İslami Forum

Tam Versiyon: Risale-i Nur
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13
[Resim: images?q=tbn:ANd9GcSVSqkJv-_AA-FF_IWSXfk...Wt57FnaMZw]
BİSMİLLAH HER HAYRIN BAŞIDIR

Risale-i Nur On Dördüncü Lem’anın
İkinci Makamı, Bismillahirrahmanirrahim'in altı esrarından bahsediyor.

Bu esrarlar pek derin manalar içermekte olup, özellikle 4. esrar hakkında görüşlerinizi bekliyorum.

4. SIR:

Hadsiz kesret içinde vâhidiyet tecellisi, hitab-ı اِيَّاكَ نَعْبُدُ demekle herkese kâfi gelmiyor. Fikir dağılıyor. Mecmuundaki vahdet arkasında Zât-ı Ehadiyeti mülahaza edip اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَ اِيَّاكَ نَسْتَعِينُ demeğe küre-i arz vüs'atinde bir kalb bulunmak lâzım geliyor. Ve bu sırra binaen cüz'iyatta zahir bir surette sikke-i ehadiyeti gösterdiği gibi, herbir nevide sikke-i ehadiyeti göstermek ve Zât-ı Ehad'i mülahaza ettirmek için hâtem-i rahmaniyet içinde bir sikke-i ehadiyeti gösteriyor; tâ külfetsiz herkes her mertebede اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَ اِيَّاكَ نَسْتَعِينُ deyip doğrudan doğruya Zât-ı Akdes'e hitab ederek müteveccih olsun.

İşte Kur'an-ı Hakîm, bu sırr-ı azîmi ifade içindir ki, kâinatın daire-i a'zamından meselâ semavat ve arzın hilkatinden bahsettiği vakit, birden en küçük bir daireden ve en dakik bir cüz'îden bahseder; tâ ki, zahir bir surette hâtem-i ehadiyeti göstersin. Meselâ: Hilkat-ı semavat ve arzdan bahsi içinde hilkat-i insandan ve insanın sesinden ve sîmasındaki dekaik-ı nimet ve hikmetten bahis açar; tâ ki, fikir dağılmasın, kalb boğulmasın, ruh mabudunu doğrudan doğruya bulsun. Meselâ:

وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّموَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفُ اَلْسِنَتِكُمْ وَ اَلْوَانِكُمْ âyeti mezkûr hakikatı mu'cizane bir surette gösteriyor.

Evet hadsiz mahlukatta ve nihayetsiz bir kesrette vahdet sikkeleri, mütedâhil daireler gibi en büyüğünden, en küçük sikkeye kadar enva'ı ve mertebeleri vardır. Fakat o vahdet ne kadar olsa yine kesret içinde bir vahdettir. Hakikî hitabı tam temin edemiyor. Onun için, vahdet arkasında ehadiyet sikkesi bulunmak lâzımdır. Tâ ki, kesreti hatıra getirmesin. Doğrudan doğruya Zât-ı Akdes'e karşı kalbe yol açsın. Hem sikke-i ehadiyete nazarları çevirmek ve kalbleri celbetmek için o sikke-i ehadiyet üstünde gayet cazibedar bir nakış ve gayet parlak bir nur ve gayet şirin bir halâvet ve gayet sevimli bir cemal ve gayet kuvvetli bir hakikat olan rahmet sikkesini ve rahîmiyet hâtemini koymuştur. Evet o rahmetin kuvvetidir ki, zîşuurun nazarlarını celbeder, kendine çeker ve ehadiyet sikkesine îsal eder ve Zât-ı Ehadiyeyi mülahaza ettirir ve ondan اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَ اِيَّاكَ نَسْتَعِينُ deki hakikî hitaba mazhar eder. İşte "Bismillahirrahmanirrahîm" Fatiha'nın fihristesi ve Kur'anın mücmel bir hülâsası olduğu cihetle bu mezkûr sırr-ı azîmin ünvanı ve tercümanı olmuş. Bu ünvanı eline alan, rahmetin tabakatında gezebilir. Ve bu tercümanı konuşturan, esrar-ı rahmeti öğrenir ve envâr-ı rahîmiyeti ve şefkati görür.
Burada iki kilit cümle var ;
"Hadsiz kesret içinde vâhidiyet tecellisi"
"vahdet arkasında ehadiyet sikkesi bulunmak lâzımdır"

bu cümlelerde geçen ehadiyet ve vahidiyet kavramları üzerinde durmak lazım.
şimdi şöyle düşünelim bir okyanus üstüne okyanusun tamamını kuşatacak şekilde büyük harflerle tevhid kelimesinin yazıldığını düşünelim. Bu tevhid kelimesini okuyabilmemiz için ya okyanusun tamamını bir kerede görecek okyanus kadar gözler olması lazım yada dünya atmosferinden dışarı çıkarak oradan kuş bakışı ile okyanusa bakmak gerek. yani biz bu göz ve kabiliyetimizle okyanusun üzerinde yazılı tevhid kelimesini göremeyiz.Belki bir kaç harfini ancak görebiliriz.
Bu örnekten sonra şöyle düşünelim.yine okyanusu kuşatacak şekilde okyanuta kelimeyi tevhid yazmış olsun ve buna ek olarak okyanustaki her damlacığın üzerinde de kelimeyi tevhid yazılı olsun.Bu durumda hepimiz zorlanmadan o damlalar üzerinde bulunan kelimeyi tevhidi görebilir okuyabiliriz.İşte bu yüce Allahın Ehadiyet ve Vahidiyetine örnektir.Vahidiyet okyanusun tamamındaki tecelliyken Ehadiyet ise okyanustaki her damla üzerindeki tecellidir.Biz bu damlalar üzerindeki tecellilerden yola çıkarak Vahidiyeti anlayabiliyoruz.
Yada şöyle düşünelim.Güneş bir tek güneş olmasına rağmen, parlak her nesne üzerinde güneşin yansımasını görebiliyoruz.
Çok güzel anlatmışsınız, Allah razı olsun. gülücük
Allah sizden de razı olsun. gülücük
Ehadiyet ve Vahidiyet arasındaki fark:

Vahidiyet ve Ehadiyet ikisi de Allahın birliğini ifade etmesine rağmen vahidiyet; Allahıın tüm kainattaki tecellisini ifade ederken Ehadiyet ise kainat içinde bulunan herbir varlıkta Allahın görünenn birlik tecellisini ifade eder. mesela küçük ayna parçalarından 100 tanesini yanyana bırakıp büyük bir ayna meydana getirsek güneşin bu aynalarda iki türlü görüntüsü ortaya çıkar.birincisi 100 parçadan oluşan aynanın tamamında görünen tek bir görüntü. ikinciside ise 100 parçanın her birinde güneşin görünmesi. İşte Ehadiyet 100 parçanın her birinde görünen görüntüyken Vahidiyet ise 100 parça aynadan oluşan aynanın tamamında görünen görüntüdür.
diyelimki ki siz bir damlada olsanız bile damlanın içindeki tecelli koca bir okyanustaki tecelliyi barındırıyor içinde yani gizli bir derya gülücük Üstad Bediüzzaman demiş ki; " ben sinek dahi olsam o kartaldan daha yüksek uçabilirim." gülücük
denizin dibinden deryaları seyretmekmi olurmuş, yükseklerden uçan kartallara sor sen onu
Deryaların dibinde inciler gizlidir.O inciler ki tecelliyi azamı barındırır içinde... gülücük alemi ademe sığdıran bir tecelli..
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13