You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Allahrızası için yardımcı olun.

Allahrızası için yardımcı olun.

Yeni Üye
Allahrızası için yardımcı olun.
Öncelikle Selamın Aleyküm arkadaşlar abiler ablalar. Henüz lise çağındayım, uzun süredir Ateist forumlarda dolaşıyorum ve Ateizme yöneldiğimi fark ettim. Anlattıkları çok mantıklı gelmeye başladı. lütfen yardımcı olun da ahiretimi kurtarayım. birkaç çıkmaza girdiğim soruyu soracağım lütfen yardımcı olun?
Sınıfımda da ateist arkadaşlar var ateist olma sebepleri bunlar belki onlarıda geri döndürürüm.

-----Her şeyin bir başlangıcı varsa Allah (c.c) başlangıcı nasıl olmuştur?

-----Hz. Muhammed (s.a.v) in Hz Aişe ile 6 yaşında evlenip 9 yaşında halvet olduğu doğru mudur? Doğruysa nolur açıklayın,

-----Kur'an ı Kerim in orjinali niçin yoktur. tama sonradan kitap haline getirildi ama Taşlar a derilere vs yazılmıştı bunlar nerede?

-----Sonsuz hayat nasıl olabilir? Herşeyinde bir başlangıcı ve sonu yok mudur? Bunlar insan beynin kavrayamayacağı şeyler diye düşünüyorum lakin mantıklı açıklama bulamıyorum. şimdiden allah razı olsun .
Bunu ilk beğenen sen ol.
Profesör
RE: Allahrızası için yardımcı olun.
aleyküm selam hoşgeldiniz de gülücük
ne işiniz olur ataistlerle oraya gidiyorsunuz.
Göz sayesinde görüyor olsaydın gece uyurken rüya göremezdin.
Demek ki görmüyorsun, sana gösteriliyor.
Bunu ilk beğenen sen ol.
Yeni Üye
RE: Allahrızası için yardımcı olun.
Abla girdim bi kaç kere aklımda şüpheler vardı. Lütfen yardımcı olun şunlara cevap verin sonsuz hayatımı kurtarmama yardımcı olun. Dualarım sizinle olsun :'(
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Allahrızası için yardımcı olun.
Alıntı:----Her şeyin bir başlangıcı varsa Allah (c.c) başlangıcı nasıl olmuştur?
Zaman basit ve tek düzlemde ilerleyen bir şey değildir. 3 boyutlu evrenimizde bile zamanın izafiliği bilinen bir şeydir. Allah da zaman ve mekandan münezzehtir Allahı zaman ve mekan kuşatamadığı gibi Allahın sıfatlarını TAM MANASI ile akıllar da kuşatamaz.

Alıntı:-----Hz. Muhammed (s.a.v) in Hz Aişe ile 6 yaşında evlenip 9 yaşında halvet olduğu doğru mudur? Doğruysa nolur açıklayın.
Bu konuda çeşitli rivayetler var, nikah yaşını 12 olarak gösteren bazı rivayetler de bulunuyor şüpheli bir mevzu daha geniş açıklayanlar olacaktır tam bilgim yok bu konuda.

Alıntı:-----Kur'an ı Kerim in orjinali niçin yoktur. tama sonradan kitap haline getirildi ama Taşlar a derilere vs yazılmıştı bunlar nerede?
Taşlara, derilere, yapraklara yazılanlar Kuranın belli parçalarıydı. Sahabe Kuranı ezberlemek için vahiy devam ettikçe bunları tutmuştur ve Halife Ebu Bekir Sıddık zamanında da mushaf tamamlandığından ötürü eski parçalara gerek duyulmamıştır Allahu alem, farklı bir gerekçe de olabilir.
Alıntı:-----Sonsuz hayat nasıl olabilir? Herşeyinde bir başlangıcı ve sonu yok mudur? Bunlar insan beynin kavrayamayacağı şeyler diye düşünüyorum lakin mantıklı açıklama bulamıyorum. şimdiden allah razı olsun .
Aynen öyledir, baştaki sorunun cevabı gibi sonsuzluk kavramını düşünmeye çalıştığımızda çok garip bir çıkmaza girebiliyoruz, bunda dünya ile ahireti fazlasıyla kıyaslıyor olmamız da etkili olabilir. Kuranda ahiret hakkında nakledilenler ufak kesitlerdir, Kuranda nakledilenin daha fazlası hakkında kesin yorum yapabiliyor değiliz en doğrusunu Allah bilir.
Irkçılık ideolojik bir düşünce değil, aksine psikolojik bir hastalıktır.(Şehid İnşaAllah Malcolm x-Malik El Şahbaz)

