You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

zahiri mezhebi ve içindeki safsatalar

zahiri mezhebi ve içindeki safsatalar

Kıdemli Üye
zahiri mezhebi ve içindeki safsatalar
Davud ez-Zahirî olarak bilinen Davud bin Ali bin Halef el-İsbahanî (d. 815 Küfe-ö. 883 Bağdad) tarafından kurulan fıkhî ve kelamî mezhep. Davudiye adıyla da anılır. İslâmî hükümleri Kur'ân ve Sünnet'in zahirî (lafzî, sözel) anlamlarından çıkarmayı temel aldığı için Zahiriye olarak adlandırıldı. Bu yaklaşımı ile yalnız fıkıh alanında değil, kelam alanında da diğer mezheplerden ayrılan görüşler ortaya koydu. Mezhebi geliştirerek sistemleştiren ise İbn Hazm (ö. 1064) oldu.

Mezhebin kurucusu olarak bilinen Dâvud b. Ali'nin Hicri 200-202 tarihlerinde Kûfe'de doğduğu yolundaki rivâyetler değişiktir. Onun tahsil seneleri ekseriya Bağdat'ta geçmiştir. Derslerini dinlediği hocaları arasında Ebû Sevr, Süleyman b. Harb, Amr b. Marzûk, el-Ka'nebî, Muhammed b. Kesîr, Müsedded b. Müserhed gibi pek meşhur ilahiyatçı ve muhaddisler zikredilir. Bu sıralarda Nişâbur'da meşhur İshâk'ın derslerini takib etmek için Bağdat'tan ayrıldı. Nişâbur'da o, müteakiben ilâhiyatçı bir metoda kavuşturacağı mezhebinin ateşli bir hatibi olmuş görünüyor. İshâk b. Râheveyhî hadis mektebindendi. Şâfîi'nin re'ye zıd düşen sisteminin tarafını tutmuştu. Dâvud b. Ali, muasırları nezdinde büyük itibar sahibi olan İshak'a karşı gayet hür ve pervasız davrandı, tek başına onun görüşlerini ve sistemi reddetmek cesaretini gösterdi.

Şâfiî tabakat kitaplarında övgülerle dolu bir yer işgal eden Dâvud b. Ali, umumiyetle tabakatçılar tarafından Şâfiî'nin mutaassıb bir tarafları olarak ve babasının müntesibi olduğu hanefi mezhebine mensup bir aile içerisinde büyümüş olması dolayısıyla de çok daha muteber gösterilmiştir. Nisâbur'dan dönünce Bağdat'a hocâ olarak yerleşti. Onun mümtaz tatebelerinden büyük bölümünü, tabakat müelliflerinin beyanlarına göre muhtemelen orada hazır bulunan dörtyüz taylasanlı, yani kalın elbiseli kişiler teşkil ediyordu. Derslerini takib edenler arasında Muhammed b. İbrahim b. Said el-Abdî (ö. 291) zikredilir ki, bu zat devrinin en mümtaz muhaddislerinden olup, Buhârî'nin de şeyhi idi.

Dâvud b. Ali'nin şöhreti kısa zamanda Bağdad'ın sınırlarını aştı. İslâm tedrisatının en uzak merkezlerinden dinî ihtilafların çözümü için ona kadar gelinirdi. Bütün tabakat müellifleri ittifakla onun müstakim dinî karakterini överler, her verde onun zühdü yaşayış seyrine rastlanır. Gündüz namazlarında gösterdiği takvanın benzerine bir başkasında rastlanamadığı söylenir.

Zâhirî mektebinin kurucusu Dâvud b. Ali'ye belki de bambaşka olan ilâhiyatçı tutumu sebebiyle, muhaddis olarak pek fazla yüksek değer verilmez. Eserinin çok sayıda hadis ihtiva etmesine rağmen, onun otoritesine istinaden pek nâdir olarak hadis nakledilir.

