Oğullarım, Allâhü Teâlâ'dan korkmanızı, namazı vaktinde kılmanızı, nisaba ulaştığında zekâtı vermenizi, abdestinizi güzel almanızı tavsiye ediyorum. Zira abdestsiz namaz kabul olunmaz.
Hataları bağışlayın, öfkenizi yutun, sıla-i rahim (yakın akrabaya iyilik yapın), câhile karşı sabırlı ve yumuşak huylu olun, din ilmini öğrenin, işlerinizde azimli olun, Kur'ân-ı Kerîm'in (emir ve yasaklarına) riâyet edin, güzel komşuluk yapın, iyiliği emredip kötülükten nehyedin, fuhşiyattan sakının.
Sonra oğlu Muhammed bin Hanefiyye'ye baktı ve ‘Kardeşlerine söylediklerimi ezberledin mi?' dedi. ‘Evet’ deyince aynı şeyleri sana da vasiyet ediyorum. Sana ayrıca kardeşlerine hürmet etmeni, emirlerini hoş karşılamanı istiyorum. Zira onların sende çok hakları vardır. Ayrıca onlardan habersiz bir iş yapma. Sonra Hasan ve Hüseyin'e dönüp: Sizlere de kardeşinize sahip çıkmanızı vasiyet ediyorum. Zira o sizin kardeşiniz, babanızın oğludur. Babanızın onu sevdiğini biliyorsunuz...
Ben Peygamber Efendimiz'den (s.a.v.) şöyle işitmiştim: “İki kişinin arasını düzeltmek (nafile) namazlardan ve oruçlardan daha büyüktür.”
Akrabalarınızı gözetin, sıla-i rahimde bulunun ki Allâhü Teâlâ da size hesabı kolaylaştırsın.
Allah'tan korkun, yetimlerin hakkına riâyet edin. Onlar sizin yanınızda haksızlığa uğramasınlar.
Allah'tan korkun namazı zayi etmeyin. Zira o dininizin direğidir.
Allah'tan korkun ve zekâta riâyet edin. Zira zekât vermek Allâhü Teâlâ'nın gadabını söndürür. Fakir ve miskinler hakkında Allâhü Teâlâ'dan sakının, kazancınıza onları da ortak edin (yani onların hakkını unutmayın).
Kur'ân-ı Kerîm hakkında da Allâhü Teâlâ'dan sakının. Sakın başka birisi Kur'ân-ı Kerîm ile amel etmekte sizi geçmesin..
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)