Sizi rahatsız etmeye geldim!
Bunu ilk beğenen sen ol.
Yeni Üye
RE: Allahrızası için yardımcı olun.
Çok teşekkür ederim ancak aklımdaki şüphelerden bir türlü kurtulamıyorum. az önce düşünürken ağlamaya başladım gittim abdestimi aldım namazımı kıldım. namaz kılarken dahi aklıma şüpheler geliyor, bunun bir zararı olur mu şüphelerin ve kurtulmanın yolu nedir. ABir çok şüpheden kurtuldum Allah razı olsun sayenizde ama hala var ne yapmalıyım?
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Allahrızası için yardımcı olun.
kardaş aklında izah getirebildiğin inandığın şeyde bir süre sonra tekrar aklında bi şüphe oluşuyor kalbin rahatsızlık duyuyorsa bu vesvesedir, bunu fazla dillendirmeyeceksin takmayacaksın şeytan her konuda kafamızı kurcaladığı gibi bu konuda daha da zorlar bizi. Yaşadığın vesvese problemini sahabeler yaşayıp Rasulullaha şikayet etmişler ve "vesvese imandandır" cevabını almışlar. Aklındaki problemleri ve eksik bilgileri doğrular ile gidermeye uğraş, dini doğruca tanı.
Irkçılık ideolojik bir düşünce değil, aksine psikolojik bir hastalıktır.(Şehid İnşaAllah Malcolm x-Malik El Şahbaz)

Sizi rahatsız etmeye geldim!
Bunu ilk beğenen sen ol.
Yeni Üye
RE: Allahrızası için yardımcı olun.
Vesveseler imandandır. İçimi gerçekten ferahlattın. Artık aklıma gelselerde takmayacağım. Abi isim neydi çok teşekkür ederim sana. Bide Allah affetsin 2 gün önce ateist olmaya aşırı meillendin Şimdi defalarca kelime i şehadet getirdim umarım Allah c.c kabul eder.
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Allahrızası için yardımcı olun.
Niye hep ateist penceresinden bakıyorsunuz olaya

bir de müslüman penceresinden bakıp bu düzen bu evren bu alem nasıl kendi kendine oluşabilir diye düşünmüyorsun ki

İlla birine bi soru sorulacaksa bir ateiste sorulur sizin neyin kafasını yaşıyorsunuz diye

ama gelin görün ki batıla soru sorulacağına Hak olana geliyor hep sorular

bir ateiste soracağın sorular bize soracağın sorulardan kat be kat daha büyük sorularsa hangi anlayışın doğru olduğunu kestirebilirsin en azından

Sonsuzluğu soruyorsun bize var olan şey nasıl hiç yok olmayacak diye

ama unuttuğun bişey var ki bizi yoktan var edebilen bir Allah varsa

hemde ebediyete kadar herkesin ve herşeyin Rabbi olmaya devam edecek bi Allah varsa ve o Allahın herşeye gücü yetiyorsa,hiçbir acizliği yoksa

zat'ının sonsuza kadar var olacağı gibi yarattıklarını da sonsuza kadar var edebilir
AKLI YETEN GÖRDÜGÜNE İNANIR
YÜREGİ YETEN GÖRMEDİGİNE

