You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

General
Selçuklular
Kaynak TurkTarihim.Com

Büyük Selçuklu Devleti Selçuk Bey

Büyük Selçuklu Devleti 1037 de Bağdatı başkent Mezopotamya, Anadolu ve İç Asyada sınırlarını genişleterek dönemin en büyük Türk Devleti olmuştur 1092 yılında iç karışıklıklarla bölünerek 4 parçaya ayrılmış, beyliklere bölünmüş Osmanlı İmparatorluğunu tarih sahnesine çıkartmıştır
Büyük Selçuklu Devleti Kınık Boyunun lideri Selçuk bey tarafından 1020 de temelleri atılmış, yeğenleri Tuğrul ve Çağrı beyler tarafından bağımsız bir devlet olmuştur. Büyük Selçuklu Devletinin kurucusu ve ilk başbuğu Selçuk Bey, Kınık boyuna mensup bir komutandı ve bağımsız Türk Devleti olan Oğuz Yabguluğu’nun Subaşısı Ordu Komutanı idi.

Kınık boyu, Göktürklerde İç Asya’da kurulan Türk Birliğidir, Göktürklerin yıkılmasından sonra batıya doğru göç etmiş Güney Hazar bölgesine yerleşmiş ve yurt edinmişdi. Kınık Boyu, tek başına devlet kuracak kadar güçlü değildi. Türk Boylarından Oğuzların tabiiyeti altına girdiler ve 860-1068 de Güney Hazar Bölgesinde yaşayan Oğuzların bünyesinde varlıklarını idame ettirdiler. Subaşı Selçuk Bey, yüksek askeri vasıfları ile genç yaşta Oğuz ordusunda yüksek mertebelere erişerek başkomutanı olmuştu. Selçuk Bey’in gayesi Oğuz Yabgu’sunun makamı büyük kağanlıktı. Oğuzlar, 900’lü yıllarda Batıda Hazarlar, doğuda Peçenekler Kıpçaklar Oğuzları hazar bölgesinde tehdit ediyordu 950’li yıllarda artan dış tehditler ve Oğuz hanının yaşının ilerlemesi, veliahdının yetersiz olması Selçuk Bey’in Oğuz Yabguluğunu ele geçirmesine müsait bir zemin hazırladı

Oğuz ordusunun emir komutası kendisine bağlıydı saltanatı ele geçirmek için stratejiler geliştirdi. Başarılı asker Selçuk Bey, politik girişimindeki eksikliğinden dolayı oğuz yabguluğunu ele geçiremedi lideri olduğu Kınık Boyu ile başkent Yeni Kent’ten uzaklaşarak başka bir Oğuz şehri olan Cend şehrine göç etti Oğuz Yabgusu Kınık Boyunu sürgün etmişti Selçuk Bey, sürgün edildiği Cend şehrinde hakimiyetini genişletti Şehre hakim oldu Kınık boyu ve Selçuk Bey, Müslüman oldu Cend Şehrinin hâkimi Selçuk Bey, vergi Oğuz elçilerini kovarak vergi vermeyeceğini gayrimüslim bir toplumla Cihat edeceklerini ilan etti. Bu bağımsızlık ilanıydı. Oğuz Yabguluğuna bağlı Cend Şehrinin vergi vermemesi, Yabguluğu reddetmek anlamına geliyordu (960). 

Cend Şehrinin durumu karışıktı. Bölgenin hakimi Sasaniler ve İç Asya’daki en büyük güç Karahanlılar birbirleri ile mücadele içerisindeydiler. Selçuk Bey’de mücadelede iki tarafa da asker gönderip geniş bozkırlar ve yaşam alanları elde ediyordu. Selçuk Bey’in İslamiyet’e geçti Müslüman olan Sasaniler ve Karahanlılar ile münasebetlerinde İslam dini ile tanışıp gönüllü olarak İslamiyet’i seçti. Karahanlılar 999 yılında Sasanileri yıktı
Selçuk Bey’in Sasanilerden elde ettiği bozkırlar,
Selçuk Bey ve Kınık Boyu’nun oldu alanı haline geldi. Sasaniler’den boşalan bölgeyi sahiplenen Selçuk Bey, Horasan’a yerleşip yurt edindiler. Selçuk Bey ve Kınık boyu, bir güç ve hakim bir beylik olarak anılıyordu.


Arslan Bey Dönemi (1009 – 1025)

Selçuk Bey, başarılı bir ömrün sonrasında 100. Yaşını devirerek 1009 yılında vefat etti veliahdına büyük ve güçlü bir beylik bıraktı. Selçuk Bey’in oğlu Arslan Bey, babasından aldığı beyliği güçlendirdi, Büyük Selçuklu Devletinin temellerini attı Arslan Bey, babası Selçuk Bey hayattayken beylik idaresinde görevler aldı 992 de Samani Karahanlı mücadelesinde Samanilere yardım etti Karahanlıları yendi Arslan Bey, buna karşılık BuharavSemerkand arasındaki Nuh köyünü Selçuklu Beyliğine yurt etti Karahanlılar 999 da Buhara’yı ele geçirip Samanileri yıkınca Samanilerin bölgeleri Selçuklu Beyliğinin mutlak hakimiyetine girmişti. Samaniler, Karahanlılar tarafından yıkılınca Samani Şehzadesi Muntasır, Karahanlılara karşı Arslan Bey’den yardım istedi zorunda kaldı (1003).

Arslan Bey, Samani Şehzadesini korumak için Karahanlı ordusunu bozguna uğrattı Samanilerden sonra hakimiyetine aldığı bölgelerden Karahanlıları uzak tuttu Karahanlı ordusu Selçuklu Beyliğinin üzerine gitsede Arslan Bey’in ordusu Karahanlılar ikinci bir bozguna uğrattı Selçuklu Beyliğinin gücü arttı Arslan Bey, babası Selçuk Bey’in vefatı ile (1009) Selçukluların liderliğine geçti komşu Karahanlılar saltanat mücadelesindeydi 1012 de Karahanlı Hükümdarı Nasr’ın vefat etmesiyle Karahanlı varislerinden Ali Tigin, yönetimi ele geçirmek için Arslan Bey’den destek istedi Arslan Bey ve Ali Tigin Buharaya girdiler (1021). stratejik hamle ile birlikte Selçuklu Beyliği Buhara Kentinde yerleşiyordu. 

Arslan Bey’in güçlenmesi Cend şehrinden Buhara’ya ilerlemesi Karahanlılar ve büyük Türk Devleti Gaznelilerce tedirginlikle karşılandı Karahanlı Hükümdarı Yusuf Han, tahtına göz diken Ali Tigin hem de ona yardım eden Arslan Bey’i bertaraf etmek için Gazneli Mahmut ile birleşti Gazneli Mahmut, Arslan Bey’i ortadan kaldırmak yerine hileye başvurdu ziyafet vermek üzere huzuruna davet etti. Arslan Bey, davete oğlu Kutalmış ile icabet edince üzerine suç isnat ederek Kalincar Kalesinde hapse attırdı mahiyetini kılıçtan geçirdi (1025). Arslan Bey’in öldürülmesiyle Kınık boyu lidersiz kaldı dağıldı eski güçlerini kaybeddi beyliklerin tebaası haline geldiler. Arslan Bey’in oğlu Kutalmış babası Arslan Bey gibi Gaznelilerin tutsağı olmuştu

Arslan Bey’in başka bir veliahdı yoktu selçuklular lidersiz bir yaşam sürdü Arslan Bey’in kardeşi, Selçuk Bey’in diğer oğlu Mikail’in oğulları Tuğrul ve Çağrı Beyler, otorite boşluğunda genç yaşta büyük bir vazifeyi üstlendi Selçuklu Beyliğinin otorite boşluğunu ortadan kaldırarak ve Selçuklu Beyliğini Büyük Selçuklu Devleti haline getirdiler


Tuğrul ve Çağrı Bey Dönemi (1030 – 1063)

Arslan Bey’in tutsak edilmesi ile otorite boşluğuna düşen Selçuklu Beyliğinin ayağa kalkması 10 yıl sürdü. Selçuklu birliğini ve ordusunu kuran Tuğrul ve Çağrı Beyler, tarih sahnesine çıktılar. Gazneli Mahmut vefat etti yerine oğlu Mesut Han geçti. Tuğrul ve Çağrı Bey’ler, amcaları Arslan Bey’in tutsaklığına son verilmesi karşılığında Gazneye bağlılığı kabul eddiler. Gazne Sultanı Mesut Arslan Bey’i serbest bıraktı ve Tuğrul ve Çağrı Bey’lerin amacı Selçuklu Beyliğini bağımsız bir devlet yapmaktı Tuğrul ve Çağrı Bey’lerin amaçlarını öğrenen Mesut Han, Arslan Bey ve oğlu Kutalmış’ı yeniden hapse attı anlaşmayı bozdu. Tuğrul ve Çağı kardeşler, amcaları Arslan Bey’i kurtarmak için muvaffak olamadılar. Arslan Bey’in oğlu Kutalmış, hapisten kaçtı Buhara’ya döndü

Arslan Bey, kalan ömrünü Kalincar Hapishanesinde tamamlayarak 1032 de vefat etti. Arslan Beyden sonra Selçuklunun tek hakimi Tuğrul ve kardeşi Çağrı Bey oldu. Selçuklular, Arslan Beyin ölümünden önce Türk Töresi gereği Gazne Devletine bağlı görev yapıyor, Gazne Sınırlarının güvenliğini sağlıyor ve vergi ödüyordu. Arslan Bey’in ölümünden sonra bağlılık ortadan kalktı. Tuğrul ve Çağrı Bey’lerde hakimiyet için Gazne Sultanından izin almadan Horasan’a yerleşti Türk Töresinde Boylar, bölgelere Kağanlarının izni olmaksızın göç edemezdi. Selçukluların bu eylemi başkaldırı ve isyan olarak nitelendirildi Gazne Sultanı Mesut, Selçukluların Horasan’a izinsiz yerleşmelerine önce müsamaha gösterdi.

Güçlenip kalabalıklaşan Selçuklular, Horasan’dan Merv ve Nesa şehirlerine girdiler. Selçuk Bey’in yayılma stratejisi istila gibi görünebilirdi. Bu sebeple Gazne Sultanına Horasan, Merv ve Nesa şehirlerine yerleşmesi karşılığında Gazne Devletine bağlılık bildirdiler. Tuğrul Bey’in amacı hakimiyetini genişleterek geniş alanlarda mücadele ederek stratejik avantaj sağlamaktı. Gazne Sultanı Mesut Han, Tuğrul Bey’in üzerine ordularını gönderdi (1035). Selçuklular ile Gazne Devleti arasında ilk avaş gerçekleşecektir. Gazne Sultanı, Selçukluları önemsemeyip ordusunu, başına geçmeden kumandanlarının idaresinde sefere göndermişti. Tuğrul Bey ve ordusu, Gazne Ordusunu Nesada karşıladı ve Meydan Muharebesinde Gazne Ordusu  ağır bir yenilgi alarak geri çekildi

mağlubiyetin ardından Gazne Sultanı, Tuğrul Beye Horasan, Merv ve Nesa da oturma izni verdi
Selçuklular istediklerini almışlardı yetinmediler. yayılmalarını devam ettirerek 3 yıl sonra 3 yeni şehiri istediler. Gazneli Mesut, reddeddi ordusunu gönderdi (1038). Gazne Ordusu, çok güçlüydü Selçuklularda güçlenmişlerdi. Gazne Ordusu ile Selçuklu ordusu, Sarah şehrinde, meydan muharebesine girişdiler. Gazne Ordusu, ağır bir mağlubiyetle geri çekildi Selçukluların zaferi Büyük Selçuklu Devletinin doğuşu anlamına geliyordu. 
Tuğrul Bey kendisini Büyük Kağan ve Sultan, kardeşi Çağrı Bey’i ortak kağan ilan ederek Büyük Selçuklu Devletinin bağımsızlığını ilan etti. Türkistan’ın en önemli kentlerinden olan Horasan, Merv ve Nesa Selçukluların hakimiyetine girdi Nişabur şehri Selçukluların Başkenti oldu.

Selçuklu zaferleri Gaznelileri düşürmüştü. Karahanlılar iç karışıklıklar ve saltanat mücadeleleriyle baş etmekten Büyük Selçuklu Devletine tepki veremedi Gazne Sultanı Mesut kendisinden toprak isteyen Selçuklulara karşıs
zordaydı. aldığı ağır mağlubiyetler Mesut Han’ın iktidarına gölge düşürdü. Selçuklular Gazne topraklarında bağımsızlığını ilan etmiş, Gaznenin en stratejik bölgeleri Selçuklulara geçmişti. Mesut Han, Selçuklularla mücadeleden ordusunun başına geçti tüm gücüyle Selçuklulara taarruza kalktı. Dandanakan Savaşı Gazne Devletinin yıkılma sürecini başlattı ve Türk Dünyasının en büyük gücü Büyük Selçuklular Bozkır İmparatorluğundan Cihan Devletine dönüştü

Dandanakan Savaşı (1040)

Gazneli Mesut 1038’de selçuklulara karşı ağır bir mağlubiyet aldı İki yıl sonra 100.000 kişilik bir ordu topladı Selçuklu ordusundan kabalalıktı. Gazne ordusunun başında sefere çıktı Merv şehrine doğru ilerledi. Selçuklular Gazne Ordusunu yavaşlatıyor zayıf düşürüyordu. İki ordu Merv şehrindeki Dandanakan kalesinde karşılaştı Savaş sonucunda Gazneliler yıkılmaya başladı Türk Dünyasının en büyük gücü Selçuklular Cihan Devletine dönüştü

Dandanakan kalesinde Selçuklu ordusu gaznelilere taarruz etti Gazne ordusu, Selçuklularla susuzluk, ve açlıkla mücadele etti su sıkıntısı nedeniyle Su kuyularına doğru ilerlediler Selçuklu ordusu Gaznelilere taarruzlarını şiddetlendirdi ve Gazneliler Selçuklular karşısında ağır kayıplara uğrayarak savaşdan çekildi Gazne Sultanı Mesut, otoritesini ve askerlerinin saygısını kaybetti. savaş sonunda kendi askerleri tarafından öldürüldü.
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Selçuklular
Kaynak TurkTarihim.Com

Büyük Selçuklu Devleti


Büyük Selçuklu Devleti’nin Tarih Sahnesine Çıkışı

Tuğrul Bey, Dedesi Selçuk Bey’in 960 da ilk ateşini yaktığı Büyük Selçuklu Devletini 77 yıl sonra, 1037 de tüm dünyaya ilan eddi Türk Tarihi’nin en önemli kilometre taşlarından selçuklu tarihini başlattı Tuğrul ve Çağrı kardeşlerin yönettiği Selçuklu Beyliği Samanilerin yıkılmasıyla coğrafyada güçlenmiş, Gazne Devletinin hâkimiyetindeki Horasandan yayılarak Dönemin en büyük Türk Devleti olan Gazne Devletini mağlup ederek Nişabur kentinde Büyük Selçuklu Devletinin bağımsızlığını ilan etmişlerdir (1037). 
Selçukluların Gazne Sultanı Mesut Han’ı iki savaşta ağır bir mağlubiyete uğrattı Mesut Han Selçuklulara karşı zafer arzusuyla giriştiği Dandanakan Savaşında mağlup olunca hem savaşı hem de saltanatını kaybetmişti.

Dönemin en büyük Türk Devleti Gazne Mesut Han’ın yokluğunda sahipsiz kalarak yıkılacak tarih sahnesinden çekilecektir. Karahanlıların ise daha sonra yıkılması Selçuklu Devletini Türk Dünyasında yegane güç haline getirecektir. Dandanakan Savaşını kazanan Selçuklular, Gazne Sarayına girerek Gazne Devletinin hazinesini savaş ganimeti olarak aldılar. Selçuklular artık geniş bir bölgeyi hakimiyetlerine almış hem de Gazne Ganimetleriyle hazinesini doldurmuştu (1040). 
1041 de Selçukluların hakimiyet alanları Horasan, Merv, Fergana, Tohoristan ve Zemindaver gibi geniş bir coğrafya ya ulaşmıştı. Artık beylik değil bağımsız bir devletti Büyük Selçuklu Devleti, toprakları Gazne Devleti üzerinde otorite kurmuş hakimiyetlerini genişletmek için sınır komşusu oldukları Karahanlılar ile karşı karşıya gelmişti.

Karahanlı Devleti, Selçukluların Horasan’ı sahiplenmesi nedeniyle iç karışıklıklar yaşamıştı. Horasan, Karahanlılar için büyük öneme sahipti. Karahanlıların Gazne Devletinden almata uğraştıkları Horasan, Selçuklulara geçince Karahanlılar başarısızlığın sorumlusu olarak saltanat ailesini hedef aldı ve ikiye bölündü (1042).
Türk Dünyasının başı Büyük Selçuklu Devletiydi 1040’da bölgedeki yapıya baktığımızda Türk Tarihinin Dünya Tarihinde ne denli önemli olduğunu anlayabiliyoruz. 11. Yüzyılda 6 Türk Devleti vardı. Karahanlılar Marveaünnehir’de, Peçenekler Kuzey Karadeniz’de, Uzlar Balkanlarda, Kapçaklar Kafkasların doğusu ve Karadeniz’in Kuzey’inde, Gazneliler Hindistan-Pakistan bölgesinde, Selçuklular ise İran-Türkistan coğrafyasında Tarih’e yön vermekteydiler.Bu devletlerin en güçlüsü ve en uzun ömürlüsü Büyük Selçuklu Devleti olmuştur.

Tuğrul ve Çağrı Bey’ler, Büyük Selçuklu Devletini kurduktan sonra hakimiyet için seferler düzenlemekteydiler. Doğuda Gazne Devletine düzenledikleri seferler 1050 ye kadar devam etmiş, Karahanlılar ise Büyük Selçuklunun üstünlüğünü kabul ederek iyi ilişkilere girmişti. Doğu ve Kuzeyde otorite kurulmuş, sıra batıya gelmişti. hedef İran coğrafyasıydı. bu seferler, arda ve mutlak galibiyetlerle İç Asya ve Orta Doğu’yu Türk Yurdu haline getirdi 1041’de Kirman’a taarruz eden Selçuklular, 1042 de Harezmşahlara taarruz etmiş, aynı yıl Kakuveyhiler’i mağlup ederek Hazar Denizine kıyısı bulunan Cürcan şehrine girerek Ziyariler ve Misafiriler’i mağlup etmiş, birkaç ay sonra da Hamedan ve isfhanı alarak hakimiyet sınırlarını Hazar Denizinin güneyine kadar ilerletmişlerdi. 

bir yıl içerisinde 1200 Km uzunluğunda, 1.100.000 Km² lik bir coğrafyayı Büyük Selçuklu Devletine katan Tuğrul ve Çağrı Bey’ler, Büyük Selçuklu Devleti’ni cihan devleti haline getirdiler. Yalnızca 1042 de hakimiyet altına alınan topraklar günümüz Türkiye’sinin yüz ölçümünden fazladır. Tuğrul ve Çağrı Beylerin önlenemez ilerleyişi tüm dengeleri değiştiriyordu. Selçuklu  1051 de Şiraz, 1052 de Umman, 1054 te Tebriz, Hille, Musul ve Diyarbakır, 1056’da Huzistan şehirlerini ele geçirdi Büyük Selçuklu İran coğrafyasının hakimiydi Ülkenin sınırları Batıda Bizans, Kuzeyde Gürcistan, Güneyde Abbasiler, Doğuda Kaşmir hattına ulaşmıştı. 20 yıl gibi bir sürede Asya’nın dörtte birine hakim olan Selçuklular gözünü batıya, Bizans topraklarına dikmişti.

Büyük Selçuklu yalnızca Türk Dünyası’nın değil İslam Dünyası’nın da en önemli aktörüdür İslam Dünyası Mezhep çatışmaları ile boğuşuyor, Şii-Sünni çatışmalarıyla mücadele eden İslam coğrafyası Arap Yarımadasından çıkamıyordu. Selçukluların Orta Doğudaki hâkimiyeti Arap Yarımadasında varlığını devam ettiren Abbasiler umut ışığıydı Abbasiler, Şii kökenli Büveyhoğullarının baskısı altındaydı Bugünkü Suriye topraklarında hakim olan Büveyhoğulları, mezhep farklılıklarından Abbasiler ile mücadele ediyordu İslam dünyasının liderliği Hilafet Makamında idi. Hilafet Abbasi Devletinin himayesindeydi. Halife Kaim, Tuğrul Bey’den yardım talep etti. Tuğrul Bey, ordusunun başına geçerek Büveyhioğullarının baskısını ortadan kaldırmak için Bağdat’a girdi (1055).

Selçukluların Bağdat’a girmesiyle Selçuklu ile baş edemeyen Büveyhioğulları Bağdat’ı terk ettiler (1055). Tuğrul Bey’in Abbasilere yardımı İslam Dünyasında büyük yankı uyandırdı. Selçuklu Devleti, tarih boyunca Abbasiler ile münasebette bulunmamış Şii kökenli Sasaniler ve ardılları ile münasebet içerisindeydi Sünni Selçuklular, Abbasilerin ve İslamın yardımına koşmuş, İslam Dünyasının en büyük sorunu Şii tehdidini ortadan kaldırarak İslam’ın Arap coğrafyasının dışına çıkabilmesini sağlamıştır. Büyük Selçuklu Devletini Cihan devleti haline getiren Tuğrul ve Çağrı Bey’ler, hâkimiyetleri altına aldıkları coğrafyalarda idari ve toplumsal yapılanmayı oluşturarak bölgelerin tam anlamıyla Türk Yurdu haline gelmesini sağladılar.
30 yıllık uzun hakimiyet dönemlerinde büyük başarılara imza attılar Tuğrul ve Çağrı kardeşler, yaşlanmışlardı. Ortak Kağan Çağrı Bey 1060 da Büyük Kağan ve Sultan Tuğrul Bey 1063 te vefat ederek Türk Dünyasına bir Cihan Devleti miras bıraktılar
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Selçuklular
Kaynak TurkTarihim.Com

Büyük Selçuklu Devleti

Alparslan Dönemi  (1063 – 1072)

Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucusu ve ilk Sultanı Tuğrul ve Çağrı Beylerin vefatı üzerine Tuğrul ve Çağrı Beylerin ittifakına rağmen veliahtlar saltanat mücadelesine girdi. Oğlu olmayan Tuğrul Bey, kardeşi Çağrı Bey’in büyük oğlu Süleyman’ı varis gösterdi Ancak Çağrı Bey’in diğer oğlu Alparslan ve yaşı ilerlemiş olan Arslan Bey’in oğlu Kutalmış, Süleyman Han’ın hakimiyetini tanımadılar Kutalmış, Selçuklu Sultanlığını ele geçirmek için Süleyman Han’ın saltanat makamı olan Rey şehrini kuşattı vezir Amid-ül Mülk varis Alparslan’dan yardım talep etti. Alparslan, Kutalmış’ı mağlup ederek savaşda öldürdü ve Amid-ül Mülk’ün Alparslan’ı Sultan ilan etmesiyle Tahta çıktı. 

Alparslan Han artık Büyük Selçuklu Sultanı ve Büyük Kağanıydı. İlk hedefi Bizans’ın idare ettiği Anadolu coğrafyasıydı. ilk olarak kuzey sınır hattı Gürcistan ve batı sınır hattı Anadolu’ya seferler düzenledi. gazada Bizans’ın elindeki Kars ve Ani şehirlerini ele geçirerek Bizans’tan ilk toprağı aldı (1064). İslam Alemi, ilk kez Bizans ve Batıda İslam Sancağının dalgalandığına şahit oluyordu. Bu, İslam Dünyasında bir dönümdü. Alparslan Han dönemine kadar İslam yalnızca Orta Doğu ve Arap Yarımadasında Araplar ve Farslarca benimsenmekteydi. Büyük Selçuklunun fetihleriyle Hıristiyanlar İslam Sancağıyla tanıştı Alparslan Han’ın hedefi Batı Hazar bölgesiydi. 1065 de Mangışak bölgesini hakimiyeti altına aldı Kıpçak ve Türkmenleri tebaası haline getirdi.

