You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Hz Ömer'in (R.A.) Hayatı ve Halifelik Dönemi

Hz Ömer'in (R.A.) Hayatı ve Halifelik Dönemi

Acemi Üye
Hz Ömer'in (R.A.) Hayatı ve Halifelik Dönemi
Hz Ömer (R.A.) 583 yılında Mekke'de doğdu. Babası Hattab bin Nüfey, annesi Hanteme bint Haşim'dir. Bazı tarihçiler annesinin Ebu Cehil'in kız kardeşi olduğunu yazar. Çoğunluk ise Hz. Ömer'in (R.A.) annesinin Ebu Cehil'in amcasının kızı olduğu görüşünde birleşir. Hz. Ömer (R.A.) uzun boylu, beyaz tenli, el ve ayakları iri, güçlü bir vücut yapısına sahipti. Bıyıklarının kenar kısımları uzundu. Kızdığı zamanlarda bıyıklarının kenarını tuttuğu rivayet edilir. Hızlı yürürdü. Hz. Ömer (R.A.) hayatı boyunca 7 kez evlenmiş ve 13 çocuk sahibi olmuştur.Çocukluk ve gençlik yıllarında çobanlık yaptı. Bunun yanında güreş müsabakalarına ve at yarışlarına katılmıştı. Cahiliye döneminde okuma ve yazma bilen ender kişilerdendi. Şiir okuyup yazdığı da rivayet edilmiştir. Ticaretle uğraşmış ve servet sahibi olmuştu. Ailesinin Mekke'nin ileri gelenlerinden olması ve Hz. Ömer'in (R.A.) o dönemki arap tarihi demek olan kabilelerin tarihine dair bilgisi gibi nedenlerle cahiliye döneminde Mekkeliler anlaşmazlığa düşünce hüküm vermesi için O'na danışırlardı. İkna kabiliyeti yüksek ve topluluk önünde konuşma yeteneği olan biriydi.Hz. Ömer (R.A.) müslüman olmadan önce diğer müşrikler gibi İslamiyet'in Mekke'nin arap yarımadasındaki saygınlığını yok edeceğini düşünmüş ve müslümanlara çok sert tepki göstermişti.Bir defasında müslüman olan cariyesini o kadar çok dövmüştü ki Hz Ebubekir( R.A.) cariyesini satın aldı. İnançlarına olan bu bağlılığı İslamiyete girdikten sonra da devam etti.

   Kureyş'in ileri gelenleri birgün Hz. Muhammed'i (S.A.V.) öldürmeye karar verdiler. Hz. Ömer (R.A.) bunun için gönüllü oldu. Yolda karşılaştığı Nuaym bin Abdullah kız kardeşi ve eniştesinin de müslüman olduğunu söyleyince yolunu değiştirip kız kardeşinin evine gitti. İlk başta kız kardeşi ve eniştesini dövdü. Sonra evde bulunan Kur'an-ı Kerim sayfalarını okuyunca ( Taha Suresi) müslüman olmaya karar verdi ve Hz. Muhammed'in (S.A.V.) yanına gidip müslüman oldu. Hz Hamza'dan (R.A.) sonra Hz. Ömer'in de (R.A.) müslüman olması tüm inananları sevindirdi. Hz Hamza (R.A.) ve Hz. Ömer (R.A.) cesareti ve kararlılıkları ile bilinen ve tüm Mekke'nin saygı duyup çekindiği iki isimdi. Hz. Ömer (R.A.) müslüman olduğunda 26 yaşındaydı. O'nun sayesinde müslümanlar artık Kabe'de namaz kılabiliyor saldırı olduğunda karşılık veriyorlardı.Medine'ye hicrete karar verince silahlarını kuşanıp Kabe'ye gitti. Kabe'yi 7 kez tavaf ettikten sonra ''İbrahim Makamı'' nda namaz kıldı ve oradaki tüm müşriklere '' kim eşini dul evladını yetim bırakmak istiyorsa ardımdan gelsin ! '' diye adeta hepsine meydan okuyarak hicret etti. Hicret sırasında ailesi ve akrabalarından oluşan bir grup ile beraberdi.