İbn Haldûn'un Mukaddime adlı eserinde belirttiğine göre Zâhiriler, yani Dâvud'un taraftarları, Şeriatı anlama kaynaklarını sadece nasslardan (yani Kur'ân ve hadiste kat'i olanlardan) ve icmâdan ibaret kıldılar. Celî kıyası, yani nazariyeyle istidlâl edilmeyen kıyası ve nassla beyan edilen şer'î delilleri de nassa dayandırdılar, diğer bir ifadeyle nassta zikredilen bir durumu aşan kıyas ve şer'î delillerin kullanılmasına izin vermediler. Çünkü onlar şöyle diyorlar: "Çok kere rastladığımız nassla zikredilmiş şer'i deliller, bir prensibin hükmü değil, müşahhas şeriatın bizzat hükmüdür." Dâvud b. Ali, kıyas ve. ta'lilden başka taklidi yani salâhiyetli şer'i kaynaklarda açık bir şekilde hüküm verilemeyen meselelerde bir imamın veya bir mezhebin prensiplerine kayıtsız şartsız iltihak etmeyi de reddeder. Taklide karşı söylenilmiş olan, "masum olmayan birinin prensibini körü körüne taklid etmek zemmedilmiştir ve taklidde basiret bağlanır" sözü ona isnad edilir. Ayrıca şu söz de ondan rivayet edilmiştir: "Yolunu aydınlatsın diye, kendisine bir şamdan verildiği halde, bunu söndüren ve yürüyebilmek için başkasına dayanan kimseye yazıklar olsun." Şayet bir kimse şec'i kaynakları kullanmaya salâhiyetli ise körü körüne beşeri bir otoriteyi takibetmek zorunda değildir (İbn Haldun, Mukaddime, Bulâk, 372).

Zahiriye mezhebine göre İslâm hukukunun temel kaynakları Kitap ve Sünnettir. Bunlar ancak lafzî anlamları doğrultusunda anlaşılabilir. Nassların lafzî anlamları bırakılarak tevil ve kıyasa gidilmesi haramdır. Sünnet de Kur'ân gibi Allah'ın bir vahyidir. Bu nedenle dinî kaynak olmaları bakımından ikisi arasında bir fark yoktur. Bir âyet diğer bir âyetin hükmünü neshedebileceği gibi, bir hadis de bir âyeti neshedebilir. İcma, ancak bir nassın bildirdiği hüküm üzerinde olursa bir anlam taşır. Nassa dayanmayan icmanın hiç bir hükmü yoktur. Diğer mezheplerce hukukun kaynakları arasında sayılan kıyas, istihsan, mesalih-i mürsele gibi ictihad yöntemlerinin de hiç bir geçerliliği olamaz.

Zahiriye mezhebi, hakkında nas bulunmayan konularda istishab ve ibahat-ı asliye ilkesine göre hareket eder. İstishab, nassa dayanan bir hükmün, değiştiğini gösteren başka bir nas bulununcaya kadar devam etmesi demektir. İbahat-ı asliye ise, nasla haram kılınanlar dışında her şeyin mübahlığı kuralıdır. Allah, başlangıçta insanlara her şeyi mübah kılmış, sonra bunlardan dilediğini yasaklamıştır. Hakkında nas bulunmayan bütün şeyler mübahtır. Bu ilke, Zahiriye mezhebinin bazı garip sonuçlara ulaşmasına yol açmıştır. Söz gelimi, bir köpeğin yediği ya da içtiği kapta kalan yiyecek veya içecek pisliktir. Bu kabın temizlenmesi için biri temiz toprakla olmak üzere yedi kere yıkanması gerekir. Çünkü bu konuda nas vardır. Buna karşılık domuzun artığı temizdir. Çünkü bu konuda bir nas bulunmamaktadır. Durgun bir su, insan idrarıyla pis olur. Oysa domuz idrarı aynı suyu pisletmez. Çünkü insan idrarı hakkında nas bulunduğu halde, domuz idrarı hakkında nas bulunmamakta, bu da onun temizliğini göstermektedir.

Nasların illetlerini ve teşrî hikmetlerini göz önünde bulundurmayan Zahiriye mezhebi bilginleri, İslâm hukukunun ayrıntılarına ilişkin çok farklı hükümlere ulaşmışlardır. Örneğin evlenmeye gücü yeten bir erkeğin evlenmesi, gücü yetmeyenlerin de sık sık oruç tutması farzdır. Kişinin sağlıklı durumdayken ve ölümlük hasta iken yaptığı tasarruflar aynı ölçüde geçerlidir. Riba, yalnız kendisini tanımlayan hadiste geçen altı madde (altın, gümüş, buğday, arpa, hurma ve tuz) için söz konusu olabilir. Hac, zekât, keffaret gibi Allah hakkı sayılan bir borcu olan ölünün terekesinden önce bu borçları ödenir, sonra sıra kul haklarına gelir. Mirasın paylaşılması sırasında hazır bulunan, ancak varis olmayan akrabalara razı olacakları ölçüde pay verilmesi gerekir. Hâkim, sağlık nedenleri, kayıplık, geçimsizlik gibi gerekçelerle evliliğe son veremez.

