You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Okuyucu “Seni anlamıyorum ey şair?”

Okuyucu “Seni anlamıyorum ey şair?”

General
Okuyucu “Seni anlamıyorum ey şair?”
Şair: “Ben de seni”

Cahit Zarifoğlu aramızdan ayrılalı tam onsekiz yıl oldu. Her anma yıldönümünde sanki başka bir yönünü keşfediyoruz Zarifoğlu’nun.

Sağlığında ‘anlaşılmadığı’ kadar, ölümlerinden sonra ‘anlaşılır’ olmak şairlerin kaderi midir ne? Eğer bugün içerisinde bulunup ortak havayı teneffüs ettiğimiz zeminde dişe dokunur, ciddi bir edebiyat ortamından bahsedebiliyorsak, bunda kuşkusuz şu üç ismin payı vardır: Sezai Karakoç, İsmet Özel ve Cahit Zarifoğlu.

Cahit Zarifoğlu yaşadıklarıyla yazdıklarını çok iyi mezcedebilmiş bir şair. Bu yaşantı ile yazın örtüşmezliği günümüz şiirinde belki de en büyük sorun. Yaşadıkları yazdıklarının önünde seyreden çok şair söylenebileceği gibi, yazdıkları yaşadıklarını sollayan onlarca örnek vermek mümkün. Zarifoğlu’nu özgün kılan, işte bu yazın-yaşam birlikteliğidir. Öyle ki, hayatının her safhası bütüncül bir şiirin parçaları gibidir onda. Yazdıkları derinden yaşanan sahici bir hayatın yansıması olduğundan şiire özel muayyen bir zaman ve muayyen bir mekân tahsis etmesine gerek yoktur. Şiir, yaşanan an içerisinde zaten içkin olarak vardır.

Dostlarının ifadesine göre, kafası ve kalbi kâğıda geçmemiş dizelerle doludur. İstediği anda onları kâğıda geçebilecek derecede şiire hazırdır ve şiir karşısında teyakkuzdadır. Şiir yazmak ister ve yazar.

Sağlığında olduğu gibi vefatından sonra da Zarifoğlu şiirini uzaktan okuyup da bir türlü içerisine girmeye yanaşmayan kişiler, onun anlaşılmaz olduğundan dem vurup durdular. En basit metni anlamanın bile bir yolu yöntemi varken, şiiri –hele de Zarifoğlu şiirini- düz bir mantıkla anlayabilmek bütün iyi niyet ve gayrete rağmen mümkün değildir. Zira derin kanallara sahip olan bir şiiri anlamanın yolu, biraz da dili kullanma biçimi ve şairinin yoğunlaştığı dünyaya dokunup yakınlaşabilme maharetidir.

Kapalılık-açıklık, şairin zaman ve mekândan çekip çıkardığı imgeye okuyucunun ne derece ilgi gösterip göstermediği ile alakalı bir durumdur. Belki de yaşanırlılığı olan her şeyin aynı oranda dile gelir olmamasıyla açıklanabilecek bir şeydir bu. Şairde belli bir süre hislerini anlatabilir olma sevinci, başkaları tarafında anlaşılır olma isteğini bastırmıştır.

Hastalığına yakın zamanlarda bu anlayışı yavaş yavaş terk eder. Sadece elit kitlelerin değil sıradan insanların da anlayabileceği şiirden yana tavrını ifade eder. Kendisini hastanede ziyarete gelen gençlere bunu açıkça itiraf etmekten kaçınmaz.

“Şiirimi yeni baştan oluşturmayı, her şeye yeni baştan başlamayı düşünüyorum. Mümkün olsa şimdiye kadar yazdıklarımı siler, yeni bir şiire başlarım. Çünkü biz baştan büyük bir yanlışlık yaptık. Aysbergi bilirsiniz. Biz aysbergin üst kısmını, görünür, dokunulur, anlaşılır kısmını hafife aldık, es geçtik ve dedik ki şiir derinlikli olsun, soyut olsun, yani bugünkü şiirimiz gibi olsun dedik ve aysbergin alt kısmını öne çıkardık. Asıl kısmın, dikkate değer kısmın altta olduğunu, görünmez olduğunu vurguladık ve bu vurguyu öyle bir doza çıkardık ki, ben mesela tutup aysbergi ters çevirdim. Benim şiirim aysbergin ters çevrilmiş, yani üstte görünebilir olan kısmının yok edilmiş halidir. Hâlbuki mesela Yunus Emre, şiirinde aysbergin alt kısmını olduğu kadar üst kısmını da anlatabildiği için, anlatmış olduklarının halkla bağlantılarını kurmuş ve onları okutmuştur. Oysa bizim şiirimiz anlaşılmaz ve kapalı olmuş, insanların tutunacak yüzeysel yerleri yok edilmiştir. Siz bizim gibi yapmayınız.”

Bir şairin anlaşılmazlığı son derece anlaşılır bir durumdur. Asıl okuyucu, yayıncı ve organizatörlerin anlama sorununa ve anlayışsızlığına ne diyelim. İşte anlama sorununa dair birkaç örnek:

* Cahit Zarifoğlu şiirinin çokça övülüp iltifata mazhar olmasına rağmen kitaplarının satılmaması, raflarda aynen öylece durması anlaşılmazdır.

*Hep aynı kişilerin Cahit Zarifoğlu ile ilgili organize yapıp, hep de yıl dönümlerinde bir şeyler yapmaya çalışmış olması, anlayışla karşılansa da anlaşılır değildir.

* Büyük iddialarla sunum yapılan Cahit Zarifoğlu şiir ödüllerinin sessiz sedasız iptal edilmiş olması, bölük pörçük bir takım şeyleri akla getirse de son derece anlaşılmaz bir şeydir.

* Mazbut ve muhafazakâr şiir okuyucusunun hafızasında çoğunlukla tek boyutlu bir Zarifoğlu silueti vardır. Oysa o dünyanın acılar atlasını çıkardığı kadar yaşama sevincini, aşkı ve erotizmi de ustaca dile getirmiştir. Böyle olmasına rağmen onu dervişane tarafına takılıp kalarak, “dünyevi” tarafını görmezlikten gelmek de anlaşılmazdır.

* Bu kadar söz ve bu denli ihtiram ve övgüye rağmen Zarifoğlu ile ilgili esaslı bir kitabın hâlâ hazırlanmaması anlaşılır şey değildir.

* Nurettin Durman’ın “Cahit’i seneye başka türlü anacağız inşallah” demesi ne denli anlaşılırsa, şair ve yazarların ömürleri boyunca sükut suikastine maruz kalıp öldükten sonra özel ilgiye mazhar olması kolay anlaşılır bir şey değildir.

Bakalım bu anlaşılmazların çözümünü ve şerhini kim yapacak?

ALINTI..
Bunu ilk beğenen sen ol.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.