You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

peygamberimiz ve abdest ile ilgili bir vakıa

peygamberimiz ve abdest ile ilgili bir vakıa

Forumcu
peygamberimiz ve abdest ile ilgili bir vakıa
selamlar,

şöyle birşeyler hatırlıyorum ancak kaynak bulamadım (kaynağın ingilizce olması gerekli) sorularla islamiyet bu tarz bilgiler sunuyordu fakat erişim sağlayamıyorum zaten şuan siteye. 

konu şudur: 

bildiğim yada hatırladığım kadarı ile Hz. Aişe (r.a.) ile aziz peygamberimiz (s.a.v.) arasında şu tarz bir vakıa geçmiştir

"hz. Aişe (r.a.) peygamber efendiğimizin alnında ya da elinde ki hafif kanayan yaraya dokunur ve siler , bu olaydan yola çıkan şafii mezhebinin öncüleri demektedir ki : ' hz. Aişe (r.a.) bir hanım/bayan idi, bu nedenden dolayı da Hz.Muhammed (s.a.v.) yeniden abdest aldı." bu nedenden dolayı şafiilere göre de karşı cins iki birey (nikahı düşen iki birey tabii) birbirine dokununda abdest bozulur. (bende şafiiyim bu arada gülücük ) ancak hanefi mezhebinin öncüleri ise bu vakıa yı şu şekilde yorumlamaktadırlar 

"hz. Aişe (r.a.) nın dokunduğu peygamber efendimizin alnı ya da eli / kolu kanıyordu. bu nedenden dolayı da abdest bozuldu ve peygamber (s.a.v.) abdesti yeniden aldı."

benzer biçimde hanefi mezhebine tabii olanlara göre kanayan yara abdesti bozmaktadır. ancak karşı cins de olsa iki birey birbirine dokunsalarda abdest bozulmamaktadır".
....

notlar: konuyla ilgilenenlerin akademik referans göstermeleri rica olunur (websiteleri de olur). çünkü akademik bir makale yazıyorum. 

ingilizce olması rica edilmekte. 

teşekkürler.
Bunu ilk beğenen sen ol.
Son Düzenleme: 29-07-2020, Saat:12:36 AM, Düzenleyen: blue.
Süper Moderatör
Cvp: peygamberimiz ve abdest ile ilgili bir vakıa
Delilleri ile Hanefi Fıkhı
Esad Muhammed Said es Sâğırcî

Aktığı takdirde burun kanından dolayı abdest bozulur. Aynı şekilde bedenin dışına çıkan her kan abdest almayı gerektirir. Bu görüş Hz. Ali ve İbn-i Mesud'dan da nakledilmiştir. (İlâu's-sünen)

Yaranın başından akan kan abdesti bozar. Ancak kan yaranın üzerinde yükselir ve akmazsa abdest bozulmaz. İmam Muhammed şöyle demiştir:"Yaranın üzerindeki kan yaradan büyükse abdesti bozar." Ancak sahih olan ilk görüştür. Yani kanın akıp damlaması gerekir, yoksa bozulmaz. (Mesela elimize iğne battığında genellikle orada küçük bir kan topu oluşur, fakat kendiliğinden dağılıp akmaz. Bu durumda bozulmaz)

Kanama başladığı zaman üzerine pamuk vs. konsa, kan geldikçe de silinse, yani akmasına izin verilmezse; eğer bu işlemler yapılmadığı takdirde kan akacak ise abdest bozulur.

Yaranın üzeri sarılıp sargının ıslandığı ve ıslaklığın sargının üzerine çıktığı durumlarda abdest bozulur. Şayet ıslaklık sargının üzerine çıkmazsa bozulmaz.

Abdurrezzak b. Hemmâm "el Musannef" adlı eserinde İbn-i Ömer'den şöyle bir hadis rivayet etmiştir:
"Her kim namazda iken burnu kanar veya kusar ya da mezisi gelirse, namazdan ayrılsın ve gidip abdest alsın. Sonra konuşmadığı sürece namazını bıraktığı yerden devam etsin.

Kulaktan acı ile birlikte gelen iltihap ve irin abdesti bozar. Aksi takdirde bu tür akıntılar abdesti bozmaz.
Dişlerin arasından çıkan ve tükürüğe karışan kan eğer tükürükten çok veya tükürükle eşit olursa abdesti bozar. Eğer tükürük kandan fazla ise bozulmaz.

Kanın abdesti bozmadığını savunanlar, İmam Buhari'nin naklettiği ve ensardan birinin başından geçen şu olayı anlatan rivayeti delil olarak alır: "Ensardan birine ok isabet etmiş ve çok kan kaybetmişti. Yine de o rukû ve secde etti ve namazını tamamladı." Aynî, bu rivayetin delil olarak kullanılmasının problemli olduğunu belirtmiştir. "Bu uygulama sahabeden bir kişinin uygulamasıdır, belki de o, kanamanın abdesti bozduğunu bile o sırada bilmiyordu veya yaranın acısıyla o an aklına gelmedi. Bizi,m burada verdiğimiz hadisler daha güçlüdür, öyleyse bunlara göre hareket etmek gerekir."
(Benim not: bu rivayette, rivayeti yapan kişinin bir şaşkınlığı söz konusudur. Yani durum garibine gittiği için bu rivayet kitaplara girmiştir. Hem kanama var, hem namaz kılıyor şeklinde bir garipseme. Demek ki, rivayeti yapan kişi de bu durumda abdestin bozulduğunu biliyordu)