Selçuklular Anadoluya taarruz etti. Bizans Anadolu’daki toplumları otoritesine alarak vergiye bağlıyor asker kiralayarak lejyonerlik yaptırıyordu. Bizans Anadoluya hükmetmiyor, toplumlardan yararlanıyordu. Selçukluları güçlü taarruzlarıla hızla sonuç alıyordu. Alparslan, komutanlarına bağımsız sefer yetkileri vermiş, sefer emri alan komutanlar güçlerince her şehri hâkimiyet altına almaya başlamışlardı. 1067 de Kayseri-Konya hattına Kafkaslarda da Gürcü Krallığına yapılan seferde Tiflis’e kadar ulaştı. Büyük Selçuklunun Bizans seferleri İslam Dünyasında da yankı uyandırdı. İslam Âleminin Halifesi Mekke’de Hutbeyi Hilafet Makamı ve Selçuklu Sultanı adına okuttu. Halifenin davranışı, Selçukluların İslam Dünyasının en büyük gücü haline gelmesi İslam Sancaktarlığının Selçuklularca gerçekleştirildiğinin ilanıydı

Büyük Selçuklu gaza seferleriyle Anadolu’yu islama kazandırdı Hilafet Makamı Abbasiler zayıfladı tehditlere karşı Selçuklulardan medet umdu 1055’de Büveyhioğulları karşısında 1070 de Şii Devleti Fatımi’lere karşı Selçuklu Sultanı Alparslandan yardım talep etti. İslam Âleminin en güçlü devleti olan Selçuklu , Hilafet Makamını taşıyan Abbasilerin yardımına koşarak Kuzey Afrika hattıni hâkimiyet altına aldı Fatımiler üzerine sefere karar verdi Alparslan’ın Mısır seferini haber alan Bizans ise bu fırsatlan 3 sefere çıktı tarihe Malazgirt Savaşı olarak mücadelenin ilk fitili ateşlendi

Malazgirt Savaşı (1071)

Selçuklular, 1064 akınlarla Bizansa meydan okudu Bizans iç karışıklıklar ve saltanat mücadeleleriyle zor günlerden geçiyordu. Ülkenin yönetimi dul imparatoriçe Eudoxie’nin elindeydi. Ülkeyi tek başına yönetemedi onun evleneceği kişi Bizans İmparatoru olacaktı. O da hapiste yatan Bizans Kumandanı Romen Diyojenle evlendi Bizans’ın imparatoru Diyojen olmuştu. Eudoxie, Romen Diyojen’le Selçukluyu durdurması için evlenmişti (1068). Diyojen, Selçuklu taarruzlarına karşı koymak için 3 yıl boyunca hazırlandı. Roma ordusu Kuzey Karadenizdeki Türk boylarından Peçenek, Uz, Kıpçaklardan paralı askerler ve Anadolu’daki toplumlardan ücreti lejyonerler toplayarak 70 Bin kişilik bir ordu hazırladı. 

Romen Diyojen, Selçuklu Sultanı Alparslan’ın Mısır’a seferinde Selçuklu Topraklarına saldırdı Alparslan, Mısırdan geri dönerek Suriyeye geçti. Sultan Alparslan,Bizans’la savaşmak için
Şaşırtma taktiği uyguladı Rey Şehrinde olduğunu duyurdu oysaki Muştaydı. Bizans Ordusu Rey şehrine gitdi. Sultan Alparslan ise Malazgirt Ovasında hazırlıklarını tamamladı. Roma Ordusunun işine gelmeyecek bir barış teklifinde bulundu. bu barış değil zaman kazanmak, içindi
Diyojen teklifi kabul etmeyerek “Sulh müzakeresini Rey’de yapacağım, Ordumu İsfahan’da kışlayıp Hamedan’da sulayacağım” demiş, Selçuklu elçileri ise “Atlarınızı Hamedan’da kışlayacağınıza eminiz, fakat sizin nerede kışlayacağınızı bilemiyoruz” diyerek geri dönmüştür. 

Doğu Roma Ordusu, paralı askerlerle 70.000 kişiydi Malazgirt ovasının kuzeyindeydiler Selçuklu ordusunun askeri gücü sadece 40.000 kişiydi Roma ordusu, bu sefere 3 yıl boyunca hazırlanmış, Selçuklular Mısır seferine çıktıkları yoldan dönerek mevcut ordularıyla Malazgirte ulaşmıştı. Selçuklu Ordusunun Roma ordusunun yarısıydı Doğu Romada Müslümanlıkla tanışmamış Peçenek ve Uz Türkleri bulunuyordu. Sultan Alparslan, aynı soydan olduğu Türk birliklerine kendilerine katılmalarını teklif etdi. Roma ordusunun en vurucu güçleri bu unsurlardı. Anadolu içlerindeki Abaz, Slav, Gürcü, kavimler yoğun savaşlarda bulunmadı. Trakyada yaşayan Peçenek ve Uz Türkleri hem Roma ordusu içerisinde sıkça görev yapmakta hem de Batı cephesinde bağımsız savaşlara katılmaktaydılar.

Roma Ordusunun en önemli stratejisti Magistors Peçenek Türküydü. Alparslan’ı olumlu karşıladı Peçenek ve Uzlar Roma ordusu içerisinde Selçuklular için mücadele edecekti hazırlıklar tamamlandı. Alparslan, din alimlerinin tavsiyesiyle muharebeyi Cuma günü 26 Ağustosta yapmaya karar verdi. 26 Ağustos Cuma günü Ordusuyla Namaz kıldı ve dua etti “Ya Rabbi! Sana tevekkül ediyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor senin uğrunda cihad ediyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir. yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret.”askerlerine dönerek tarihe geçen muhteşem konuşmasını gerçekleştirdi ;
“Burada Allahü tealadan başka sultan yoktur. Emir ve kader O’nun elindedir. benimle birlikte cihad etmekte veya benden ayrılmakta serbestsiniz. “

Selçuklu ordusu, sadakat nidalarıyla Sultan Alparslan’a bağlılıklarını haykırdılar. Sultan Alparslan, Beyaz kefen elbisesini giydi eline er silahı olan Gürzü alıp askerlerine şöyle hitap etti ;
Askerlerim! Şehit olursam beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Benden sonra oğlum Melikşah’ı tahta çıkarın ve ona bağlı kalın. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir.“

Alparslanı kefeni giyip şehitliği kabullenmiş vakur haliyle gören Selçuklu ordusu ağlayıp helalleşerek savaş düzeni aldı ve Cuma namazından hemen sonra ilk çarpışma başladı. Alparslan Turan taktiğini fevkalade uyguladı. Bozkır savaşlarındaki gibi Hilal şeklinde dizilen Selçuklular düşmana saldırdı geri çekilerek geriye doğru ok atan yetenekli süvariler ok atışlarıyla Roma ordusuna kayıplar verdirdi. Selçuklu ordusunun geri çekilmesini başarısızlık gören Diyojen, geri çekilen Selçukluların peşinden av yapar gibi kontrolsüzce ilerledi. Peçenek ve Uz’lar savaştan iki saat sonra saf değiştirip Selçuklu ordusuna katıldılar. Bunun yanında Roma ile mezhep ayrılığı yaşayan ve Diyojen’in Ermeni Prensliğinde katliamlarla itaat altına aldığı Ermeni güçleri savaş meydanından çekildiler.

Diyojen, Sultan Alparslan’ın uyguladığı Turan taktiğinin farkına varınca ağır kayıplar alan ordusunu geri çekmek zorunda kaldı. Savaş Diyojen’in planladığı gibi ilerlemiyordu. Peçenek ve Uz’lar karşı safa geçmiş, Ermeniler savaş meydanından çekilmişti. Alparslan’ın uyguladığı Turan taktiği orduya büyük kayıplar verdirmişti. Savaş meydanında Türklerin Gürz ve Ok atışlarından etkilenen Roma askerleri teslim olmaya can atıyordu Roma ordusu zayıflıyordu moral olarak çökmüştü. Frank, Norman, Slav ve Gürcüler savaşdan kaçtılar. Roma Ordusu savaş meydanını terk ediyordu. Yaralı askerlerle kalan Diyojen, yenilgiyi kabul etti ve askerleriyle birlikte yaralı vaziyette esir alındı. 

Malazgirt Savaşından ağır bir yenilgiyle çıkan diyojen Sultan Alparslan’ın huzuruna geldiğinde utandı başını kaldıramıyordu. Alparslan, onu nezaketle oturttu teselli etti. Diyojen, muazzam ordusuyla Türkleri yeneceğinden emindi aksini düşünmedi Sultan Alparslan zafer sizin olsaydı bana ne yapardın?” diye sordu. Diyojen, öldürtürüm diyemeyip Kamçılatırdım” cevabını verdi. Alparslan “Benim ne yapacağımı düşünüyorsunuz?” sorusuna Ya öldürtürsünüz yahut İslam ülkelerine esir gönderirsiniz. Mümkün görmüyorum beklide affedersiniz” cevabınò verdi. Sultan Alparslan, yenilgiye uğramış imparatoru aşağılamadan Affetti ve ağır şartlarla bir antlaşma imzalattı. 

Diyojen affedilmişti ülkesine döndüğünde Türklerden görmediği hakaretlere uğrayıp öldürüldü. Yerine geçen Doğu Roma İmparatoru 7. Mihail Selçuklular ile yapılan anlaşmayı kabul etmese de “Malazgirt Savaşı” Selçuklulara Anadolunun tapusunu vermişti.Malazgirtin kazanılmasıyla tüm Anadolu Selçukluların ayaklarına serildi.Türk Toplumları, zengin tabiatı ve jeopolitik avantajlarıyla bin yıl boyunca vatanları olacak bu muazzam coğrafyaya yerleşeceklerdir. Malazgirt hezimeti batıyı Türklerin üzerine çekecektir. Malazgirt Savaşına kadar insan bile sayılmayan doğu kavimleri Türk Sancağı ile tanışarak Dünyanın Batıdan ibaret olmadığı gerçeğiyle yüzleşecektir. 

Malazgirt Savaşından sonra Batı Tarihine yön veren Büyük Selçuklu Devleti, komutanlarına bağımsız taarruz emri vererek tüm Anadolu’nun Türk Yurdu haline gelmesi için büyük çabalar sarf etti. Selçuklu orduları bir yıl sonra Ege, Akdeniz ve Karadeniz kıyılarına ulaştı Sultan Alparslan, Anadolu’nun fethiyle Batı sınırlarını genişletti ancak doğu fetihler tamamlanmamıştı. Büyük Selçuklu sınırlarında ikiye bölünmüş ve birbirleri ile mücadele halinde olan Karahanlılar bulunuyordu. Alparslan, Karahanlıları hakimiyetine almak için Fergana seferine çıktı. Ceyhun Nehrini geçerek Batı Karahanlıların hakimiyetinde bulunan bölgeye girmişti Yusuf El Harezmi tarafından sırtından bıçaklanarak öldürüldü. Bizansı dize getiren Asya’nın dörtte birini fetheden büyük kumandan Alparslan, ihanet sonucu kumandanlarından biri tarafından hançerle öldürülmüştü (25 Kasım 1072).


Melikşah Dönemi (1072 - 1092)

Alparslan’ın beklenmeyen ölümü üzerine yerine oğlu Melikşah geçti. Alparslan, oğlu Melikşah’ı veliahd ilan etmiş ve onu yetiştirmişti Alparslan öldürüldüğünde Melikşah 18 yaşındaydı. kardeşleri saltanata göz dikmiş, kendisiyle mücadele etmişti. Genç yaşta babası Alparslan tarafından saltanata hazırlanan Melikşah, hem kardeşlerine hem de Saltanatına sahip çıkarak büyük sorumluluğu üstlendi ve  Büyük Selçuklulara tarihinin en parlak dönemini yaşattı. Melikşah, babasının yarım bıraktığı Karahanlı Seferini tamamladı. Karahanlılar, Alparslan’ın vefat etmesini fırsat bilerek Gazneliler ile birlikte ülkenin doğu sınırlarına taarruzlar düzenliyordu

Selçukluların batıya kayacağını ümit ederek hâkimiyet kazanmayı ümit ediyorlardı. Melikşah, tahta geçtiği ilk yıl Karahanlılar ve Gaznelilere taarruz ederek ülkesinin doğu sınırlarında güvenliği sağladı ve Termez’in alınmasıyla Selçuklu hakimiyeti kesinleşti. Melikşah’ın genç yaşta tahta geçmesini fırsat gören amcası Kavurd Bağdat’dan baş kaldırdı Kavurd’un isyanı bastırılarak Devletini güvenceye aldı (1073). Alparslan döneminde Bizans, anlaşma şartlarını ihlal etmeye başladı. Anadolu seferleri hızlandırıldı Anadolu’da Selçuklu hâkimiyeti pekiştirildi. Anadolu, İç Asya, Türkistan ve İran tamamen Selçuklu Hakimiyetindeydi Suriye Fatımilerin kontrolündeydi. Suriye ve Kudüs’te hâkimiyet kuran Fatımilerin üzerine taarruzlar düzenlenerek bölgeler Büyük Selçuklu hakimiyetine alındı (1078). 

Büyük Selçuklu Devletinin önlenemez ilerleyişi devam etti. Suriye’yi hakimiyet altına alan Melikşah, 1078-1079 da Kafkaslara doğru taarruzlara girişti Gürcistan Krallığını ve mahalli krallıkları hakimiyetine aldı. Anadolu, Orta Doğu ve İç Asya’yı hakimiyeti altına alan Melikşah’ın hedefi Arap Yarımadasıydı. Arap yarımadasının güvenliği için stratejik öneme sahip olan Hicaz, Yemen ve Aden Körfezi de Selçukluların idaresine girdi (1086). 1080’li yıllarda Karahanlılar dış tehditlere karşı kendilerini savunamayacak duruma gelmişdi. Melikşah, Batı Karahanlıları muhafazasına aldı Selçuklu hâkimiyetini kabul eden Batı Karahanlılar artık kendilerini idare edemeyecek duruma geldiler. Melikşah, Batı Karahanlıların en önemli kentlerinden Buhara’yı ve Semerkand’ı zapt ederek Türk-İslam coğrafyasını hakimiyetine aldı (1089).

Batı Karahanlılar Selçuklu himayesindeydi bir vali gibi  Melikşah’a bağlıydılar Karahanlı Hükümdarlarını Melikşah tayin ediyordu. 
Kafkaslarda, İç Asya ve Orda Doğuda hâkimiyet sahibi Selçuklular, Büveyhioğulları döneminde Mervaniler’in Bağdat’dan Diyarbakır’a ilerleyerek Urfa, Halep ve Antakyada etkili olması sebebiyle bölgenin denetimini sağlayamamıştı. Bölgeyi Hakimiyet altına almak için melikşah ordusunun başına geçti Urfa, Halep, Antakya, Diyarbakırı kontrolüne alarak Doğu Akdeniz kıyılarının güvenliğini sağladı (1088-1089). Melikşah, 1092 de zehirlenerek öldürüldü. Yemeğine karıştırılan zehirle öldürülen Melikşah, 20 yıl boyunca Büyük Selçuklu Devletini Türk Tarihinin yüz ölçümü bakımından En Büyük Coğrafyasına sahip ülkesi haline getirmişti.Melikşah öldüğünde arkasında Marmara Denizinden Kafkaslara, Balkaş-Issık gölünden Kuzey Afrika’ya uzanan muazzam büyüklükte bir Devlet bıraktı (1092).
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Selçuklular
Kaynak TurkTarihim.Com

Büyük Selçuklu Devleti


Büyük Selçuklu Devletinin Zayıflaması

Melikşah, Büyük Selçuklu Devletini Türk Tarihinin en geniş hâkimiyet alanına ulaştırdı ancak çöküş en tepede gerçekleşti. Melikşah’ın ölümünden yerine geçen oğlu Berkyaruk, babasının saltanatını koruyamadı. Melikşah’ın ölümünü fırsat bilen varisleri birer birer ayaklanarak Büyük Selçuklu Devletini zayıflattı İlk başkaldıran Melikşah’ın kardeşi, Selçuklu Valisi Tutuş oldu. Tutuş, yeğeni Berkyaruk’u kabul etmedi saltanatta hak iddia etti. Berkyaruk Tutuş’u öldürerek tehdidi ortadan kaldırdı ancak Melikşah’ın ölümü Selçukluda isyan için fırsat kollayan zümrelerin ayaklanmalarına sebep oldu. 

Arap Yarımadasının en stratejik bölgesi Mısır’da Fatımiler Batınilik adı verilen sapkın bir inanış ile isyana girişdi. Bu inanışın en önemli aktörü Hasan Sabbah, bitkilerle imal ettiği uyuşturucu tesirli maddeleri kullanarak fedailer yetiştiriyor, aldıkları uyuşturucuyla halisünasyonlar gören fedailer Hasan Sabbah’ı lider görerek ölüme atlıyorlardı. Hasan Sabbah, hizmetkarlarıyla İran’ın Alamut şehrinde Alamut Kalesini zapt etti fedaileriyle Büyük Selçuklu Devletinin önderlerine suikastlar düzenledi Melikşah onun hareketini önlemek için düzenlediği seferde ölünce şiddetlenen Fatımilik Selçuklu Devletindeki toplumların kışkırttı isyana teşvik eddi

Melikşah’ın ölümü ile başlayan ayaklanmalar ve isyanlar, Haçlı Seferleriyle içinden çıkılamaz bir hal aldı Batı, Bizans’ın önderliğinde, Müslüman toplumları Avrupadan atıp Selçuklu Hâkimiyetindeki Suriye ve Filistin’i alabilmek için Haçlı Seferini gerçekleştirdi İç çekişmeler ve isyanlarla uğraşan Berkyaruk, Haçlı seferlerine karşı direnemedi Filistin ve Suriye Haçlı Ordusunun denetimine girdi.  Anadolu’da ve pek çok bölgede yerel hükümdarlar Selçuklu Devletine isyan edip bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bu durum ülkenin düzenini ve nizamını bozdu Anadolu’da sefere görevlendirilen ve idareci tayin edilen komutanlar isyan etmiş, bağımsızlık hareketlerine başlamışlardı. Kafkaslarda hâkimiyet altına alınan Gürcüler diğer hükümdarlıklar ayaklanıyor ve Büyük Selçuklu Devletine bağlı olmadıklarını ilan ediyorlardı.

Mısır Fatımilerin, Suriye ve Filistin Haçlı Ordusunun denetimine girdi. Büyük Selçuklu artık sadece İran ve Maveraünnehirde hâkimiyetini koruyordu. Berkyaruk’un hâkimiyeti vefat ettiği 1104 e kadar devam etti. Çok genç yaşta Selçuklulara hükümdar olan Berkyaruk, 1104 de öldüğünde sadece 25 yaşındaydı. Berkyaruk’un ölümüyle yerine kardeşi Mehmet Tapar geçti. Mehmet Tapar döneminde iç karışıklıklar ve çöküş devam etti. Ülkenin zor durumdan çıkması için Kafkaslara ve Mısıra seferler düzenleyip başarılı sonuçlar aldı zaferler Büyük Selçuklu Devletini içinde bulunduğu zor durumdan çıkaramadı Mehmet Tapar’ın 14 yıllık hâkimiyetinde Büyük Selçuklunun Zayıflaması ve Bölünmesi durdurulamadı (1118). 

Mehmet Tapar’ın ölümünden sonra yerine oğlu Mahmut Geçti ancak Melikşah’ın oğlu, Mehmet Tapar’ın kardeşi Horasan Valisi Sencer, yeğeni Mahmut’u tahttan indirerdi ve yeğeni Mahmut’u himayesine alarak Irak Selçuklularına sultan ilan etti. Sultan Sencer, Horasan valisi iken Karahanlıları, Gaznelileri ve Gurluları kendisine bağladı. Başarılı idaresiyle Maveraünnehir bölgesini uzun süre idare etdi. başarılar bölgelere ayrılan ve bağımsız hareket eden Selçuklu Devletlerini bir araya getiremedi. 1141 de Karahıtaylılar’ın Selçuklu sınırlarına ulaşmasıyla Karahıtaylılar ile giriştiği mücadelede mağlup olunca itibarını kaybetti ve Maveraünnehir Karahıtaylılara geçti. 

Sultan Sencer’in Karahıtaylılar’a mağlup olmasıyla isyan eden Oğuzlar vergi vermeyi reddedip geniş hakimiyet alanı talep edince Büyük Selçuklu hakimiyetine son darbe vuruldu. Ayaklanan Oğuzlar, soydaşları olan Sultan Sencer’i esir alıp Horasanı zapt ettiler (1153). Oğuzlara esir düşen Sultan Sencer, serbest bırakılsa da süre sonra vefat etti ve Büyük Selçuklu Devleti yıkıldı (1157).


Büyük Selçuklu Devleti, Melikşah’ın ölümünden sonra zayıflayıp iç ve dış tehditlere karşı koyamaz duruma geldi Büyük Selçuklu Devletinin valisi ve maliki idareciler bağımsızlıklarını ilan ederek Büyük Selçuklu Devletinden ayrı hareket etti devletler zayıfladı bölünmelere uğradı Boylar ve Aşiretlere bölünerek Anadolu Beylikleri dönemini başlattı

Irak Selçukluları (1092 – 1194)

Irak Selçukluları Büyük Selçuklu Devletinin parçalanmasıyla Irakta kurulan otoritedir. Melikşah’ın ölmesiyle Suriye, Kirman ve Anadolu Selçukluları bağımsızlıklarını ilan etti yalnız kalan Selçuklu Devleti, Horasan valisi Sencer’in kendisini Büyük Selçuklu Devletinin Sultanı ilan etmesi ve yerine geçtiği yeğeni Mahmut’u Irak Sultanı ilan etmesiyle ortaya çıktı. Irak Selçukluları Irak, Azerbaycan ve Kuzey İran’ın bir bölümünde kısa bir süre hüküm sürdü Zamanla aşiretlerin Atabeyliklerin söz sahibi olmasıyla otorite Atabeyliklere geçti 1194 te son Irak Selçuklu Sultanı 3. Tuğrul Bey’in Harezmşahlılar’a mağlup olmasıyla bölge Harezmşahlılar’a geçti ve Irak Selçukluları yıkıldı


Kirman Selçukluları (1092 – 1187)

Kirman Selçukluları, Çağrı Bey’in oğlu, Tuğrul Bey’in yeğeni Bağdat Maliki Kavurd’un lideri olduğu Kirmanların, Büyük Selçuklunun bölünmesiyle Basra Körfezi Kirmanda kurdukları Sultanlıktır. Melikşah tarafından boğdurulan Kavurd’un oğulları Büyük Selçuklu Devletine bağlı yaşadı Büyük Selçuklunun bölünmesi ile bağımsızlıklarını ilan ederek bağımsız yaşadılar. Gurluların himayesine girseler de tekrar bağımsız olan Kirman Selçukluları, 1187 de Oğuz Başbuğu Dinar tarafından mağlup edilerek yıkıldı (1187).