   Bedir Savaşı sırasında Hz Muhammed'in (S.A.V.) yanından ayrılmadı. Savaş sırasında dayısı As bin Hişam'ı öldürdü. Peygamberimizin amcası Abbas esirler arasında iken onu islama davet etti. Uhud Savaşında savaşın kazanılamayacağı anlaşılınca Hz. Muhammed'i (S.A.V.) korudu. Uhud Savaşı sırasında müşrikler özellikle üç kişiyi öldürmeye çalışmış ama başaramamıştı. Bu kişiler peygamber efendimiz Hz Muhammed (S.A.V.) , Hz Ebubekir (R.A.) ve Hz. Ömer (R.A.)di. Müşriklerle yapılan Hubeydiye Anlaşmasının şartlarına başta itiraz etmiş fakat anlaşma yapıldıktan sonra bu şartlara uyulması için azami çaba göstermişti. Hz.Ömer (R.A.) peygamberimizden 12 yaş küçüktü. Hem yaşının küçük olması hem kişiliğinin sert ve keskin olması sonucu savaşlarda ve savaş sonrasında müşriklere karşı sert ve katı bir tutum göstermişti. Ama hem Hz. Muhammed (S.A.V.) hem de Hz Ebubekir (R.A.) kendisini sürekli ikna etti. Bedir Savaşından sonra müşrik esirler arasında Kureyş'in ileri gelenlerinden Süheyl bin Amr'da vardı. Hicretten önceki dönemde Mekke'de Hz Muhammed'e (S.A.V.) küfürler ve hakaretler etmiş ve O'nu aşağılamıştı. Bunları çok iyi bildiği için Hz. Ömer (R.A.) Hz Muhammed'e (S.A.V.) '' bırak onun dilini keseyim dişerini dökeyim '' deyince Resulullah efendimiz Süheyl bin Amr için Hz. Ömer (R.A.) e '' O birgün hoşlanacağın bir davranışta bulunur '' demişti. Hz Muhammed'in (S.A.V.) vefatından sonra Mekke'de dinden dönme hareketleri oluşunca müslüman olmuş olan Süheyl bin Amr Kabe'nin bulunduğu meydana çıkıp Mekkelileri tekrar İslamiyet'e çağırdı.Hz Muhammed (S.A.V.) vefat edince Hz. Ömer (R.A.) buna inanmak istememiş ancak Hz Ebubekir'in (R.A.) '' Ey insanlar ! Kim Muhammed'e (S.A.V.) tapıyorsa binsin ki Muhammed (S.A.V.) ölmüştür. Kim Allah' (C.C.) tapıyorsa bilsin ki Allah (C.C.) ölmez '' dedikten sonra Ali İmran Suresi ' nin 144. ayetini okudu '' Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz ? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar veremez. Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır'' . Hz. Ömer (R.A.) ancak bundan sonra Hz Muhammed'in (S.A.V.) ölümünü kabullendi.Resulullah'ın vefatından sonra Hz Ebubekir'e (R.A.) halife olarak ilk biat eden Hz. Ömer (R.A.) oldu. Dahası Medine halkının tamamının Hz Ebubekir'e (R.A.) biat etmesi için bizzat uğraştı. Birçok kişi Hz. Ömer'in (R.A.) bu tavrını aceleci olarak gördü. Fakat bu sadece Hz. Ömer'in (R.A.) fevri karakteri ile açıklanamaz. Hz. Ömer'in (R.A.) davranışı aslında tam zamanında yapılan siyasi bir manevradır ve Hz Muhammed'in (S.A.V.) vefatından sonra Medine'de müslümanların ''muhacir-ensar'' şeklinde ayrışmasını engellemiş ve insanlar bu sayede tek vücut olmuştur.

