İslami Forum

Tam Versiyon: CUMA NAMAZI VE ÖNEMİ
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
Sayfalar: 1 2 3 4
Cuma, müminler için bayram günüdür. Bu günde cuma şartlarını taşıyan mükelleflere, cuma namazını kılmak farz-ı ayındır, herkese gereklidir. Cuma namazının farziyeti Kur’an, Sünnet ve icma ile sabittir ki, inkâr eden dinden çıkar.
Peygamber Efendimiz (A.S.) tarafından ilk cuma namazı, Hicret esnasında, Medine-i Münevvere yakınında, Rânuna Vadisi’ndeki bir meydanda kılınmıştır...

Hicret’ten evvel de henüz farz olmadığı halde, Mus’ab İbn Umeyr (R.A) imamlığında Medine’de cuma namazları kılınmıştır.
Üzerine cuma namazı farz olanların, cuma ezanı okunduktan sonra, dünya işlerini bırakıp camiye gitmeleri vacib olur. Cuma ile yükümlü olan ve namaza gitmeye engel bir özrü bulunmayan kimselerin cumaya gitmeyerek, ezan okunup cuma namazı kılınıncaya kadar yaptıkları işler ve alış-verişler haram olur.

Cumaya gitmenin vacib oluşu, Hanefîlere göre birinci ezanla başlar. Diğer üç mezhebe göre ise, hatibin huzurunda okunan ikinci ezanla başlar. Cuma günü çalışmanın, belirtilen namaz vakti dışında hiç mahzuru yoktur.

Cuma namazı, dördü ilk sünnet ikisi farz ve dördü son sünnet olarak on rekattır. Sünnetler, öğlenin ilk sünneti gibidir. Cumayı kılanlar, aynı zamanda o günkü öğle namazını kılmış sayılır. Cuma namazı ise öğle namazından kuvvetli bir farzdır. Ancak herhangi bir sebeple cuma namazı kılanamazsa, o günün öğle namazı kılınır. Bir de beş vakit namazı cemaatle kılmak sünnet olduğu halde, cumanın farzını en az üç kişilik cemaatle kılmak, cuma namazının şartlarındandır. Cumanın farzından önce hutbe okumak da böyledir.

Cuma namazının şartları

Cuma namazının farz olma şartları şunlardır:

1- Erkek olmak. Kadınlara cuma farz değildir.

2- Misafir olmayıp, o yerde ikamet ediyor olmak. Cuma kılanan yere beş kilometreden uzak olmamak da buna dahildir.

3- Hasta olmayıp, sıhhatli olmak.

4- Hür ve serbest olmak. Esir ve mahpuslara cuma farz değildir. Cumaya gidebilecek işçi ve memurlara farzdır.

5- Âmâ, kötürüm veya ayaksız olmamak.

6- Cumaya gitmeye engel, mesela hastabakıcılık, ameliyat hali, yürümeye takati olmamak, düşman korkusu gibi bir özrü bulunmamak.

Kendilerine cuma farz olmayanlar da -meselâ kadınlar ve yolcular- cumayı kılarlarsa, öğle namazı yerine geçer.

Şunlar da cuma namazının sıhhat (geçerlilik) şartlarıdır:

1- Cumayı öğle vaktinde kılmak.

2- Farzından önce hutbe okumak.

3- Cemaatle kılmak. Hanefîlere göre misafir de olsa en az üç mükellef erkeğin bulunması; Şafiîlere göre ise cuma namazıyla mükellef en az kırk kişinin bulunması gerekir.

4- Cuma namazınını kıldıracak kimsenin ve kılınacak yerin, “ulû’l-emr” vasıflı devlet başkanlığı tarafından izinli olması. Bu izin, cuma imamlığı yüzünden ihtilaf ve çekişmenin olmaması içindir. İzinli olan, yerine başkasını geçirebilir. Cuma izni için imkan ve şartlar olmayınca, cemaatin rızasıyla içlerinden biri cumayı kıldırabilir.

5- Cuma kılınan yerin, şehir veya şehir hükmünde büyükçe bir yerleşim yeri olması. Dağlarda-kırlarda cuma kılınmaz. Şehrin mescid, namazgâh ve meydanlarında dahi cuma kılınabilir.

6- Cuma kılınan yerin herkese açık olması.

Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheblerine göre 4., 5. ve 6. maddeler cumanın sıhhat şartlarından sayılmaz.

Zuhr-i Ahir neden kılınır?

