizden, babamızdan öyle görmedik. Ben Abdülhamid torunuyum” diye hayatımca söyleyemedim.bir arkadaşım Sultan Abdülhamid Han’ın torunu olduğumu niye söylemedin bana?” dedi. Ben de “Gerek yok Sonuçta hepimiz aynı yerden geldik.dedim

kim olduğumu öğrendikten sonra insanların konuşmaları değişince sizin gönlünüzden, nasıl çağırmak, nasıl hitap etmek geliyorsa, o şekilde davranabilirsiniz.” Çünkü insanlar “Size nasıl hitap edebiliriz” diye soruyor. 

bir iş yerimiz var. Gündüzleri işyerine gidiyoruz. dâvetlerimiz oluyor, onlara icabet ediyoruz. Hanedan Vakfı”mız var. Osmanlı Hanedan Vakfı... Facebook’ta Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu diye facebook sayfalarım var.

 ABDÜLHAMİD KAYIHAN OSMANOĞLU KİMDİR

Cennetmekân Abdülhamid Han’ın 4. kuşaktan torunudur. Hanedan dilinde “Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu Efendi” diye anılıyor 624 yıl boyunca cihana hükmetmiş Osmanlı padişah ve ailesi 1924’te sürgün edilir. 1974’de yani 50 yıl sonra ilk defa bir Osmanlı şehzadesi Harun Osmanoğlu Efendi Türkiye topraklarına ayak basar. 2 Ağustos 1979’da bir oğlu olur Sürgün sonrası İstanbul Fatih’de doğan bu ilk şahzadeye Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu adı verilir.

Kayıhan Osmanoğlu, Türkiye gazetesinde 10 yıl gazetecilik yapmış, 3 yıl TGRT’de çalışmıştır. LTekstil sektörü ile ilgili aile şirketinin başında bulunan Abdülhamid Kayıhan evli ve 1 çocuk babasıdır. Eskitilmiş Kılıç Tiyatrosu’nun ve Sultan Abdülhamid Han’ın hayatını anlatan sinema filminin proje danışmanıdır.

Osmanlı padişahlarından II. Abdülhamid'in torunu Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, "Bizim dedelerimiz kafa çekerek değil, besmele çekerek, nara atarak bu ülkeyi yönetti" Dedelerimizin bizler kandan sizler de candan torunlarısınız, dedi.

Manavgat Müftüsü Hasan Hayri Yaşar, "Peygamberimizin doğumunun 1444'üncü yılında O'nu anmaya, anlamaya aşkımızı tazelemeye geldik. O pınarlardan içmeye geldik. O dünyaya geldiğinde, dünya karanlık içerisindeydi. Kız çocukları diri diri toprağa gömülüyordu. Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa bir güneş gibi doğdu, karanlıkları aydınlattı. Cahiliye adetlerini yıkarak yerle bir etti" dedi.

Dedemin projeleri hayat buluyor
2. Abdülhamid’in dördüncü kuşak torunu Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, dedesi tarafından başlatılan projelerin hayata geçirilmesinin kendilerini gururlandırdığını belirterek “Biz onun kandan, sizlerse candan torunlarısınız” dedi.

Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, dedesi Abdülhamid'in doğum yıldönümünnde Yeni Şafak'a konuştu. Kaynak yeni şafak

Dedem Sultan Abdülhamidi ziyaret ettik Cumhurbaşkanımızın hanedana sahip çıkması gurur verici Cumhurbaşkanımız dedemize ait projeleri hayata geçirmesi bize gurur verdi Bu yüzden kendisine “3'ncü Abdülhamid" yakıştırmaları yapılıyor.3'ncü Abdülhamid sadece Cumhurbaşkanımızın şahsında değil hepimizin şahsında var. Bizler Kandan sizler candan torunusunuz. Osmanlıyı sevmek hanedana sahip çıkmaktır. Cumhurbaşkanı bunu yapıyor" dedi.

15 Temmuzda ki gibi Osmanoğlu dedelerimize de çok darbe yapıldı. Dedem Sultan Abdülhamid taht'tan darbeyle indirildi. 15 Temmuz'da FETO darbe yapmayı denedi ancak milletimiz müsaade etmedi. Biz onlara darbe yaptık.Halkımız her şeyin farkında. Bu milletin damarına basarsanız bu millet kendine gelir.dünyaya milletin gücünü gösterdik"

gazeteciler ve köşe yazarlarının kuyruk acısı var. Çünkü dedem dedelerini sürgüne göndermiş. dedeme saldırıyorlar. üzülüyoruz. Hukuk açısından hesap vermeleri gerektiğine inanıyoruz. sessiz kalırsanız güç aldıklarını sanıyorlar. Asla hedeflerine ulaşamayacaklar"

Dolmabahçede düzenlenen 'Sultan 2'nci Abdülhamid Sempozyumun da Osmanoğluna Hanedana sahiplenilmesi çok iyi. Bu tür organizasyonların daha çok olmasını istiyoruz"
Yıldız arşivleri ziyaretçilere açıldı Sultan II. Abdülhamid dönemine ait eserlerin sergileneceği sergiler düzenleniyor. ABDULHAMİD'İ ÇOŞKUYLA ANACAĞIZ