   Hz Ebubekir'in (R.A.) halifeliği döneminde Usame ordusunun gönderilmesini istemedi. Sebebi dinden dönenlerin çoğalması ve Medine'ye saldırma ihtimalleri idi. Hz Ebubekir (R.A.) bu sefer için kararlıydı. Diğer taraftan Usame yaş olarak epey küçük olduğu için Hz. Ömer (R.A.) O'nun komutanlığına sıcak bakmıyordu ama zaman Hz Ebubekir'i (R.A.) haklı çıkardı. Dinden dönenlerle savaş durumu devam ederken bazı kimseler sadece zekat vermeyi istemiyordu. İslam'ın diğer şartlarını yerine getiriyorlardı. Hz. Ömer (R.A.) bu kimselerle savaşılmasını istemiyordu. Fakat halife Hz Ebubekir (R.A.) herşeyin sahibinin Allah (C.C.) olduğunu zekatında insanların malındaki Allah'ın (C.C.) hakkı olduğunu özellikle vurguluyordu. Zekatın miktarından ziyade burada Hz Ebubekir (R.A.) dinden verilen ödünlerin ileride çok büyük sonuçları olacağını görmüş ve bu konuda asla taviz vermemiştir. Bu durum İslam'ın bütünlüğünü korumak adına çok önemlidir. Kaldı ki halifelik yaptığı dönemde Hz. Ömer (R.A.) bu konuda Hz Ebubekir'in (R.A.) haklılığını kabul etmiştir. Yemame'de yalancı peygamber müseylime ile yapılan savaşta çok sayıda müslüman hafız şehit olmuştu. Bunun üzerine Hz. Ömer (R.A.) Kur'an-ı Kerim'i kitaplaştırmayı önerdi. Hz Ebubekir (R.A.) ilk başta çekinse de Hz. Ömer'in (R.A.) iknası ile parça parça nüshalar halinde olan Kur'an-ı Kerim kitaplaştırıldı.


   İran Bölgesinin Fethi

   Hz Ebubekir'in (R.A.) vefatından sonra vasiyeti üzerine halife olan Hz. Ömer (R.A.) fetihlerin devamını ve İran üzerine saldırılar hazırlamaya başladı. Oluşturulan ordunun başına Ebu Ubeyde getirildi ve ordu Irak'a hareket etti. İlk karşılaşma 635 yılında Nemarık denilen yerde oldu ve İslam ordusunun zaferi ile sonuçlandı. Bu savaştan kaçan Persler Sekkatiye denilen yerde tekrar toparlanıp müslümanlara saldırmak istedilerse de yine yenildiler ve ardından Kesker şehri Ebu Ubeyde komutanlığında fethedildi. Kesker'in fethinden sonra iranlılar tekrar müslümanlara saldırdılar fakat Barusma denilen yerde gerçekleşen savaşta mağlup oldular.İranlılar hem kaybedilen yerleri geri almak hem de müslümanların ilerleyişini durdurmak için büyük bir ordu topladı. Kufe yakınlarında pers ordusu ile İslam Ordusu karşılaştı. İki ordunun arasında bulunan köprü nedeni ile bu savaşa '' köprü savaşı '' denir. Asker sayısının çokluğu ve fillerle desteklenen pers ordusu karşısında müslümanlar ne kadar direnseler de geri çekilmek zorunda kaldılar. İslam ordusunun komutanı Ebu Ubeyde bu savaşta şehit düştü.Müslümanların 4 bin şehit verdiği bu savaşta iran ordusunun yaklaşık 7 bin kayıp yaşadığı tahmin edilmektedir. Ebu Ubeyde'nin şehadetinden sonra komutanlığı alan Müsenna bin Harise ani bir manevra ile iranın iki önemli komutanı olan Caban ve Merdanşah'ın birliklerini dağıttı ve onları esir edip öldürdü. İslam ordusu böylece geri çekilirken bile iranlılara önemi zaiyat vermiş oldu. Müsenna bin Harise komutasındaki müslümanlar Köprü Savaşından sonra bir süre Irak'ta kaldılar. Gelen takviye kuvvetler ile İslam Ordusu hem güçlendi hem de moralini düzeltti. Diğer taraftan iran ordusu da bu takviye gücü haber alınca harekete geçti. Büveyt denilen yerde iki ordu karşılaştı. Müsenna bin Harise ne savaştan önce ne de savaş sırasında ordudaki düzenin bozulmasına izin vermedi. Bu dirence daha fazla karşı koyamayan iranlılar geri çekilmek zorunda kaldı. Bazı tarihçiler iran ordusunun bu savaştaki kaybının 100 bini bulduğu yazar. Bu sayı abartı olmakla birlikte iran ordusunun bu savaşta ciddi kayıp yaşadığı bir gerçektir.Büveyt'te gerçekleşen savaştan sonra aralarında husumet bulunan iki iranlı komutan, Rüstem ve Firuzan, birlikte hareket etme kararı aldılar. Yezdicerd onlar tarafından iran kralı ilan edildi ve halkın desteğini alma gayreti güttüler. Orduya katılımı zorunlu tutup asker sayısını arttırmaya karar verdiler. Diğer taraftan Hz. Ömer (R.A.) de orduya katılımı zorunlu hale getirdi ve Irak bölgesindeki birliklerin başına komutan olarak Sa'd bin Ebi Vakkas'ı atadı. Hz. Ömer (R.A.) Hz Ebubekir'den (R.A.) farklı olarak Ridde Savaşları sırasında dinden dönüp sonra tekrar müslüman olanları da orduya aldı. Fakat bir şartla; herhangi bir yetkileri olmaksızın sıradan askerler olarak savaşacaklardı. Müsenna bin Harise'nin şehadetinden sonra komutan olarak atanan Sa'd bin Ebi Vakkas ilk olarak yeni kral seçilen Yezdicerd' e bir heyet gönderip İslam'a davet etti.Yezdicerd'in bu teklifi reddetmesi üzerine müslümanlar savaşa hazırlanmaya başladı. İran ordusu ile İslam Ordusu Kadisiye denilen yerde karşılaştı.


