Ve ne iş ne düşünce olup, eller taşı yontarken ve tezgâhta çalışırken bile ruhunuzda durmadan zıplayan hayret ve şaşkınlık değil midir?
Kim ayırabilir imanını işlerinden ya da inancını meşgalesinden?
Kim saatleri önüne serip “bu Tanrı için, bu benim için,
Bu ruhum için, bu bedenim için” diyebilir?
Tüm saatleriniz bir benlikten diğerine boşlukta çırpan kanatlardır.
...
İbadetin açılacak ve aynı zamanda kapatılacak bir pencere olduğunu sananlar,
Henüz penceresi şafaktan şafağa açık duran ruhlarının evini ziyaret etmemiş olanlardır.
Günlük yaşantınız sizin mabediniz ve dininizdir.
İçine girdiğinizde neyiniz varsa yanınıza alın.
Sabanınızı, demir ocağınızı, tokmağınızı ve lavtanızı,
Gereksiniminiz ve zevkiniz için oluşturduğunuz her şeyi.../Halil Cibran-Ermiş