Bunu ilk beğenen sen ol.
Yeni Üye
RE: Allahrızası için yardımcı olun.
Son yorum atan abicim. Karadamlalar nick li abimiz gibi güzel şekilde izah etsen ? O bana mesela az önce yanlış bi yorum atsa belkide sinirlenip çıkıcaktım. ama sayesinde uygun cevaplarımı aldım yanlışımdan döndüm. Allah tekrar tekrar razı olsun .
Bunu ilk beğenen sen ol.
Forumcu
RE: Allahrızası için yardımcı olun.
Alıntı:Her şeyin bir başlangıcı varsa Allah (c.c) başlangıcı nasıl olmuştur?

Zamanımızda saf zihinleri bulandırmak, körpe dimağları ifsat etmek için ortaya atılan sorulardan biri de "Bu mahlûkatı Allah yarattı, peki ya Allah'ı -hâşâ- kim yarattı?" sorusudur.

“ALLAH'ın varlığı zatının icabıdır" demek, Allah’ın varlığının dışarıdan herhangi bir sebebe ihtiyaç duymamasıdır.
Örneğin bir çocuğun varlığı anne-babaya muhtaçtır.
Bir ağacın varlığı bir çekirdeğe muhtaçtır.
Fakat Allah’ın varlığı, ezelîdir; önü yoktur.
Onun olmadığı bir zaman düşünülemez.
Zaman ve mekanı da o yarattığına göre, onun varlığı zaman ve mekan üstüdür ki, bunun manasını “Allah vardı onunla birlikte hiç bir şey yoktu” (Buharî, Bed’u’l-halk, 1) hadisin ifadesinden de anlamak mümkündür.

Varlık iki kısımdır, biri sonradan var olanların varlığıdır..
Bütün yaratıkların varlığı bu türdendir.
Sonradan var olanların hepsi, var olmak için başka bir varlığa muhtaçtır.
Hiçbir yaratık kendinden var olmamıştır, olamaz da.

Diğer varlık mutlak varlıktır ki, Allah’ın varlığıdır.
Allah’ın varlığı kendindendir, yani ezelîdir..
Allah'ın varlığı için Vacibül -Vücut denilir.
Yani, varlığı kendinden olup ve başka bir varlığa muhtaç olmadan, varlığını ezeli ve abedi olarak devam ettiren demektir ki, bu sıfat da yalnızca Allah’a mahsustur.
Allah Zat, sıfat, isim ve icraat noktasında eşi benzeri, zıddı yoktur ve mahiyet noktasında mümkinata, yani yaratılmış hiçbir mahlukata da benzemez.

Mümkün tabiri ise, yaratılmışlar için kullanılır.
Vacibül-Vücut tabiri ise sadece yaratıcı olan Allah için kullanılır.
Yaratıcı olan Allah, mümkün olan mahlukata hiçbir yönden benzemez ve onun vasıfları ile vasıflandırılamaz.

Örneğin Mesela mahlukat, zaman ve mekan içindedir.
Allah zaman ve mekandan münezzehtir.
Mahlukat fanidir, Allah bakidir. Mahlukat muhtaçtır, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir.
Mahlukat boy, en ve derinlik gibi ölçüler içindedir, Allah ise bu ölçülerden münezzehtir.
Mahlukat yaratılmıştır, Allah ise yaratılmamıştır vs.

İşte Vâcibü'l-Vücud Allah'ın kudsi mahiyeti, mükinat olan bütün mahlukatının mahiyetine benzemez ve onların cinsinden değildir.
Yani Allah yaratılmışların cinsinden değildir.
Bu yüzden mahlukat için gerekli ve geçerli olan kural ve kayıtlar, Allah için gerekli geçerli değildir.
Çünkü, Vacib'in sıfatlarından birisi, zatî olmak, yani bir başkasının var etmesiyle var olmayıp, varlığı kendi zatından olmaktır. Mümkinin ise, varlığı kendi zatından değildir; Allah’ın var etmesiyle var olmuştur.