   Kadisiye Savaşı (637)


   Sa'd bin Ebi Vakkas iran ordusunun komutanı olan Rüstem'e de aynı teklifi yaptı. Ya müslüman olacaklardı ya cizye vereceklerde ya da savaşılacaktı.İranlılar bu teklifi reddettiler ve savaş başladı.İlk olarak mübareze denilen teke tek meydan okumaların ardından Rüstem hücum emrini verdi. İran ordusunda fillerinde olması müslümanları zorluyordu. Müslüman atlı süvarilerin fillere ani saldırılar düzenleyip geri çekilmeleri ve okçuların filleri idare eden iranlı askerleri hedef almaları sayesinde bu ilk saldırı bertaraf edildi. Savaşın bu ilk gününde önceki yıllarda peygamberlik iddiasında bulunan ama sonra yeniden İslamiyet'e giren Tüleyha bin Huveylid'in kahramanlığı görüldü. İkili mübarezede rakibini yenen Tüleyha askerleri savaşmaları konusunda cesaretlendiren bir konuşma yaptı. Kadisiye Savaşının ilk günü (Ermas Günü) böyle geçti.Savaşın ikinci gününde (Ağvas Günü) Ka'ka bin Amr emrindeki askerlerle birlikte savaş alanına geldi. İran ordusundaki fillerin ne kadar tehlikeli olduğunun farkında olan Ka'ka bin Amr ordusundaki develeri çeşitli şekillerde süsledi ve onları düşman ordusundaki atların ve fillerin korkacağı bir şekle soktu. İranlılar saldırıya geçince atlarının ve fillerinin düzeni bozuldu.Müslümanlar bu avantajı iyi kullandılar ve iranlılara çok kayıp verdirdiler.Savaşın üçüncü gününde (İmmas Günü) çetin geçti. İran ordusu filleri en önde sürdü ve bu kez dağılıp kaçmamaları için yanlarına süvariler yerleştirdi. Müslümanlar önce fillere sonra da süvarilere saldırdı. İki tarafta üstünlük kuramadı. Hava kararıp gece olunca iranlı komutan Rüstem topyekün saldırıya karar verdi. Bu gece sabaha kadar çarpışmalar yaşandı ( Herir Gecesi).Savaşın dördüncü gününe (Kadisiye Günü) iki taraf çarpışarak girdi. Ka'ka bin Amr bir taraftan ordu içindeki düzeni sağlıyor diğer taraftan askerlerin moralini yüksek tutmaya çalışıyordu.Yanındaki birlik ile iran ordusunun merkezine saldırıya geçti.Bu saldırı ile iran ordusunun komutanı olan Rüstem öldürüldü ve iran ordusunun bütün düzeni bozulup askerleri kaçmaya başladı. Destek birliklerle beraber 30 bini bulan İslam Ordusu Sa'd bin Ebi Vakkas ve Ka'ka bin Amr komutanlığında sayısı 120 bini bulan iran ordusunu mağlup etti. Ardında 8500 şehit bıraktı.