Suriye Selçukluları (1092 – 1117)

Suriye Selçukluları, Suriye valisi Tutuş’un Melikşah’ın ölümüyle bağımsızlığını ilan etmesiyle ortaya çıktı Tutuş, bağımsızlığını ilan ettiğinde Selçuklu hükümdarı Melikşah’ın oğlu Berkyaruk ile mücadele etti, mağlup olarak savaş meydanında öldü ancak oğulları Rıdvan ve Dokak Suriye Selçuklularının yönetimini devraldı 1117 de Hakimiyetleri süresince Haçlı Ordusu ile mücadele etmiş sınırlarını Güneydoğu Anadoluya kadar genişletmiş olsalar da aşiretlerin oluşturdukları Atabeyliklerin güçlenmesi zayıflayarak 1117 yılında yıkıldı ve beyliklere bölündü.


Anadolu Selçukluları (1075 – 1308)

Anadolu Selçukluları, Melikşah’ın ölümünden önce bağımsızlığını ilan etmişti. Malazgirt Savaşından sonra Anadolu içlerine taarruz eddi Anadolu Selçukluları, Büyük Selçuklu Devletini kuran Tuğrul ve Çağrı Bey’lerin amcası Arslan Yabgu’nun torunu Süleyman Şah komutanlığında İznik’e ilerlemiş, 1075 te bağımsızlığını ilan ederek Büyük Selçuklunun Bizans sınırında Anadolu Selçuklusunun temellerini atmıştı. Süleyman Şah’ın oğlu 1. Kılıçarslan, 1075 te İznik’te bağımsızlığını ilan ederek Anadolu Selçuklularının ilk hükümdarı oldu Konya’yı başkent yapmış, 1308 de Anadolu içlerine taarruz eden İlhanlılar tarafından mağlup edilerek yıkılmışlardır.
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Selçuklular
Kaynak beyaztarih.com yazan Cihan PİYADEOĞLU

Büyük Selçuklu Devletinin Kurucusu: Çağrı Bey

X. yüzyılda tarih sahnesine çıkan Selçuklularda büyük rol oynayan Çağrı Bey, Gazneliler ile yaşanan savaşlarda hem askeri hem de politik tercihleriyle Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucusu olmuştur. başarılı hayat hikâyesine rağmen tarihte yeterince yer alamamış,kardeşi Tuğrul Bey’in gölgesinde kalmıştır. Çağrı Bey’in hayatı, Selçuklular Tarihi’nin ayrılmaz parçasıdır. Tuğrul Bey’den üç yaş büyüktür. İslâmi adı Davud olan Çağrı Bey’in doğum tarihi 990 tarihidir. Çağrı, Türk geleneğindeki üç efsanevî kuştan biridir. Büyükbabası Selçuk’un hâkimiyet kurduğu Cend’de dünyaya gelmiştir. Oğuz Yabgu Devleti’nde subaşı ordu komutanı görevinde bulunan Selçuk Bey’in, güneydeki Cend’e hâkim olması ve ardından İslam’a girmesi, Türk tarihinde yeni bir dönemin başlamasına neden olmuştu.

Babaları Mikail şehit olduğu için Çağrı ve kardeşi Tuğrul Bey, Selçuk beyin gözetiminde yetiştirildi. Buhara merkezli Samaniler Karahanlılar’a karşı zorda kalınca Selçuklular farklı bir bölgeye adım attı Samaniler verilen destekle Buharaya yerleşti Ancak buraya Selçuk’un büyük oğlu Arslan Yabgu ve Türkmenlerde yerleşti. Samaniler’in başkenti Buhara, Gazneliler ve Karahanlılar’ın işbirliğiyle düştü (999). Samaniler’den Muntasır, Arslan Yabgu ile mücadele ettiyse de, Arslan Yabgu Karahanlı Han Nasr’ın tarafına geçmişti. İsmail öldürülünce samaniler tarihden çekildi Arslan Yabgu kendisine yeni bir müttefik buldu Selçuk Bey’in 1009 daki ölümüyle Cend’de kalamayan Çağrı ve Tuğrul Bey, amcalarının yanına Maveraünnehir’e gelmişlerdi.

Karahanlılar içindeki iktidar mücadelesine taraf olmak durumunda kalan Selçuklular Çağrı ve Tuğrul Bey, Arslan Yabgu ile ittifakını sonlandıran Han Nasr’ın hedefi haline geldi. Bu da Çağrı ve Tuğrul’un Karahanlı Buğra Han’ın hizmetine girmesine neden oldu. güvensizlik, Buğra Han’ın Tuğrul Bey’i hapsetmesiyle sonuçlandı. Kardeşini kurtarmak üzere harekete geçen Çağrı Bey, ilk askeri başarısını kazanmış olacaktı. Bu Maveraünnehir’e dönmek anlamına geliyordu.
Karahanlı Hükümdarı Arslan tarafından hapsedilen şehzade Ali Tegin serbest kalarak Arslan Yabgu’nun desteğiyle Buhara’da bağımsız bir devlet kurdu Arslan Yabgu’nun elde ettiği askeri güç, Maveraünnehirdeki yeğenleri Çağrı ve Tuğrul için pek bir anlam ifade etmedi.

yeğenlerinin başarısı ve gücünden çekinen Arslan Yabgu, onlara mesafeli davrandı Ali Tegin ise onları kontrolde tutmak amacıyla üzerlerine asker sevk etmişti. Amcalarından destek alamayan kardeşler, yeni bir yurt arayışına girdi. Bulundukları coğrafya paylaşıldığı için hedef farklı olmalıydı. Tuğrul Bey, çöllere çekilmiş, Çağrı Bey ise Bizans hâkimiyetindeki Doğu Anadolu’ya sefere çıkmıştı.
Çağrı Bey’in sefer tarihi 1015-1021 olarak verilir Ermeni Urfalı Mateos, 17 Mart 1018-16 Mart 1019 Türk olarak adlandırılan bir grubun Vaspurakan a (Van gölü çevresi) girdiğini kaydederek: “…Bu zamana kadar bu cins Türk atlı askeri görülmemişti. Ermeni askerleri onlarla karşılaşınca onları acaib şekilli, yaylı ve kadın gibi uzun saçlı olduklarını gördüler.” demektedir.

Çağrı Bey, Vaspurakan’da van gölündeki mücadelesinde yapılan usta ok atışlarıyla zafer kazanmış, Gürcüler’in hâkimiyet bölgesinde Nahcivan’a yönelmişti. başarılı sonuçlar elde eden Çağrı Bey, Gazneliler’in takibine uğramamak için askerlerini tüccar kılığına sokmuş Horasan Valisi Arslan Cazib’in saldırısından kurtulmuştu Buharada kardeşi Tuğrul’a haber vererek geri döndüğünü bildirip şu raporu sunmuştu: “Bizim burada Karahanlılar ve Gazneliler ile mücadelemiz mümkün değil. Horasan, Azerbaycan ve Doğu Anadoluya gidelim, oralarda bize karşı koyacak devlet yoktur.”. Ancak Gazneli Mahmûd’un bu sefere izin vermeyeceği açıktır. gelişen olaylar Selçuklular’ın batıya gelmesine izin vermeyecekti.

Karahanlı Ali Tegin hareket eden Arslan Yabgu Karahanlı Hükümdarı Yusuf Han ile Gazneli Mahmûd’un dikkatini çekmiş ve Semerkandda bir görüşme gerçekleştirmişler (1025) Ali Tegin’in hâkimiyetine son verilmesi, Arslan Yabgu’nun bertaraf edilmesi ve başıboş Türkmenler’in Horasan’a nakledilmeleri kararı çıktı. Kararda Selçuklu lideri Arslan Yabgu, Gazneli Mahmûd tarafından esir edilerek Hindistan’daki Kalincar kalesine hapsedildi. Çağrı ve Tuğrul Bey Selçuklular’ın yeni lideri olacaktı. Gazneli Mahmûd, Türkmenler’i Horasan’a nakletti. Böylece Arslan Yabgu ve Türkmenler’in bertaraf olduğunu düşünüyordu. Türkmenler, Horasan’da karışıklık çıkarınca Sultan Mahmûd’un emriyle Horasan Valisi Arslan Câzib, bizzat Sultan Mahmûd bunu gerçekleştirecekti. Türkmenler’in kayıpları bir hayli fazla olmuş ve dağılmışlardı (1029). Balhan dağları Azerbaycan,ve Doğu Anadolu’ya harekete geçmişlerdi.

Arslan Yabgu’yu kurtarılamamış, sadece oğlu Kutalmış kurtarılmıştı. Arslan Yabgu 1032 de esir tutulduğu kalede vefat edti. Sultan Mahmûdun, yeni hedefi Çağrı ve Tuğrul Beydi. Yurt sıkıntısı çeken kardeşlere yeni yerler öneren Sultan Mahmûd’a hayır denmişdi. Karahanlı Ali Tegin, Gazneliler ve Karahanlılar’a karşı birlikte hareket etmeyi önermiş, iki kardeş bu teklifi de geri çevirmişdi. Sultan Mahmûd ve Ali Tegin’e verilen olumsuz cevap, Selçuklular’a karşı sert bir politika izlenmesine neden oldu. Ali Tegin, Selçuklular’ı birbirine düşürmeyi planlamış Selçuk Bey’in oğlu Yusuf Yınal’ı lider ilan etmişti başarılı olamayan Ali Tegin, Selçuklular’ın üzerine yürümüş, Yusuf Yınal ve üst düzey Selçuklu beylerini öldürtmüştü.

çabuk toparlanan Selçuklular, Alp Arslan’ın doğumunu uğur kabul ederek harekete geçmiş, seferi kazanmışlardı (1030). Selçuklular için önemli bir olay gerçekleşmiş Gazneli Mahmûd ölmüştü. Ancak Ali Tegin’in saldırılar ıdevam edince kendilerine yeni yurt arayan Selçuklular, Gazneliler’e tâbi olan Vali Altuntaş’ın hâkimiyetindeki Harizm’de kışladı Harizmşah Altuntaş’ın ölümüyle (1032) de yerine oğlu Harun geçti. Harun’un düşüncesi Gazneliler’den bağımsızlık kazanmaktı. askere ihtiyacı olduğundan Çağrı ve Tuğrul Bey’e Harizm’de kalabileceklerini, bunun karşılığı ordusunun en ön saflarında savaşmalarını istemişti. Çaresiz durumdaki Selçuklular, bunu kabul etti

Harun’un bağımsızlık isteği Gaznelilerce hoş karşılanmamış ve ona suikast tertip etmişlerdi. Cend hâkimiyetlerinden beri düşman olan Oğuz Yabgu Devleti hükümdarının torunu Cend hâkimi Şah Melik, Selçuklular’a ani bir baskın düzenleyerek 8 bin civarında insanı öldürdü verilen büyük kayıp ile Çağrı ve Tuğrul Bey, Harizm’den ayrılıp Horasan’a hareket etçmişlerdi. Harun, onları Harizm’de kalmaya ikna etti. Çaresiz Harizm’e dönen Çağrı ile Tuğrul, Harun’un Gaznelilerce öldürülmesiyle zor durumda kaldı. Şah Melik’in saldırısından çekindikleri için başka bir bölgeye gitmek istiyorlardı. Buhara hâkimi Ali Tegin’in ölümünden sonra (1034) idareyi ele geçiren oğullarıyla araları bozuk olduğu için Maveraünnehir’e gidemezlerdi. Harizm’de kalmaları mümkün olmadı yeni hedefleri Gazne hâkimiyetindeki Horasan olacaktı (1035).

Gazneliler’den izinsiz Horasan'a gelen, Çağrı, Tuğrul ve amcaları Musa Yabgunun Selçukluları kendilerine yurt verilmesi hususunda Horasan’ın en üst yöneticisine başvurdu Gazneli Sultanı Mesud, oldubittiye sinirlenmiş, vezirinin muhalefetine rağmen Çağrı ve Tuğrul Bey’in üzerine ordu göndermişti. Seçkin askerlerden oluşan 15 bin kişilik kuvvet, Çağrı Bey’in askeri dehası sayesinde mağlup edildi (29 Haziran 1035). Gaznelilerin moralleri bozuldu, Selçuklu endişesi arttı Gazneli vezirinin çalışmalarıyla iki anlaşma yapıldı. Çağrı Bey’e Dihistan, Tuğrul Bey’e Nesa ve Musa Yabgu’ya Ferave yurt olarak verilip kendilerine dihkan unvanı verilmişti. Selçuklular, küçük de olsa siyasi birlik olmayı başarmışlardı.

barış uzun sürmedi. Çağrı, Tuğrul ve Musa Yabgu’nun üzerine Gazneliler ikinci bir ordu gönderdi (1036 yazı). Selçuklu liderleri Gazneliler’e itaat bildirdi kendilerine verilen yerlerin arttırılmasını istemişlerdi. Aba altından sopa gösterip üzerlerine gelinmesi durumunda kendilerini savunacaklarını bildirdilei Gazneliler kabul edmedi. Horasan’a gönderilen Sübaşı ağır ve donanımlı ordunun hafif silahlara ve taktiksel bir güce karşı başaralı olamayacağını bildiğinden, savaşmak istemiyordu. Amacı Selçuklular’ı kontrol altında tutmaktı. vezirlerinin tüm muhalefetine rağmen Sultan Mesud’un Hindistan Hansi kalesine sefer düzenlemesi (Ekim 1037), Selçuklular’ın Horasan’da rahat hareket edebilmesini sağlamıştı.

Başarılı bir seferle Hansi’yi alan Sultan Mesud, Horasan’ı kaybetmek üzereydi. savaş emri verdi. İstemeyerek savaşa giren Sübaşı, Telhâbda Selçuklular’a yenilmekten kurtulamadı (Mayıs 1038). galibiyet ile Selçuklular, bağımsızlık yolunu kat etdi. Çağrı Bey, Melikü’l-mülûk unvanıyla Merv’de Tuğrul Bey Nişabur’da hutbe okutdu
Selçuklular’ı durdurmak isteyen Sultan Mesud, 1039 da harekete geçti. 100 bin kişilik gazneli Mesud’un karşına 6 bin kişilik ordusuyla çıkan Çağrı Bey oldu. Ulyââbâd savaşı, Çağrı Bey’in mağlubiyetiyle sonuçlandı (6 Nisan 1039). Hiç kimse az bir kuvvetle neden Mesud’un karşısına çıktığını anlayamadı esirlerden öğrenildiği kadarıyla Çağrı Bey, kaçınılmaz olan asıl mücadele için Gazneli ordusunun savaş gücünü test etmek amacıyla böyle bir şey yapmıştı.

galibiyet Gaznelilerde sevince neden oldu. Sultan Mesud, Serahs’a giderken Selçuklular yaptıkları görüşmelere Tuğrul Bey ile Musa Yabgu, “Büyük orduya sahip, haşmetli ve büyük” sultanla savaşamayacakları için Horasan’dan ayrılmayı önerdi. Ancak Çağrı Bey, Horasan’dan ayrılmaları durumunda tutunmalarının mümkün olmayacağını, Ulyââbâd savaşındaki ordunun yenilemeyecek bir ordu olmadığını söyleyerek herkesi ikna etti. savaş kararı alındı. kazanan Gazneliler olmuştu. Sultan Mesud üst üste aldığı iki galibiyet mutluluğuyla tekrar Selçuklulara saldırıldı selçuklular Gaznelileri yıprattı. Yaşadıkları su nehri Selçuklularca değiştirilince, Gazneliler çaresiz barış istedi 1035 yılındaki sınırlara dönülmek şartıyla anlaşma yapıldı (Temmuz 1039).

Her iki tarafın amacı zor şartlardan kurtulmak ve mücadeleye hazırlanabilmekti. Herat’a çekilen Sultan Mesud’un saldırıya geçmesi Çağrı ve Tuğrul Bey’i zor durumda bıraktı (Kasım 1039). Her şey Gazneliler’in istediği gibiydi. kurak geçen kış, orduda zorluklara neden oldu.endişe içindeki Selçuklular, yaptıkları görüşmelerde Tuğrul Bey ve Musa Yabgu, savaşılmaması yönünde görüş belirtmişti. tek itiraz eden Çağrı Bey oldu. Çağrı Bey, başarılı olmaları durumunda bir devlete sahip olacaklarını, başarılı olamazlarsa kaçmayı düşünmeleri gerektiğini söyledi herkes onu destekledi Bu süreç Selçuklular’ı Dandanakan Savaşı’na ve bağımsızlığa götürecekti (24 Mayıs 1040).

Dandanakan Savaşı’ndan sonra topraklar üçe bölündü. Çağrı Bey, Merv merkezli Horasan’ın doğusuna, Tuğrul Bey Nişabur merkezli batıya hâkim olacaktı. Çağrı Bey, Karahanlılar ile Gazneliler’in Selçuklular aleyhindeki faaliyetlerine engellemişti, İki kardeşin birlikte son seferi Şah Melik’e karşı gerçekleştirdikleri Harizm seferi oldu. Şah Melik öldürülmüş ve Harizm Tuğrul Beye geçmişti (1043). iki kardeş bir daha birbirini göremedi. Çağrı Bey’in doğuyu kontrol etmesi ve komşu devletleri engellemesi, Tuğrul Bey’in arkasını düşünmeden hızlı fetihler yapmasına imkân sağlamış ve hâkimiyetini genişletmişti.
Devletin kurulmasındaki belirleyiciliğine rağmen, Tuğrul Bey’in geniş bir coğrafyaya hükmetmesi, Tuğrul Bey merkezli bir tarih yazımına sebep oldu

Çağrı Bey hakkındaki bilgiler kısıtlıdır Sürekli mücadelelerden sonuç alınamamış Çağrı Bey, Karahanlılar ve Gazneliler ile barış imzalamış kısa süre sonra vefat etmiştir (Ağustos-Eylül 1059). Mezarı Merv’de bulunan Çağrı Bey, Dandanakan savaşının yapılmasına ve savaşlardaki komuta yeteneğiyle Selçuklular’ın kurucusu en önemli kişilerindendir hak ettiği değeri maalesef görememektedir.


Büyük Selçuklunun İlk Hükümdarı: Tuğrul Bey
Yazan Cihan PİYADEOĞLU


Büyük Selçukluların kurucularından Tuğrul Bey sahip olduğu küçük hâkimiyet bölgesini dünya tarihine yön veren büyük bir devlet haline getiren Türk Tarihi’nin önemli şahsiyetlerdendir. Ağabeyi Çağrı Bey ve amcası Musa Yabgu ile kurdukları devlet sınırlarını kendisinin bile tahmin edemeyeceği sürede Anadolu’ya kadar genişletmiş, Selçuklulara kişilik kazandırmış Ortadoğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’ni etkilemiştir. Babası Mikail’in ölümüyle ağabeyi Çağrı Bey ile büyükbabası Selçuk tarafından yetiştirilen Tuğrul Bey, Selçuklu aklının temsilcisidir. Cend şehrinde, 983 de dünyaya gelen Tuğrul Bey, devletin kuruluşunu ağabeyi Çağrı ve amcası Musa Yabgu ile Dandanakan Savaşı’na kadar birlikte yürütmüştür.

Dandanakan Savaşı’ndan sonra Selçuklu liderlerinin kurultayında “Horasan Emîri” olarak selamlanan kişidir. Kurultayda hanedan paylaşılmış olduğundan Nişabur merkezli ülkenin batısına hâkim olmuştur. en büyük şansı ağabeyi Çağrı Bey’in Merv ve Doğu Horasan hâkimiyetidir. doğu tehlikelerini Karahanlılar ve Gazneliler’in saldırıların engellenmesiyle kolayca ilerlemiş şehzadelerin yardımıyla batıya yönelmiştir. Cürcan ve Taberistan ele geçirilmiş İran’a hâkim güçlü bir devletin bulunmayışını Tuğrul Bey fırsata çevirerek Hazar Denizi’nin güneyindeki Ziyariler ve Bavendiler gibi yerel hanedanları kontrol altına aldı (1041-1042).

Kısa süre sonra büyük babasının Cend hâkimiyetinden bu yana kendilerine düşmanlık eden ve 1034 de Harizm’de baskınına uğradıkları Şah Melik’in Harizm’e inmesi üzerine, ağabeyi Çağrı Bey ile gerçekleştirdikleri askeri harekâtla Harizm’i ele geçirdi. Şah Melik de yakalanarak öldürüldü.  Bu harekât iki kardeşi son kez bir araya getirmiş ve bir daha birbirlerini görememişlerdi. Selçuklular’ın batıya yönelmesi, Türkmenler’i rahatsız etmiş ve dağıtmıştı Tuğrul Bey’in kardeşi İbrahim Yınal, Türkmenler’i kontrole almak amacıyla batıya gönderildi. İbrahim Yınal Rey, Hemedan ve Cibal’i ele geçirdi Türkmenler batıya çekildi. Tuğrul Bey, Dandanakan Savaşı’ndan sonra alınan kararlara muhalif bir şekilde Rey’i İbrahim Yınaldan aldı başkentini Nişabur’dan buraya nakletti. batıya yönelik seferlerde merkezi bir konum elde edildi

Batıya çekilen Türkmenler, Azerbaycanda Ebu Mansurun hizmetine girmiş, onunla anlaşamadıkları için Urmiye Gölüne yerleşmişdi. İbrahim Yınal’ın batıya yönelmesini endişe ile karşılayan Türkmenler, Batman taraflarına ilerledi. harekâtın bölgede huzursuzluk yaratması (1042), Abbasi Halifesi Biemrillah’ın Tuğrul Bey’e şikâyet amaçlı mektup yazmasına neden oldu. Tuğrul Bey, Türkmenler’i Bizans seferlerinde kullanmak istemiş Türkmenler, Mansur, Göktaş, ve Boğa liderliğinde Azerbaycanda Selçuklu idaresine girdi. Tuğrul Bey’in bir sonraki adımı Azerbaycan’ın ele geçirilmesi için Musa Yabgu,. Çağrı Bey, ve Kutalmışı görevlendirdi Anadolu seferleri başlatıldı

Selçuklu hanedanı emirlen harekete geçti. Kutalmış, Kafkasya’da faaliyetlerde bulunurken, Şehzade Hasan’ın hedefi Anadolu idi. Van Gölüne inmesi, Bizans’ın Vaspurakan Valisi Aaron’un harekete geçmesine neden oldu. Büyük Zap Suyunda düşürüldüğü pusuda mağlubiyet alan Hasan, şehit düştü. Buna çok üzülen Tuğrul Bey, büyük orduları sistemli bir şekilde Anadolu’ya sevketdi. İbrahim Yınal’ı Azerbaycan Valiliği’ne atadı, Kutalmışı da ona destek görevi verdi. 100 bin kişilik kaydedilen Selçuklu ordusunun harekete geçmesiyle İmparator IX. Konstantin Gürcüler’den büyük bir kuvvet topladı General Liparit’in desteğiyle Bizans kuvvetleri ancak 35 bin kişiydi Bizans’ın barış isteği, Şehzade Hasan’ın intikamını alabilmek düşüncesiyle İbrahim Yınal tarafından reddedildi. iki taraf Hasankalede karargâh kurdu.

İbrahim Yınal ve Kutalmış’ın savaşı bütün gün ve gece devam etmiş, kazanan Selçuklular olmuştu (18 Eylül 1048). esir edilen Liparit, büyük miktardaki ganimet ve saygınlıkla Tuğrul Bey’in huzuruna çıktı. Bu zafer, Bizans karşısında alınan ilk büyük zaferdi ve Balkanlar’da Peçenek tehlikesi karşısında Bizans barış istedi görüşmelerden sonra Emeviler döneminde İstanbul’da inşa ettirilen cami ve medresenin tamir ettirilmesi, okutulmakta olan Şii hutbenin Abbasi Halifesi ve Tuğrul Bey adına değiştirilmesi, caminin mihrabına Selçuklu hâkimiyet sembolü olan ok ve yay figürünün işlenmesi şartlarıyla barış yapıldı (1049-1050). Selçuklular’ın vergi isteği ise imparator tarafından reddedilmişti.