Zuhr-i ahir -veya ahir zuhur- cumanın geçerliliğiyle ilgili (şahsın kendi halleri dışındaki) bir şüpheden dolayı, cumadan sonra “son öğle” yerine kılınan dört rekat namazdır. Öğlenin sünneti veya farzı gibi kılınabilir. Cumanın şartları noksansa o günkü öğle yerine; şartlar tamamsa geçmiş bir öğlenin kazası veya nafile namaz yerine geçer. Bu namaz İslâm dünyasında asırlardır kılınagelmiştir. Sebebi şudur:

Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre, Hanefîlerden de -tercih dışı kalmış- zayıf bir görüşe göre, bir şehirde tek bir yerde cuma kılınır, cemaatin çoğalmasıyla zaruret durumuna gelmedikçe birden fazla camide cuma kılınmaz. Eğer birçok camide cuma kılınıyorsa şüpheyi kaldırmak için ihtiyaten “son öğle” namazı kılmak, çoğunluk alimlerince en azından müstehab görülmüş ve isteğe bağlı bu uygulama devam etmiştir. Bugün ise ortada başka hususlar da vardır:

a) Bugün birçok ülkede resmî cuma izinleri, cuma için aranan “ulû’l-emrin izni” yönüyle, mecazî ve sembolik olmaktan öteye geçmez. Buralarda izinden ziyade, cemaatin rıza ve muvafakatı muteberdir.

b) Bugün “cuma şehri” şartlarını taşımayan küçük köylerde de cuma kılınmaktadır.

c) Dışarıdan girmek için “herkese açık” olmayan bazı kapalı mekânlarda da cuma kılınıyor. (Kışla, fabrika, hastane gibi.)

Evet, bugün cuma için yeterince uygulanamayan “izin”, “şehir” ve “umuma açık olma” şartları, Hanefîler dışındaki üç mezhepte cumanın şartlarından sayılmaz. Hakkında ittifak olmayan bazı ictihadların noksanlığı da, icma ve ittifakla kesin sabit olan cumanın farziyetini müslümanlardan kaldırmaz. Bu durumda, diğer mezheblerin taklidi veya zaruret icabı telfikıyla da olsa, mümkün olan şartlarıyla cuma namazları kılınır. Ancak şüpheleri kaldırmak için, ihtiyaten zuhr-i ahirin kılınmasında fayda vardır.

Cuma hutbesi

Cuma namazının ilk sünnetinden sonra cuma hutbesi okunur ki, cumanın farz olan şartlarındandır. Cuma kıldırmaya yetkili kişiler tarafından okunur. Ondan sonra da ancak cemaatle ve sesli kıraatle, cumanın iki rekat farzı kılınır.

Hutbenin şartları da şöyledir:

1- Cuma günü öğle vaktinde olması.

2- Farz namazından önce okunması.

3- Hutbe niyetiyle okunması.

4- Cemaat huzurunda okunması. Hutbe esnasında mükellef erkeklerden en az bir kişinin bulunması şarttır.

5- Hutbe ve namaz arası uzunca başka bir şeyle kesilmemelidir.

Şafiîlere göre bunlara ilaveten diğer şartlar da şunlardır:

a) Hutbenin bütün rükünlerinin Arapça olması.

b) Ayakta okunması.

c) Hutbe arası kısa oturma.

d) Abdestli ve avret yerleri örtülü halde okunması.

e) Cuma cemaatinden kırk kişinin bütün rükünleriyle hutbeyi işitmesi.

Hutbenin rüknü, yani farz olan temel unsuru, Hanefî mezhebine göre, en azından Allah’ı zikir ve hamdden ibarettir. Mesela hutbe kasdiyle elhamdülillah, sübhanallah gibi tesbihatın okunması yeterli sayılır. Fakat bu kadar kısaltmak mekruhtur, salâvatlarıyla ve diğerleriyle belli miktarda olmalıdır.

Şafiîlerde hutbenin rükünleri: Hamd, salât, vasiyyet, ayet ve dua olmak üzere beştir. İlk üçü her iki hutbede şarttır. Cuma kıldıran hatipler, bu hususlara dikkat etmelidir.

Cuma hutbelerinin kısa tutulması (on dakika kadar) iyi olur. Hutbede İslâm adabıyla ilgisiz, lüzumsuz sözlerden sakınmalıdır. Duruma göre, hutbenin yalnız Arapça metniyle yetinme olabilir. Türkçe öğüt kısmı da, İslâmî esasları açıklayıcı üslupta olmalıdır. Hutbe sırasında cemaatin konuşması caiz değildir.