   Sa'd bin Ebi Vakkas Kadisiye'de bir süre kaldıktan sonra Hz Ömer'den (R.A.) gelen emirle Medain şehrini fethetmek üzere yola çıktı. Medain dönemin iran devletinin başkentiydi. Bu açıdan fethi de iran bölgesinde hakimiyetin İslam Devleti'ne geçmesi demekti. Medain kuşatması yaklaşık 2 ay sürdü. İranlılar şehrin batı kısmını terkettiler. Şehrin ortasından geçen Dicle nehri şehri doğu ve batı diye ikiye ayırıyordu. Şehrin batı kısmı fethedilince tüm düşman birlikleri gemilerle nehri geçip şehrin doğu kısmına konuşlandı. Fakat müslümanlar iranlıların hiç ummadığı şekilde nehre atlayıp yüzerek karşıya geçtiler ve iran kralı Yezdicerd Hulvan'a kaçtı.Kralın kaçmasından sonra iran birlikleri de direnemedi ve Medain şehri fethedildi.İranlılar Medain şehrini kaybettikten sonra Celula bölgesinde biraraya geldiler ve müslümanlara saldırı hazırlığına başladılar. Hz Ömer (R.A.) bunu öğrenince Sa'd bin Ebi Vakkas'a saldırı emri verdi. Celula'daki iranlılar mağlup edildi. Çok azı hayatta kaldı. Celula'nın yanında Ramehürmüz'de Hürmüzan komutanlığında toplanan iranlılar Numan bin Mukarrin'in başındaki İslam Ordusu'na yenildiler ve sağ kalanlar Tuster'e kaçtılar.Müslümanlar Numan bin Mukarrin ve Sehl bin Adiy komutasında Tuster'i kuşattılar. Aylarca süren kuşatma sonunda Tuster fethedildi ve Hürmüzan esir edilip isteği üzerine Hz Ömer'in (R.A.) karşısına çıkarıldı. Görüşmelerin sonucunda Hürmüzan müslüman oldu ve Medine'ye yerleşti.


   Nihavend Savaşı (642)


   Tuster'in fethinden sonra birkaç yıl boyunca iran ordusu toparlanamadı. Müslümanlar İran ve Irak bölgesinde hakimiyet sağlamışlardı. İranlı vali ve komutanlar kralları Yezdicerd'e mektuplar yazarak ordu toplamasını istiyorlardı. Yezdicerd ordu toplamak için harekete geçti. Coğrafi konumu gereği savunmaya müsait olan Nihavend şehrinde yaklaşık 150 bin kişilik bir iran ordusu topladı.Yezdicerd ordunun başına Firuzan'ı komutan olarak atadı. Bu gelişmelerden haberi olan Hz Ömer (R.A.) Sa'd bin Ebi Vakkas'a ordusu ile Nihavend'e hareket etmesini emretti. Müslümanlar Nihavend şehrinde kararlı bir direnişle karşılaştılar. Bunun üzerine Ka'ka bin Amr komutasındaki süvariler bir sahte saldırı başlatıp geri çekildiler. İranlılar tuzağa düştü ve geri çekilen müslüman süvarileri kovalamaya başladılar. İslam Ordusu'nun piyade birliklerinin bulunduğu yere geldiklerinde şiddetli bir savaş başladı. İslam Ordusu'nun süvarileri kanatlardan iranlıları çembere almış piyadelerle birlikte saldırıya geçmişti. İran ordusu bu savaş ile tamamen yokedildi ve irandaki son direniş kırıldı.Savaşın ardından bölgedeki birçok idareci müslümanlarla anlaşma yoluna gitti. Müslümanlar Rey, Azerbaycan, Cürcan, Horasan ve Kirman gibi önemli yerleri egemenlikleri altına aldılar ve müslümanlar İran topraklarında ikamet etmeye başladılar.

