You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Tufanı çok Nuh'u yok dünyada, kimliksiz kalmak

Tufanı çok Nuh'u yok dünyada, kimliksiz kalmak

Kayıtsız
Ziyaretçi
Tufanı çok Nuh'u yok dünyada, kimliksiz kalmak
Tufanı çok Nuh'u yok dünyada, kimliksiz kalmak



bir yanda gömecek kuru bir toprak parçası bulunamadığı için cesedi
çürümeye terkedilmiş on binler,

öte yanda yılın diğer günlerinden farkı olmayan bir günü "cennete giriş
müjdesi" gibi kutlayan çılgın yığınlar. Ve onları kobay olarak kullanan
gözü dönmüş kapitalizm.

Bir yanda çürümüş cesetler, öte yanda çürümüş ruhlar.

Ruh çürümesi, ceset çürümesinden bin beter.

Çürümüş cesetlerden yayılan koku, çürümüş ruhlardan yayılan pis kokunun
yanında misk ü amber.

Birini gömersin, olur biter. Ya diğerini? Onu kim, nereye gömer?

Kim yıkar cenazesini ölü ruhların, cenaze namazını kim eda eder?

BM'nin yardım eli Asya'nın afetzedelerine belki ulaşır. Ya kimliğini
kaybetmek gibi en ağır manevi afete maruz kalmış Türkiye'nin
kimlikzedelerine kimin eli ulaşır, kim yardım eder?

En ağır felaketin yarası beş, bilemedin on senede sarılır. Ya bu
ülkenin tepesine çöken asırlık felaketin açtığı yaralar kaç vakitte sarılır,
kim tedavi eder?

Düşmanına aşık olmak…

Nasıl bir şey düşmanına aşık olmak? Neye benzer?

Kur'an Yahudileşen İsrailoğulları örneğinde buna "maymunlaşmak" der;
"aşağılık maymunlar" olmaktan söz eder.

Namusunu kirleten zorbaya aşık olma sendromu bu.

Bakara suresi bunu anlatır. Kendilerine iman ve özgürlük sunan bir
Musa'ları vardı. Fakat akılları kendilerini köleleştiren Firavun'da kaldı.
Adalet ve özgürlük, men ve selva, kimlik ve kişilik yerine, Mısır'ın
"soğan ve sarımsağını" istemek…

Bu, işte bu maymunlaşmak!

Makkabe İsyanları öncesi, İsrailoğulları tarihte hiç olmadığı kadar
maymunlaşmıştılar. Düşmanlarını taklit ediyorlardı. İşgalci Helen
kültürüne aşık, Helen'den fazla Helenci bir tayfa peyda olmuştu. Dillerini,
kültürlerini, ahlaklarını, kıyafetlerini, geleneklerini, yeme-içme
şekillerini ve hatta dinlerini bile düşmanın dinine benzettiler. Sadukiyen
çizgi böyle doğdu. Başlarına Jason adında Helen "devşirmesi" birini
koydular. Bu onların sonunu hazırladı ve iki bin yıl sürecek bir felaketler
ve gurbetler zincirinin ilk halkası oldu.

Kendi takvimini atıp Papa III. Gregorius'un adına nispetle anılan
"Gregoryen Takvimi"ni "beynelmilel takvim" adıyla millete dayatanlar, bir
takvimin geldiği yerden kendi kültürünü de taşıyacağını düşünmemişler
miydi dersiniz?

Kim bilir, belki tam da bu amacı güttükleri için böyle yaptılar?

Vayha ki mirim, kimlik değiştirmek gömlek değiştirmeye benzemiyor. Daha
doğrusu kimlik değiştirilemiyor, sadece "kimliksiz" kalınabiliyor.
Sadece "kimliksiz" mi? Hayır, aynı zamanda "kişiliksiz", omurgasız,
koordinatsız, yelkensiz, pusulasız, haritasız.

En beteri de, Nuh'suz…

Tufan mı? O her an kopmaya hazır. Asıl bir milletin tufanı kimliksiz
kaldığında, bir bireyin tufanı kişiliksiz kaldığında kopar.

"Ey kavmim!" diyordu Musa peygamber, "Siz kendinize kötülük ettiniz.."

"Ey kavmim!" diyordu İbrahim peygamber, "Siz size yakışanı yapın, ben
de bana yakışanı yapacağım!"

"Ey kavmim!" diyordu Şuayb peygamber, "Yalnız Allah'a kul olun, (kula
kul olmayın, eşyaya kul olmayın)!"

"Ey kavmim!" diyordu Salih peygamber, "İyilik dururken neden kötülükte
acele edip yarışıyorsunuz?"

"Ey kavmim!" diyordu Nuh peygamber, "Sizin başınıza dehşetle imdat
dileyeceğiniz (ama kimsenin yardım edemeyeceği) bir felaketin gelmesinden
korkuyorum!"

"Yılbaşını kutlamanın hükmü nedir?" sorusunu ciddi bulmuyorum. Benim
daha başka sorularım var: Sizin bir zaman tasavvurunuz var mı? Sırf
Müslüman çocuklarına çok kültürlü ortamda bir kimlik kazandırmak için
"Çocuklarınızın saçını Yahudi çocukları gibi alabros tıraş ettirmeyiniz"
diyen Hz. Peygamber'in hassasiyetinden bir hassasiyetiniz var mı? "Kim bir
topluma benzeme çabasına girerse, o onlardan olur" diyen Peygamber'in…

Hepsinden öte sizin bir "siz"iniz var mı? Yani "siz" var mısınız, siz
"kim"siniz?

Yoksa yok mu? Eğer yoksa, ayağınız göl başınız pınar. Tufana bir nevi
bir katkı da benden olsun, kabilinden… Etrafındaki ruhu kokuşmuşlara
aldırmadan karada gemi yapmayı sürdürenleri, "Sen hâlâ oralarda mısın?"
laflarıyla dalgaya alarak kendi tufanınıza doğru yol alabilirsiniz.
Nuh'un asi oğlu Kenan gibi düşünüp, "vadileri su basarsa, dağlara sığınırım"
diye teselli olabilirsiniz.

"Ey hayat süren leşler sizi kim diriltecek?" diye soran şaire cevap
vermek zorunda değilsiniz.

Dahası, "Ey insanoğlu! Sana böylesine cömert olan Rabbine karşı seni
böylesine küstah ve mağrur kılan ne?" sorusunun muhataplarından biri
olmadığınızı düşünebilirsiniz. Kimlik ve kişiliği feda etmenin bu kadarcık
bir avantajı (!) olmasın mı?

Olur mu dersiniz?

"Ne yerde ne gökte, Allah'ı asla atlatamayacaksınız" (Ankebut, 22)


(alıntı)
Bunu ilk beğenen sen ol.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.