Zahiriye, sadece fıkhî bir mezhep değil, aynı zamanda itikadî bir mezheptir. İtikadî konulardaki başlıca görüşleri de şöyle özetlenebilir: Allah'ın birliğinin (tevhid) üç yönü vardır. Bunlar, Allah'ın tapılacak varlık (mabud) olarak birliği, yaratıcı (halık) olarak birliği ve niteliklerinde birliğidir. Tevhid, ancak bu üç yönle tamamlanır. Buna göre, Allah'tan başka bir varlığa ibadet edilemez. Kullardan hiç birisi aracı edilerek Allah'a yakınlık kazanmak için çalışılamaz. Her şeyi yaratan Allah'tır. Hiç kimse, bir fiili veya bir nesneyi yarattığını söyleyemez. Allah zatında olduğu gibi niteliklerinde de birdir. Allah'ın nitelikleri, O'nun isimleridir. Allah'ın sıfatları olduğu söylenemez. Çünkü Kur'ân'da sıfat kelimesi geçmez.

Müslümanların bir halife seçmeleri vacibtir. Bu görevi yerine getirmemeleri durumunda hepsi günahkâr olur. Halife Kureyş kabilesinden, akıllı ve erkek birisi olmalı, görev için ortaya çıkmalı, görevlerini bilmeli ve bunları yerine getirecek güç ve yeteneğe sahip olmalı, günahlardan uzak durmalıdır. Halifenin seçimi konusunda üç yol vardır. Bunlardan birisi, önceki halifenin tavsiyesi; ikincisi, gerekli şartları taşıyan bir kişinin ortaya çıkarak biat istemesi; üçüncüsü de, sağ olan halifenin sonraki halifenin seçimini güvenilir bir kişi ya da kurula bırakmasıdır.

Büyük günah işleyen kişi kâfir sayılamaz. Bunlar kesin biçimde tevbe ederlerse günahları bağışlanır. Tevbe etmeden ölmeleri halinde, sevapları ağır gelirse, günahları düşer; sevapları ile günahları eşit olursa, A'raf'ta kalırlar; günahları ağır gelirse, günahın fazlalığı ölçüsünde ceza görürler. Bu cezanın süresi, ateşin bir kez yüzlerine parlamasından elli bin yıla kadar değişebilir. Sonra cehennemden çıkarak cennete giderler.

Zahiriye mezhebi doğu İslâm dünyasında önce Dâvud ez-Zahirî, sonra da oğlu Muhammed tarafından yayıldı. Hicri IV. yüzyılda dördüncü büyük mezheb durumuna geldi. Fakat giderek etkisi azaldı. Buna karşılık İbn Hazm ile birlikte Batıda, Endülüs'te güç kazandı. Günümüzde izleyicisi kalmayan mezhep, etkisini yetiştirdiği büyük bilginlerin eserleriyle sürdürmektedir.

günümüzde riba faiz yerine kullanılabilir....

sorularla islamiyet .com dan alıntıdır.
Sana taş attılar, sen gülümsedin,
Dervişin bir çiçek attı, inledin,
Bağrımı delmeye taş yetmez, dedin,
Halden anlayanın bir gülü yeter..

Tatlıydı akrebin sana kıskacı,
Acıya acıda buldun ilacı;
Diyordun, geldikçe üstüste acı:
Bir azap isterim bundan da beter.


Bunu ilk beğenen sen ol.
Son Düzenleme: 21-02-2014, Saat:12:16 AM, Düzenleyen: hallac-ı mansur.
Kıdemli Üye
RE: zahiri mezhebi ve içindeki safsatalar
Üstad İbrahim Muhammed Neşat diyor ki:
Namazı bilerek terk etmenin büyük günah olduğunu ve farzları hemen kaza etmek farz olduğunu, cumhur-ı ulema bildirmektedir. İbni Teymiyye, (Namazı kasten terk edenin kaza etmesi lazım değildir. Kaza kılması sahih olmaz. Çok nafile kılması, çok hayrat, hasenat yapması ve istiğfar etmesi lazım olur) dedi. Daha önce İbni Hazm da, uzun yazılarıyla böyle uygunsuz fikirler ortaya atmıştı. (İslam kültürü 6/25)
Sana taş attılar, sen gülümsedin,
Dervişin bir çiçek attı, inledin,
Bağrımı delmeye taş yetmez, dedin,
Halden anlayanın bir gülü yeter..

