Sonra, ben bi otobüse bindim, otobüsle bir kitabevine gittim ismi de, ismini şimdi unuttum. hah gonca ya da yonca. evet ismi bunlardan biri. neyse. biz orda birkaç kişiyiz, ama kaç kişiyiz, 3'den fazlayız, 20 kişi yokuz. ordakileri nedense tanıyorum, ama dünyada tanımıyorum. neyse işte o şekil.
telefon geldi, mekanın sahibi açtı: "geliyorum hazırlanın" dedi. mekan sahibi de "otobüsten in, caddenin karşısında yerimizi göreceksin". dedi. aralarındaki konuşma bu kadar.
sonra yaklaşık yarım saat geçti. o yarım saatte mekan sahibi bi tanıdğını getirmiş o bize bir şeyler okudu filan. öyle sohbet filan derken vakit öyle geçti, zat geldi.
zat gelince kitabevinden çıktık, bir sokak arkada bir cami var, onun 2.katına çıktık. neyse. zat daha gelmemiş. aramızda bekleşiyoruz, konuşuyoruz filan. zat hakkındaki tüm görüşler olumsuz. sebebini sonra anlatırım, o gün orada olanlarla ilgisi olmayan başka sebepleri var. herkesin kendine göre sebepleri var.
Zat geldi, selam verdi, alındı. sonra "nasılsınız" diye ortaya söyleyince, ordakilerden birisi "adapsızlık yapmak riskine rağmen" , "hocam okuyacağınız şeyi okusanız da bizler de dinlesek, bakın biz de sizi bekledik". gibi ya da buna benzer bir laf etti. ordaki genel kanaat İbranice ya da İngilizce okuyacağı şeklindeydi. zaten rahatsızlığın nedeni de buydu. Çünkü evrensel açıdan bakınca İbranice daha mantıklı geliyordu, ancak, zamanın şartlarına göre İngilizce okuması daha manalı olurdu. adam traş olmuştu 70 yaşında yoktu. ama 60'dan fazlaydı.
Okumaya geçti, Arapçaydı. O günden sonra unuttuğum bir kaç ayet okudu. 4 satırdı. ama ben bazen 4 ayet diye hatırladığım da oluyor. ayetti, ama Kuran'da ben bunları hiç okumamışım ya da dikkatimi çekmemiş. Öyle ayet yani. -bilmem anlatabiliyor muyum-.
Orda benim dışımda herkeste Arapça vardı, o yüzden herkes ne anlattığını anladı, bir tek ben hiç bir şey anlamadım. aslında anladım da, kısmen anladım. o yüzen "acaba ne anlatıyor" diye aklımdan geçince. hoca durakladı birden. acaba okudukları bittide mi durakladı, yoksa ben böyle düşününce adapsızlık mı yaptım orasından emin olamıyorum. yanlız, ben "acaba ne manaya geliyor" diye düşündüğüm an durdu, suratı buz oldu. hiç bir renk vermedi.
tam o anda, caminin 2.katında oturarak dinlediğimi sandığım halde, birden bire kendimi ayakta ve bir kafesin üzerinde dinlerken buldum. Hoca karşıdaydı ve ben burdan dinliyormuşum meğerse. kafesin içinde bir köpek var ve alttan yukarı doğru hem havlıyor hem ayağımı yakalamaya çalışıyor.
ben köpek beni ısırmasın diye duvara tırmanarak kubbenin üzerine çıktım. -nasıl diye sormayın, rüya işte.-
kubbeye çıkınca, orda dünyadan tanıdık kişiler gördüm. minarede çalışıyorlardı ve yağmur yağıyordu. birden bire o biraz önceki sıkıntı geçip aniden manen rahatladığımı hissettim. sonra da uyandım.
Bu ne şimdi. anlayan beri gelsin.