İslami Forum

Tam Versiyon: ALLAH’A TESLİM OLMAK DÜNYEVİ KORKULARDAN UZAK TUTAR
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
İnsanların geneline imani zayıflıktan kaynaklanan gelecek korkusu hakimdir. Gelecek korkusu insanın Rabbine tam olarak teslim olmayışından kaynaklanır. Oysa Allah, insanın yaşadığı küçük-büyük her olayı bir hikmet üzere, imtihanı için yaratmaktadır. Bunun bilincinde olan Müslüman “ya kaza geçirirsem, ya sınavı kaybedersem, ya işe alınmazsam, ya yalnız kalırsam?’’ gibi dünyevi korkular taşımaz, Rabbine güvenir.

Bu korkular kişiye küçük yaşlardan itibaren telkin edilir. Bu mantıkla yetişen çocuk hayata okuyup adam olma, çok para kazanıp kimsenin eline bakmama mantığıyla bakar. Lise çağlarında bazı gençlerin cebinde çok fazla harçlık bulundurup, kimseye mahçup olmama, en itibarlı kişilerin bulunduğu arkadaş gruplarında olup yalnız kalmama, gerekirse kötü alışkanlıklar edinip, dışlanmama, en çalışkan olup, dersleri zayıf bilinen bir öğrenci olmama gibi korkuları vardır. Olaylar karşısında çok çabuk hüzünlenir, duygusallaşır, stres yapar, bunalıma girerler. Bir öğrencinin en büyük korkusu ise geleceğini belirleyeceğini düşündüğü üniversite sınavıdır.Sınavı kazanamadığı takdirde ilk başta ailesinin tepkisini alacak, günlerce tanıdıkları bu konuyu konuşup kendisine psikolojik baskı yapacaklardır. Bu konu öyle boyutlara ulaşır ki, bazı öğrenciler bu duruma dayanamayıp intihar dahi ederler.

Oysa Kuran ahlakıyla yetişen bir gençte asla bu gibi durumlara rastlanmaz. İnsan ancak Rabbine güvenip, teslim olduğunda bütün korkularından arınır, başına gelen olayları kontrol etmediğinin, hepsinin bir kaderle kendisi için özel olarak yaratıldığının bilincinde olur. Belkide kazandığı sınav, onun yanlış arkadaşlık ilişkileri kurduğu bir okulda olmasına yada kaydını yapmaya giderken trafik kazası geçirip sakat kalmasına neden olacaktır. Allah kendisini bu gibi durumlardan korumak için bu olayı yaratmış olabilir. Elbette bir öğrencinin üniversite sınavını kazanıp iyi bir meslek edinmek için okumak istemesi çok makuldur. Ancak bunu hayatının en önemli meselesi yapmak ve sadece bunu düşünerek yaşamak insanı sıkıntıya sokacaktır. Kişi başarılı olamadığı bir durum için Rabbine yönelmeli, bir hayır olduğunu düşünüp, dua etmeli ve kendisi için hayırlı olanı istemelidir.

Gaybın anahtarları O'nun Katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır. (En'am Suresi, 59)

Dünyevi korkular insanın yaşı ilerledikçe değişmektedir. “Zengin olabilecek miyim, bankada birikim yapabilecek miyim, yaşım geçmeden bir eş bulabilecek miyim, ihaleyi kazanabilecek miyim, daha iyi bir iş bulabilecek miyim?’’ gibi korkular insanın hayatını bir bakıma kabusa çevirir. İnsan bu düşüncelerle uyur, bu düşüncelerle uyanır olur.

Bu insanların geleceğe yönelik en büyük korkularından biri de, paralarının azalacağı korkusudur. Bu korkularından ötürü fakirlere yardım etmez, ihtiyaç içinde olana destekçi olmazlar. Oysa bu cimrilikleri onları hasta eder, mutlu da olamazlar. Çünkü malın gerçek sahibi Allah’tır. Mal-mülk ancak Allah rızası için kullanıldığında bereketlenir, artar.

Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin-hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size kendisinden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 268)

Bu insanların yaşadığı diğer bir korku ise yaşlılıktır. Yaşlıklıktan o kadar korkarlar ki, daha erken yaşta, yaşlanmanın önüne geçmek için tedbirler alırlar. Kırışıkları önleyici kremler, ameliyatlar yaşlılığın önüne geçememekte insan hızla ölüme yaklaşmaktadır. Yaşlanınca yalnız kalma korkusu, nerde ve ne şekilde öleceklerinin korkusu, ölünce bırakacakları dünya nimetleri insanları edişeye düşürür.

Oysa Allah’a ve ahiret gününe kesin bilgiyle inanan Müslüman, dünya hayatının geçiciliğinin ve eksikliğinin farkındadır. Müslüman dünyaya sadece imtihan için gönderildiğinin bilincindedir. Bu yüzden dünya metaına şehvetle tutkun değildir. Bunları Rabbinin rızasını ve cennetini kazanmak için aracı olarak görür. Dünya nimetlerinin en güzelinin ve sonsuz olanının cennette bulunduğunu bildiği için, asıl özlemi orayadır.


Takva sahiplerine va'dedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç (böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu? (Muhammed Suresi, 15)