Bizans, anlaşma sürecinde Doğu Anadolu’daki mevzileri güçlendirdi Tuğrul Bey İranla ilgilendi
devletin eski Türk geleneğinin aksine merkezi otorite düşüncesiyle hareket etmesi, “Türkmen Meselesine neden oldu. Kuruluş sürecinde rol alan ve Horasan’a göç eden Türkmenler, yerleşecek alanlar bulamadıkları için İbrahim Yınala yöneldi İbrahim Yınal Türkmenler’i Azerbaycan, ve Anadolu’ya yönlendirdi Tuğrul Bey’in İbrahim Yınal’ın bölgesini alması, geleneğe ve Merv’deki kararlara muhalefet anlamı taşıdığından isyan ile sonuçlanacaktı (1049-1050). İsyanında başarısız olan İbrahim Yınal’a Tuğrul Bey iki seçenek sundu Ya yanımda kal, ya da senin hâkimiyetindeki bölgeyi sana ikta edeyim.”. İkinci seçenek kendi hâkimiyetinden vaz geçmesi ve Tuğrul Bey’e bağlanması anlamına geldiğinden İbrahim Yınal ilk seçeneği uygun bulmuştu.

isyan Türkmen Meselesini başlattı isyan eden hanedan mensubuna en yoğun destek Türkmenlerden gelecekti.Bizans anlaşmasından beş yıl sonra bizzat komuta ettiği kuvvetle Anadolu’ya gelen Tuğrul Bey’in düşüncesi merkeze sorun çıkaran Türkmenler’e yurt bulabilmekti. en uygun yer de Anadoluydu. Tuğrul Bey, Azerbaycan’a girdi. Burada hüküm süren Vehsudan ve Ebu’l-Esvar itaat altına alındı kuvvetler üçe ayrıldı. İlk grup, Kafkaslar’dan Erzincan’a İkinci grup, Oltu’dan Çoruh Irmağına ilerleyerek Bayburtta Frank askerleriyle mücadele etti. Üçüncü kol Kars’taki Bizans kuvvetlerini mağlubiyete uğrattı. Tuğrul Bey’in kuvvetleri Muradiye ardından Erciş’i ele geçirdi. Bir sonraki hedef Malazgirt, Selçuklular’ın kullandığı mancınığın Norman askeri tarafından yakılması sebebiyle neticelendirilemedi.

Tuğrul Bey, Karstan Erzuruma gelmiş, Bizans kuvvetleri onun karşısına çıkamamıştı ikinci kez Malazgirt kalesini kuşattıysa da kış sebebiyle kuşatmayı kaldırdı. Bir sonraki sene tekrar Anadolu seferine çıkma düşüncesiyle geri dönerken Abbasi halifesinden gelen davetle bunu gerçekleştiremedi
Şii Büyeyhi Devleti’nin İran ve Irak’taki gücü aslen Türk olan komutan Arslan Besasiri sayesinde Bağdad’daki Abbasi halifesi üzerinden devam ettirilmişti. Selçuklular’ın batıya ilerleyişi ve kazandığı güç, Abbasi halifesi nazarında onların kurtarıcı gibi görünmelerine neden oldu. Arslanın baskısı, ve halifenin düştüğü sıkıntı, Fatımi münasebetleri hutbenin onlar adına değiştirilmesi, Abbasi Halifesi Biemrillah’ın Tuğrul Bey’i Bağdad’a davet etmesini sağlamıştı.

Sultan Tuğrul Bey, almış olduğu davet ve sekiz fillik ordusuyla Bağdad’a yürüdü. Arslan Rahbe’ye çekilerek Fatımiler’in himayesine girmişti. Tuğrul Bey, Aralık 1055bde Bağdadda konakladı. Selçuklu askerlerinin saldırıya uğramasıyla ordu şehre girerek kargaşayı bastırdı. Tuğrul Bey, Büveyhi Hükümdarı Hüsrev ve kargaşanın elebaşlarını hapsetti. Böylece Büveyhiler’in Irak kolu sona erdi
Bağdad’daki düzen tesis edilince Tuğrul Bey, askerlerini de Büveyhiler’in binalarına yerleştirdi. Aytegin de Bağdad askeri valiliğine atandı. Büveyhiler’den alınan Basra, Ahvaz, Huzistan ikta organizasyonuna dâhil edilerek Bengir’e verildi. Büveyhiler’in bölgedeki hâkimiyetine son verildi hâkimiyet Abbasiler’e devredilmedi. Tuğrul Bey siyasi yetkileri üzerine alarak Abbasi halifesini sadece dini otorite olarak bırakmıştı.

Bağdad’da kalıcı olduğunu göstermek için şehrin doğusunda Dicle’nin kenarına Cuma Mescidi, evler, hamam, çarşı ve saray inşa ettirildi. Tuğrul Bey olarak isimlendirilen yerleşke, Sultan Melikşah zamanında daha da genişletildi İki hanedan arasındaki yakınlaşma evlilik güçlendirilerek Çağrı Bey’in kızı Hatice Hatun ile Abbasi Halifesi Biemrillah nikâhlanmıştı. Selçuklular’ın Bağdad hâkimiyeti Fatımiler’i endişelendirdi Bağdad’dan kaçan Şiiler, Kilab ve Esedoğulları kabilelerinden destekle kuvvetlerini artıran Arslan Besasiri’ye Fatımiler’in gönderdiği askerler eklenince büyük bir ordu meydana geldi Sultan Tuğrul Bey, Kutalmış ile Musul hâkimi Kureyş’i Arslan Besasiri’nin üzerine gönderdi. yapılan savaşta Kureyş’in taraf değiştirmesi Selçuklular’ın yenilmesine ve ağır kayıplar vermesine neden oldu. Bu gelişme Tuğrul Bey’in Bağdad misafirliğinin sonu anlamına geliyordu.

Tuğrul Bey’in harekete geçmesi Arslan Besasiri’yi Rahbe ve Balis’e çekilmek zorunda bıraktı. Cizre, Sincar ve Musul’u ele geçiren Tuğrul Bey, burayı kardeşi İbrahim Yınala bıraktıktan sonra Bağdad’a döndü. Tuğrul Bey’i halifelik sarayında kabul eden Halife Biemrillah, onu yanındaki tahta oturtarak taç giydirmiş, altın kılıç kuşatmış, hilat, sancak ve hediyeler vermişti. Tuğrul Bey’e Melikü’l-maşrık ve’l mağrib (doğunun ve batının hükümdarı), Kasimü Emirü’l-Müminin (Halifenin ortağı) ve Rükneddin (dinin direği) lakapları da verilmişti (23 Ocak 1058) İbrahim Yınal’ın isyanı her şeyi değiştirdi. İlk isyanından sonra on yıl Tuğrul Bey’in yanında kalan İbrahim Yınal, kendisine bir bölge istedi. Tuğrul Bey’in cevabı olumsuz olsa da ele geçirilmiş olan Musul, onun hâkimiyetine bırakıldı.

İbrahim Yınal’ın Musul’dan ayrılarak Cibal’e gitmesi isyan olarak algılanmış, fakat Tuğrul Bey ikna edilmişti (1058). İbrahim Yınal’ın Musul’u terk etmesi Arslan ve eski hâkim Kureyş’in şehri ele geçirmesine neden oldu. Tuğrul Bey, Musul’u ele geçirmek isterken Fatımiler ile yazışan İbrahim Yınal, Arslan Besasiri’nin teşvikiyle ikinci kez isyan etti. Türkmenler’den aldığı destekle, İbrahim Yınal, Hemedan’a ilerledi. İbrahim Yınal’ın yeğeni Muhammed ve Ahmed büyük bir orduyla amcalarına katıldı. İbrahim Yınal’a karşı koyamayacağını anlayan Tuğrul Bey, başkent Rey’e çekilmek zorunda kalmış, yeğeni Alp Arslan, eşi Altuncan Hatun ve Vezir Amidülmülk’ten yardım istemişti. Alp Arslan, Kavurd ve Altuncan Hatun’un yardımıyla İbrahim Yınal mağlup edildi.

İbrahim Yınal ve iki yeğeni kaçmaya çalıştıysa da Melik Alp Arslan tarafından esir edildi. Tuğrul Bey, kendisiyle ikinci kez taht mücadelesine giren kardeşi İbrahim Yınal’ı affetmedi. Tuğrul Bey’in emriyle İbrahim Yınal, Ahmed ve Muhammed, yay kirişiyle boğularak öldürüldü (23 Temmuz 1059). Tuğrul Bey için büyük sorun teşkil eden İbrahim Yınal bertaraf edilirken, Alp Arslan kendi tahtını kurtardı Tuğrul Bey’in şehirden ayrılmasıyla Besasiri, Bağdad’a geldi. Aytegin karşı koyamadı. Arslan Besasiri üzerinde Fatımi Halifesi Mustansır’ın adının yazılı olduğu beyaz bayrakla şehre girdi (27 Aralık 1058). halife ve şehrin ileri gelenleri tutuklandı, hutbe Fatımi halifesi adına değiştirilirken ezan da Şii kaidelere göre okunmaya başlandı

Tuğrul Bey, İbrahim Yınal’ın isyanı ile meşguldü. kardeşini bertaraf etti Tuğrul Bey, Bağdad’a ilerledi. Arslan kaçtı Tuğrul Bey, halifeyi makamına oturtmuş ve şehirdeki düzeni sağlamıştı. Arslan meselesinin çözülmesi gerekiyordu. Mezyediler’e sığınan Arslan Besasiri ani bir baskınla öldürüldü (Ocak 1060). Tuğrul Bey, sevinç gösterileriyle Bağdad’a döndü. Burada Emir Porsuk’u şahne tayin eden Tuğrul Bey, halifenin eşi olan yeğeni Hatice Hatun’u alarak başkent Rey’e döndü.
Anadolu’ya seferler düzenlendi. keşif maksadı taşıyan seferlerde Malazgirt, Muş, Erzurum civarı, Erzincan, Kemah, Harput, Çoruh, Kelkit Vadisi boyunca ilerlenerek Şebinkarahisar, Malatya, Urfa, Ergani ve Tulhum gibi pek çok yerde faaliyetlerde bulunulmuştu. Yerleşme amacı taşımayan seferler, kışın üs olarak seçilen Azerbaycan’a dönülerek tamamlanıyordu.

Tuğrul Bey ölümünden kısa süre önce eşi Altuncan Hatun’u kaybetti. eşi ölmeden önce halifenin kızıyla evlenmesini vasiyet etmişti. Vezir Amidülmülk, halifenin kızını Tuğrul Bey’e istemek üzere Bağdad’a gönderildi. Geleneklere göre halifelerin kızları yabancılarla evlendirilmediği için bu istek ilk başta reddedildi. yüksek bir cehizle Tuğrul Bey’in isteğinden vazgeçmesi planlandı Plan işe yaramayınca halife, bağdad’dan ayrılacağını söylemiş, Amidülmülk’ün cevabı istenmeyen bir evlilik için neden cehiz belirlendi olmuştu. Vezirinin sonuç alamadan dönmesi Tuğrul Bey’i rahatsız etmiş ve halifeyi tehdit etmişti. halifenin gelirlerine el koydu Abbasi devlet adamları halifeyi ikna ederek evliliğe onay vermesini sağladı.

Tebriz yakınlarında sultanın otağında nikâh kıyıldı (Ağustos 1062). Tuğrul Bey 1063 te Bağdad’a gelmiş, bir haftalık görkemli düğünden sonra gelini alarak Rey’e hareket etmişti.Sultan Tuğruli dönüşte rahatsızlandı. Başkente döndükten sonra Rey’in yaylağı Tecrişt Köyü’nde 4 Eylül 1063 tarihinde yetmiş yaşındayken vefat etti. Ağabeyi Çağrı Bey ile devlet kurma sürecinde sakin tavrıyla aklı temsil eden Tuğrul Bey, bu yüzden sultan kabul edilmişti. Yirmi üç yıllık hükümdarlığında devlet teşkilatlandı ülke genişledi Tuğrul Bey’in faaliyetleriyle devlet, bölgenin en büyük gücü haline geldi Selçuklular, sadece Ortadoğuda dünyayı şekillendirdi kendinden sonrakileri etkiledi

Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com

MELİKŞÂH


Büyük Selçuklu Sultânı. Sultan Alb Arslan’ın oğludur. 1055 de doğdu. Büyük Selçuklu topraklarını en geniş hâle getirdi Ebü’l-Feth fetihlerin babası lakabıyla anıldı. üstün hususiyetler sebebiyle, özel bir eğitimle yetiştirildi.’ Küçük yaşlarda itibaren devletin idaresinde yer aldı. 1064-1065 Gürcistan Seferinde, Sultan vekili olarak Nizâm-ül-mülk’ün bir kaleyi fethinde yanında bulundu. büyük erkek kardeşleri olduğu halde: cesareti, idarecilik vasfı meziyetleri, Sultan Alb Arslan tarafından veliahd seçilmesinde rol oynadı. Horasan yakınındaki Radyan’da veliahd ilân edildi. Meliksâh’ın veliahdlığı, Halîfe bi-emrillah’ın tasdikiyle de resmiyet kazandı. Vefatından sonra taht kavgalarını önlemek gayesiyle hareket eden Sultan Alb Arslan; Malazgird Meydan Muharebesinden önce savaş meydanında Meliksâh’ın tahtın vârisi olduğunu ilân etti.

Veliahdlığında devletde vazife alan Melikşâh, Mâverâünnehr seferinde şehîd olan Sultan Alb Arslan’ın yerine, on sekiz yaşında sultan ilân edildi. Melikşâh, sultan olunca babasının veziri kıymetli devlet adamı Nizâm-ül-mülk’ü vazifede bıraktı. Saltanatının ilk seneleri iç karışıklıklarla geçti
Ömrünü seferlerde geçiren Melikşâh, en verimli olabileceği çağda, otuz sekiz yaşında vefat etti. Yirmi senelik saltanatında devletin sınırlarını Kaşgar’dan Batı Anadolu’ya, Kafkasya’dan Yemen’e genişletti. Bağdad’da vefat eden Sultânın naaşı, İsfehân’a nakledilerek kendisi için yaptırdığı medresedeki türbesine defnedildi. Orta boylu, geniş omuzlu ve beyaz yüzlü idi. Büyük bir devletin sultânı olmasına rağmen yumuşak tabiatlı idi. Sarayında devrin âlimleriyle sohbette bulunur kıymetli fikirlerini alırdı. Her cins silâhı mükemmel olarak kullanır, iyi ata binerdi.

Sultan Melikşâh’ın ünvanlarına hiç bir sultan kavuşamamıştı. Yaptığı fetihlerde mağlûb olmadığı için Ebü’l-Feth; sâhib olduğu ülkelerin genişliğini belirtmek için Sultân-ül-a’zam, Sultan-ül-âlem, emrindekilere ve halkına âdil davranışından dolayı Sultân-ül-âdil gibi lakablarla zikredildi Nizâm-ül-mülk, onun hakkındaki düşüncelerini şöyle dile getiriyordu: “Meliksâh, Alpertunga neslinden olup; dindar, âlimlere hürmet, zâhidlere iyilik, fakirlere şefkat ve halka adalet gibi kimsenin hâiz olmadığı yüksek vasıflara sahip ve cihan hâkimidir. Devrinde Selçuklu ülkelerini îmâr ettirmiş, halkı refaha kavuşturmuştur. Tertib ettirdiği takvim. Takvîm-i Celâli ismiyle bilinmektedir, Meliksâh, yarım milyondan fazla askeri olan bir orduyu, mükemmel idare edecek askerî bir dehâya sahipti. Melikşâh’ın, veziri Nizâm-ül-mülk ile te’sıs ettiği idarî, askerî, toprak sistemi ve teşkilât Türk-İslâm devletlerinde tatbik edildi.

Sultan Melikşah'ı kurtaran dua...

Selçuklu Sultanı Melikşaha ihtiyar bir kadın dediki Ey güzel yüzlü, padişah öksüz bir torunum var geçimim bir öküze bağlıdır. Onu kesip yemişler, Sen adilsin hakkımı almazsan, kıyametde kıldan ince sırat köprüsünden nasıl geçersin Yaşlı kadının ağlaması padişahın ciğerlerini sızlatdı. Sultan Melikşah; Ey hatun senden af dilerim hayvanının yerine başkasını kabul eder misin? dedi ve yetmiş tane sütlü inek ve öküz getirmesini emretti ve fakir kadına teslim etti. Yaşlı kadının dualarını aldı

Sultan Melikşah fani âlemden göçünce. yaşlı kadın Melikşah’ın yetim kızını kucakladı, başını kaldırdı ve şöyle dua ettiler Ey Melik-ül müteal, Melikşah kulun azabından korkarak bize acımıştı ve zalimin zulmünü üstümüzden kaldırıp, gammımızı sevince dönüştürmüştü. Sen en büyük rahmet edicisin
niyaz ve temennimiz budur ki aciz kulunu hesapsız kerem hazinenden mahrum kılma, sonu gelmez rahmetinle, gufranına ve rahmetine, gark eyle!


Sultan Melikşaha ihtiyar bir kadın Ey güzel padişah öksüz torunumun geçimi bir öküze bağlıdır. Onu kestiler, hakkımı almazsan, kıyametde sırattan nasıl geçersin diyince sultanın ciğeri sızladı. hatundan af diledi yetmiş inek ve öküz verdi fakirin duasını aldı büyük velîler Sultan Melikşah’ı rüyada görüp Rabbin ne muamele eddi” diye soruldu büyük Sultan Cenab-ı Allaha sonsuz hamd ederim. O yaşlı kadının duası bereketiyle sonsuz rahmete vesile eyledi. Onun duası olmasaydı perişandım
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Selçuklular
Kaynak beyaztarih.com

Doğu'nun ve Batı'nın Hükümdarı:
Sultan Baybars


XIII. yüzyıldaki Mısır Memlûk Devleti'ne güç ve kimlik kazandıran Sultan Baybars olmuştur. Sultan Baybars tahta çıkmadan sadece bir emir iken kendisini tarihe geçirecek başarılara imza atmış dünyayı kavuran Moğolları durdurmuştu. O Akdeniz’deki haçlıları bertaraf etti. Önünde Batılı ve Doğulular saygı ile eğildiler çünkü o bir Türk hükümdarıydı

XIII. yüzyılda Eyyübiler başarısız bir dönemdeydi dış tehlikelere kayıtsız kalmaktaydı Eyyübilerin askeri gücü olan ve Memlûkler Türk askerlerini rahatsız ediyordu. Eyübi ve Memlûk askerleri arasında sürtüşme başladı 1250 de Sina Yarım Adası’nda Fransızlara karşı Eyyübiler kayıtsız kalıp Haçlılar ile antlaşınca bu Memlûkları rahatsız etmiş Haçlıları püskürtmüşlerdi

Eyyübi Hanedanı’nı iktidardan uzaklaştırarak yönetime geçdiler Kıpçak Türklerinden oluşan Türk donanmasının kalkışmasıyla Memlûk Devleti kuruldu Deniz askeriydiler bunlar Bahrî Memlûkleri Ardlarından gelen Çerkez Memlûkler ise kara askeri oldukları için Burcî Memlûkleri olarak anıldı Memlûklerin öncülüğünü komutanların annesi olan ve sarayın güçlü cariyelerinden Şecer - üd – Dür diğer adı ile İsmet Türk yapmıştı.

Sünnî siyasette kadının hükümdarlığı makbul görülmezdi İsmet Türk Aybek ile evlenmiş ve idareyi birlikte yönettiler köle kökenliydiler Eyyübi ailesinden birini tahta çıkartıp onunla meşruiyet sağlama yoluna gittiler Eyyübilere karşı büyük zaferler kazanan Aybekin gölge sultana ihtiyacı kalmamış ve 1252 de Mısır’ı hakimiyetine alarak Memlûkların kurucusu olmuştu. 

Aybek’ten sonra Memlûk tahtına Kutuz geçmişti. Baybars Suriye ve Filistinin emiriydi. Moğolların batıya ilerleyişi devam eddi Hülâgü’nün ordusu ile Müslüman beldeleri zapt edmesi ile harekete geçiti. 1258 de Hülâgü Bağdat’ta büyük bir kıyım yapmış memlûk hilafetine son vermiş batıya ilerlemişti. Memlûkerin Suriye Emiri Baybars kalabalık ordusu ile Kuzeyde Gazzeyi ele geçirmişti .

Moğol vahşeti İslam ordularının moralini düşürmekteydi. Memlûk Komutanı “Ey Müslümanlar, yıllarca Beyt’ûl-mâldan faydalanıyorsunuz. Şimdi savaşmak istemiyorsunuz. Ben şavaşa gidiyorum savaşmak isteyen gelsin savaşmaktan sakınalar evlerine gitsin Allah görmektedir. Müslümanların vebali evde kalanların üzerindedir” diye haykırdı. Moğol ve memlûk ordusu 3 Eylül 1260 tarihinde Ayn-ı Câlût mevkiinde karşılaşdı.

Memlûklerle İlhanlılar arasındaki savaşta Hülâgü ağır bir yenilgiye uğradı. Moğollar Cengiz ile başlayan ilerleyişlerinde ilk defa durduruldular.  Moğollar bozguna uğradı Hülâgü Karakurum’a dönünce Baybars, Suriyeyi hâkimiyetine aldı Suriye ile Mısır’ı birleştirdi Fırat Nehri iki devlet arasındaki sınır oldu Yenilgiye alışkın olmayan İlhanlılar, Memlûklere seferler düzenleyecekdi. Memlûklerin İlhanlıları yenmesi İslam dünyasında Moğollara karşı direnişi yeşertti.

İlhanlılar, Baybars zamanında Birecik kalesine saldırmışlardı. Baybars kaleyi savunup İlhanlıları püskürttü İlhanlı-Memlûk savaşları uzun bir süre devam eddi Moğollar hiçbir başarı elde edemediler Hülâgüda sonra gelen Abâkâ Han, giriştiği birkaç seferde başarısız olunca Memlûklerle iyi geçinmenin yollarını aradı  Barış Baybars’ın da işine geliyordu 1271 de tarihinde İki sultan arasında antlaşma imzalandı

antlaşma kalıcı ve uzun ömürlü olmayacaktı. Abâkâ Han bir Memlûklerin üzerine yürüdü barışı sonlandırdı. İlhanlı-Memlûk ilişkileri çatışmayla geçti Baybarsın Akdeniz’deki gücü Batılıları korkuttu Baybars’ı ortadan kaldırmak isteyen Batılılar Baybars’a karşı harekete geçti Baybars’ın Moğollar karşısındaki başarısı Batıyı alt üst etti. Baybars’ın Batı’da oluşturduğu korku ve kaygı Hristiyanlar ile İlhanlıları yakınlaştırdı

İlhanlı ve Hristiyanların mektuplaşması Olcâytu Han dönemine kadar sürecekti. Batılılar Kudüs’ü istiyor Memlûklere karşı ittifak vaad ediyorlardı Baybars Haçlıların üzerine gitmiş ve Haçlılara hitaben bir mektup yazmışdı Mektup şöyle idi: Size bildirdiğimiz Tanrı’nın emirleridir. bize itaati arzu ederseniz elçilerinizibgönderin savaş mı yoksa barış mı istediğinizi bilelim.