Kayıtsız

bazıları sadece cumaya gidiyordu artık onu bile yapmıyorlar.. Allah hidayet versin! ..
namaz konusunda müslümanlar hassas olmalı eyer gerçekten müslümanım diyosak müslümanların özelliklerinden biri olan namazı kılmamız lazım
özellikle cuma namazına bari önem verilmeli.islami kurallara göre yönetilen bir ülke olmadığımızdan cumaya gitmeyebilinirmiş dedi bir arkadaşım.acaba doğrumu?bide en fazla üstüste 3 kere gitmeme hakkımız varmış .bilen varmı acaba?
bazen size şaşırıyorum...bir kere laik demokratik kapitalizm den bahsederken din kelimesini kullanamazsınız...o bir görüştür din değildir...ayetler kesindir her ibadeti her sevabı her nafile ibadeti veya her sünneti vacipi ayetlerde arayamazsınız...allah cc ayetlerin dışında hadisler ve allah dostlarının sözlerini de dikkate almamızı istemiştir...sizin dediginize göre ayettte yazmayan hiçbir ibadet makbul deil dinde yoktur...bu nasıl bir düşünce...o zaman dört halifeyi, ardından gelen sahabeleri, ardından gelen 4 mezhep imamını, allah dostları dedigimiz evliyaları, bir yana bırakalım öylemi...tavsiyelerini dinlemeyelim...oınların ayetlerdeki manaları allaha yaklaşmamız için gösterdikleri yolları yok sayalım... mevlana, nakşibendi, aziz mahmut hudai, hasani basri,abdulkadir geylani,ve bunun gibi daha bir sürü alimin tavsiyesini kabul etmeyelim...hadisi şerfilere kulak asmayalım...bu ayette yazmıyor deyip o ibadeti yapmayalım...öylemi...
o zaman Allah (cc) ne peygamberler gönderirdi, nede alimler evliyalar...sadece bir kitap kuranı kerim gönderirdi...başka aracıya ihtiyac olmazdı...Her ibadet ayette yazmaz...cuma namazı ile ilgili bir sürü hadisi şerif vardır...biz sohbetlere gideriz dinleriz kitaplardan okuruz hiçbir sohbet veren insandani ve hiçbir kitaptan sizin dediginiz gibi birşey duymadım ben...
Bizler çok cahiliz de bir dogruyu bilen sizmisiniz kardeşim...insanların fikirlerini saptırmayın...
ayrıca
yani ne kur'an daki nede sünnette tağutun hutbesiyle cuma namazı yoktur...
buda nedir tagutu hutbesi de nedir...

tagut Allah’ın koyduğu ölçüler dışında ölçüler koyan, insanı Allah’a ibadetten alıkoyan, Allah ve Rasulüne tabi olmayı engelleyendir....
hem sizin dediginiz Resulullah (sav) cuma namazı kılamaması başka bişeydir kılmaması başka bişeydir..yasaklaması başka bişeydir...ilk cuma namazı ranuna vadisinde kılınmıştır...insanlar 5 vakit namaz kılmıyor olabilir..olmamalı ama oluyor...ama kıldıkları cuma namazına bari laf etmeyin...cuma namazına muslumanlar katılmıyor demeniz kılanlarınm kul hakkına girdiginizi gösteriyor...hepsini kafir yapmış oluyorsunuz...valla ne diyim bravo size...buyrun her ne kadar inanmasanızda yorumunuzu okuyup cuma namazı kılmaktan vazgecenler olursa diye hadisleri yazayım ben...size değil sadece yorumları okuyan kardeşlere yazıyorum...nasılsa siz kabul etmiyorsunuz..muhattabım değilsiniz
Ebû Hüreyre (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Bir kimse güzelce abdest alarak cuma namazına gelir, hutbeyi ses çıkarmadan dinlerse, iki cuma arasındaki ve fazla olarak üç günlük daha günahları bağışlanır Kim hutbe okunurken çakıl taşlarıyla oynarsa, boş ve mânasız bir iş yapmış olur ”

Ebû Hüreyre ile İbn Ömer (ra)’den rivayet edildiğine göre bu iki sahâbî Resûlullah (sav)’in minber üzerinde şöyle buyurduğunu duymuşlardır: “Bazı kimseler cuma namazlarını terketmekten ya vazgeçerler veya Allah Teâlâ onların kalplerini mühürler de gafillerden olurlar..

