İbn Hazm El-Endelüsi der ki:
وَالزَّكَاةُ فَرْضٌ عَلَى الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ الْأَحْرَارِ مِنْهُمْ وَالْحَرَائِرُ وَالْعَبِيدُ، وَالْإِمَاءُ، وَالْكِبَارُ وَالصِّغَارِ، وَالْعُقَلَاءُ، وَالْمَجَانِينُ مِنْ الْمُسْلِمِينَ، وَلَا تُؤْخَذُ مِنْ كَافِرٍ.
قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ: {وَأَقِيمُوا الصَّلاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ}[البقرة: 43] فَهَذَا خِطَابٌ مِنْهُ تَعَالَى لِكُلِّ بَالِغٍ عَاقِلٍ، مِنْ حُرٍّ، أَوْ عَبْدٍ، ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَى: لِأَنَّهُمْ كُلَّهُمْ مِنْ الَّذِينَ آمَنُوا.
وَقَالَ تَعَالَى: {خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِمْ بِهَا}[التوبة: 103] فَهَذَا عُمُومٌ لِكُلِّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ، وَعَاقِلٍ وَمَجْنُونٍ، وَحُرٍّ وَعَبْدٍ؛ لِأَنَّهُمْ كُلَّهُمْ مُحْتَاجُونَ إلَى طُهْرَةِ اللَّهِ تَعَالَى لَهُمْ وَتَزْكِيَتِهِ إيَّاهُمْ، وَكُلُّهُمْ مِنْ الَّذِينَ آمَنُوا: حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْهَمْدَانِيُّ ثنا إبْرَاهِيمُ بْنُ أَحْمَدَ ثنا الْفَرَبْرِيُّ ثنا الْبُخَارِيُّ ثنا أَبُو عَاصِمٍ الضَّحَّاكُ بْنُ مَخْلَدٍ عَنْ زَكَرِيَّاءَ بْنِ إِسْحَاقَ عَنْ يَحْيَى بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ صَيْفِي عَنْ أَبِي مَعْبَدٍ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ: «أَنَّ النَّبِيَّ - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - بَعَثَ مُعَاذًا إلَى الْيَمَنِ فَقَالَ: اُدْعُهُمْ إلَى شَهَادَةِ أَنْ لَا إلَهَ إلَّا اللَّهُ وَأَنِّي رَسُولُ اللَّهِ، فَإِنْ هُمْ أَطَاعُوا لِذَلِكَ، فَأَعْلِمْهُمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ افْتَرَضَ عَلَيْهِمْ خَمْسَ صَلَوَاتٍ فِي كُلِّ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ فَإِنْ هُمْ أَطَاعُوا لِذَلِكَ، فَأَعْلِمْهُمْ بِأَنَّ اللَّهَ افْتَرَضَ عَلَيْهِمْ صَدَقَةً فِي أَمْوَالِهِمْ، تُؤْخَذُ مِنْ أَغْنِيَائِهِمْ، وَتُرَدُّ فِي فُقَرَائِهِمْ» .
فَهَذَا عُمُومٌ لِكُلِّ غَنِيٍّ مِنْ الْمُسْلِمِينَ، وَهَذَا يَدْخُلُ فِيهِ الصَّغِيرُ وَالْكَبِيرُ وَالْمَجْنُونُ وَالْعَبْدُ وَالْأَمَةُ إذَا كَانُوا أَغْنِيَاءَ.
وَقَدْ اخْتَلَفَ النَّاسُ فِي هَذَا -: فَأَمَّا أَبُو حَنِيفَةَ، وَالشَّافِعِيُّ فَقَالَا: زَكَاةُ مَالِ الْعَبْدِ عَلَى سَيِّدِهِ؛ لِأَنَّ مَالَ الْعَبْدِ لِسَيِّدِهِ، وَلَا يَمْلِكُهُ الْعَبْدُ.
قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ: أَمَّا هَذَانِ فَقَدْ وَافَقَا أَهْلَ الْحَقِّ فِي وُجُوبِ الزَّكَاةِ فِي مَالِ الْعَبْدِ، وَإِنَّمَا الْخِلَافُ بَيْنَنَا وَبَيْنَهُمْ فِي: هَلْ يَمْلِكُ الْعَبْدُ مَالَهُ أَمْ لَا؟ وَلَيْسَ هَذَا مَكَانَ الْكَلَامِ فِي هَذِهِ الْمَسْأَلَةِ؛ وَحَسْبُنَا أَنَّهُمَا مُتَّفِقَانِ مَعَنَا فِي أَنَّ الزَّكَاةَ وَاجِبَةٌ فِي مَالِ الْعَبْدِ.
وَقَالَ مَالِكٌ: لَا تَجِبُ الزَّكَاةُ فِي مَالِ الْعَبْدِ، لَا عَلَيْهِ وَلَا عَلَى سَيِّدِهِ.
وَهَذَا قَوْلٌ فَاسِدٌ جِدًّا، لِخِلَافِهِ الْقُرْآنَ وَالسُّنَنَ، وَمَا نَعْلَمُ لَهُمْ حُجَّةً
أَصْلًا
Zekât, Müslümanlardan hür erkeklere ve hür kadınlara, kölelere, cariyelere, büyük olsun küçük olsun, akıllı ve mecnun kimselere farzdır. Kafirlerden zekât alınmaz. Allah subhanehu ve teala şöyle buyurdu: "Namazı kılın ve zekâtı verin." (Bakara:110) [b]Bu Allah Teâlâ’nın iman edenlerden kadın erkek, köle, hür, baliğ ve akıl sahibi herkese hitabıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Mallarından sadaka al; böylece onları arındırmış ve temizlemiş olursun” (9:103). Bu ise, küçük büyük, akıllı ve deli, hür veya köle herkese hitaptır. Çünkü imam edenlerin tamamı Allah’ın temizlemesine ve arındırmasına muhtaçtırlar… İbn Abbâs’tan şöyle nakledildi: Peygamber (sav) Muâz’ı Yemen’e gönderince ona şöyle dedi: “Onları, Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim elçi olduğuma şehâdete çağır. Eğer onlar buna itâat ederlerse onlara Allah’ın her günün gündüz ve gecesinde beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Eğer onlar bunu da kabul ederlerse Allah’ın onların zenginlerinin mallarından alınacak ve fakirlere verilecek zekâtı farz kıldığını bildir.” Bu tüm Müslüman zenginlere hitap etmektedir. Eğer zenginlerse bunun içine küçük, büyük, deli, erkek köle, cariye hepsi dâhil olur. Bunda ihtilaf edilmiştir. Ebû Hanîfe ve Şâfiî, kölenin malının zekâtının efendinin sorumluluğunda olduğunu, çünkü kölenin malının efendisinin olduğunu, onun kendi malı bulunmadığını söylemektedirler. Fakat bu iki görüş sahibi de kölenin malından zekâtın verilmesi gerektiğini kabul etmektedirler. Onlarla bizim aramızdaki ihtilaf konusu, “köle mal sahibi olabilir mi? Ya da olamaz mı?” noktasındadır. Neticede onlar da kölenin malına zekâtın gerektiğinde bizimle ittifak halindedirler. Mâlik ise, “kölenin malından köleye de efendisine de zekât gerekmez” demiştir. Bu gerçekten fasit bir görüştür. Kur’ân ve sünnete aykırıdır. Onların bu konuda onların bu konuda bir delillerinin olduğunu bilmiyoruz.[/b]
[b]Muhâlla 638. mesele.... [/b]