Evliya Çelebi merhum Seyahatname’de anlatıyor:
“Şehr-i Urfa içre bir azim ağaç kökü vardır. Ona, Şecer-i İbrahim makamı derler. Ne zamanki Nemrud-i lain asrında Hazret-i İbrahim vücuda geldikte cümle müneccimin:
‘Ey Nemrud! Bu saatte bir evlad vücuda geldi; senin devletine ve dinine ve canına kasd ediserdir; tiz onu buldur!’ deyü iğva ettiklerinde (ayarttıklarında), cemi şehri (tüm şehri) tecessüs edip (araştırıp) annelerinden yeni doğmuş masumların nice binini ol saatte katl ettiler.
İbrahim Nebi (aleyhissalatü vesselam ve ala Nebiyyina hassa)nin validesi, İbrahim’i mezkür şecer (ağaç kovuğunun) içinde pinhan edip (gizleyip) gider.
Derhal Cibril-i Emin, Allah (celle celalühu) tarafından bu kovuk içre girip, Hazret-i İbrahim’e daye-misal (çocuğa bakan dadı gibi) hizmet edip, İbrahim, parmağın ağzına koyup emer.
Allah’ın izniyle Hz. İbrahim’in yine kendi parmağından süt cereyan edip, İbrahim Nebi anınla (onunla) kifaflanırdı (gıdalanır, idare ederdi).
Hala günümüze kadar masumların, beşik çağında iken parmaklarını emmeleri mukadder olduğu, Cibril-i Emin’in taallümiyle (öğretmesiyle) Hazret-i İbrahim’den kalmıştır.”
Demek ki görmüyorsun, sana gösteriliyor.