Yüce Allah kudreti ile güneşin doğduğu yerden battığı yere dek huzur ve barış egemen olacak ve bizim amaçlarımız aşikâr olacaktır. Allahın emrini işitip anladığınızda inanmaya meyletmeyip ‘ yurdumuz uzak, dağlarımız ulu denizlerimiz uçsuz bucaksız’ diye düşünürseniz üstümüze ordu göndereceksiniz Biz güçlü ya da zayıf, uzak ya da yakın bakmaksızın ulu Allahın bildiği gibi biliyoruz. ”

Sultan Baybars Doğu Akdeniz deki Haçlı kırıntılarını ve Suriye ile Filistini Haçlılardan temizledi. Akdeniz’de Haçlı donanmasını kırdı. Memlûkler Baybars ile birlikte Akdeniz’in belirleyici gücü haline geldi Baybars, Anadolu'nun Suriye'ye açılan kapısı Antakya'yı, 1268’de Haçlılardan alarak Anadolu’ya geldi. Ön Asya’da Haçlıların en büyük müttefiki Ermeniler üzerine yürüyerek Klikya Ermenilerini sıkıştırdı Haçlıların tüm beklentilerini sonlandırdı

Moğolları tehdit eddi. Baybars Kılınçarslan ve Selahaddin’den sonra Haçlılara korku salan ve onlara mani olan Batının önünde saygı ile eğildiği hükümdarlar arasındadır Tarihte güçlü devletlerin tarihteki ağırlığını kazandıran devlete çeki düzen veren bir kurucusu vardır. Osmanlılarda ki Osman Gazi ve Fatih buna örnektir Memlûklerde ise Sultan Baybars ile Aybek görülmektedir.

Memlûk Devleti’ni tarihe kazandıran hükümdar Baybars olmuştur.  Sultan Baybars, devletin başına geçtiğinde Memlûkler sıkıntıdaydı Moğol baskısı altındaydılar Suriye ve Filistin'deki Haçlı artıkları ile Ermeniler, Moğollarla işbirliği yapıyordu Kutsal yerler için Haçlı seferi yapmayı düşünüyorlardı Memlûklerde meşruiyet tartışması vardı Memlûklara, Eyyûbiler'den iktidarı zorla almış hırsız gözüyle bakılıyordu.

Eyyûbî ailesinin sultanlık iddia etmesi memlükler için bir kaygıydı. Aybek ve Kutuz saltanatında tartışmalar hüküm sürdü Sultan Baybars zorlukları ortadan kaldırdı Baybars’ın attığı en önemli adım Abbasi halifeliğini devam ettirmesiydi 1261 de Abbasilerden Kahire'ye kaçan Ebu'l - Kasımı Halife ilân etti. kendisini İslâm dünyasının lideri olarak tanıttı. Tuğrul Bey gibi dünya ile din işlerini ayırdı, halifeler, din işleriyle uğraşacak fakat sultana bağlı kalacaklardı.

İslâm dünyasında din ile dünya işleri ayrılmış ve halifeler sultanların buyruğuna girmişti. Halife Mısır'ın, Suriye'nin ve fethettiği memleketlerin hükümdarı ilân ederek, sultanın, devlet başkanlığını cihana duyurdu ve Memlûklerin meşruiyet sorunu çözüldü
Baybars ağır vergileri kaldırdı Şiîler'e blokoaj uygulayarak Sünnî tabana kendisini sevdirdi. Moğollar’ı defalarca yenen ülkesinden uzaklaşan ve Haçlı beyliklerini kaldırdı.

Ermeni Krallığını, yaptığı seferlerle yenerek ermeni şehirlerini yıktı Baybars korkulan, sevilen ve herkesçe önünde saygı ile eğinilen bir hükümdardı Sultan Baybars zamanında halifelik Memlûklerin himayesindeydi Kahire’de el-Muta’sım’ın soyundan gelenler Memlûk himayesinde 1397 ye
halife sıfatını kullandılar Baybars Anadolu’da Moğol istilasında Selçukluların bağımsızlıklarını kaybetmeleri ve Bağdat’taki Abbasi halifeliğinin Moğollarca katledilmesi neticesinde Memlûkler tek bağımsız Müslüman devleti olarak Müslümanların hamiliğine soyundular

Ayn-ı Câlût Zaferi ile Müslümanların umudu oldular Türkiye Selçukluları Moğollara dayanamayarak Baybars’tan yardım istediler. Baybars soydaşlarını kurtarmak için 1277 de Anadolu’ya geldi. Moğol ve Selçuklu kuvvetlerini, Elbistan Savaşı'nda yendi. Selçukluların ikinci başkenti konumundaki Kayseri’ye gitti. adına hutbe okuttu, kendisini çağıranlar gelmeyince geri döndü.  Bu Baybars’ın son seferiydi. Sefer dönüşü hastalanan Sultan Şam’da hastalandı 1277 de vefat etti.

Baybars, büyük bir devlet adamı, çok güçlü bir askerdi. Moğol ve Haçlı tehlikesini önledi sınırlarını genişletti imparatorluğunu uzun bir süre yaşattı Hecin develerinden ve posta güvercinlerinden bir haberleşme örgütü kurdu. ülkesinde olup bitenleri en kısa zamanda haber aldı. Ordu'ya düzen verdi. Orduyu devrinin modern araçları ile donattı modern eğitim ile yetiştirerek çok güçlü, düzenli ve vurucu birlikler kurdu.

İçte ve dışta çok iyi çalışan casusluk teşkilâtı kurarak, olup bitenleri
duydu gelecek tehlikeleri önledi.
Türkler içinde en düzenli yönetimi Memlûkler kurmuştu Memlûkler, yönetimlerini Büyük Selçuklular ve Moğol töresine dayandırmaktaydı Bu mekanizmayı oluşturan Sultan Baybars olmuştur

Kaynak beyaztarih.com

İlk Büyük Türk Denizcisi: Çaka Bey

İlk Türk denizcisi Çaka Bey’in tarihe çıkışı 10. yüzyılın ikinci yarısıdır bu tarih Yengikent’ten Cend’e giderek Büyük Selçuklunun temelini atan Oğuzların Kınık boyuna mensup Selçuk Bey’in göçü ile başlar O tarihe damga vurmuştu bu çağı Selçuklu belirlemişdir Çaka Bey’in tarihî mirası Selçuklu ve büyük Selçuklu Anadolu’ya hükmetmiştir

Anadolu ve Selçukluların yükselişiyle Türk hâkimiyeti 1050’li yıllarda Bağdat’ta Sünnî Abbâsî Halifesi’ni himâye altına alarak İslâmın liderliğini üstlenmişlerdir Selçuklular Malazgirtten sonra Anadoluyu kızıl elmaya dönüştürmüşlerdir.Malazgirtten önce tanıma teşebbüsü olan Anadoludaki Selçuklu akınları, savaşın ardından ilerlemiş Malazgirtten sonra Sultan Alparslan ile Bizanslı Diogen arasındaki anlaşma İmparatorun tahtından indirilmesi ile geçersiz kılınmıştır

Sultan Alparslan, Romalılar dostluk ve ittifak yeminini bozunca haça tapan milletler kılıçla mahvedilecek Haçlılar esaret altına alınacaktır” sözleri ile fethin ilk emrini verdi gazâlar cihâd şuuruna dayanıyordu. Sultan Alparslan’ın emri ile Anadolu’yu fethe çıkan gazî Türkmen beyleri içerisinde Çaka Bey de vardı. büyük Türkmen amiralinin tarihe çıkışı bu şekildedir.

Malazgirtten sonra Anadolu gazâlarında bulunan Çaka Bey, 1078 de kendi ifadeleriyle, “bir zamanlar Asya ve Anadoluda yiğitçe dövüşerek, akınlar yaparken tecrübesizliğin kurbanı olarak” Bizanslı kumandan Kabalikos’a esir düştü. asil soydan geldiği için tutsak muamelesi görmemiş hizmet etmek üzere bizans sarayına armağan edilmişti. Bu, Çaka Bey’in dönüm noktasıydı bizans İmparatoru tahta çıkarken Türkiye Selçuklularından Süleymanşah tan destek almıştı

Bizans sarayında Selçuklunun gücü hissedilmekteydi. Esirine tutsak muamelesi yapmayan İmparator Nikephoros, ona iltifatlarda bulunup değerli hediyeler bahşetmiş kendisini Bizans soylularınca kullanılan önemli unvanlardan Protonobilissimos En soyluların birincisi diyerek nitelemişti Kendisine rahat bir hayat sunulan Çaka yaban ülkenin yaban sarayında 1081 yılı Nisanına kadar ikamet edecekti.

Selçuklu gücünün hissedildiği bir ortamda kendisine sunulan imkânları değerlendiren Çaka Bey, İstanbul’da Grekçeyi ve Bizans devlet teşkilatını öğrebmiş kendisini geliştirmişti. Bizans idaresinde etkili bir konumdaydı Bizans’a hizmet ederek devlet basamaklarını tırmanan Türklerin sayısı hiç az değildi. fakat kaderinde böyle bir gelecek yoktu. Tarih ve talih ona bambaşka bir rol biçecekti.

4 Nisan 1081’de yeni Bizans imparatoru Aleksios Çaka Beye verilen soyluluk unvanlarını geri aldı Türk beyi, eski imparatora olan yakınlığından hayatını tehlikede gördü İstanbul’dan ayrıldı ve akrabalarının yaşadığı İzmir’e gitti. Anadolu Selçuklular ve Türkmen beyleri tarafından fethedilmekteydi imparator Aleksios un önceliği Balkanlardaki Peçenekleri durdurmaktı bu da Çaka Bey’e, Bizans egemenliğindeki İzmir’de büyük fırsatlar sunuyordu.

Bölgede Türk yükselişinin fitilini ateşleyen Çaka Bey, becerisini ortaya koymakta gecikmedi. denizlere hâkim olunması gerektiğinin bilincindeki Çaka Bey, donanmaya dönük ilk adımlarını attı. Bizanslılarla mücadeleye hazır olduğunda kırk parçalık güçlü bir donanmanın sahibiydi Askerî hazırlıkları tamamlayarak harekete geçti Bizans Balkanlarla meşguldü. Çaka Bey Urla, Foça ve Midilli’ye hâkim oldu.

fetihleri devam etti.askerî gücüyle Bizansın zafiyetini fırsata çevirdi kısa süredeki başarıları Çaka Bey’i tatmin etmedi gözünü İstanbul’a dikti. büyük Türkmen denizcisi, soydaşlarından bir kara gücü oluşturma yoluna gitti. Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlar’a inen ve Doğu Romayı tehdit eden Peçenekler ile temasa geçti. Çaka Bey’in elçilerini memnuniyetle karşılayan ve ittifakı kabul eden Peçeneklerle İstanbul’a yürüme hazırlıklarına girişti

Fakat anlaşma ölü doğdu. Peçenekler gibi Balkanlara inen Türk Kumanlar Bizanslılarca Peçeneklere karşı silah olarak kullanıldı Çaka Bey ile Peçenek ittifakı kurulamadı Peçenekler, Kumanlar tarafından genç-yaşlı, kadın-çoluk ayrımının yapılmadan kanlı bir şekilde katledildi Bizanslılar başarılı olmuştu

Türk soylusu Çaka Bey ittifak eddiği Türk soylusu Peçeneklerin diğer Türk soylusu Kumanlarca imha edilmesiyle İstanbul kuşatmasını aksattı ancak büyük Türk amirali, mukaddes gayesi ve kızıl elmasından vazgeçecek biri değildi. Vazgeçmedi. Bizans’a karşı yeni bir Türk ittifakı amacıyla rotasını Türkiye Selçuklularına çevirdi. I. Kılıçarslan’a kızını vererek akrabalık tesis eddi

Çaka Bey, İstanbul’a gayesini doğudan gerçekleştirmeye çalışıyordu. İstanbul tedirgindi, Bizans iki Türk beyinin arasını bozmaya çalışdı. Sultan Kılıçarslanı kayınpederine karşı kışkırttı İmparator Aleksios, Selçuklu hükümdarına gönderdiği mektupta, “Çaka Bey, İzmir’e hâkim olduktan sonra kendisine Basileus, yani “imparator” dedirterek İstanbul’u alacağını, ve idare edeceğini iddia ediyor. Bu aldatmacadır. O İstanbul’u alamayacağını idare edemeyeceğini bilir. onun hedefi senin toprakların, ve saltanatındır. önlem almanı tavsiye ederim.”

I. Kılıçarslan’ı kayınpederine karşı şüpheye düşürmeye çalışan bizans
hilesi başarılı oldu. Selçuklu Sultanı, Çaka Bey hakkında şüpheye düşerek onun hedefinin kendisi olduğu zannına kapılmış, onun güçlenmesinin kendisi ve devleti açısından tehdit olacağını düşünmüştü. siyasetini kayınpederi ile birlikte Bizans’a karşı değil, tam aksine Bizans hileleri ile kışkırtılarak akrabası, soydaşı ve müttefikine karşı kurmuştu
Çaka Bey’in artan kuvvetine müdahale etmek için harekete geçti

Çaka Bey, Bizansın mektubundan haberdar değildi damadının neden üzerine geldiğini anlayamadı. Sultan Kılıçarslana gitti. kendisini çok iyi karşılayan damadı, ziyafette Çaka Bey’i katlettirdi. Bizans hile yoluyla zahmetsiz bir zafer elde ediyordu İstanbul’u fethetmeyi hedefleyen Türkleri birbirlerine kırdıran bizans tehlikeyi riske bulaşmadan bertaraf ediyordu.

Türk denizcilik tarihinin en önemli figürü ve Osmanlı öncesi İstanbul’un fethini kızıl elmaya dönüştüren Türkmen beyleri arasında müstesna bir yeri olan Çaka Bey’in katli, hiç kuşkusuz, ömrü uzayan Bizansta sevinç vesilesi oldu. Haçlıların gelişine kadar varlıklarını sürdüren Türkmenler, I. Haçlı Seferi’nde katledildiler yerlerinden çıkarılarak Anadoluya sürüldüler.

İzmir Aydınoğlu Mehmet Bey’in 1317’de Kadife Kaleyi, oğlu Umur Bey’in 1329’da Liman Kalesini fethi ile Türk yönetimine kavuşacak Çaka Bey’in büyük ideali izleri, Batı Anadolu’da kurulan Türk beyliklerinden Osmanoğulları ile sürecekti.
 
Kaynak beyaztarih.com

İlk Büyük Türk Denizcisi: Çaka Bey



ilk büyük denizcisi Çaka Bey bizans sarayında yetişmiş soyluluk nişanları almıştır türkmen Beyi Çaka bizans sarayında tehlikede olduğu için İzmir’e gelmiş kırk parçalık gemisiyle türkleri şahlandırmış Urla, Foça ve Midilli’ye hâkim olmuştur onun kızılelması İstanbuldur türk boyu Peçeneklerle antlaşmış bizans kirli oyunlarıyla türkleri kandırmış Türk boyu Kumanlar kardeşi Peçenekleri kanlı bir şekilde katledmiştir

Bizans kirli oyunlarıyla kardeşi kardeşe vurdurmuştur türk kumanlar kardeşleri
Peçenekleri katledmiştir ilk türk amirali çaka bey mukaddes gayesi istanbulun fethi için 1. Kılıçarslana kızını vermiştir Bizans iki Türk beyine nifak sokmuştur Sultan Kılıçarslan Kayınpederi Çaka Beyi bir ziyafette katletmiştir böylece bizans başarılı olmuş iki kandaş ve soydaşı birbirine kırdırmıştır

İlk türk denizcisi türkmen beyi çakanın
kızılelması istanbulu fethetmektir
Mukaddes gayesi için 1.kılıçarslanın kayınbabası olmuşdur istanbulun fethinden korkan bizans Çaka Beyin hedefi İstanbul değil selçuklu toprakları, ve saltanatıdır. Diyerek baba oğula nifak ekmiş kılıçarslan haçlılarla savaşması gerekirken ne yazıkki kayınbabası ve soydaşı Çaka Bey’i katletmişdir Bizans hile ile zahmetsiz bir zafer elde edmiştir

 
Kaynak selçuklu mirası.com

SELÇUKLU TÜRKLERİ

Doğu'dan Batı'ya Horasan'dan Anadolu'ya Selçuklular devlet teşkilatı ile hakim oldukları coğrafyaları etkilemiştir. Oğuz Türklerinin Kınık Boyu'ndandırlar Oğuz Yabguları
Aral Gölü Seyhun Nehri'ne hakimdirler selçuklu tarihi Oğuz Yabgularının kışlık merkezi Yengikent ile Cend şehrinde başlar. Maveraünnehir'deki Müslüman Samani Devleti'nin sınırında bulunan, nüfusun Müslüman ve ticari faaliyetin yoğun olduğu Cend şehri, Selçukluların İslamiyet'i kabul ettikleri şehirdir.

şartlar zorlaşınca Selçuklular, X. yüzyıl sonlarında yıkılmak üzere olan ve Karahanlılar'a direnen Samanilere destek verdiler. mükafat olarak Maveraünnehr Semerkand ve Buhara ya yerleşdiler (985) Samanilere yıkılışına kadar (1005) bu desteğe devam ettiler. Selçuklular, iki süper güç Karahanlılar ile Gaznelilerin arasında varolma mücadelesi verdiler Gazneli toprağı Horasan'a hakim olarak devlet kurdular (1040).

Selçuklular, Türkistan'da hüküm süren Karahanlılar ve Afganistan ile Kuzey Hindistan'a hakim olan Gaznelileri, dize getirdiler.fütuhat ile İran, Irak, Suriye, Doğu ve Güney Doğu Anadolu'ya yayıldılar İran'da fetih sırasında irili ufaklı birçok mahalli devlet bulunmaktaydı. Tuğrul Bey zamanında devlete tabi kılındı. Irak'ta ise Şii Büveyhi Devleti'nin işgali altındaki Abbasi Devleti bulunmaktaydı.

Abbasi Halifesinin davetiyle Bağdad'a giren Selçuklular Büveyhileri sona erdirdiler ve bu devletin yıktılar Abbasi Hilafeti ile olan dostane ilişkiler böyle devam etmemiş, gerginlik ve krizler ortaya çıkmıştır. Büyük Selçuklu Devleti'nden dört Selçuklu Devleti doğdu.Kirman (1048), Türkiye (1075), Suriye (1078) ve Irak (1119) Selçuklu Devletleri kuruldu. Türkiye Selçukluları sonra bağımsızlığını ilan etmiştir.

1097'de kurulan ve Harizm ile İran'a hakim olan Harizmşahlar başlangıçta Selçukluların tayin ettiği Harizm valileri iken; sonra eyaleti devlete dönüştürdüler. XII. yüzyılda Suriye ve Irak Selçukluları zayıflayınca küçük ve tecrübesiz melik şehzadeler adına eyaletleri yöneten atabegler aynı adla bir çok devlet kurdular bunlar Böriler Zengiler İldenizliler dir

Selçuklular gayrimüslimler ile Türkistan'da Karahıtaylar, Kafkasya'da Gürcü, Doğu Anadolu ve Kilikya'da Ermeni, Anadolu'da ise Bizansla mücadele ettiler.Türkiye Selçukluları, devlet teşkilatında Büyük Selçuklu yu esas almışdır. Anadolu'da karşılaştıkları olaylar devlet teşkilatını etkiledi Selçuklular köklü ve gelişmiş bir devlet olan Bizans topraklarında kurulmuştu Bizans devlet teşkilatında Selçuklularıda etkilemiştir

İslam dünyasını kavuran Moğol istilası devlet teşkilatını etkilemiştir Selçuklu teşkilatının temelinde ğulam ve ikta sistemi vardır bu unsurlar Orta Çağ İslam devletlerinde mevcuttur. Bunlar bilinmeden devleti tanımak mümkün olamayacaktır hanedan, devlet başkanı sultan ve sultan adayları şehzade ve meliklerin kaynağını oluşturur. Hanedanın özelliği alternatifsizdir

hanedan üyelerinde ölen sultanın yerine kimin geleceği sayısız şehzade isyanını, iktidar mücadelesini körüklemiştir.
Ortaçağ İslam devletlerinde uygulanan, köle temini ve esir alma yoluyla oluşturulan ğulam  sistemi Selçuklulara Gaznelilerden intikal etmiştir Bu sistem saraya, merkez ve eyalet bürokrasisine, orduya eğitimli ve nitelikli personel yetiştirir. Ortaçağ İslam devletlerinde uygulanan ikta sistemi  Selçuklu  devletlerinin temel taşlarındandır.

Devlet mülkiyetinin esas alındığı toprak sisteminin sonucu olan ikta gelir vergisi toplama usulüyle, taşra vilayet yönetimi ve savaş zamanı asker toplamayı sağlayan bir sistemdir. Hükümdar, saray, hükümet (bürokrasi), taşra yönetimi, maliye ve vergi, ordu gibi devletin bütün organlarına kaynaklık ve nüfuz etmesi, devlet yapısındaki önemini fazlasıyla ortaya koymaktadır.

Ortaçağ İslam devletlerinde olduğu gibi, Selçuklularda da devlet, saraydan başlayıp merkez, eyalet ve ordu teşkilatları hanedan, ğulam ve ikta sistemleri ile inşa edilmiştir. Moğol istilasıyla devlet yok olunca, ahenk ve denge bozulmuştur. İlhanlı hanları istediği şehzadeyi tahta çıkarmış bir sultan tahtta iken diğer şehzadeyi tanıyıp kaosu körüklemişlerdir. vezir, atabeg ve naib makamlarına kendi istedikleri kimseleri getirmiştir

makamlara ilhana bağlı kişileri tayin edmişlerdir İslam öncesi Türklerde hükümdarlık yetki ve güç siyasi iktidarın (kut) Tanrı tarafından verildiğine  hükümranlığın ilahi bir kaynağa dayandığına inanılmaktaydı. devleti kuran veya başına geçen hükümdar Tanrı'nın, "kut" verdiği bir soyun mensubu olması gerekmekteydi. Bu anlayış İslam'ın kabulunden sonra da devam etti. 

Oğuz boyları ve Selçuklu hanedanları Oğuz Han'a, 24 Oğuz boyuna dayanır selçuklular oğuzların Kınık boyundandır, Selçuklu adını Temür-yalığ unvanlı Dukak'ın oğlu ve Oğuz Yabgusunun  sübaşısı Selçuk Beyden alır Selçuk Yabgudan ayrılarak Cend'e göçmüş Müslüman olduğunu ilan edip Oğuz Yabgusu ile mücadele etmiş Oğuzları etrafında toplamıştır

Selçuk Bey'in şahsında oluşan kut, vefatıyla oğullarına geçmiştir. Büyük oğulu Arslan yabgu unvanıyla ailenin reisi olmuş ise de, bu uygulama haline gelememiştir. Vefat eden "bey", "yabgu" veya "sultan"dan sonra başa geçecek şahsın aile üyesi olması şarttır hanedanın kırılma noktası ise hangi hanedan üyesinin başa geçeceğinin belirlenmesindedir Selçuklu tarihinde büyük oğul, en yaşlı hanedan üyesi, veliaht şehzadenin sultan olduğu görülür. şehzade anneleri veya hanedan dışı güçler de bu konuda etkili olmuşlardır.

hanedan üyesi her şehzade sultan olabilir. bu da, iktidar mücadelelerini ve şehzade isyanlarını körüklemiştir. mücadeleyi belirleyen güç olmuştur.
Büyük Selçuklunun uzantısı Türkiye Selçuklu Devleti Selçuklu hanedanından Kutalmışoğulları tarafından kurulmuştur. Süleymanşah ve kardeşleri, amcaları Mikail'in oğulları ile yollarını ayırarak Anadolu'da bağımsız bir devlet kurmuşlardı.

