Türkiye Büyük Millet Meclisi Birinci İcra Vekilleri Heyeti'nce hazırlanan ve Başbakan Mareşal Fevzi Çakmak ile TBBM Reisi Mustafa Kemal'in imzasını taşıyan Medaris-i İlmiyye Nizamnamesi'nin en önemli yanı, okulların müfredat programlarını dini ve müspet bilimlerin kaynaştığı bir şekilde düzenlemesiydi. Diğer bir deyişle, henüz "İmam Hatip" ismi geçmese de okulların müfredatı, bugün de İmam Hatip Liseleri'nde okutulan müfredatın benzeri bir şekilde düzenlenmişti.
Atatürk'ün bu nizamnamenin uygulandığı okullardan biri olan Konya'daki Darul Hilafe Medresesi'ni 22 Mart 1923 tarihindeki ziyaretinde söylediği sözler ise oldukça dikkat çekici nitelikte. Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki'nin hatıraları ve dönemin gazetelerine yansıyanlar, bugün İHL mezunlarını sadece imam ya da müftü olmaya zorlayanların gerekçelerini de çürütüyor. Çünkü bugün Matematik, Fizik, Kimya'nın yanında Kur'an-ı Kerim, Arapça, Hadis gibi dersleri gören İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin sadece imam ya da müftü olmak zorunda bırakılmasına karşılık, Atatürk'ün hem dini hem de fen ve sosyal bilimleri aynı anda öğrenen öğrencilerin okuduğu okulu denetledikten sonra söylediği sözler tarihe çok çarpıcı bir kayıt olarak düşülüyor. Atatürk'ün sözleri, 1950'li yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı yapan, Ahmet Hamdi Akseki'nin Din Eğitimi'ne ilişkin hazırladığı rapora ve 23 Mart 1923 tarih, 771 sayılı Hakimiyet-i Milliye Gazetesi'ne "Gazi Darülhilafe Medresesi'nde" başlığıyla şöyle yansımıştı: "Beraberindeki heyetle birlikte okula gelen Mustafa Kemal, teftiş ve mektebin eğitim programı ile öğrenci sayısı hakkında sorular yönelterek okul hakkında geniş çaplı bilgi aldılar. Sınıfın birinde Aksekili Ahmet Efendi'nin "Dinî Dersler" isimli eserinden o günün dersi olan "Kur'ân-ı Kerim'e göre devletin kurulu olduğu esas ikidir. Birincisi adalet ikincisi emaneti ehline vermek." şeklinde ve devamındaki cümlelerden oluşan parçadan oldukça memnun oldular."
İmam-Hatip mektepleri açılıyor
Mustafa Kemal, öğrencilerin en çağdaş ideallerle yetiştiğini görerek memnun oluyor ve medreseden ayrılırken şöyle diyor: "Memnuniyetle görüyorum ki eğitim ve öğretim cidden dini hakikat içerisindedir. İnşallah memleketimizi, milletimizi ihya edecek çağdaş ve gerçek bilim adamları -faziletli öğretmenlerimiz sayesinde-siz olacaksınız. Kıymetli ve gerçek alimlerimizin mevkileri yüksektir. Alimlerimizin, bilim ve irfan erbabının yardım ve irşatlarıyla inşallah İbn-i Rüşd'ler, İbn-i Sina'lar, Farabi'ler, milletimizin içinden çıkarak bu asrın ihtiyaçlarıyla donanmış olarak dini hakikatleri ihya edeceklerdir. Ahmed Hamdi Efendi'yi tebrik ve kendilerine teşekkür ederim. Gördüklerimden memleketin geleceği için memnunum."
