Bu meyanda şehitlik de en yüksek mertebelerden biri olduğundan ashabı kiram şehit olup hem şehitlik mertebesine ulaşmayı hem de biran önce cennete kavuşmayı şiddetle ve iştiyakla istiyor ve din uğruna yapılan gazveleri de bunun için bir fırsat olarak biliyorlardı. Uhud Savaşı öncesinde de ashabı kiramdan bazıları şehitlik mertebesine ulaşmak için adeta can atıyorlardı. Çünkü şehitlik mertebesi, peygamberlik ve sıddıkıyyet makamından sonra en yüce bir mertebedir. Zira bir insanın din uğruna feda edebileceği en değerli varlığı canıdır. Bundan dolayı bir insanın, en değerli varlığı olan canını Allah yolunda feda etmesinden ötürü âhirette en yüce mertebelerden birine ulaşması da tabiidir. Cenâb-ı Allah, “Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin, aksine onlar diridir, ancak siz onların hayatını fark edemiyorsunuz.”diye buyurarak şehitliğin yüce bir mertebe olduğuna dikkat çekmiştir. Uhud Savaşı öncesinde biran önce şehit olmak isteyen sahâbelerden bazı örnekler şöyledir:
1. Şehit olmayı şiddetle isteyenlerden birisi Hz. Hayseme’dir. Bu zat şehit olmaya olan arzusunu şöyle dile getiriyordu: “Ben şehit olmayı çok istiyordum. Bundan dolayı Bedir Savaşına çıkmak için oğlumla kura çekmiştim. Kura ona çıktı ve şehitlik ona nasip oldu. Geçen gece oğlumu çok güzel bir surette gördüm. Cennetin meyveleri ve nehirleri içinde dolaşıyor ve bana, sen de bize iltihak et, bizimle cennette arkadaş olacaksın, ben Rabbimin bana vaat ettiğine ulaştım, diyordu. Ey Allah’ın Resûlü! Allah’a yemin ederim ki cennette ona arkadaş olmaya son derece iştiyaklıyım; yaşım ilerlemiş, kemiklerim de incelmiştir. Artık ben Rabbime kavuşmak istiyorum. Ey Allah’ın Resûlü! Bana dua et ki Cenâb-ı Allah şehit olmayı ve cennette Sa’d’a (oğludur) arkadaş olmayı bana nasip eylesin.” Hz. Hayseme’nin bu talebi üzerine Resûlullah (s.a.v.) kendisine dua etti ve o da Uhud Savaşında şehit oldu.
2. Şahadete ermeyi isteyenlerden birisi de Abdullah b. Cahş idi. O, Uhud günü şöyle dua etmişti: “Ey Allah’ım! Senden dileğim şudur ki yarın düşmanla karşılaşayım, düşman beni öldürsün, sonra karnımı yarsın, burnumu ve kulaklarımı da kessin, sonra sen kıyamette bana, neden sana böyle yapıldı? diye sorasın; ben de, senin için bana bu yapıldı, şeklinde cevap vereyim.”
3. Şahadete ulaşmayı isteyenlerden birisi de Hz. Amr b. el-Cemuh idi. Bu sahabe ileri derecede topaldı. Onun dört tane genç oğlu vardı. Resûlullah (s.a.v.) savaşa çıktığı zaman onlar da onunla beraber çıkıp savaşıyorlardı. Resûlullah (s.a.v) Uhud Savaşına çıkmak üzere hazırlanmaya başlayınca, o da Uhud Gazvesine katılmak istedi. Bunun üzerine oğulları kendisine, “Allah sana ruhsat vermiştir. Şayet evinde otursan biz senin yerine de savaşırız, zaten Allah senden cihat sorumluluğunu kaldırmıştır.” dediler. Bunun üzerine Hz. Amr kalkıp oğullarıyla birlikte Resûlullah (s.a.v)’ın yanına gitti ve ona, “Ey Allah’ın Resûlü! Oğullarım seninle beraber savaşa çıkmama mani oluyorlar. Oysa ben şehit olup bu topallığımla cennette yürümek istiyorum.” dedi. Bu sözüne karşılık Resûlullah (s.a.v) kendisine şöyle dedi: “Cenâb-ı Allah senden cihadın farziyetini kaldırmıştır.” Onun oğullarına da şöyle dedi: “Ona mani olmayın, umulur ki Cenâb-ı Allah ona şehit olmayı nasip eder.” Nihayet Hz. Amr, Uhud Savaşına iştirak etti ve bu savaşta şehit oldu.
4. Son olarak, şahadete ulaşmayı sabırsızlıkla bekleyen isimsiz bir sahabeden bahsetmek istiyoruz. Rivayete göre bir sahabenin elinde bir miktar hurma vardı, onları yemekle meşguldü. O sırada Resûlullah (s.a.v.) ile karşılaştı ve şöyle sordu: “Ey Allah’ın Resûlü! Şayet savaşıp şehit olursam nerede olurum?” Resûlullah (s.a.v.), “Cennette olursun” diye cevap verdi. Bunun üzerine bu sahabe, “Bu hurmaları yiyene dek çok zaman geçer.” dedi ve elindeki hurmaları atıp hemen savaşmaya başladı. Kısa bir süre sonra da şehit oldu.