Tatlıydı akrebin sana kıskacı,
Acıya acıda buldun ilacı;
Diyordun, geldikçe üstüste acı:
Bir azap isterim bundan da beter.


Bunu ilk beğenen sen ol.
هل أنا حقاً أنا ؟
RE: zahiri mezhebi ve içindeki safsatalar
zahiri mezhebi hak bir mezheptir. hatta mutlak hakka en yakın olanı budur. çünkü nassa en çok yapışan mezhep zahiri mezhebidir. yukarıdaki iddiaların 1 tanesi hariç hepsi doğrudur ve bunların da delilleri kitap sünnet ve sahabe icması ile sabittir.
Bunu ilk beğenen sen ol.
Kıdemli Üye
RE: zahiri mezhebi ve içindeki safsatalar
domuz derisi helal ama buyrun hz ömer gayri müslimlere ne yapmış...

Hz.Ömer r.a'ın Gayri Müslimlere Davranışı




1 - Hıristiyanlar bulundukları yerde ve çevresinde yeni ibadethane (kilise, manastır vb.) yapmayacaklar ; mevcut olanlar içinde harab halde bulunanları yenilemeyecekler.

2 - Herhangi bir müslümanın gece olsun, gündüz olsun kiliseye girmekten alıkoymayacaklar.

3 - Gelip geçenler ve yolcular için kiliselerinin kapılarını genişletecekler

4 - Yolu kendilerine düşen Müslümanları misafir edip, üç gün boyunca iaşesini temin etmeyecek.

5 - Evlerinde ve ibadethanelerinde casus barındırmayacaklar

6 - Çocuklarına Kuran öğretmeyecekler

7 - Şirk izhar etmeyecekler, ve kimseyi şirke davet etmeyeceklerdir.

8 - Yakınlarından İslam’a girmek isteyenleri bundan men etmeyecekler

9 - Müslümanlara saygılı davranacak, meclislerinde oturmak istediklerinde ayağa kalkıp onlara yer gösterecekler.

10 - Müslümanların elbiselerini,takkelerine, sarıklarına ve nalinlere benzer şey giymeyecekler, saç şekillerine onlarınkine benzetmeyecekler, saçlarının ön tarafını traş edecekler

11 - Müslümanların dili ile konuşmayacaklar,

12 - Onların künyeleri ile künyelenmeyecekler

13 - Koşumlu (eğerli) hayvana binmeyecekler,

14 - Kılıç kuşanmayacak, silah edinmeyecek ve yanlarında taşımayacaklar

15 - Mühürlerine Arap harfleri ile ibare koymayacaklar

16.İçki satmayacaklar

17. Müslümanların bulunduğu yerlere domuz yaklaştırmayacaklar,

17. Müslümanların bulunduğu yerlere domuz yaklaştırmayacaklar

17. Müslümanların bulunduğu yerlere domuz yaklaştırmayacaklar


18. nerede olurlarsa olsunlar kendilerine mahsus kıyafetleri giyecekler, bellerine zünnar bağlayacaklar

19. Müslümanların cadde ve sokaklarında haç taşımayacak, kitaplarını buralarda izhar etmeyecekler

20.Kilise binalarının üzerine haç koymayacaklar

21. Kilise çanlarını alçak sesle çalacaklar

22.Müslümanların bulunduğu durumlar da kiliselerde ibadet ederken seslerini yükseltmeyecekler

23.Bayram kutlamak ve yağmur duası için dışarı çıkmayacaklar

24.Cenazelerini gömmek için Müslümanların cadde ve sokaklarından geçerken ölüleri için seslerini yükseltmeyecek, onlar için ateş (meşale) yakmayacaklar

25.Müslümanların ortağı bulunduğu köleleri satın almayacaklar

26.Adres sorduklarında Müslümanlara güçlük çıkarmadan tarif edecekler

27.Müslümanların evlerindeki ahvallerine muttali olmaya çalışmayacaklar

28.Müslümanların güçlü ortak olmadığı durumlar da onlar ile ortak ticaret yapmayacaklar

El-Beyhaki Es-Süneni Kübra IX 202
İbn-i Asakir, Tarihu Dimaşk II, 177-84
İbn-i Kesir, Müsnedül Faruk, II, 489
İbnul Kayyım, Şerhuş Şurutil Ömeriyye 3 – 7

Dr. Ebu Bekir Sifil ; Hz Ömer ve Nebevi Sünnet

17. maddeyi ben tekrar yazdım..
Sana taş attılar, sen gülümsedin,
Dervişin bir çiçek attı, inledin,
Bağrımı delmeye taş yetmez, dedin,
Halden anlayanın bir gülü yeter..