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce açılarak sayıları 465'i bulan ve hem fen bilimleri, hem de dini bilimlerin bir arada verildiği bu ilk Cumhuriyet okulları, 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun kabul edilmesinden bir hafta sonra, dönemin Eğitim Bakanı Vasıf Çınar'ın bir emri ile kapatıldı. Yeni kanunla birlikte ilk kez "imam hatip" ismi de kullanılmaya başladı. Yeni kanun üniversite bünyesinde bir İlahiyat şubesi açılmasını ve din adamı yetiştirmek üzere "İmam Hatip Mektepleri" açılmasını öngörüyordu. Din eğitiminin "İmam Hatip Mektepleri" indirgenmesinin sebebi ise Tevhidi Tedrisat'ın çıkarılmasında pay sahibi olan isimler tarafından oldukça çarpıcı bir şekilde, kanunun çıkarılmasından yaklaşık 25 yıl sonra dile getirilecekti. İmam Hatip Mektepleri'ne ilkokullardan mezun en az 12 ve en çok 15 yaşında bulunanlar alınacaktı. Bu okullarda okutulacak dersler de yine Medarisi İlmiyye Nizamnamesi'ne paralel bir şekilde düzenlenmişti. Bu derslerden bazıları şöyleydi: Kur'ân-ı Kerîm, Tefsir, Hadis, İlm-i Tevhid, Coğrafya, Hesap, Matematik, Hayvanat, Nebatat, Din Dersleri, Ruhiyat, Ahlâk, Türkçe, Fizik ve Kimya, Malumat-ı Hıfzısıhha, Yazı, Beden Eğitimi , Türk Edebiyatı, Hitabet, Arabça ve Tarih.
İmam Hatip Mektepleri bir bir kapatıldı
İmam Hatip Mektepleri, 4 yıllık bir okul olarak planlanmıştı. Ancak, Birinci Meclis tarafından kurulan ve Türkiye'nin ilk ortaöğretim kurumları sayılabilecek ve sayıları 500'e yaklaşan medreselerin kapatılmasına karşılık, sadece 29 yerde İmam Hatip Mektebi açıldı. Bu sayı ise her yıl biraz daha kırpılarak iki yıl içinde 20'ye, 1926-1927 yılında ise Kütahya, İstanbul dışındaki okullar kapatılarak 2'ye kadar düşürüldü. 1931-1932 ders yılında ise bunlar da kapatılarak, İmam-Hatip Mektepleri tamamen kapatıldı. Bu sonuçla bugün de halen geçerli olan ve İmam Hatip Mektepleri açılmasını zorunlu kılan Tevhidi Tedrisat Kanunu'na rağmen, uygulama din derslerinin ve dini mekteplerin kapatılması olarak şekillendi.
İnönü: Gerçek Müslümanlık sayemizde tecelli edecek!
Bu mekteplerin kapatılma gerekçesi öğrenci ilgisinin azlığı olarak gösterilse de ve bu iddia bir yönüyle doğruysa da, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Halis Ayhan, "Türkiye'de Din Eğitimi" isimli kitabında asıl gerekçenin "Mektebin lise kısmının açılmayışı, yalnız dört yıllık bir orta mektep seviyesinde kalmış olması, mezunlarının istihdam alanlarının olamayışı ve bu mektepleri bitirip imam olanlara verilen maaşların komik düzeyde kalması" olduğunu söylüyor. Yine bilim adamları, harf inkılabı ve laikliğin tesisi için yapılan uygulamaları da mekteplere ilgisizliğin sebepleri arasında gösteriyor. Çünkü aynı müfredata sahip medreselerin sayısının üç yıl içinde 500'e yaklaşması halkın ilgisizliği olmadığının kanıtıydı.
Başbakan İsmet İnönü, kanunun yürürlüğe girmesinden bir yıl sonra yani Mayıs 1925'te yaptığı bir konuşmada "Tevhid-i Tedrisat'ın bazılarınca yanlış anlaşılıp kabul gördüğünü gördük, bu işin müteşebbisleriyle takip edenlerinin elbette tek nazarda dinsizlik ithamına maruz kalacakları tabiî idi. On sene sonra bütün dünya ve şimdi bize itiraz edenler muarız olanlar, yahut tuttuğumuz yoldan din namına endişe edenler göreceklerdir ki; Müslümanlığın asıl temiz, en saf, en hakiki şekli bizde tecelli eylemiştir. " Ancak Başbakan İnönü'nün "10 yıl sonra görelim" dediği manzara ise bizzat CHP milletvekillerinin bile isyan edeceği bir dinden soyutlanma manzarasıydı. Çünkü kanunla, İmam Hatip Mektepleri'nin kapatılması bir yana, din dersleri de öğretim kurumlarının programından çıkarılarak, Tevhidi Tedrisat uygulaması kanunun açık hükümlerine rağmen din öğretimini yasaklamak şeklinde uygulamaya konulmuştu. 1946 yılına gelinceye kadar, bu konularda araştırma, yazma ve tartışmalara büyük ölçüde yasaklar getirilmişti[/align]