- Şu konuyu konuşabilir miyiz?
- Hangi konuyu?
- Çocuğumuzun okuldaki başarısızlığını?
- Ne bekliyordun bu çocuktan adam mı olur?
- Neden olmasın? Biraz ilgilenip destek olsak?
- Peki ne yapalım?
- Bir öğretmen tutsak, kursa göndersek!
- Boşuna uğraşma, senin oğlundan adam olmaz.
- Benim işim gücüm var, onunla uğraşamam. Onun için beni meşgul etme, gazete okuyorum!
Kadın düşündü taşındı. Tartışsa mıydı? Israr etse bir kere ‘yok’ dedi mi var da demezdi. Peki ne yapsaydı? Neden hiçbir problemi konuşup, tartışamıyorlardı? Acaba kendisinde mi bir anormallik vardı? Gerçi çoğu ailelerde yaşanıyordu bu dram. Çoğu kadın aynı şikayetleri ediyordu eşinden. “Eşimiz eviyle ve çocuğuyla ilgilenmiyor, ailenin sıkıntılarına ilgisiz kalıyor. Karşılıklı konuşamadığımız için de problemler çözülmüyor, problemlerin altında eziliyoruz.. ”diyorlardı.
Halbuki Peygamberimiz kızları evlendikten sonra bile onları gördüğünde alınlarından öperdi. Dertlerini dinleyip sıkıntılarına ortak olurdu. Hz. Fatıma geldiği zaman ayağa kalkarak onu karşılar, “Hoş geldin kızım” der, öper, elinden tutarak yanına oturturdu. Bir akşam kızı Hz. Fatıma’nın evinde kalmıştı. Torunları Hz. Hasan ve Hüseyin gece kalkıp su istemişlerdi. O, Kainatın Efendisi kalkmış, torunlarına kendi elleriyle su vermişti. Sadece kızlarıyla ilgilenmez, önemli konularda eşleriyle konuşurdu. Mesela sahabeleriyle hicretten sonra ilk defa umre yapıp Kabe’yi tavaf etmek için yola çıkmışlardı. Kabe’ye yaklaştıklarında anlaşma gereği umre yapmadan dönmek zorunda kalmışlardı. Sahabeler çok üzülmüşlerdi. Israrla anlaşmayı dinlemeyip Kabe’ye girmek istiyorlardı. Yanında bulunan eşi Ümmü Seleme’ye durumu anlattı. Ümmü Seleme:
- Ey Allah’ın Resulü! Emrinin yerine getirilmesini istiyorsan çık, bir daha kimseye emretme, deveni kes, berberini çağır, seni tıraş etsin.
Peygamberimiz eşinin dediğini yaptı. Bunu gören sahabeler de aynı şeyi yaptı. En zor zamanında eşiyle olan istişaresinin meyvesini bu şekilde aldı. (Buhari, Şurut 15, Hac 106)
O koskoca bir peygamberdi. Kainat onun için yaratılmıştı. Fakat yine de eşinin görüşlerine başvuruyordu. Onu dinliyor, sözlerine değer veriyordu. Evet siz de eşinizin sıkıntılarına kulak verip onları dinleyin ki, “Semi” ismi üzerinizde tecelli etsin.