   Hz Ömer (R.A.) döneminde İran ile Irak ve Suriye bölgelerinin fethi eş zamanlı gerçekleşmiştir. Hz Ebubekir'in (R.A.) vefatının ardından halifeliğe seçilen Hz Ömer (R.A.) önce Halid bin Velid'i Şam valiliğinden azletti ve yerine Ebu Ubeyde'yi atadı. Bunun sebebi Halid bin Velid'in ardarda kazandığı zaferlerdi. Bu sayede askerler Halid bin Velid'i yenilmez olarak görüyor ve zaferleri O'na bağlıyordu. Oysa Hz Ömer (R.A.) bu zaferlerin Allah katından geldiğini biliyor ve askerlerin de bunu bilmesini istiyordu. Halid bin Velid ise bu durumu idrak etmiş ve halifenin kararını tartışmasız kabul etmişti.

   Suriye ve Irak Bölgelerinin Fethi

   Yermük zaferinden sonra Ebu Ubeyde komutasındaki İslam Ordusu Hz Ömer'in (R.A.) talimatı ile Dımaşk (şimdiki Şam şehri) şehrini fethetmek üzere yola çıktı. Yol boyunca ciddi bir dirençle karşılaşmadan ilerlediler ve şehri kuşattılar. Şehrin surlaru yüksek ve sağlamdı.Bu yüzden savaş kuşatma savaşı olarak sürdü. Bölgede doğu roma idaresi vardı. Şehirdeki roma valisi Nustas bin Nesturus, askerlerin komutanı da Bahan adlı bir romalı komutandı. Şehirde yaklaşık 60 bin asker vardı. Müslümanlar ise Ebu Ubeyde bin Cerrah komutanlığında yaklaşık 40 bin kişi idi. Tarihçiler şehrin göğüs göğüse çarpışmalar yaşanmadan yarı savaş yarı anlaşma yolu ile fethedildiği konusunda hemfikirdir. 635 yılında gerçekleşen bu fetihte müslümanların ordusunda Halid bin Velid, Amr bin As, Ka'ka bin Amr ve Yezid bin Ebu Süfyan gibi önemli komutanlar bulunmuştur.Dımaşk şehrinin fethinden sonra roma ordusu yaklaşık 100 bin kişilik bir kuvvetle bölgeye hareket etti. Fihl denilen yerde iki ordu karşılaştı ve İslam Ordusu net bir zafer elde etti. Ebu Ubeyde bin Cerrah kaçan romalı birlikleri takip etti. Romalılar Hıms şehrine sığınınca şehir kuşatıldı ve fethedildi. Ardından Halid bin Velid, Ebu Ubeyde'nin emri ile Kinnesrin'i fethetti. Aynı yıl içinde Hz Ömer (R.A.) Muaviye bin Ebu Süfyan'ı Kayseriya şehrinin fethi ile görevlendirdi. Nitekim Kudüs'ün fethinden sonra burası da fethedilecekti.

