İslami Forum

Tam Versiyon: RESÛLULLAH EFENDİMİZİN ŞEFÂATİ
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
Büyük âlimlerden Muhammed bin Harb el-Hilâlî (radıyallâhü anh) şöyle anlatmıştır:

“Bir gün Medîne-i Münevvere'ye gittim. Resûlullah Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) kabr-i şeriflerini ziyâret ettim. Kabr-i şerifin hizâsında otururken bir A'rabî gelip o da Resûlullâh'ı ziyâret etti. Sonra şöyle dedi: “Ey Resûllerin en şereflisi. Muhakkak Allâhü Teâlâ sana sâdık ve dosdoğru Kitab'ı gönderdi ve buyurdu ki (meâlen): “Eğer onlar nefislerine zulmettikleri zaman sana gelseler de günahlarına mağfiret dileseler ve peygamber de kendileri için istiğfar ediverse idi elbette Allâhü Teâlâ’yı Tevvâb ve Rahîm (gadabından rahmetine dönücü ve çok merhametli) bulacaklardı.’ (Nisâ sûresi, âyet 64) İşte ben Allâhü Teâlâ'dan mağfiret ve günahlarım hakkında senin şefâatini talep ederek huzuruna geldim.” deyip ağladı ve şu manadaki şiiri söyledi:

“Ey toprağa defnedilenlerin en hayırlısı,

Senin mübârek vücudunla bütün dağlar ve ovalar güzelleşti,

Senin medfûn bulunduğun kabre şu nefsim fedâ olsun,

Ki o kabirdedir iffet, cömertlik ve kerem. ...”

A'rabî tekrar istiğfâr edip oradan ayrıldı. O sırada beni bir uyku kapladı. Resûlullah'ı (sallallâhü aleyhi ve sellem) gördüm. Bana buyurdu ki:

“O A'rabî'ye yetiş ve Cenâb-ı Hakk'ın onu benim şefâatimle mağfiret buyurduğunu müjdele.”

Hemen uyandım dışarıya çıkıp onu aradım, fakat bulamadım.

[İmâm Nevevî, El-Ezkâr]

*