Gıybet büyük günahlardan biridir. Öyle ki Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde gıybet hakkında şöyle buyurur:
إِيَّاكُمْ وَالْغِيبَةَ فَإِنَّ الْغِيبَةَ أَشَدُّ مِنْ الزِّنَا، فَإِنَّ الرَّجُلَ قَدْ يَزْنِي وَيَتُوبُ فَيَتُوبُ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَإِنَّ صَاحِبَ الْغِيبَةِ لَا يُغْفَرُ لَهُ حَتَّى يَغْفِرَ لَهُ صَاحِبُهُ
“Gıybetten sakının! Çünkü gıybet zinadan daha şiddetlidir. Kişi zina eder, sonra tevbe ederse, Allah onun tevbesini kabul buyurur. Ancak gıybet eden, gıybet edilen affetmedikçe, mağfiret olunmaz.” (Kenzu’l-ummâl, 3/1057) Meseleye Üstad Hazretleri’nin yaklaşımı içinde bakılacak olursa, gıybetin öyle nevi vardır ki, o, zinadan daha büyüktür. Meselâ bir zümre-i sâlihînin veya belli bir cemaati temsil eden bir şahsın ya da helallik alma imkânı kalmadığından dolayı vefat etmiş kimselerin gıybetini yapmak bu nevi gıybete girebilir...
Gıybetten uzak kalabilmek için evvela gıybetin dindeki yerini çok iyi belirlemek lazımdır. Kur’ân-ı Kerim bu konuda:
أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا
Hiç sizden biriniz ölmüş kardeşinin cesedini yemekten hoşlanır mı?” (Hucurât Sûresi, 49/12) buyurarak, lisân-ı nezîhisine rağmen bu meseleyi ölü kardeşinin etini yemeye benzeterek, “leş yemeyin” diyor. Bunun bir diğer mânâsı, “leş kargalığı yapmayın” demektir. Üstad’ın enfes tespitleri içinde meseleye yaklaşacak olursak şöyle diyebiliriz: “Sizin vicdanınıza ne olmuş ki, insanken böyle leş kargalığı yapıyorsunuz! Hayat-ı içtimaiyeden nasibini alan heyet-i içtimaiyenize ve umumî ruhunuza ne olmuş ki kendi heyetinizi yaralıyorsunuz!”
...Öyle garip bir dünya...
...Olmaz dediğin ne varsa olur...
...Düşmem der düşersin...
...Şaşmam der şaşarsın...
...En garibi de budur ya;...
...Öldüm der durur yine de Yaşarsın...