Süleymanşah ve 1. Kılıç Arslan, güneydoğu (el-Cezire, Suriye) siyaseti dolayısıyla Büyük Selçuklular'la girdikleri mücadelede hayatlarını kaybettiler. Kutalmışoğulları Anadolu'da hakimiyet sürdürdüler. Selçuklularda "kut" inancında  iktidar  mücadelesi  devam etmiştir  eski bir Türk geleneği  olan ülke topraklarının yönetiminde hanedan üyelerine taksimi uygulaması görülmüştür.

l. Kılıçarslan'ın 11 oğlunu bölgelere tayin etmesinin sarsıntıya sebep olması üzerine bu uygulamadan vazgeçilmiştir.
Sultanın gücünün yerle bir edildiği Moğol işgalinde, birbirlerine üstünlük sağlayamayan şehzadeler arası mücadeleler ülkeyi kaosa sürüklüyordu. Devlet geleneğinde olmadığı halde, tahribatı önlemek için tecrübeli, devlet adamları iki veya üç kardeşin ortak hükümdar olması çözümüne başvurmuşlardır.

hanedanın güç kaybına rağmen, meşruiyeti tartışılmamıştır. Sadeddin Köpek ve Cimri meselesinde tahta tevessül edenler, ancak Selçuklu hanedanına mensup oldukları iddiasıyla ortaya çıkmış ve başarısız olmuşlardır.
Büyük Selçuklu Devleti'nin Sünni Abbasi hilafetiyle dost başlayan ilişkileri zamanla gerginleşti Türkiye Selçuklularının Abbasi halifeleri ile ilişkileri seyrek ve semboliktir.

Süleymanşah, Büyük Selçuklu sultanı Melikşah'a rağmen bir meşruiyet arayışı içindeyken Şii kadı ve hatib istemişti. Bu Fatımi halifesini tercih ettiği anlamına gelse de, siyasi bakımdan bir meydan okumaydı Türkiye Selçuklu paralarında, Hülagü'nun Bağdat'ı işgalinden (1258) 1266'ya kadar abbasi adı zikredilmiştir Hilafetin Kahire'ye, Memlüklere geçmesinden sonra abbasi adları zikredilmemiştir.

l. Kılıçarslan ve sonraki sultanlar sikkelerinde burhanu kasimu nasıru    Emiri'l-Mü'minin (Mü'minlerin Emirinin delili/ ortağı/ yardımcısı ibarelerini kullanmışlardır. Fütüvvet teşkilatının başına geçip bu teşkilatdan faydalanarak hilafeti etkin hale getirmeye çaba gösteren Halife Dinillah'ın Türkiye Selçuklu Sultanı 1. Keykavus'a fütüvvet alametlerini göndererek onu teşkilata dahil etmişdir

alametleri getiren devrin büyük mutasavvıflarından Şeyh Şihabüddin aynı halife tarafından 1. Keykubad'ın tahta çıkışıyla tekrar Anadolu'ya gönderilmiştir. Türkiye Selçukluları Moğol istilasına kadar, Anadolu'da bölgesel güçleri kendisine tabi kılmıştır. Kilikya Ermeni kralları 1. Keykubad ve l. Keyhusrev zamanında  Türkiye Selçuklularına tabi  olmuş bastırdığı  sikkelerde  sultanların isim ve unvanlarına yer vermiştir.

Mardin ile Amid ve Hısn-Keyfa Artukluları, Erzincan  ve Divriği Mengücekleri, Sümeysat ve Haleb Eyyubi melikleri ve Musul atabegi    Bedrüddin Lü'lü' Türkiye Selçuklularına tabi olmuşlardır. Ancak  Türkiye  Selçukluları  bu azametten sonra,  Moğollara  tabi duruma düşmüşlerdir.
1243 Kösedağ bozgunundan yıkılana kadar Altınorda ve İlhanlıların boyunduruğunda kaldılar. III. Keykubad bastırdığı sikkelere Gazan Han'ın adını koydurmuştur.

Sultana ait olan her şey onun alameti olmuştur. Taht ve taç sadece sultana mahsustur. Diğer semboller devlet adamları tarafından kullanılmaktaydı. sultana ait olanlar diğerlerinden  farklı, haşmetli ve emsaliz idiler. Unvan lakap künye, hutbede adını okutturma, sikke bastırma, nevbet vurdurma, tuğra ve tevki', saray ve otağ, , hil'at, bunların başlıcalarıdır. Unvan hükümdarın siyasi durumunu ifade eden ve adının başına getirilen sıfat tamlamalarıdır.

1. Kılıçarslan sultan unvanıyla zikredilmektedir. Türkiye Selçuklu hükümdarları diğer Selçuklu sultanları gibi, önceleri es-sultanu'l-muazzam (ulu, büyük sultan daha sonra ise  es-sultanu'l-a'zam en büyük sultan unvanlarını kullanmışdır. Bu iki unvanı 1. Keykubad ayrı ayrı kullanmış, sonra oğlu l. Keyhusrev'den itibaren Selçuklu hükümdarları es-sultanu'l-a'zam  unvanını taşımışlardır.

Moğol İşgalinde devlet güç kaybettikçe, sultanlar daha iddialı unvanlar taşıdılar. Diğerlerinden farklı olarak Süleymanşah es-sultanu'l-kahir  (kahreden sultan), 1. Keykavus ise es-sultanu'l-galib (galip sultan) unvanlarını kullanmışdır. Kösedağ bozgunundan sonra l. Keyhusrev ile bazı sultanlar sikkelerde  zıllu'l/ahi fi'l-alem (Allah'ın yeryüzündeki gölgesi)  unvanını da eklemişlerdir.

Kitabelerde uzun ve süslü unvanlara rastlanır. Şehzadeler  melik unvanını kullanmışlardır. Ortaçağ İslam dünyasında yaygın lakablar genellikle +ü'd-dünya, +ü'd-din, +ü'd-devle veya +ü'l-mille sıfatlarıdır Türkiye Selçuklu sultanları lakab olarak ızzü'd-din (dinin izzeti, kudreti) ğıyasü'd-din (dinin yardımcısı),  rüknü'd-din (dinin temel direği) ve dinin yücesi, şerefi kalıplarını kullanmışlardır.

Araplar'dan İslam dünyasına intikal edip yaygınlaşan ebü (babası) künyesi Selçuklularda devam etmiştir. Türkiye Selçuklu sultanları genellikle  ebu'l-Jeth  künyesini kullanmışlardır.İslam dininde Cuma ve bayram hutbesi otorite ve siyasi iktidarın sembolüdür İktidarın toplumla iletişim kurabileceği, doğal ve etkili olan hutbeyi, halife ve hükümdarlar gayet iyi değerlendirmişti

Tahta çıkan şehzadenin ilk yapacağı iş hutbede, sultan unvanıyla adını okutturmaktı. Hanedan ve tabiler kendi bölgelerinde okunan hutbelerde sultanın adından sonra kendi isimlerini okutabilirdi Aksi takdirde isyan etmiş kabul edilirdi. Abbasi halifesi sultanlığının tanınması için kendisine başvuran şehzadenin talebini uygun görürse Bağdat ve diğer şehirlerdeki hutbelerde onun adını okutur iktidarın meşruiyetini ilan ederd I.Süleymanşah Tarsus'u fethedince Trablusşam hakimi Şii Kadı İbn Ammar'dan kadı ve hatib istemesinin tercih olmadığı, Sultan Melikşah karşısında siyasi bir manevraydı

1. Kılıçarslan'dan itibaren Selçuklu sultanları kendi adlarına hutbe okutmuşlardır. Türkiye Selçukluları Güneydoğu , Suriye ile el-Cezire'de gücünü hissettirdiği zamanlarda Artuklu ve Eyyubi melikleri Erbil'deki Beğteginliler alamet olarak hutbede Selçuklu sultanlarını zikretmişlerdir.
iktisadi bir araç olan sikkeler para disiplinini, güvenliğini sağlamak için bastıran yöneticiyi ifade eden yazı ve semboller yer alır.

yöneticiler sikkelerin toplumun her kesimine ulaşabilmesini fırsat bilerek otoritelerinin yayılmasını ve kabulünü bu suretle sağlamaktaydı Türkiye Selçuklularından günümüze ulaşan ilk sikke 1. Mesud'a aittir. 1. Mesud bakır olan sikkesinde  es-sultanu'l-muazzam unvanı ile bağımsızlığını göstermekte, diğer yüzünde Bizans hükümdarının tasviri bulunmaktadır. Yeni sikkelerin halk tarafından benimsenmesi için böyle bir uygulamaya gidilmiştir

İlk altın dinarı l. Kılıç Arslan, sonra da oğlu Süleymanşah bastırmıştır sikkelerin çoğunluğunu gümüş dirhemler ile bakır felsler oluşturmaktadır. 45 darphanede sikke basılmıştır. En fazla sikke basılan darphanelerin başında Konya, Sivas ve Kayseri gelir. sultan ve meliklerin unvanları, nerelere hakim olduklarını, tabilik ilişkilerini sikkeler üzerinden tespit mümkündür.

gümüş ve bakır sikkelerde mızraklı ve ok atan süvari, aslan ve güneş tasvirlerine yer verilmiştir. Şehzadelerin ikili, üçlü ortak hükümdarlık dönemlerinde  basılan sikkelerde şehzadelerin  hepsinin isimleri yer almıştır. Türkçe bir kelime olan tuğra Oğuz Türklerinde hükümdarların resmi belgeler, sikkeler ve kitabelerdeki alametlerine denmektedir. Tevki' ise Arapçadır Ortaçağ İslam devletlerinde hükümdarın kararı, bunun yazılı sureti, ferman gibi anlamlarının yanı sıra tuğra karşılığı olarak kullanılmıştır.

Büyük Selçuklu, Kirman ve Irak Selçuklu devletlerinde tuğranın, ok ve yay şeklinde kullanılmıştır Türkiye  Selçuklularında tuğra daha çok XIII. yüzyılın ortalarına ait belge ve kitabelerde zamanla sultan es-sultan  kelimesine dönüşmüştür Bazı vakfiyelerin başında kırmızı mürekkeple ve geniş büyük harflle yazılmıştır. ümeranın yaptırdığı bina kitabelerinde es-sultani (sultana ait)  kelimesine  rastlanır.
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Selçuklular
Kaynak selçuklu mirası.com

ferman tuğranın üstüne Allah'ın gücünü, kudretini ifade eden bir cümledir Selçuklu sultanlarının  kullandıkları  tevki örneklerini sikkelerde görmek mümkündür. Bunlar, el-ızzetü li'l/ah, el-minnetü li'l/ah, elmülkü li'l/ah, el-azamatü li'l/ahtır. hükümdarlar ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar kendi tuğra çektirmeden veya adını zikretmeden önce asıl gücün, kudretin ve mülkün Allah'a ait olduğunun idrakinde olduklarını ifade etmişlerdir

Nevbet: Nevbet mehter/bando takımının sultanın saray veya otağının önünde günün beş namaz vaktinde nevbet davul ve kö vurması saltanatın devam etmekte olduğunun ilanıydı Bu eski Türklerden kalan bir gelenekti. büyük buluşmalarda, sevinçlerde savaşlarda nevbet takımı görev yapardı. Nevbet takımına nevbetiyye, bunların mekanlarına nevbethane denilirdi.

Sultanın izin verdikleri günde sadece üç vakit nevbet  vurdurabilirdi. Hükümdarın değerli kumaşlardan dikilen ve üzerine ad, unvan, künye va lakap işlendiği elbiselerine tıraz denilmekteydi. Sultanın onurlandırma, ödüllendirme, tayin, terfi veya yabancı devlet adamlarına, elçilere verdiği hediyelere ise hil'at denilmekteydi. hediyeler değerli kumaşdan dikilmiş kıyafet para, kılıç, kemer, at, eyer veya ğulamlardan oluşmaktaydı.

Türkiye Selçuklularında sultanların cülus, veliaht tayini ve fetih nedeniyle devlet adamlarına, yabancılara melik şehzade ve, vezirlere hil'at vermiştir
Çetr: Sanskritçe de güneşten korunmak için baş üzerinde tutulan şemsiyedir Doğuda çok eski bir gelenektir hükümdar at üzerindeyken yürür ve tahtta otururken onun başı üzerine bir ğulam tarafından çetr tutulurdu.

Türkiye Selçuklularında çetr-i hümayün, çetr-i cihangir veya çetr-i şahanşah adlarıyla zikredilen şemsiyenin rengi siyahtı. Çetrin basit bir gölgelik değildi, onun açılması sancağın açılması denekti merasim ve gezilerde sefere çıkarken ve savaş da sultanın varlığı çetrinden anlaşılırdı. onun anlamı çok önemliydi. çetriyi görenler atlarından iner, yer öper sultana saygı sunarlardı.

Bir savaşda çetrin kaza ile yere düşmesi, askerlerin sultan hakkında endişeye düşmesine, kargaşa ile savaşın kaybedilmesine sebep olabilirdi
Gaşiye: Arapçada atların eyer örtüsüdür Selçukluda eyer örtüsü farklı bir alamettir bu örtü eyeri örtmek için değil  hükümdara saygı göstermesi boyun eğmesi gerekenlerin taşıması için kullanılırdı

Gaşiyeyi sultanın maiyetindeki rikabdar tarafından el üstünde taşınırdı. bir şehrin fethinden şehirin sultana itaat etmesinde karşılama merasimlerinde sadakat gösterilmesinde bir araç  olarak olarak kullanılırdı ğaşiye el veya omuz üzerinde taşınır sultanın atı önünde yürürlerdi.Saray hükümdarların evi, ve devleti yönettikleri mekandır. Sarayın iki bölümü birbirinden bağımsız ve ayrı binalar olabilirdi.

Türkiye Selçuklu sultanlarına hanedan üyelerine ait, yerler ve günümüze ulaşan saraylar mevcuttur. başlıcaları Konya'daki Alaeddin Köşkü, Kayseri'de Keykubadiye Sarayı, Beyşehir Gölü kıyısındaki Kubadabad Sarayı, Alaiye (Alanya) Sarayı, Alara Kalesi Kasrı, Antalya Sarayı'dır. sarayların sahil şehirlerinde olanları kışlık; iç kısımlarda, olanları ise yazlık olarak kullanılırdı.

Sarayda sultanın ailesi ve hizmetkarları özel hayatını haremde yaşardı Haremde sultanın nikahlı eşi hatun veya hatunları, küçük çocukları ile hizmet eden ve hadım ağası idaresindeki cariyeler  bulunurdu sultanın hoş vakit geçirmesini sağlayan  muganni  ve  muganniyyeler  şarkıcılar mutrib ve mutribeler çalgıcılar tabibler ve rüya tabircisi gibi hizmetkarlar vardı

Sultanlar seferler  seyahatlerde haremi yanlarında götürür, tehlikeli durumda güvenli yerlere gönderirlerdi.
Sultanın yakın hizmetini ve sarayın işlerini gören personeli ğulam sistemiyle eğitilirdi. Esir alma, satın alma veya hediye şeklinde temin edilen ğulamlar, ğulamhanede "baba" denilen kişilerce eğitilir liyakatlerine göre saray, hükümet, ordu, eyaletlerde hizmete başlarlardı.

Saray emirlerine güven duyulduğu için, asli vazifelerinden başka görevlerde verilmekteydi. Kılıç ehli emirler seferlerde komutanlık yapmakta elçi olarak gönderilmekteydi
Bu görevliler Büyük Selçukluda da mevcuttur. ğulamları önem derecesine  göre şunlardır: Melikü'l-hüccab 
veya emir-i hacib: Sarayın en büyük amiridir. hacibleri vardır. Sultan ile Divan-ı A'la yani hükümet arasındaki irtibatı sağlardı. komutan veya elçilik görevleri yapardı

Emir-i perdedar: Sultanın huzuruna çıkanlardan, protokolden sorumlu olan  emirdir. Üstadü'd-dar: Sarayın mutfak, fırın ve ahır ihtiyaçlarını saray maaşını, karşılardı Emir-i dad: sultana ve devlete karşı, suç işlediği iddiasıyla cezalandırılan kimselerin cezasını infaz ederdi. Kendisine ait sarayı olan bu emir görevi dolayısıyla çok etkiliydi kendisinden  korkulurdu. Emir-i abur: Sarayın ahırından ve sultanın atlarından sorumlu olan emirdir.

Emir-i alem: Merasim ve seferlerde sultanın sancağını taşır ve ondan sorumlu olan emirdir. Emir-i camedar: Sultanın elbiselerinden giyim ve kuşamından sorumludur. Emir-i camedar tahta çıkan sultana bohçalar içinde elbiseler ve altın hil'atler sunardı.
Emir-i candar: Farsçada silah anlamına gelen can ile taşıyan anlamındaki  dar kelimesinden oluşturulan bir unvandır. sultanın ve sarayın güvenliğinden sorumludur

Emir-i çaşnigir: Çaşnigir lezzetin tadına bakan Farsça bir terkiptir. Sultanın sofrasından, yemeklerinden sorumludur. sofraya getirilen yemekleri sultandan önce tadarak zehirli olup olmadığını belirtir. önce kendi canından olacağı için, en büyük çabası bu ihtimali önlemektir Emir-i meclis bu emir sultanın eğlence meclisinden sorumludur.

Emir silah Sarayın  silahhanesinden  sorumludur ve merasimlerde sultanın silahını taşırdı Emir-i şikar Sarayın av hayvanlarından sorumludur sultanın av merasimini düzenlerdi kuşlardan sorumlu olan bazdar bu emirin maiyetinde görev yapardı
Emirü't-taşt Kaynaklarda asıl göreviyle ilgili bilgi bulunmayan emir hükümdarın leğen, ibrik gibi el-yüz yıkama veya abdest için kullandığı kaplar ile çamaşır yıkama kaplarının ve kılıç, ayakkabı, minder, seccade gibi eşyalarının bulunduğu taşthaneden sorumludur.

Şarab-salar: Sarayda her türlü meşrubatın muhafaza edildiği    şarabhaneden ve hükümdarın meclislerinde ki misafirlerin içeceğinden sorumludur.
Hazinedar-ı hass: Sultana ait para, mücevher, hil'at, silah ve eyer takımlarının muhafaza edildiği hazineden sorumludur. Rikabdar Üzengi tutan anlamına gelen bu emir, sultanın ata binip inmesine yardımcı olur ve saltanat alameti gaşiyeyi merasimlerde sultanın önünde  taşırdı.

Müneccim: Astrolojiyle uğraşan ve sultanın vereceği kararlarda ve gelişmelerde öngörülerde bulunurdu
Üstad-ı saray (muallim): Sarayda şehzade eğitimiyle meşgul olurdu. Yazışma, haberleşme, hesap ve tarih dersleri verirdi Sasani etkisinde kalan Ortaçağ Doğu İslam dünyasının parçası olan Büyük Selçuklu Devletindeki hükümet ve bürokrasi Türkiye Selçuklu Devletinde de devam etti

Moğol istilası farklı uygulamalara sebep olmuştur. Vezaret: Vezir sultanın fermanı ile göreve başlar. Yürütme, yasama ve yargı yetkilerini  elinde bulunduran sultanın  vekili sıfatıyla  devletin  bütün işlerini idare ederdi Moğol istilasıyla vezir ve üst mevkiler İlhanlı hükümdarlarının istekleriyle icraat yapar duruma geldiler.

vezir başta  olmak üzere naib-i saltanat ve atabegler  İlhanlılarca seçildiler sultanın vezirinden başka İlhanlılar da kendilerine bağlı ikinci bir vezir, tayin etmeye başladılar. devlet adamlarının icraatları Selçuklu menfaatinden çok İlhanlı menfaatleri doğrultusunda  olmuştur. Divan-ı A'la: Vezirin başkanlık ettiği büyük divan günümüzde hükümetin veya bakanlar kurulunun karşılığıydı

Divanın üyeleri tuğra istifa arz divanı naib-i saltanat, atabeg ve pervane idi. Divan-ı Tuğra İç ve dış diplomatik, resmi yazışmaları ve belgeleri düzenleyen sultana tuğra çeken divandır.
Divan-ı İstifa: hazinenin gelir ve giderlerini düzenler, yıllık bütçeyi hazırlardı. Bugünkü maliye bakanlığıdır
Divan-ı Arz: divanın, eyaletlerdeki temsilcilerine arız denmekteydi. Asker sayısını belirleme ve toplama, askeri teçhizatı tedarik, kayıt ve kontrol askerlere tevcih edilen iktaların idaresi, hassa ordusu askerlerinin  ücretlerinin üç ayda bir ödenmesi bu divanın sorumluluğundaydı. görev alanı bugünkü savunma bakanlığına denktir

Divan-ı İşraf: Reisine  işraf veya müşrif  denirdi Devletin mali işlerini gelir ve giderlerinin  kontrolden sorumludur.
Türkiye Selçuklularında divan reisinin dışında divan-ı a'laya  Atabeg te yet alırdı Büyük Selçuklularda eyaletlere melik olarak gönderilen şehzadelere güvenilir ve devlet tecrübeli bir bürokrat gönderilirdi. şehzade adına eyaleti yönetir, şehzade tecrübe kazanırdı.

Atabegin görevi diğer Selçuklularda devam etmiştir. XII. yüzyılda Irak Selçukluları atabeglerini merkeze taşıyınca, melik atabegliği sultan atabegliğine dönüşmüştür Büyük Selçuklu ve Irak Selçukluları'nda merkezin zayıflamasıyla atabeglik, kurum dışında bir mahiyet kazandı. Musul'da Zengiler, Azerbaycan'da İldenizliler, Fars'da Salgurlular;
meliklik, emirlik gibi, atabeglik adı taşırdı

Türkiye Selçuklularında melik ve sultan atabegliği mevcuttu.siyasete dönüştürülmedi alınmıştı.Irak Selçuklularında atabegler de divan-ı a'laya katılmaktaydı Bürokrasinin başındaki vezir, atabeg ve naib-i saltanatın görevi belirli ise de, uygulamada bu makam sahiplerinin dirayetleri ve güvenilirlikleri birbirleriyle çakışabilecek işlerle uğraşmışlardır

Moğol İşgali ilhana karşı sorumlu ikinci bir atabeg tayin ettiler Naib-i saltanat: muhtelif makamlarda  naib unvanının kullanıldı naib-i saltanat unvanı, Ortaçağ İslam dünyasında ilk defa Türkiye Selçuklularında görülmektedir. İlk örneğine XIII. yüzyılda rastlanır. Naib-i saltanat, sultan başkentten ayrıldığında vekalet ederdi

Süleymanşah'ın Suriye seferinde İznik'te yerine Ebü'l-Kasım ile onun yerine geçen Ebü'l-Gaziyi bırakmıştır ise de, bu bu makam niyabet-i hazret-i saltanat niyabet-i saltanat-ı Rüm gibi tamlamalarla zikredilir. vezir ve  atabegden sonra gelir. Moğol döneminde merkezi otorite dağıldı devlet adamları ikballeri için onlarla işbirliğine girişti . Vezaret ve atabeglikte iki başlılık ortaya çıktı.

Sultanın naibinden başka Moğol hanı adına bir naib tayin eddi İlhanlı Abaka Han vezirlik yapan Sahih Ata ve Celaleddin Mahmud'u sultanın  naibliğine tayin etti vezir, atabeg ve naib-i saltanatın  icraatlarında fark bulunmaz bu unvanı taşıyanların sultanın muhaliflerine karşı korumak ve saf dışı etmek, isyanları bastırmak, başşehri savunmak, Moğollara karşı destek için komşu devletlerle görüşmek, elçilik sultanın kızının gelin alayına başkanlık ederdi

Divan-ı pervanegi: Bazı belge türlerini hazırlayana pervane, belgeleri düzenleyen makama divan-ı pervanegi denilmekteydi. Büyük Selçuklularda önemli hüküm ve ferman olan pervane Pervanegi, Türkiye Selçuklularında mülk, ikta gibi araziden sorumlu olan ve bunlarla ilgili tayin, temlik, tahrir düzenleyen, berat hazırlayan görevlidir. Aslında çok üst düzey olmasada divan-ı a'la üyesidir

Pervanelerin en meşhuru ve Moğol işgalinde bir döneme ad veren Süleyman Pervane'dir. onun gücü pervanelik makamından değil, şahsi meziyetlerinden gelmiştir.
Divan-ı a'laya bağlı olmayan divanlar da vardı ve bunların reisleri divanın toplantılarına  katılmıyordu
Divan-ı mezalim: Ortaçağ İslam devletlerinde yaygın olan bu divan Selçuklulara da intikal etmiştir. Memurların veya askerlerin nüfuzlarını kötüye kullanıp baskı kurarak vergi aldığı ve mallarını gasbettiği sivil halkın hak aradığı, adaleti umdukları en yüksek makamdır.

