You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Acemi Üye
Yürek(siz)ler
Bildik ki yürek denen şey sığmaz ele avuca, bu yüzden vahiy kalbe iner, bu yüzden Rab “biz onlara akletsinler diye kalpler verdik” der kelamların en yücesinde, Müslüman biraz da kalbiyle akleden demektir, yüreğiyle düşünmek demektir İslam biraz da…
Bildik ki yürek denen şey cendere tanımaz, sığmaz dört duvara, en kara gecelerde göz gözü görmez olduğunda dahi yürek görür, görür karanlığın en derininde bir ufak kıvılcım çaksa, bundan gelir Filistin’de tanklara taş atan çocuğun direnci, Ebu Talip mahallesinde ablukaya alınan Ashab’ın sabrı bundan gelir, bundan gelir ‘nahnu ensarullah – biz Allah’ın yardımcılarıyız’ diyen on iki havarinin inancı, buradan gelir alimin ilmi, şehidin kanı…
Bildik ki yürek denen şey uslanmaz, bir kere hakkın şerbeti değdi mi dudağına, ancak Havz-ı Kevser’de diner susuzluğu, dünyanın hiçbir pınarı kandırmaz içindeki yangını, sağ eline güneş, sol eline ay indirilse gökyüzünden, iter elinin tersiyle.
Bildik ki yürek denen şey engel tanımaz, anlamaz dur duraktan yoksa Ferhat kim oluyor ki delsin dağı, kızgın kumlar üzerinde yatan Bilal’ın üzerine konulan taş ezemediyse imanını altına yüreğini koyduğundan.
Bildik ki yürek çırpındıkça yaşar insan…
Ve bildik ki her yaşam imtihandır…
Hep yüreğe işaret edişimiz ondan…
Vahiy 1500 sene önceki tazeliğiyle duruyor hala aramızda, Peygamberin hatırası sanki o yanımızdan dün ayrılmışçasına canlı, sanki dün Nur dağında yalnız başına, balçığa rücu eden toplumuna bakıp da rabbini düşünüyor ilk vahyin arefesinde, sanki dün hicret etmiş gibi medineye, sanki dün kuşanmış gibi kılıcını Bedir kuyuları önünde, sanki dün biat alıyor Rıdvan’da, ölünceye kadar ondan ayrılmayacaklarına yenin eden, and içen yiğitlerden, o yiğitler ki Rableri onlardan bahsederken Allah’ın eli onların elleri üzerindedir buyurmuştu… Musab’ın sesi dün geliyor gibi sanki Uhud dağının eteklerinden “Muhammet ancak bir peygamberdir ve ondan önce nice peygamberler gelip geçmiştir, şimdi o ölse veya öldürülse topuklarınız üstünde gerisin geriye mi döneceksiniz”
Bir düşünün onları diri tutan ruh nasıl oluyor da bizi ancak bitkisel hayatta yaşatmaya yetiyor? Onlara inen vahiy bize de nazil oluyor her okuyuşumuzda, vahyin en büyük öğrencisi ve en büyük öğretmeni Muhammed Aleyhisselam’ın sünneti dipdiri ayakta, onlar yıldızlar gibidir, hangisine tutunsanız sizi cennete ulaştırır dediği sahabelerinin hatırası yanıbaşımızda o halde ey Müslümanlar, ey inanlar, ey iman edenler, ey kapılarını vahye açanlar, Ey ben teslim oldum diyenler, ne bu üzerimizdeki ölü toprağı? Onlarda olup da bizde olmayan ne?
Bi yoklayalım bakalım yüreklerimizi, acaba kalbimiz yerinde duruyor mu hala? Kim bilir hangi sevdanın koynunda kalplerimiz, hangi ticaretin peşinde, hangi ihaleden pay kapmaya uğraşıyor, kimbilir hangi siyasi hesabın bataklığında debeleniyor, dünyanın hangi gailesi örtüyor yüreğimizin üzerini toz gibi, hangi sevdalara çarpıyor kalbimiz, kalbimiz? Acaba duruyor mu hala yerinde, peki kapıları hangi dünyaya açık?
Hayatta en önemli şey, hayatın neresinde durduğundur.
Bunu ilk beğenen sen ol.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.