Vacip olan, ezelî ve ebedîdir. Mümkin, ise sonradan yaratılmıştır ve varlığının bir sonu vardır.

Vacibin yokluğu, yani olmaması muhaldir.
Mümkinin ise varlığı gibi yokluğu da mümkündür.

Vacip, mutlak ve sonsuz bir kemale sahiptir; mümkin ise önceleri bir kemal noktasına doğru durmadan ilerler, o noktaya vardıktan sonra zevale meyleder.
Allah’ın Zatı Vacip olduğu için mümkin olan zatlara benzemez; sıfatları da Vacib sıfatlarıdır, onlar da mümkinin sıfatlarına benzemezler.

Diğer taraftan, bir tek harf yazarsız, bir iğne ustasız olmadığına göre, elbette şu varlıkların da bir yazarı, bir ustası vardır.

Eğer-haşa- Allah’ın varlığı zatının gereği olmasaydı, başka bir sebebe dayanmaksızın, başka bir yaratıcıya muhtaç olmaksızın var olmasaydı, bu takdirde Allah olmazdı.
Çünkü başkasına muhtaç olan ilah olamaz.
Kaldı ki, muhal farz bizi yaratanın bir yaratıcıya ihtiyacı varsa, o yaratıcının da başka bir yaratıcıya ihtiyacı var, bu ihtiyaç silsilesi sonsuza dek gidemez, mutlak bir yerde kendiliğinden var olan bir yaratıcının olması aklen de zaruridir.

Diğer bir ifadeyle, bizim varlığımız -sebep olarak- anne-babamıza muhtaçtır, onların da ebeveynlerine ihtiyaçları vardır.
Bu silsile ta Hz. Adem’e kadar uzanır.
Peki ya Hz. Adem’in annesi-babası kim?
Onlar olmadığına göre, onu topraktan yaratan bir yaratıcı var demektir.

"Allah(c.c.) -haşa-yok, varsa da başlangıcı var, bize benziyor!" gibi vesveseler şeytanın telkinleridir.
Şeytanın bu gibi telkinlerde bulunmasına izin verilmesinin hikmeti, insanları teyakkuza, sevketmek, gafletten uyandırmak, imtihanın ciddi olduğunu hatırlatmak, daha fazla bilgi öğrenmeye, imanını tahkiki yapmaya, kuvvetlendirmeye sevk etmek içindir.

Bu vesveselerin kişinin kalbinden gelmediğine delil, onun kalbinin bundan rahatsız olmasıdır.
Eğer kalbi isteyerek bunları kabul etseydi, bundan sıkıntı duymazdı.

Şeytan kişinin imanını zedeleyecek başka argümanları kullanmadığı zaman, bu gibi vesveseleri telkin eder, sonra da bunların küfür olduğunu hatırlatır ki, kişiyi tereddütlere düşürsün ve sıkıntı versin.

Bu konuda en iyi çare, vesveseyi düşünmemek, ilgilenmemek, göz ardı etmektir. Arılara ilişildiği zaman, onlara karşı savunmaya geçildiği zaman daha fazla insanın başına musallat oldukları gibi, şeytanın vesveseleri de ilgilendikçe tasallutları artar, göz ardı edilince dağılır giderler.
Fırsat buldukça Nas-Felak surelerinin on bir defa okumaktan şifa hasıl olur inşallah.