Büyük Selçukluların ilk zamanlarında haftada iki gün toplanan bu divana bizzat sultan başkanlık ederdi sonradan vezirlere, eyalet ve vilayetlerdeki meliklere, reislere veya  kadılara bırakmışlardır. Türkiye Selçuklularında bu divan mevcuttur. Nitekim il. Keyhusrevönceki sultanların yaptığı gibi Pazartesi ve Perşembe günleri oruçlu olarak divan-ı mezalime  gelerek kadı ve imamlar huzurunda şikayetleri dinleyip adalet dağıtmıştır
Bunu ilk beğenen sen ol.
هل أنا حقاً أنا ؟
RE: Selçuklular
Tarihte kullanılan isimlerin etimolojisi ile ilgili çalışma yapılsa öğrencilerin daha çok aklında kalır ve bilgiler daha verimli hale gelir.
Mesela 'Divanı İstifa' isminde teşkilat gözüme çarptı:
İstifa kelimesinin kökü vefa dan geliyor, vefanın doğru tanımlarından birisi de 'hak sahibine hak ettiği şekilde hakkının teslim edilmesi' dir. Bu durumda mali hakların teslim edilmesi için oluşturulmuş kurum, şeklinde ilintilemek çok isabetli bir tespit olacaktır. Ha keza divanı işraf, denetleme divanı anlamında olup, günlük dilde kullanılan 'şef /denetleyen' de bu kelime ile ilintilidir.
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Selçuklular
Kaynak selçuklu mirası.com


Divan-ı evkaf-ı memalik Özerk olan vakıflar, vakfeden kişinin belirlediği şartlara, tabidir. Vakıf hukukuna aykırılık suiistimal, yolsuzluk olmadığı müddetçe müdahale söz konusu değildir. Aksi halde divan-ı evkaf  olaya el koyar, soruşturma açar sorumluları muhakeme ederdi.Divan-ı hass: Gelirleri sultana tahsis edilen arazilerin idaresinden  sorumludur.

TAŞRA TEŞKİLATI  VE İKTA SİSTEMİ

Taşra devletin vergi kaynağı, toplumun tahıl ambarıdır. Köylünün ekip biçtiği, hububat üretilen bu topraklarda hem ikta vergisi tahsil edilir, hem de tahıl ihtiyacı karşılanırdı. Ortaçağ İslam dünyasında mevcut olan ikta sistemi, Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk tarafından askeri ikta şeklinde yaygınlaştırılmıştır; böylece toprağa bağlı ve sadece sefer zamanlarında orduya katılan bir askerlik sistemi ortaya çıkmıştı.

Bu uygulama Osmanlı Devleti'nde de ülke toprakları üzerinde devlet mülkiyetinin esas olduğu miri arazi sisteminin bir parçası olarak  tımar adıyla devam etmiştir.
Bu sistemin özellikleri şöyledir
Arazi gelir vergisi ekilen mahsulün cinsinden ayni olarak toplanmaktadır.
Eyalet ve vilayetlere tayin edilen yöneticilerin hizmet bedelleri Sulh zamanında, tayin edildikleri vilayet veya daha küçük idari birimler ikta sahipleri tarafından yönetilmektedir.

Sefer zamanı önceden belirlenen miktarda askerin orduya katılması sağlanırdı bu sistemle vergi tahsili, eyalet yönetimi ve asker temini sağlanmış, kaynak israfı ve gereksiz istihdam önlenmiştir. Eyalet ile merkez arasında para transferine gerek kalmamış gelirler bölgede değerlendirilmiştir. 'Mukta' toprağa sahip olmadığı gibi, toprağı işleyen ve vergisini veren köylü üzerinde de hakka sahip değildir.

arazilerden alınacak vergiyi ikta sahibi değil, devlet belirlerdi ikta sahibinin köylü de söz hakkı yoktu büyük Selçuklularda meliklere veya komutanlara eyaletin yönetimi ikta gelirleri de tahsis edilmekteydi. Merkezi otoritenin zafiyete uğradığı dönemlerde mahzurları görüldüğü için Türkiye Selçukluları iktada farklı bir uygulama başlatmıştır. Bir valiye hizmetinin karşılığı ücret/maaş olarak takdir edilen ikta arazileri tek parça değil, farklı bölgelerde, valilik yaptıkları şehirlerden uzak yerlerde verilmekteydi. Böylece asker toplama alanı olan ikta bölgelerinde, isyan eğilimi olan yöneticilere fırsat verilmemiş oluyordu.

Sultan Kılıçarslan'ın ülkeyi 11 oğluna taksim etmesinden sonra, siyasi parçalanma görülmesi üzerine bu uygulamadan  vazgeçilmişti.Saray emirlerine ve merkezdeki bürokratlara ek gelir olarak ikta verilmiştir. bunlar ikta bölgesinde oturmadıkları için idari iktalardan, askerlere erzak temini verilmemesi açısından da askeri iktalardan ayrılmaktadır.Ömür boyu tahsis edilen emlak, babadan oğula geçen tasarruf hakkı veya para bağışı suretiyle ortaya çıkan şahsi iktalar da vardı.

Türkiye Selçuklularında taşra yönetiminde eyaletler mevcuttur. valilerin tayin edildikleri yerler bazen bir şehir olmayıp civarıyla birlikte zikredilmektedir. Bu eyalet yönetiminin uygulandığını gösterir Taşraya yönetici olarak gönderilen idarecilerin taşıdıkları unvanları şöyledir Melik reisü'l-bahr, sübaşı serleşker, mukta; naib.

ASKERİ TEŞKİLAT

Türkiye Selçuklularının askeri teşkilatı Büyük Selçuklunun devamıdır boylar birliğine bozkırlı Türk Devleti ve Türkmenlere dayanmaktaydı devletin asli unsurunu ve gücünü oluşturan Türkmenler, Selçukluya direndikleri ve şehzade isyanlarında devleti sarsıntıya uğrattıkları için zamanla sistem dışına çıkarıldılar. Büyük Selçuklularda Nizamülmülk'ün tavsiyesiyle, boy dayanışması kırılacak şekilde, ğulam sistemi içinde dağıtılmaya çalışılmışlardı. direnenler batıya göç ederek Azerbaycan ve Anadolu'da yoğunlaştılar.

Türkmenler Türkiye Selçuklularında 1176'dan sonra merkezden uzaklaştırılmış; uç beylerinin idaresinde askeri hizmete devam etmiş, ikinci dönem beyliklerinin de temelini oluşturmuşlardır. Gulam Askeri
ğulamhanelerde eğitimden geçirilen ğulamlardan   seçilmiş, maaşlı, profesyonel askerlerdir. Türkiye Selçuklularında Türk, Kıpçak, Hıtay, Kürt, Tacik, Deylemli, Kazvinli, Keşmirli, Rum, Ermeni, Gürcü, Rus, Frank, Çinli gibi çok farklı unsurlardan ğulamların bulunduğu bilinmektedir.

Gulamlar Bunlar bulundukları konuma ve göreve göre isimlendirilmiştir
Gulaman-ı hass saray ğulamlarıdır dergahtan seçilen ve doğrudan sultanın şahsına bağlıdır sultanın özel hizmetini ve muhafızlığını yapar her zaman onun yanında bulunurdu. sultanın emriyle diğer işlerde de görevlendirilirdi
Heybetli ve yiğit olanlarından seçilenlerin bir kısmı sarayın, bir kısmı sultanın muhafızlığını yapardı. 

Gulaman- hassın diğer kısmı hizmetkarları ifade eden  mülazimandır. mülaziman-ı yatak-ı hümayün bizzat sultanın hizmetindeydiler hassa ordusunda önemli bir yer teşkil  etmekteydiler.
İkta Askeri ikta bölgelerinden toplanan askerler sayesinde orduya katkı sağlardı Türkiye Selçuklu Devleti, Büyük Selçuklu uzantısıydı onun asli unsurlarından olan bu sistemi de devralmıştır. Ancak askeri iktaları küçültülmüş vilayetlere sübaşı olarak gönderilen emirlerin yetkileri toplayacağı askerlerin komutanı olmakla sınırlandırılmıştır. Bu değişiklik merkezi otoriteyi güçlendirmiştir Moğol İstilasına kadar ülkenin istikrarına ve kalkınmasına büyük katkı sağlamıştır.

leşker-i kadim de denen ikta askerleri, sulh zamanında kendi işleriyle meşgulken, sefer emri çıktığında orduya katılırdı. Bunlara profesyonel ve daimi asker olan ğulam askerlerine ödendiği gibi bir maaş ödenmezdi.
Ücretli Askerler İhtiyaç halinde temin edilen, başta Frank ve Türkmen kökenli paralı askerlerdir. Bu uygulama Türkiye Selçuklularında XIII. yüzyıldan itibaren görülür.

leşker-i hadis adıyla geçen askerler zaman zaman etkili olmuşlardır. Babai İsyanının bastırılmasında Türkmenlere karşı ön safa sürülen Frank askerleri etkili olmuşlardır Yardımcı Kuvvetler
Devlete zaman zaman tabi olan Kilikya Ermeni Krallığı, Trabzon Rum Devleti ile Doğu, Güney-Doğu Anadolu ve Kuzey Suriye'de hüküm süren Artuklular, Mengücekler, Eyyübiler gibi bölge ve hakimleri  ihtiyaç durumunda,
asker  göndermekteydiler.

bazen zorunlu olarak, bazen de kendiliklerinden orduya katılan gaziler, şehir kuwetleri,evbaş veya ayyar denilen başıbozuk takımı gibi düzensiz gönüllü birlikler bulunmaktaydı.
Selçuklulardan önce, Sultan 1. Kılıçarslan'a kızını veren, İzmir de beylik kurup Egede faaliyet gösteren Çaka Bey ilk donanmayı kurmuştur Ancak Bizans entrikalarına itibar eden Sultan 1.Kılıçarslan, kayınpederini ortadan kaldırmıştır.

İlk Selçuklu donanması Antakya Seferine çıkan 1.Süleymanşah'ın İznik'te yerine bıraktığı Ebu'l-Kasım tarafından kurulmuştur. 1086 da Marmara Denizi Kios Limanında gemi inşasına başlanmış Bizans donanması bu gemileri ateşe vermiştir asıl teşebbüs Anadolu'da siyasi istikrarın sağlandığı XII. yüzyılın sonlarında iktisadi gelişmenin adımları atılmaya başlanmıştır. İç ve dış ticaretin geliştiren kervansaraylar yapılmış; Antalya, Alaiyye Alanya ve Sinop liman Kırım'daki Suğdak Limanı fethedilmiştir.

Alanya'da donanma inşası için yapılan tersanenin kalıntıları günümüze ulaşmıştır. XIII. yüzyılda Karadeniz'deki deniz üssü Sinop'ta reisü'l-bahr unvanını taşıyan donanma komutanı vardı komutanlık Moğol istilasından sonra Akdeniz sahillerine, Antalya ve Alanya'ya intikal etti emirü's-sevahil ve melikü's­ sevahil unvanlarını taşıdı
Divan-ıArz ordunun idari ve, askeri işleri, ğulam askerlerin maaşları, iktaların kontrolü, ordunun teçhizatı sefer güzergahının askerin teftişi, ganimetlerin tespitinden bu divan  sorumluydu.

Ordunun İdari Kadrosu

Beylerbeyi: Türk devlet geleneğinde ordunun başkomutanı hakan veya sultandı. Ondan sonraki en büyük askeri makam  beylerbeyiliktir (emirü'l-ümera).
Büyük Selçuklularda başkumandanın karşılığıydı. Merkezdeki beylerbeyinden başka uclarda uc beylerbeyileri  bulunurdu ordu komutanı olarak tayin edilen herhangi bir emir de beylerbeyi unvanını taşırdı. bu unvanı taşıyanlar dışında, vezir veya saray emirlerinden biri de, sultan tarafından komutan olarak tayin edilirdi

Sübaşı (Serleşker) ğulam kökenli olup bir veya birkaç vilayetin küçük idari birimlerin, kalelerin idari ve askeri işlerinden sorumludur Serleşkeran saltanat ve serleşker-İ vilayet-İ uc adlarıyla iki kısma ayrılır bölgesindeki ikta askerlerini eğitir silah ve teçhizatlarıyla savaşa hazır hale getirirdi. hizmetlerinin karşılığı ikta ve maaş tahsisi yapılır, görevleri merkez (divan-ı arız) tarafından belirlenir; ihmal ve kusur işleyenler şiddetle  cezalandırılırdı.

Ellibaşı: İkta askerlerinden oluşan elli kişilik birliklere komuta ederdi.
Kutval / Dizdar / Kaledar: Sultan veya sübaşı tarafından tayin edilen kale kumandanlarıdır Kalenin ve bulunduğu bölgenin güvenliğinden ve huzurdan sorumludur Bunların maaşları ve ikta gelirleri vardı. Türkiye Selçukluları yakın mücadelede kılıç, hançer, mızrak, topuz, balta, uzak mücadele için ok-yay gibi hafif silah kullanmaktaydı

Savunma teçhizatı kalkan, miğfer
zırh; ağır silahlar ise mancınık, arrade, çarh ve neftti. Türk tarihinde savaşların kazanılmasında okçuluk ve at biniciliğinin çok önemli bir yeri vardır

ADLİ TEŞKİLAT

Nizamülmülk'e göre hüküm sahibi sultandır; sultan İslam hukukunu bilmiyorsa naib tayin etmelidir. kadılar onun naibleridir, onun adına hüküm verirlerdi İslam devletlerinde olduğu gibi Selçuklularda da adalet bütün ülkede kadılar vasıtasıyla sağlanırdı. Kadil-kudat (kadılar kadısı, baş kadı) adli teşkilatın başındaydı sultan tarafından düzenlenen törenle tayin edilirdi. 

Kadil-kudat ve kadılar sultana ve divan-ı a'laya bağlı olmayıp bağımsız karar vermekteydi Uygulamada yetkileri sınırlıydı; sultanın emirlerini yerine getiriyorlar ve onun tarafından azledilebiliyorlardı. Eyalet veya vilayetlerde valiye bağlıydılar. 
Kadılık makamına alimler ve fakihler soyundan gelenler atanıyor ve babadan oğula geçiyordu. Kadı, din ve şeriat ile ilgili bütün işlerde yetkilidir ve divan kendisini desteklemek zorundadır. 

Kadı hakimdir, örfi mahkeme ona düşer. Kadının, kullandığı kaynaklar, Kur'an, Hadis, Hz. sahabe ve mezhep imamlarının sözleri, İcma ve eski kaidelerdir. Kadılar günlük hayatla inikah, boşanma, emlak işlemleri, vakfiyelerin anlaşmazlık adi suçlar gibi muhtelif konularda yegane karar mercii idi hassa ordusu davalarına bakan ve kadı-yı haşem ve leşker-i hazret  unvanlı kadı vakıflara nezaret ederdi.

Selçukluların Menşei ve Tarih Sahnesine Çıkışları

Kutalmışoğlu Süleyman Şah 1077 - 1086 Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusudur. Alparslan'la Malazgirt muharebesine iştirak etmiştir. Anadolu'daki fetih ordusu, Kayseride Bizansı yenmiş ve hiçbir engelle karşılaşmadan Marmaradan İzmit'e kadar ilerlemiş. Süleyman Bey, Konya ile birlikte bütün Orta Anadolu'yu fethetti 1075'te de Bizans şehri İzniği ele geçirerek İznik'e yerleşti. fetihler devam ederken, fetih topraklarına, atalar yurdundan Türkler getirilip yerleştirildi.

Ebu'l-Kasım - 1086 - 1092

ilk dönemlerde İznik beyidir. Hanedanın kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın ölümünden sonraki fetret döneminde 6 yıllık bir sürede Anadolu Selçuklusunun yönetimini ele geçirmiştir.

I. Kılıç Arslan - 1092 - 1107

1092 de Anadolu Selçuklu Devletindeki fetret devrine son vererek İznike sahip oldu. İznikte îmar faaliyetleri başlatarak, şehrin savunmasını güçlendirdi. 1096 da Malatyayı kuşattı. Malatya kalesi düşmek üzereyken, Haçlı ordusunun batıdan Anadolu'ya girdiği öğrenilince, kuşatma kaldırıldı. Sultan Kılıç Arslan hızla Haçlıların karşısına çıktı. 1107'de Musul'u ele geçirmeyi başardı ancak Büyük Selçuklu kumandanı Emir Çavlı, Artukoğlu İlgazi ve Suriye Meliki Rıdvan'ın kuvvetleriyle Habur Nehrinde yenik düşmüş, nehirde boğulmuştur

I. Melikşah (Şahinşah) - 1107 - 1116

Babası I. Kılıç Arslan’ın öldüğü savaşta Melikşah Emir Çavlı tarafından esir alınıp İsfahan'a götürüldü. esir kaldığı 3 yıl boyunca Anadolu'da büyük bir kargaşa yaşandı. Bizanslılar Batı Anadoluyu ele geçirdiler Anadolu Selçukluları Anadolu'nun içlerine çekildi Melikşah 1110 yılında serbest kalıp Konya'da Anadolu Selçuklu tahtına oturdu Selçukluların Anadolu'daki toprak kayıplarını önleyemedi. kardeşi I. Rükneddin Mesud, Melikşah'ı tanımadı. Danişmendliler Anadolu Selçukluları'nın zayıflığından Anadolu'daki en kuvvetli Türk Devleti haline geldiler.

I. Rükneddin Mesud - 1116 - 1156

I. Rükneddin Mesud en uzun süre hüküm süren Anadolu Selçuklu Sultanıdır. I. Rükneddin, bir süre Danişmendlilerin denetiminde kaldı. 1142'de Danişmendli Mehmed Bey’in ölümüyle Anadolu Selçukluları Anadolu'daki üstünlüğünü yeniden kurdu. Bizans ordusu 1146'da Konya da yenildi. Ertesi yıl II. Haçlı ordusunu Eskişehirde bozguna uğrattı. I. Mesud, geleneğe uyarak ülkesini üç oğluna paylaştırdı. II. Kılıç Arslan'ı veliaht ilan etti ve 1156’da öldü. oğulları arasında taht kavgaları başladı. Mezarı Amasya Simre kasabasındadır. Batı kaynakları, târihte ilk defâ onun devrinde Anadolu‘dan Türkiye adıyla bahsettiler.

II. Kılıç Arslan - 1156 - 1192

II. Kılıç Arslan melik olarak bulunduğu Elbistan'dan Konya'ya gelerek tahta geçti. taht kavgalarını fırsat bilen Anadolu'daki gruplar Anadolu Selçuklularına karşı ittifaklar kurdular. II. Kılıç Arslan devleti ayakta tutmak için önce Bizansla barış yapmanın yollarını aradı ve İstanbul'a giderek bir antlaşma yaptı. Batı sınırını güvenceye alan II. Kılıç Arslan Anadolu'ya yöneldi. Kardeşi Şahin Şah ile Danişmendlilerin birleşik ordusunu yendi. Ankara, Darende ve Kayseri'yi Danişmendliler'den aldı 1175'te Danişmendlilerin egemenliğine son verdi. II. Kılıç Arslan ile Bizansın arasındaki barış bozuldu. 1176'da Miryakefalon Savaşı'nda Bizansı pusuya düşürdü ve ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu, Türklerin Anadolu’da Bizans karşısında Malazgirt'ten sonraki en büyük zaferidir


I. Gıyaseddin Keyhüsrev - 1192 - 1196/
1205 - 1211

İki değişik dönemde tahta çıktı. II. Kılıç Arslan 1192'de ölünce I. Gıyaseddin kardeşlerine üstün geldi Ama 1196'da tahtını ağabeyi II. Süleyman Şah'a bırakmak zorunda kaldı. II. Süleyman Şah, 1204'te öldüğünde yerine II. Süleyman Şah'ın çocuk yaştaki oğlu III. Kılıç Arslan geçti. Ama 8 aylık bir sürede yeğenine üstün gelen I. Gıyaseddin 1205’de ikinci kez tahta çıktı. I. Gıyaseddin Karadeniz'deki ticaret yollarını kesen Trabzon Rumları üzerine sefer düzenleyerek bu yolu Türklere açtı. önemli dış ticaret limanı olan Antalya'yı topraklarına kattı. I. Gıyaseddin sultanların ülkeyi paylaştırma geleneğine son vererek merkezi yönetimi güçlendirdi. Vilayetleri yönetmekle görevlendirilen şehzadeleri merkeze bağlı birer vali durumuna getirdi. I. Gıyaseddin 1211'de İznik İmparatoru I. Teodor ile yaptığı savaşta yenik düşerek öldürüldü.


II. Rükneddin Süleyman Şah

Süleymanşah, Anadolu'da sarsılan Türk birliğini kurmak maksadıyla kardeşlerinin elindeki Amasya, Niksar ve Elbistan'ı aldı. Bizans Karadenizde harekete geçti. Süleyman Şah imparator ile antlaşma yaptıktan sonra Toroslar akınlarına başlamış Kilikya Ermeni kralı II. Leon'u mağlûp ederek onları Toroslara çekilmeğe mecbur etti. Bizans imparatorunu haraca bağladı Ermeni krallığını cezalandırdı Doğu Anadoluda Malatya'yı aldı. Mengücükoğulları ile Artukoğullarını kendisine bağladı. 1202 de Erzurum'u ülkesine katarak Saltuklulara son verdi Süleyman Şah Gürcüler ile komşu oldu. Sarıkamış yakınlarında Gürcüler ile yapılan savaşı kaybeden Süleymanşah, kardeşi Mes'ûd'un elinden Ankara'yı aldıktan ikinci Gürcistan seferinde Konya ile Malatya arasında vefat etti.


III. Kılıç Arslan - 1204 - 1205

Sekiz ay gibi kısa bir süre sultanlık yapmıştır. Babasının 1204'te ölümüyle çocuk yaşta Konya' da tahta çıktı. Tahta çıktığında Dördüncü Haçlı seferi İstanbul'u ele geçirmiş İstanbul'da Latin İmparatorluğu kurulmuştu. Babası tarafından tahttan indirilmiş olan amcası I. Gıyaseddin Keyhüsrev Türkmenlerin desteğiyle III. Kılıç Arslan'ı tahttan indirdi. Danişmendli Türkmenleri Isparta Kalesini aldı 1205 te I. Gıyaseddin Keyhüsrev tahtı ele geçirdi. III. Kılıç Arslan ve maiyetini Gevele Kalesine sürdü . III. Kılıç Arslan orada öldürüldü.

I. İzzeddin Keykavus - 1211 - 1220

Babası I. Gıyaseddin Keyhüsrev'in ölümüyle 1211'de tahta çıktı. kendisine karşı ayaklanan kardeşi Alaeddin Keykubad’ı etkisiz hale getirip iktidarını sağlamlaştırdı bütün dikkatini Anadolu'da ticaretin canlandırılmasına verdi. Kıbrıs Krallığı’yla bir anlaşarak yaparak iki ülke arasındaki ticareti serbest hale getirdi. Kuzey ticaretini açmak için Sinop'u Trabzon Rum İmparatorluğu’ndan aldı. güney ticareti engelleyen Ermeni derebeyinin üzerine yürüdü Ermenileri yenerek Suriye ticaret yolunu açtı. Anadolu, ticaretin merkezi durumuna geldi. I. İzzeddin Keykavus 1220'de öldü ve yerine kardeşi I. Alaeddin Keykubad geçti.

