İslami Forum

Tam Versiyon: Osmanlı İslam Edebi
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
Osmanlı barış ve kardeşlik toplumuydu.

Avrupalı gezgin Du Loir görüp incelediği toplumsal yapıdan o kadar etkilenmiştir ki Osmanlı toplumunun bazı kötülüklerden haberdar olmadığını düşünmekten kendini alamamıştır,

“Osmanlılar herhangi bir intikam hissi beslemekten son derece çekinirler. Dinlerinin bu hususa ait hükmü gereğince Cuma namazına başlamadan önce düşmanlarını affettiklerini adeta ilan etmek durumundadırlar. Aksi halde namazlarının kabul edilmeyeceğine inanırlar. Ayrıca her bayramın birinci günü onlar için umumi bir barış günüdür. Birbirlerine rastladıklarında el sıkışırlar. Küçükler büyüklerin elini öptükten sonra başına koyup ‘Bayramın mübârek olsun!’ der”

Bir diğer Avrupalı gezginlerden Villamont takdir hisleriyle kaydeder,

“Her kimin bir düşmanı varsa, bayramlarda ona gidip af dilemek zorundadır. Öteki de el öpmeden ve tokalaşmadan önce affettiğini söylemek mecburiyetindedir. Aksi takdirde bayramlarının mübârek olması mümkün değildir”

Kadınlara karşı umdesini imandan alan derin bir hürmet beslenirdi. Erkek ve kadın arasında mutlak surette bir mesafe vardı. Bunun belirleyicisi “Zinaya yaklaşmayın.” mealindeki ayetti. Sokakta karşılaşılan kadına asla dik dik bakılmaz,derhal başlar öne inerdi.

Osmanlı edebi ve nezaketi dünyaca meşhurdur. İslâm’la yoğrulan yürekler bugünkü halimizle mukayese edilemeyecek kadar duyarlıydı. Alçakgönüllük ve yardımseverlik hakimdi. Küstahlık nedir bilinmez ar namus ve hayâ gibi ulvî değerlere büyük önem verilirdi.

Lady Craven, Osmanlı'nın kadınlara karşı tavrını şöyle dile getiriyor,

“Türklerin kadınlara karşı olan muameleleri bütün milletlere örnek olmalıdır. Mesela bir erkek ağır bir suçtan dolayı idam edilip bütün mal varlığına el konsa bile karısına ve çocuklarına gayet iyi muamele edilir. Kadınların mücevherlerine dokunulmaz. Çocuklar devlet himayesine alınıp bakılır”

Bir bakıma vatandaş “gönüllü polis” gibi çalışır herkes “vatandaşlık” sorumluluğunu yerine getirirdi. O kadar ki mahalle kabadayıları bile toplumsal düzene bekçilik ederlerdi.

Meşhur Fransız gezgin Brayer şunları dile getirdi,

“Hâl ve tavırlarında büyük bir asalet yüzlerinde tatlı bir sükûnet ve nezaket vardır. Konuştukları dil hoş ve ahenklidir. Sohbet edenlerin ifadeleri veciz telaffuzları tertemizdir. Tebessümlerine incelik el hareketlerine zarafet ve sadelik hâkimdir…”

Şimdi sıra tekrar Du Loir’de. Yıllarca incelediği toplumsal yapımızı bize şöyle anlatıyor:

“Hıristiyan memleketlerinde pek yaygın olan küfürbazlık öfke ve intikam hissi Osmanlılarda yoktur. Çünkü bunlar içki ve kumarın kışkırttığı alışkanlıklardır. Osmanlılar için içki ve kumar da meçhuldür. Sokaklarında da evlerinde de hiçbir küfür sözü işitilmez. Bunun yüzümüzü kızartacak ve bizi hayrete düşürecek tarafı ise Osmanlıların yalnız ağızlarında değil lisanlarında da küfür kelimelerinin bulunmayışıdır. Onlar yalnız ‘Vallahi’ şeklinde Allah’a yemin ederler”

Osmanlıların hayreti bile zikirdi. “Vaaaav yaaa” diye çığlıklar atılmazdı. Hayretlerini “Allah Allah”, “Fesubhanallah”, “Lailahe İllallah”, “Tövbe estağfurullah” gibi kelimelerle ifade ederlerdi. Sakınmak istediklerinde “Neûzübillah” çeker her işe “Bismillah” ile başlarlardı. Öfkelenmeleri halinde “Ya sabır” der haksızlığa uğramaları karşısında “Hasbünallahü ve ni‘me’l-vekil!” diyerek Allah’ı kendilerine vekil ederlerdi.

Hırsızlık gibi suçlar yok denecek kadar azdı. 1700’lerde İstanbul’a gelen Fransız müellif Motray, anılarında şunları yazıyor,

“Türk dükkânlarında ne zaman bir şey unutsam hiç tanımadığım dükkâncılar arkamdan adam koşturmuşlar hatta birkaç kere Beyoğlu’ndaki ikametgâhıma kadar gelmişlerdir”

“Bu muazzam payitahtta” diyor Fransız tarihçi M. A. Ubicini “Dükkâncılar namaz saatlerinde dükkânlarını açık bırakıp camiye gittikleri ve geceleri evlerin kapısı basit bir mandalla kapatıldığı halde senede dört hırsızlık vakası bile olmaz. Ahalisi sırf Hıristiyan olan Galata ve Beyoğlu’nda ise hırsızlık ve cinayet vakaları olmadan gün geçmez...”