Aynı soru müşrikler tarafından bizzat Peygamber Efendimize (asm.) sorulmuş ve bu soru üzerine Cebrail (as.), Allahü Azîmüşşân'dan İhlâs Sûresini cevap olarak getirmiştir.
Bu sûre ile şirkin bütün nev’ileri kökünden kesilip atılıyor, tevhidin bütün mertebeleri en güzel bir şekilde izah ve ispat ediliyordu.
Resûl-i Ekrem (asm.) Efendimiz de bu soruyu soran kimselere yine İhlâs Sûresi ile cevap verilmesini beyan buyurmuşlardır.(1)

Biz de Resûlulluh’a (asm.) ittiba ederek bu soruya İhlâs Sûresi ile cevap vereceğiz.
Cenâb-ı Hak İhlâs suresinde kendisini kullarına şöylece bildirmektedir:

"De 'ki O Allah'dır, Ehad’dir. (O) Allah'tır, Samed'dir.
Doğurmadığı gibi, doğmamıştır da.
Hiçbir şey O'nun dengi (ve benzeri) değildir."

Bu sûre Allah'ın varlığının, birliğinin, eşi ve dengi olmadığının en güzel, en cami bir ifadesidir ve Kur'ân-ı Kerîm'in tevhid noktasında bir özeti gibidir. Bu konudaki diğer âyet-i kerîmeler, bir bakıma bu sûrenin tefsiri hükmündedirler.

“De ki: O Allah'dır, Ehad'dir.”

Âyet-i kerîmedeki Allah lâfzı Cenâb-ı Hakk'ın zâtına işaret etmekte, Ehad ise, O'nun birliğini ifade etmektedir.
Burada şunu belirtmek gerekir, Ehad ism-i şerifi "adet olarak" bir demek olmayıp, "yegâne birdir", "tek birdir", "şeriksiz birdir", "kendinden başkası hep mahlûk olan " manasına gelir.
Yâni O'ndan başka bütün birler adet olarak birdirler, mahlûkturlar, mümkindirler.

Cenâb-ı Hakkın zâtının bir olduğunu, kudsî mahiyetinin hiçbir mahiyete benzemediğini, mekândan ve zamandan, cisimden ve cisme ait bütün özelliklerden münezzeh olduğunu ifade eder.

Cenâb-ı Hakk'ı "Ehad" olarak bilen bir insan O’nu kimin yarattığı gibi bir sorunun ne kadar saçma olduğunu hemen anlar.
Böyle bir mü'mini hiçbir vehim ve vesvese şüpheye ve tereddüde düşüremez.

(O) Allah'tır, Samed'dir.

Yâni, O hiçbir şeye muhtaç değildir, herşey O’na muhtaçtır.
Bütün istek ve arzulara cevap veren, bütün ihtiyaçları gideren yegâne merci O'dur.

Doğurmadığı gibi…

Yani, Ehad ve Samed olan Allahü Teâlâ, evlâd sahibi olmaktan, doğurmaktan ve bölünüp - parçalanmaktan münezzehtir.

"Allahü Teâlâ, Ehad, Samed olduğu için tecezzi etmez, O'ndan ne bir cüz, ne bir cevher, ne bir madde kopup ayrılmaz, çıkmaz.
O'nun cinsi, nev'i, benzeri olmaz.
Hiçbir ihtiyacı ve eksiği bulunmaz.
Ancak O'nun ilminde bulunan herşey, yine O'nun yaratmayı dilemesiyle vücuda gelir. 'Ol' demesiyle olur."(2)

O Vahid-i Ehad bölünme ve parçalanmadan münezzeh olduğu için, kendi zâtından bir ilâh sudur etmesi muhaldir.
Mahlûkatını ilmi, iradesi, kudreti ile yaratır.
Yarattığı mahlûkatın O'na denk yahut O'ndan güçlü olması muhaldir.

… doğmamıştır da.

Yâni, bir başkasından doğmamıştır, sonradan olmamıştır; evveli yoktur, ezelîdir.
O'nun olmadığı bir zaman tasavvur edilemez.

Bu ayet, Allahü Teâlâ hakkında babalığı, analığı, başkasından doğmuş olmayı reddetmekle, başta Hıristiyanların "teslis" akidesi olmak üzere her türlü velediyet fikrini reddeder.

Hiçbir şey O'nun dengi (ve benzeri) değildir."