Tatlıydı akrebin sana kıskacı,
Acıya acıda buldun ilacı;
Diyordun, geldikçe üstüste acı:
Bir azap isterim bundan da beter.


Bunu ilk beğenen sen ol.
Son Düzenleme: 21-02-2014, Saat:12:24 AM, Düzenleyen: hallac-ı mansur.
هل أنا حقاً أنا ؟
RE: zahiri mezhebi ve içindeki safsatalar
ilintisiz bir nakil. domuzun derisinin kullanılmasını yasaklayan bir şey yok. sen onu oradan kıyas ederek çıkarıyorsun. üstelik sahabi kavli hüccet değildir.
Bunu ilk beğenen sen ol.
Kıdemli Üye
RE: zahiri mezhebi ve içindeki safsatalar
Sana taş attılar, sen gülümsedin,
Dervişin bir çiçek attı, inledin,
Bağrımı delmeye taş yetmez, dedin,
Halden anlayanın bir gülü yeter..

Tatlıydı akrebin sana kıskacı,
Acıya acıda buldun ilacı;
Diyordun, geldikçe üstüste acı:
Bir azap isterim bundan da beter.


Bunu ilk beğenen sen ol.
Son Düzenleme: 21-02-2014, Saat:12:37 AM, Düzenleyen: hallac-ı mansur.
هل أنا حقاً أنا ؟
RE: zahiri mezhebi ve içindeki safsatalar
kıyası haram görene kıyas yapıyor demen adil olmaz. İbn hazm rahimehullah hiç bir mesele de kıyası kullanmamıştır. bu söylediğinde de umum ve sahih olan hadise dayanıyor sen ise ömer ra sözünü kıyas yapıyorsun. elma ile armudu karıştırma.
Bunu ilk beğenen sen ol.
Kıdemli Üye
RE: zahiri mezhebi ve içindeki safsatalar
asıl sen elma ile domuzu karıştırma....
sizin mezhebiniz ibni hazm imam ebu yusuftan başka kimse bu görüşte değil kardeşim o hadisi değerlendirirken alıp satamayacağın boğazlayamayacağın müslümanların dibinde barındıramayacağın şeyin derisini nasıl alıcaksın sonra temiz yapıcaksın ....söylesene sen hem de harama bulaşmadan
Sana taş attılar, sen gülümsedin,
Dervişin bir çiçek attı, inledin,
Bağrımı delmeye taş yetmez, dedin,
Halden anlayanın bir gülü yeter..

Tatlıydı akrebin sana kıskacı,
Acıya acıda buldun ilacı;
Diyordun, geldikçe üstüste acı:
Bir azap isterim bundan da beter.


Bunu ilk beğenen sen ol.
Son Düzenleme: 21-02-2014, Saat:12:53 AM, Düzenleyen: hallac-ı mansur.
Profesör
RE: zahiri mezhebi ve içindeki safsatalar
Göz sayesinde görüyor olsaydın gece uyurken rüya göremezdin.
Demek ki görmüyorsun, sana gösteriliyor.
Bunu ilk beğenen sen ol.
Son Düzenleme: 21-02-2014, Saat:01:00 AM, Düzenleyen: Nazlıcan.
هل أنا حقاً أنا ؟
RE: zahiri mezhebi ve içindeki safsatalar
sahih hadise dayanan imam ibnu hazm rahimehullah dinden çıkma durumuna geliyor(!) ama aynı hükmü ebu yusuf rahimehullah verince onda bir sıkıntı olmuyor. mezheplere taassupla bağlanmak kişiyi bağnaz eder. deri nasıl tabaklanır yaz you tube'den izlersin. bana absürt reaksiyonlarda bulunmazsan sevinirim.
Bunu ilk beğenen sen ol.
Son Düzenleme: 21-02-2014, Saat:01:05 AM, Düzenleyen: kalemşör.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.