I. Alaeddin Keykubat - 1220 - 1237

Saltanatında inşa ettirdiği ve günümüze gelen eserleri, idari ve askeri bakımdan şahsına ve devletine kazandırdığı prestij nedeniyle Türkiye ve dünya literatürünün en ünlü Anadolu Selçuklu sultanıdır. 1205’te Tokat meliki tayin edilerek devlet yönetimini öğrendi ve tecrübe sahibi oldu. Yeniden inşa edilen ve sağlam surlarla çevrilen şehre Sultan’ın ismine izafeten Alâiye (Alanya) ismi verildi. Alaeddin Keykubad bu kentte tersane ve tophane kurdurdu kentin kalesini yaptırdı. Sultan Alaeddin, Trabzon Rumlarını kırmak için Sinop’ta donanma inşa ettirdi. Moğol tehlikesini gören Keykubad, doğu sınırlarını sağlamlaştırdı. Ahlat fethedildi. Eyyubîlerle arası bozuldu Eyyubîlerin ordusunu Toroslarda yenerek, Harput ve Urfa’yı ele geçirdi. Moğol elçilerini ustaca idare ederek, Anadolu’yu Moğol istilasından kurtardı. 1237’de Kayseri’de verdiği bir ziyafette zehirlenerek öldürüldü.


III. Gıyaseddin Keyhüsrev - 1265 - 1284

Tahta çıktığında Anadolu Selçukluları Moğolların egemenliğindeydi 1277 de Memlük sultanı Baybars Anadolu'yu istila edip Selçukluları kendine bağladı. Ancak Memlükler uzun süre Anadolu'da kalmadılar ve egemenlik tekrar Moğollara geçti. III. Gıyaseddin Keyhüsrev 1282 de Moğollarca idam edildi. son derece zayıflayan Anadolu Selçuklu tahtına amcasının oğlu II. Gıyaseddin Mesud geçti.

III. Alaeddin Keykubad

II. İzzeddin Keykavus'un torunudur. Kösedağ Savaşından sonra Anadolu Selçukluları Moğol hâkimiyetine girdi. Moğollar Selçuklu Sultanlarını denetim altında tutuyordu. III. Alaeddin Keykubad zamanında Anadolu'da karışıklıklar olunca Moğollar, O'nu tahttan indirip yerine II. Gıyaseddin Mesud'u geçirdiler. III. Alaeddin Keykubad tahttan indirildikten sonra Tebrizde yargılandı ve ölüme mahkum edildi. eşinin Moğol hanedanından olması sebebiyle bağışlandı. III. Alaeddin Keykubad yanında görevlilere ağır sözler söylediği için bıçaklanarak öldürüldü. III. Alaeddin Keykubad tahtta iken, Osman Gazi'ye, yaptığı fetihlerden dolayı Beylik unvanı verdi. Osman Gazi'ye Beylik unvanının verildiği 1299 tarihi Osmanlı Devletinin kuruluş tarihi olarak kabul edildi.

II. Gıyaseddin Mesud

II. İzzeddin Keykavus'un oğludur. Anadolu Selçuklu Devleti'nin Moğolların egemenliğinde hüküm sürdüğü dönemde dört defa tahta çıkmış her seferinde kardeşinin oğlu III. Alaeddin Keykubad'la yer değiştirmiştir. 1308 de son sultan II. Mesud’un ölümünden sonra Anadolu Selçuklu Devleti yıkıldı.
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Selçuklular
Kaynak beyaztarih.com

9 Adımda II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in Türkiye Selçukluları Yıkıma Götürüşü

II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in saltanatı döneminde başlayan Türkiye Selçuklu çöküş süreci, Keyhüsrev’in yönetim kabiliyeti ve keyfe düşkünlüğü Devletin kontrole alınamaması sonucu oluşan otorite boşluğu Sadeddin Köpek’in iktidar çabaları iç siyasette sorunlara yol açtı. Ekonomik ve siyasi olumsuzluklar halka yüklenen ağır vergilerden dolayı hoş olmayan yansımalar meydana geldi.

Selçukluda ki otoriter imajı zedeleyen Babaî isyanını sonucu dış politikada güçsüz imaj oluştu Anadolu’ya göz diken Moğolların iştahı kabardı Yıkılmaya giden bu süreç Türkiye Selçuklularının kaderini belirleyen Moğollara karşı Kösedağ Savaşı’nı doğurdu. Devlet ve özel hayatında tartışma konusu olan II. Gıyaseddin , Anadolu Selçukluları başta olmak üzere Türk tarihinde dönüm noktasıdır

I. Alaeddin Keykubad’ın oğlu olan II. Keyhüsrev, babasının vefatıyla genç yaşta tecrübesiz bir şekilde tahta çıktı. Bu durumAnadolu Selçuklularının yıkılmasına giden ilk adımdır Deneyimli devlet adamlarını tasfiyeye başladı
II. Keyhüsrev’in devlet tecrübesizliği, veziri Sadeddin Köpek’in iktidar hayallerinin önünü açtı. Köpek’in gizli planların başrol oyuncusuydu

II. Keyhüsrev,  çevresindeki önemli devlet adamlarını ve devletine yıllarca büyük hizmet eden Kemâleddin Kâmyâr, Şemseddin Altunaba, Hüsâmeddin Kaymerî ve Tâceddin Pervâne gibi değerli devlet adamlarını öldürttü.
Sadeddin Köpek'in iktidar planları devam eddi Sadeddin Köpek in etkisiyle II. Keyhüsrev in gözü döndü eski veliaht İzzeddin Kılıçarslan ile kardeşi Rükneddin ve anneleri Âdiliye Hatun’u hapse attırdı, ve öldürttü.

Keyhüsrev dışında saltanat iddiacısının kalmamasını planlayan Sadeddin Köpek amacına ulaştı. tahta geçmenin planını hazırladı. Etrafa I. Gıyaseddin in oğlu olduğu ve mirasçısı olduğunu yaydı.
II. Keyhüsrev'in kabiliyetsizliği, eğlenceye düşkünlüğü ve ahlaki zaafları devletin yıkılmasını hızlandırıyordu
Kabiliyetsizliği, ahlâkî bozuklukları, eğlenceye ve kadına düşkünlüğü, korkaklığı ve Sâdeddin Köpek’in etkisinde kalarak devlet adamlarını bertaraf etmesiyle ülkeyi başsız bıraktı

II. Keyhüsrev, devlet idaresinde iş bilir ve idealist insanların kalmamasından çöküş ve gerileme devrini başlattı Otorite zafiyetiyle ortaya çıkan Babai ayaklanması zor bastırıldı isyan devletin zaaflarını ortaya çıkarttı ve devleti Moğol istilası başladı Sadeddin Köpek'in planlarının farkına varan II. Gıyaseddin onu öldürterek kendini ve devleti onun tahakkümünden kurtardı. Arkasından devlet bilincine sahip önemli devlet adamlarından Ali, Şemseddin Muhammed el-İsfahânî, Veliyyüddin Tercüman, Celâleddin Karatay gibi kişileri  görevlere getirdi.

Sâdeddin Köpek’in öldürülmesinden sonra devlet hizmetindeki Hârizmliler yağma ve soyguna başladı. Keyhüsrev’in yanlış bir tercihte bulunmuştu. Birçok sorunla mücadele etti Harran’da harizmlileri yenilgiye uğrattı. Âmid alındı ve Siverek, Ergani, Çermik kaleleri ele geçirildi. Bu savaşın devletin sırtını kamburlaştırdı Devletin sıkıntılarında baş gösteren ekonomik sorunlar, göçebe Türkmenleri fakirleştirdi. Türkmenleri etrafında toplayan Baba İlyas, II. Keyhüsrev’in bozuk idaresine karşı halkı ayaklanmaya davet ediyordu.

Konar-göçer yaşayan halk Baba İlyas ve Baba İshak gibi Türkmen babaların propagandalarına kanıyordu İnsanlar Keyhüsrev yönetimindeki bozulmadan yapısından dolayı bir mehdi arıyordu Baba Resul’ün propagandalarında vaadlerle sözde mehdiyi işaret ediyordu. Kötü hayatı değiştirip iktidarı ele geçirerek devlete sahip olmak isteyenler ayaklandı ve Babai İsyanı başladı

isyan her ne kadar bastırılmış olsa da Anadolu Selçuklularının zafiyetini ortaya çıkarttı ve Moğol istilası ve Anadolu Selçuklu Devleti'nin çöküşü
Başladı 1242 sonbaharında Anadoluya yaklaşan Moğol kumandanı Noyan, Babai İsyanında Selçuklular’ın zayıf düşmesini fırsat bilerek kuşattığı Erzurum’u ele geçirip tahrip etti. Sultan Gıyaseddin’in Moğol istilasına karşı topladığı ordunun öncü birlikleri Kösedağ’da imha edildi başsız kalan Selçuklu ordusu dağıldı ağır bir hezimete uğradı. ordu Anadolu’nun içlerine kaçtı.

Keyhusrev’in annesi ve aile fertleri Halep’e giderken Selçuklu vasalı Çukurova Ermeni Prensi Hetum tarafından yakalanıp Moğollar’a teslim edildiler; öteki Türk kafileleri Ermenilerce saldırıya uğrayıp soyuldular. Moğol boyunduruğuna giren Anadolu Selçukluları II. Keyhüsrev’in basiretsiz yönetimi ve Moğol istilasıyla Selçuklu sultanları bir kukladan öteye geçemedi.

Selçuklu yöneticileri,Moğol istekleri için seferber oldular. Bu II. Keyhüsrev keyfine bakarken, Moğol felaketinden sonra devleti İranlı bürokratlar Mühezzibüddin Ali, Şemseddin İsfahani ve Celaleddin Karatay gibi tecrübeli eller yönetiyordu. Türkmenler yönetimden uzaklaştırıldı Moğol Hanı’nın vezirleri ve Anadoluya atadığı valiler ağır vergilerle Anadoluyu soyup soğana çevrdi
 
Kaynak beyaztarih.com

Hasan Sabbah ve Fedaileri

Dünya sinemasına konu olan hakkında kitaplar yazılan Hasan Sabbah ve Fedaileri, tarihsel bir karakterdir. birçoğumuz Hasan Sabbah’ı ve yaptıklarını biliyoruz Hasan Sabbah kendisini sahte peygamber olarak sunmuştu Şia inancındaydı İmamlık istiyordu tarihçi Bernand Lewis Hasan Sabbah’ın imam temsilcisi olduğunu ve imamlık iddiasında olmadığını söylerler. Kendisini Nizâr’ın soyundan gelen imamın kaybolmasından sonra delil ve davet reisi olduğunu savunarak, aşama aşama öğrenmeye dayanan Da’vetü’l-Cedide’nin kurucusu olmuştur

Alamut kalesi sarp kayaların tepesinde bir kaledir Bunun nedeni düzenli ordu kurmanın zorluğu ve karşısına çıkacak büyük devletlere direnemeyeceğinin farkında olan Hasan Sabbah, sarp, ulaşılması zor ve kayalık bir yeri merkez edinerek dışardan uzak durmaya çalıştı. Hasan Sabbah’ın dağlar ve kalelerde olması gerekliydi. Alamut Kalesi ele geçirilince surları sağlamlaştırıldı, dönemi içerisinde oldukça ileri yöntemlerle su kanalı ve gıda depoları oluşturuldu. kale kuşatmalara direnecek güçlü bir mevzi haline getirildi.

Hasan Sabbah ve Haşhaşiler Suikastçiler temel eğitimlerini Alamut’ta alıp propaganda için İranda hücre evleri oluşturdular. dağlık alandaki İsmaililer şehirlere indi İsfahan’da göründüler baş dai Abdûl Melik b. Ahmed, İsfahanda bir davethane kurdu ve bölgede otuz bin kişiyi Nizâri İsmailiğine kazandırdı İrana yerleşen Nizari İsmailileri, Selçukluların hakim olduğu bölgelerde vergi toplayarak maddi güç elde eddi

Suikastçiler tarihe damga vuran eylemlerinde hançeri kurbanın göğsüne ne zaman ve nerede yerleştireceklerini çok iyi bilirdi gizlilik konusunda usta olan suikastçiler, suikast düzenleyecekleri kişilerin yanlarına seyis, öğrenci, hizmetçi, tüccar, gibi girer aylarca bekleyip doğru zamanda suikasti gerçekleştirirdi suikastte hedefleri dışındaki kişilere zarar vermemeye özen gösterirlerdi. kaçmaya teşebbüs etmez kurbanın korumalarınca yakalanarak öldürülmeyi seçerlerdi, böyle bir ölüm onlara övünç kaynağıydı.

Hasan Sabbah Nizamülmülk ve Ömer Hayyam ile arkadaştı dosttu birlikte eğitim aldılar kim daha önce makama ve servete erişirse diğerine yardım edecekti Nizamülmülk’ün vezir olunca Hasan Sabbah’a valilik teklif etti ancak o saraydan uzaklaşmamak için sarayda bir görev istediği, isteği kabul edildi sonra Nizamülmülk’ün görevine göz diktiği Daha sonra iki büyük düşman haline gelen Nizamülmülk ile Hasan Sabbah’ın bir dönemler dosttu

Kaynak beyaztarih.com

Alamut'un Efendisi Hasan Sabbah
ve Propagandası Ayşe Atıcı

Geçmişten bugüne Hasan Sabbah ve Nizarilere gizemli, mistik ve efsanevi bir profil çizildi. efsane film ve romanlara konu oldu. Batılı ve Haçlılar onu efsaneleştirdi, Sünnî çevrelerce İslam ve şeriatın dışına taştığı için takdir edilmedi. Hasan Sabbâh ve haleflerinin macı, din eksenli hareket ederek kanları pahasına mevcut otoriter sistemi zülum, zorbalık ve haksızlığı ortadan kaldırıp, adaleti sağlayan bir sistem getirmekdi.

Hasan Sabbâh Fatimî Selçuklu ve Abbasilere karşı gelip, dinî siyasallaştırdı yaptığı propagandalarla fikren, suikastler ile de İran, Irak ve Suriye deki faaliyetleri ile adını tarihi yazdırdı. İsmâilîler ona “Seyyidina (Efendimiz) Hasan” adını verdiler Soyu Yemen’den Kûfe’ye ,Kufe’den Kuma’ göç eden Himyer kabilesine dayanmakta idi. Mantık felsefe, matematik eğitimi aldı. yedi yaşında iken din adamı olmak isteyen Hasan Sabbâh’ı babası Rey’e gönderdi. Horasan’ın ileri gelen âlimlerinden İmam Muvvafık Nişaburî’den ders aldı

İsmâilî daîlerinin faaliyet merkezi olan Rey’de Emir Zarrab ile tanıştı. Emire Zarrâb ve İbn Attaş sayesinde İsmâilîlik ile tanışıp, Fatımî davasını üstlendi. İran baş dâisi İbn Attaş Rey’e geldi ve Hasan ölümünde Mustalî’nin yerine tayin edilince kızıp, Mustansır’ın diğer oğlu Nizâri adına davete başladı. el-Mustalî’nin kayınpederi Emirü’l-Cuyûş ile arası bozuldu Frenklerden bir grupla bir gemiye bindi ve Kuzey Afrika’ya sürgüne gönderildi.

Yolda gemi batma tehlikesi geçirdi, kendisini kurtaranlarca Suriye’ye götürüldü. Halep, Bağdad ve Huzistan’dan geçen Hasan Sabbâh, İsfahan’a döndü. Derviş elbisesi giyerek dokuz yıl Yezd, Kirman, Huzistan, Damgan gibi İran bölgelerini dolaşarak Nizâri propagandası yürüttü. İslamın zayıf olduğu ve asilerin yaşadığı dağlık bölgeler Deylem, Gilan ve Mazenderan gibi bölgelerde üç yıl propaganda yaptı. Selçuklu veziri Nizâmü’l-Mülk tarafından takibe alındı.

Nizâmü’l-Mülk’ten kaçarak Kirman’a, ve Kazvin’e gitti. kaçmaktan Hasan Sabbâh, kendisine güvenli, ulaşılmaz ve korunacağı bir yer aradı Stratejik ve coğrafi olarak ulaşılamayan Alamût Kalesi’nde karar kıldı. propaganda mekanları dağlar ve kaleler oldu. Tüm ve yerleşimlerini kalelere kurdu l Nizariler İran’dan Suriye’ye kadar uzanan köy ve şehirlerde sayısız kaleden oluşan dağınık bir araziye sahip oldular.

Nizariler mekan- kale olar ulaşılması zor mekanları tercih ettiler. dışa kapalı, yüksek, ulaşılması zor kayalık, sağlam merkezler tercih edildi. Bunun için  Hasan Sabbâh Alamût Kalesi’ni seçti. Deylem sınırında Rûdhane-i Alamût vadisiyle Tâlekan Nehri’nin birleştiği yerde yer alan ve yüksekliği iki bin metreyi aşan kayalara kurulan Alamût Kalesi, Hasan Sabbâh sayesinde büyük bir üne kavuştu.

Hasan Sabbah, kuşatmalara dayanabilmek için Alamût Kalesi’nin surlarını sağlamlaştırdı kalenin içerisinde ambar ve mahzenler yaptırdı. Kalenin su ihtiyacının karşılanması için bölgedeki Bahru Irmağı’nda su kanalları açtırdı kalenin yarısını dolaşan su kanalının aşağısında taştan havuzlar oluşturularak, su depolattı. Kalenin içerisine mükemmel bir soğuk hava deposu inşa ettirdi.

O dönemde yiyeceklerin saklanabilmesi hayranlıkla karşılandı. Cuveyni, kalede inşa edilen ambarlarda yiyeceklerin 170 yıl bozulmadan korunmasında Hasan Sabbâh’ın etkin olduğundan söz edilir Dağlar onun mekanıydı, büyük savaşlar yerine suikastleri benimsedi kale kuşatmalarında büyük direniş gösterdi Hasan Sabah Büyük Selçukluları yıkmayı düşündü en iyi strateji, kaleleri ele geçirerek, kendisine ulaşılmaz müstahkem bir savunma ve mekân hazırladı

Kaleleri savaşmadan, içeri sızıp korkutarak, entrikalar ile ele geçirdi. daîler genç ve fakir insanları etkiledi fikirleriyle taraf topladı. Fedâiler aracılığıyla yaptığı suikastlar ile önemli devlet adamlarını ortadan kaldırıp, halka ve yönetime korku yaydı. Propagandayı gizli ve düzenli yönlü yürüttü.
Eli Hançerli Gençler : Fedailer
Propagandanın en korkunç getiren birimi fedâiler, 12-20 yaş kendilerini kurban etmeye adamış, intihar eğilimli gençlerdi.

kanlı silahları “hançeri” kurbanının göğsüne ne zaman ve nerede yerleştireceklerini bilirlerdi. Suikast düzenleyecekleri kişilerin yanında seyis, öğrenci, hizmetçi, rahip, tüccar vs. gibi kılıklarda gizli görev alır, aylarca bekler vakti geldiğinde ise suikastı gerçekleştirirlerdi. Fedâiler suikastte hedefleri dışında başka kimseyi yaralamazdı kaçmaya teşebbüs etmeyip, kurbanın korumalarınca yakalanarak öldürülmeyi seçerlerdi.

işledikleri cinayetler, yönetici vezir, emir, imam vs. öldürmekti sağ kurtulma şansları düşüktü. kalabalıklar arasında cesaretli bir şekilde ölerek, hayran kitlesi oluştururlardı. Öldürmek ve ölmek de onlar için önemli idi. Böylece davaları daha çok ses getirecek hem de onlara hayran olan halkın Hasan Sabbâh’ taraftarlığı artacaktı. Alamût Kalesi’nde suikastlar kahramanca bir eylem olarak yüceltilmekteydi, adanmış gençlere cesaret ve bağlılıklarından dolayı övgüler düzülür, adları ve başardıkları görev listesi Alamût Kalesinde başköşeye asılır, şenlikler düzenlenirdi.

görevden sonra hayatta kalmak utanç vericiydi Fedâilerin ana-babaları, canlarını feda etmelerinin oğulları için bir şeref olduğuna inanıyordu. Bir defasında bir fedâinin tehlikeli bir görev sonrası evine, sağlam dönmesinden utanç duymuş saçını kesmiş ve yüzünü siyaha boyamıştır. Hücre evleri, Suikastler, Katliamlar ve Propaganda sürecinde İran’ın birçok yerinde İsmâilîlere ait hücre evi bulunmaktaydı.

Dağlık bölgelerdeki İsmâilîler zamanla şehirlere indi İsfahan’da ki baş dai Abdûl Melik b.Attaş İsfahanda bir davethane kurdu, bölgede otuz bin kişiyi Nizârî İsmâilîğine kazandırdı. Selçuklu hazinesini zarara uğratarak, kendi hazinelerini güçlendirecek vergiler topladı. Deylem’e gelerek, Deşt-i Gôr şehrinde bir ev kiralayıp, hücre evi kurdurdu.

Deylem de etkin rol oynayıp, kurduğu samimi ilişkilerde her gece hücre evinde toplantılar yaptı ve otuz bin kişiyi davet etti Nizârîlerin oganize hareket etmeleri, geniş çapta ki suikastlarla birlikte Sünnî devlet Selçuklu’ya yönelen tehditlerin en başına yerleştirirken, Selçuklu yönetimi olmak üzere Sünnî çoğunluk tarafından bastırılan yok edilmesi gereken bir topluluk haline geldiler.

Hasan Sabbah’ın ve haleflerinin yaptığı eylemler merkezi otoriteyi sarstı siyasi dengeleri değiştirdi, ticaret yollarını kesme, halktan illegal vergi toplama gibi eylemler ile devleti ve halkı tehdit altına soktu. eylemler siyasi, dini ve kültürel açıdan zorlanan Selçukluda karmaşaya sebep oldu. artan suikastlere karşılık, Nizârî İsmâilî kalelerini kuşatan Selçuklu yönetimi sonuç alamayınca, İsmâilîlere saldırılarını şiddetlendirip toplu yok etme, şehirlerde yaşayan İsmâilîleri ateşe atarak ya da kılıçtan geçirerek öldürülme şeklinde savunmaya geçti.

İsfahan başta olmak üzere Halep ,Şam, Kazvin güney Horadan’daki kasabalar ve diğer bölgelerdeki İsmâilîlerin mallarına el konuldu ve katledildi Başkent İsfahan’da İsmâilî-Sünnî olayları büyürken, İsfahan Cuma Cami, İsmâilîlerin önemli propaganda merkezine dönüştü. birçok devlet adamı ve komutan İsmâilîler tarafından katledildi İsfahan’da haklarında olumsuz konuşan kadılar, hâkimler, müezzinler ve halifeler seçilmiş Sünnî din adamları en önemli kurbanlar arasına girdi ve sayısız suikastlar gerçekleşti.

hiçbir zaman imamlık iddiasında bulunmayan Hasan Sabbah, kendisinin Nizâr’ın soyundan gelen imamın ortadan kaybolmasından sonra davet reisi olduğunu savunmuş, aşama aşama öğrenmeye dayanan Da’vetü’l-Cedide’nin kurucusu olarak etkin rol oynayarak Selçuklu topraklarında son derece propaganda ile kurduğu yapı sayesinde 166 yıl Selçuklu coğrafyasında etkin olmuş suikastler, dailer ile kurduğu fikirsel eylemler ile tarih sayfalarında yer almıştır.
Bunu ilk beğenen sen ol.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.