Merhum Elmalılı Hamdi Efendi, bu âyetin tefsirinde şöyle buyurur:
Ne öncesinde doğuran bir sabıkı ve üstünü, ne de sonrasında doğmuş ve doğacak bir astı ve eki yoktur.
Şan ve değer bakımından da O'na eşdeğer olacak hiçbir şekilde hiçbir denk mevcut değildir.
Ne zatında, ne sıfatında hiçbir eşiti, hiçbir benzeri, ne zıtlaşacak, ne birleşek şekilde hiçbir eş, arkadaş, ortak veya rakip olmamıştır ve olamaz.
Yani ezelde olmadığı gibi, bundan sonra da olmayacaktır.
O'ndan başka bir "Vacibu'l-vücud" yoktur.
Ezelde olmayınca sonradan olması da muhaldir.
Bunu ihtara hacet yoktur.
Çünkü sonradan olanlar hâdis ve mahluk olacağı için zaten O'na denk ve eşit olması mümkün değildir.
Çünkü sonradan olanda ne kadar kemal farz edilirse edilsin yine de mahluktur. (3)
Sûrenin önceki âyetleri tevhidin bütün mertebelerini özet olarak ifade ettiği gibi, bu âyet-i kerîme de Cenâb-ı Hakk'ın Zâtında benzeri, fiillerinde ortağı ve sıfatında misli bulunmadığını beyan ile şirkin akla gelebilecek bütün türlerini reddetmektedir.

İhlas suresinin kısa bir açıklamasını verdikten sonra söz konusu soru hakkında şunları da ifade etmekte fayda görüyoruz:

Şu varlık aleminin yaratıcısı ancak ve ancak vücudu vâcib, ezelî ve ebedî, zâtında ve sıfatlarında benzeri bulunmayan Allah'dır.
Elbette, O Zât-ı Akdes hakkında böyle bir soru sorulamaz.
Çünkü kim yarattı sorusu ancak mahlûkat için sorulabilir.

Allahü Teâlâ Ehad’dir; birdir, zatında şeriki yoktur.

Allahü Teâlâ Samed'dir.
Bütün mahlûkat yaratılmalarında, devam ve bekalarında, idare ve tedbirlerinde her an O'na muhtaçtır.
Hiçbir şeye muhtaç olmayan O Ehad ve Samed hakkında böyle bir soru sormak O'nu tanımamanın, bilmemenin bir ifadesidir.

Allahü Azîmüşşân doğmadan ve doğurulmadan münezzehtir.
Ezelî ve ebedî olan ve kendisinden üstün bir varlık tasavvur edilmeyen O Zât-ı Zülcelâl'in, bir başkasının tesiri ile, vücuda gelmesi nasıl tevehhüm edilebilir?

Allahü Teâlâ'nın eşi, benzeri, dengi ve misli yoktur.
Ne ulûhiyyetinde, ne rubûbiyetinde, ne mabudiyetinde, ne hallâkiyetinde ve ne de hâkimiyetinde O'na denk ve misil olacak hiçbir varlık düşünülemez.
Zerre kadar aklı olan bir insan böyle bir Zât hakkında bu çelişkili sorunun sorulamayacağını bilir.
Evet, "Cenâb-ı Hakk'ı -hâşâ- kim yarattı?" sorusunda açık bir çelişki vardır.
Şöyle ki: Allahü Teâlâ Hazretleri'nin vücudu zâtidir.
Ezelî ve ebedîdir. Eşi ve benzeri yoktur.
Herşeyi yaratan ve herşeyin kendisine muhtaç olduğu bir Zata yaratılma izafe edilirse çelişki ortaya çıkar.
Hakikatlerin zıddına dönüşmesi gerekir.
"İnkılâb-ı hakâik, ittifaken muhaldir ve inkılâb-ı hakâik içinde muhal-ender muhal, bir zıddın kendi zıddına inkılâbıdır.
Ve bu inkılâb-ı ezdad içinde bilbedahe bin derece muhal şudur ki: Zıt, kendi mahiyetinde kalmakla beraber, kendi zıddının aynı olsun."(4)

