“Anlayışlı kimse için hiçbir şüphe yoktur ki, rivayeti kabul etmek taklid değildir. Zira rivayeti kabul etmek, hücceti/delili kabul etmektir. Taklid ise ancak re’yi (görüşü) kabul etmektir. Rivayeti kabul etmek ile re’yi kabul etmek birbirinden farklıdır.
Rivayeti kabul etmek hiçbir şekilde taklid olmaz. Bilakis mukallidin yaptığı şey bunun tam aksidir. Bunu iyi ezberle! Zira taklide cevaz verenler bunun gibi birçok konuda mugalata yapıyor ve mesela şöyle diyorlar:
“Müçtehit, kendisine sünneti rivayet edenin taklitçisidir!”
“Hayızdan temizlendiğini söyleyen kadının sözünü kabul etmek takliddir.”
“Vaktin girdiği hususunda müezzinin sözünü kabul etmek takliddir”
“Kör olan kimsenin, kendisine kıbleyi haber verenin sözünü kabul etmesi takliddir.”
Hatta şahidin şahitliğini kabul etmeyi, cerh ve tadilde bulunan kimsenin sözünü kabul etmeyi de taklid sayıyorlar ki, bunun taklid ile alakasının olmadığı apaçık ortadadır. Hatta rivayeti kabul eden, re’yi kabul eden gibi değildir. Zira delili rivayet edeni, vaktin girdiğini haber vereni, hayızdan temizlenmeyi, kıbleyi, şahitin şahitliğini, cerh edeni ve temize çekeni kabul etmek rivayeti kabul etmektir. Bu hiçbir şekilde taklid olmaz. Zira ravi, rivayet edilen şeyi ancak delil ile haber vermektedir. Şahsi görüşüyle sahip olduğu görüşü haber vermemektedir!”