   İkinci Ecnadeyn savaşından sonra Amr bin As ordusu ile İliya şehrini yani Kudüs'ü kuşattı. Kuşatma 4 ay sürdü. Nihayetinde şehrin ileri gelenleri teslim olmayı kabul ettiler. Haber Hz Ömer'e (R.A.) ulaşınca yerine Hz Ali'yi (R.A.) bırakıp Kudüs'e gitti. Şehir Hz Ömer'e (R.A.) teslim oldu. Fethin ardından Kudüs halkı ile müslümanlar arasında anlaşma yapıldı. Buna göre hiç kimse din konusunda zorlanmayacaktı. Müslüman olmayanlar cizye verecekti. Şehirde roma askeri kalmayacak eğer şehri terketmek isteyen olursa roma askerleri ile birlikte çıkıp gidebileceklerdi.Kudüs'ün ve Filistin bölgesinin fethi ile roma zayıf düşmüş ve bölgedeki idari yeteneğini kaybetmişti. Diğer taraftan Irak ve Suriye'deki müslümanlar Mısır'da bulunan romalı birliklerin saldırılarına karşı tehlikedeydiler. Amr bin As, Hz Ömer'in (R.A.) görevlendirmesi ile Mısır'ı fethetti ve bölgedeki roma tehlikesini ortadan kaldırdı. ( Amr bin As'ın Hayatını anlattığımız kısımda Mısır'ın fethi ayrıntılı ele alındığı için tekrara düşmemek adına burada değinilmedi – Baybars)

   Şehadeti

   Uhud Savaşı'nın gerçekleşeceği günlerde Peygamber efendimiz yanında Hz Ebubekir (R.A.), Hz Ömer (R.A.) ve Hz Osman (R.A.) varken dağ sallanmaya başladı. Bunun üzerine Hz Muhammed (S.A.V.) ayağı ile toprağa vurdu ve '' Dur ey Uhud ! Çünkü üzerinde bir Nebi, bir sıddık ve iki şehit bulunmaktadır'' demişti. İşte o günden beri Hz Ömer (R.A.)şehit olacağını biliyordu. 644 yılında müslümanlara sabah namazı kıldırırken Muğire bin Şube'nin kölesi olan ebu lülünün saldırısı sonucu yaralandı. Birkaç gün sonra da şehit oldu. Naaşı Hz Aişe'nin evinde bulunan Peygamberimiz ve Hz Ebubekir'in (R.A.) bulunduğu odaya, Hz Ebubekir'in (R.A.) yanına defnedildi.

   Hz Ömer'in (R.A.) halifelik dönemi boyunca Sasani İmparatorluğu yok edildi ve İran toprakları İslamiyet'e kavuştu. Diğer taraftan şimdiki Suriye, Irak ve Filistin toprakları ile Mısır ve Kuzey Afrika Roma İmparatorluğundan alındı. Ama sadece fetih değil bu topraklardaki idari sistemde bir düzene sokuldu. İslam Devleti idari anlamda da dizayn edildi. Hz Ömer'in (R.A.) en çok korktuğu şeylerden birisi müslümanlar arasında fitne ve ayrılık oluşmasıydı. Yaralandığı gün yanındakilere '' Beni vuran kimdi ?'' diye sormuş, o kişinin müslüman olmayan mecusi bir köle olduğunu öğrenince Allah'a şükretmiştir. Fakat zaman Hz Ömer'in (R.A.) korkusunun boşa olmadığını göstermiştir ki bugün Hz Ömer'i (R.A.) şehit eden iranlı mecusi ebu lülü adına İran'da Kaşan ile Fins arasındaki yolda türbe yapılmıştır. İçerisinde farsça yazılarla '' Ebubekir'e ölüm , Ömer'e ölüm, Osman'a ölüm'' yazan bu türbe günümüz İran devleti tarafından restore edilip genişletilmiş ve şia taraftarları tarafından ziyaret edilmektedir.Varsın olsun. Bizler doğru bildiğimizi söylediğimiz müddetçe, farza ve sünnete sarıldığımız müddetçe, Kur'an-ı Kerim'i rehber edindiğimiz müddetçe bunların hiç önemi olmamıştır, olmayacaktır. Allah (C.C.) , Ömer bin Hattab'a rahmet eylesin. Kendisinden asırlar sonra yaşayan müslümanlar olarak biz O'ndan razıyız. Allah'ta (C.C.) razı olsun.
Bu dünya bir pencere, her gelen bakar gider...
Bunu ilk beğenen sen ol.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.