Soru bu hakikatin ışığında incelendiğinde şu tezatlar ortaya çıkar:
Allahü Teâlâ'nın -hâşâ- yaratıldığı vehmedilirse o halde, O Zât-ı Mukaddes'in hem ezelî, hem hadis (sonradan yaratılmış), hem Hâlık, hem mahlûk, hem sonsuz kadir, hem sonsuz âciz, kısacası, hem ulûhiyetin sonsuz kemâl sıfatlarına, hem de mahlûkiyetin sonsuz eksik sıfatlarına sahip olması lâzım gelir.

Soru böyle sonsuz çelişki ve zıtlıklar taşıdığı gibi, birçok imkansızlıkları da içine almaktadır.
Bunlardan sadece birisi olan "Teselsülün muhaliyeti"ni nazara vermekle yetineceğiz.

Bir an için O Vâcib-ül Vücud hakkında böyle bir soru sorulduğu farzedilse, o zaman bu soru o noktada kalmaz.
Yâni Cenâb-ı Hakk'ı yarattığı vehmedilen o halikın da bir halikı, onun da halikı... sorulur.
Böylece soru silsile haline sonsuza kadar gider.
O hâlde bu sorunun mahiyeti muhale, imkânsızlığa dayanır ve böyle bir soru sorulamaz.

Teselsülün muhal olduğuna dair bazı misaller takdim edelim:

On-onbeş vagonlu bir tren düşününüz.
Bu vagonlardan herbirisini bir önceki vagon çeker.
Ve nihayet iş lokomotife dayandığında artık "lokomotifi kim çekiyor?" diye bir soru sorulamaz.
Zira, çekip fakat çekilmeyen bir lokomotif olmazsa bu nizam bozulur ve hareket meydana gelmez.

Aynı şekilde, bir şekerin nasıl yapıldığını sorsak, bize cevaben, şeker fabrikasında yapıldığı söylenecektir.
Şeker fabrikasındaki âletlerin nerede yapıldığını sorduğumuzda onların da tezgâhları gösterilecektir.
Sonunda mes'ele bir zatın ilmine, iradesine ve kudretine dayanmazsa, tezgâhın da tezgâhı sorulacak ve teselsüle gidilecektir.

Diğer taraftan bir elma, tabiri caiz ise, elma fabrikası olan ağacında yapılmaktadır.
Bu ağaç ise kâinat fabrikasında inşa edilmiştir.
Eğer elma ağacının da, kâinatın da yapılması sonsuz bir ilim ve kudret sahibine verilmezse, kâinat fabrikasına da bir fabrika, o fabrikaya da bir fabrika gerekecek ve çıkmaza girilecektir.

Bir asker emri onbaşıdan, o da yüzbaşıdan ve başkumandan da padişahtan alır.
"Ya padişah kimden emir alıyor?" şeklinde bir soru sorulamaz.
Zira padişah da birinden emir alsa, o da asker derecesine iner ve emir aldığı zât padişah olur.
Bu durumda birinci şahıs padişah değildir ki: "Padişah kimden emir alıyor?" diye bir soru sorulabilsin.
Padişah denilince, emir veren, fakat emir almayan bir hükümdar akla gelir.

Bu misâllerden anlaşıldığı gibi, bu kâinatın yaratılışının; zâtı, esması ve sıfatlarıyla ezelî ve ebedî olan Allah’ın ilim, irade ve kudretine dayanması zaruridir.

"Cenâb-ı Hakk'ı -hâşâ- kim yarattı?" diye firavunâne soru soranlar “teselsülün muhal oduğunu” bilmediklerini ve nefisleriyle bir demogoji yaptıklarını açığa vurmuş olurlar.


Sorularla İslamiyet.


Bunu ilk beğenen sen ol.
Son Düzenleme: 23-10-2013, Saat:11:28 PM, Düzenleyen: Redkit.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.