İbn Ömer (ra)’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Biriniz cuma namazına gideceği zaman boy abdesti alsın ”
Selmân (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Bir kimse cuma günü boy abdesti alarak elinden geldiğince temizlenir, saçını sakalını yağlayıp tarar veya evindeki güzel kokudan süründükten sonra câmiye gider, fakat orada yan yana oturan iki kimsenin arasını açmaz, sonra Allah Teâlâ’nın kendisine takdir ettiği kadar namaz kılar, daha sonra sesini çıkarmadan imamı dinlerse, o cumadan öteki cumaya kadar olan günahları bağışlanır ”

عَنْ أَبِي هُرَيرَةَ، رَضِيَ الله عَنْهُ، أَنَّ رسولَ الله صلى الله عليه وسلم قالَ: مَنِ اغْتَسَلَ يَوْمَ الجُمُعَةِ غُسْلَ الجَنَابَةِ، ثُمَّ رَاحَ في السَّاعَةِ الأُولَى، فَكَأَنَّمَا قَرَّبَ بَدَنَةً، وَمَنْ رَاحَ في السَّاعَةِ الثَّانِيَةِ، فَكَأَنَّمَا قَرَّبَ بَقَرَةً، وَمَنْ رَاحَ في السّاعَةِ الثّالِثَةِ، فَكَأنَّمَا قَرَّبَ كَبْشاً أَقرَنَ، وَمَنْ رَاحَ في السّاعَةِ الرّابِعَةِ، فَكَأَنَّمَا قَرَّبَ دَجَاجَةً، وَمَنْ رَاحَ في السَّاعَة الخَامِسَةِ، فَكَأَنَّمَا قَرَّبَ بَيْضَةً، فَإذا خَرَجَ الإمامُ حَضَرَتِ المَلائِكَةُ يَسْتَمِعُونَ الذِّكر
Ebû Hüreyre (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Bir kimse cuma günü cünüplükten temizleniyormuş gibi boy abdesti aldıktan sonra erkenden cuma namazına giderse bir deve kurban etmiş gibi sevap kazanır İkinci saatte giderse bir inek, üçüncü saatte giderse boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi sevap kazanır Dördüncü saatte giderse bir tavuk, beşinci saatte giderse bir yumurta sadaka vermiş gibi sevap elde eder İmam minbere çıkınca melekler hutbeyi dinlemek üzere topluluğun arasına katılır ”

وَعَنْهُ: أنَّ رَسُولَ الله صلى الله عليه وسلم ذكرَ يَوْمَ الجُمُعَةِ، فَقَالَ: فِيهِ سَاعَةٌ لاَ يُوَافِقها عَبْدٌ مُسْلِمٌ،وَهُوَ قَائِمٌ يُصَلِّي يَسْأَلُ الله شَيْئاً، إلاَّ أَعْطَاهُ إيَّاه وَأَشارَ بِيَدِهِ يقَلِّلُهَا
Yine Ebû Hüreyre (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) cuma gününden söz ederek şöyle buyurdu: “Cuma gününde bir zaman vardır ki, şayet bir müslüman namaz kılarken o vakte rastlar da Allah’tan bir şey isterse, Allah ona dileğini mutlaka verir ” Resûl–i Ekrem o zamanın pek kısa olduğunu eliyle gösterdi


َعَنْ أبي بُردَةَ بنِ أبي مُوسَى الأشعَرِيِّ، رَضِيَ الله عَنْهُ، قَالَ: قَالَ عَبْدُ الله بن عُمَرَ رضيَ الله عَنْهُمَا: أَسَمِعْتَ أَبَاكَ يُحَدِّثُ عَن رَسُولِ الله صلى الله عليه وسلم فى شأن ساعة الجمُعَةِ؟ قَالَ: قلتُ: نعمْ، سَمِعْتُهُ يَقُولُ: سمِعْتُ رَسُولَ الله صلى الله عليه وسلم يَقُولُ: هِي مَا بَيْنَ أنْ يَجلِسَ الإمامُ إلى أنْ تُقضَ الصّلاةُ
Ebû Bürde İbni Ebû Mûsâ el–Eş`arî (ra) şöyle dedi: Birgün Abdullah İbni Ömer bana: Cuma günü duaların kabul edildiği zaman hakkında babanın Resûlullah (sav)’den bir hadis rivayet ettiğini duydun mu? diye sordu Ben de: Evet, duydum Babam, Resûlullah (sav)’i şöyle buyururken işittiğini söyledi: “O vakit, imamın minbere oturduğu andan namazın kılındığı zamana kadar olan süre içindedir ”
okulumu ve en çok cuma namazını özledim bir cuma namazımızı paylaşmak isterim
birkeresinde namazı kıldıran abimiz(öğrenci) sureleri okadar güzel okuyoduki hepimiz çok etkilenmiştik sanki mekkede kılmıştık namazımızı selam verdiğimizde herkesin gözüyaşlıydı cumaları çok boş geçiyo cuma namazı olmadan bizim burda öyle her camide bayanlar cumada kılamıyo okul açılınca bir cuma bekleriz okulumuza (malatya anadolu imam hatip)
Sayfalar: 1 2 3 4