Aşırı dokunma:
Erkeğin eşine çıplak bir halde, aralarında herhangi bir elbise olmasan dokunması, herhangi ıslaklık hissedilmese de abdesti bozar. İmam Ebu Hanife ve Ebu Yusuf'a göre bu şekilde dokunma, istihsana binaen hades sayılır. Kıyasa göre ise bunun hades olmadığını gerektirir. Nitekim İmam Muhammed bu görüştedir. Çünkü Muaz'dan şöyle bir rivayet nakledilmiştir:
Bir adam gelip Peygambere (SAV) "Hiç tanımadığı bir kadın ile karşılaşan ve cinsel ilişki hariç bir adamın eşine yaptığı her şeyi ona yapan biri hakkında hüküm nedir?" diye sordu.
Bunun üzerine "Gündüzün iki tarafında ve gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namazı kıl-Hud 11/114 ayeti nazil oldu.
Hz. Peygamber (SAV) adama abdest alıp namaz kılmasını emretti.-Tırmizî IV, 354


Tamamı yukarıdaki kitaptan ayne nakildir.
Allah'a emanet
Bunu ilk beğenen sen ol.
هل أنا حقاً أنا ؟
Cvp: peygamberimiz ve abdest ile ilgili bir vakıa
Bu hikayenin zayıf ya da uydurma hiç bir şekilde aslı yok. Bunu uyduran kişi maliki ve hanbeli mezhebinde ne kanamanın ne kadına mutlak olarak dokunmanın abdeste bir etkisi olmadığı hususunu atlamış. Şafiiler de böyle bir uydurmayı delil almaz, abdest âyetinde geçen ev lamestumun nisâ ifadesini zahiri mana doğrultusunda kabul ederler. hanefiler de bunu cinsel ilişki den kinaye kabul ettikleri için mülâmesenin bozmadığını söyler. kan hususu ise rivâyetlerin sıhhati ile ilgili bir meseledir. doğru olan bu konuda abdeste etkisine dair sahih bir rivayetin olmadığıdır
Bunu ilk beğenen sen ol.
Süper Moderatör
Cvp: peygamberimiz ve abdest ile ilgili bir vakıa
Kalemşör kardeşim ,

Öncelikle bahsettiğiniz "ev lamestumün nisae" ibaresi (maide 5/6 ve nisa 4/43 ayetleridir.) Sadece namaz abdestini değil, gusül ve teyemmümü de kapsamaktadır. Manasını vermek içinse öyle kısaca kestirip atmak mümkün görünmemektedir.
Nisa 4/43- Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın. Cünüb iken de yolcu olanlar müstesna gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur, veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince veya kadınlara dokunmuşsanız; su da bulamazsanız o zaman tertemiz bir toprak ile teyemmüm edin. Niyetle yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz ki Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.

Maide 5/6 - Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Hasta iseniz, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz abdest bozmaktan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.
Görüldüğü gibi ayetler, hem cünüplükten bahsediyor, hem tuvalet ihtiyacından-abdest bozmaktan-, hem de kadınlara dokunmaktan. Bunları tek tek tasnif etmek, hangi haller gusül, hangi haller abdest gerektirir içtihad gerektir.
Ancak en büyük imam bile olsa, ister İmam-ı azam Ebu Hanife, İster İmam şafii, ister diğer müctehidler olsun; kimse kendi kafasına göre "ben bu ayeti böyle anladım, hükmüm budur" demez, kimse de diyemez.
Neden öyle anladığını hadis ve rivayetler ile desteklerler.
Bizim de burada naklettiğimiz hadis ve rivayetler işte bu imamların "neden böyle anladıklarını" izah eden hadis ve rivayetlerdir.

Konuya bu şekilde yaklaşırsak daha faydalı olur sanırım. Allah razı olsun.
Bunu ilk beğenen sen ol.
هل أنا حقاً أنا ؟
Cvp: peygamberimiz ve abdest ile ilgili bir vakıa
@camici
mezkur ayetin "evlamestumunnisae" ibaresini gusl ile ilişkilendirebilmek için ayeti "kadınlarla cinsel ilişki de bulunduğunuzda" diye anlamak gerekir. halbuki lemese arap dilinde - ki bu kuranın kendisi ile indiği dildir - mücerret dokunmak demektir. Bu ayetin zahiri ifadesi "kadınlara dokunduğunuzda" şeklindedir. zaten şafii rahimehullah bu nedenle kadınlara mücerret dokunmanın abdeste etkisi olduğunu söylemiştir. alimlerinden avamına kadar herkes ayeti zahirine göre anlamak zorundadır. cumhurun kavli de budur. ayeti zahirinden başka bir manaya döndürmek için karine ya da harici bir delil gerekir. yoksa falancanın filancanın anlayışı ne beni bağlar ne de seni bağlar.
Allah en doğrusunu bilir, İmam Şafii - konu ile ilgili bazı tefriklerini istisna edersek - bu mesele de isabet etmiştir. lakin bu konu ile ilgili ihtilafın delilleri fıkh etme ve rivayetlerin sıhhatini tespit etme bağlamında güçlü bir dağılım gösterdiğini de kabul etmek gerekir. en azından ben böyle düşünüyorum.
Ebu Hanife ye gelince her ne kadar hanefiler mezkur ayete mübaşeret anlamı vermiş olsalar da kendisi de fahiş dokunma diyerek Şafii ve diğerlerine katılmıştır. lakin onun da dokunmayı fahiş diye takyid etmesine gelince bunun kitaptan sünnetten bir delili olmadığı gibi sahabeden de bildiğim kadarıyla bir örneği yoktur.
kanın abdeste etkisi meselesine gelince bu konuda - abdesti bozma bağlamında - bir tane merfu sahih hadis sabit olmamıştır. yukarıda İbn Ömer den aktardığın rivayetin aksi gelmiştir. yani bizatihi kendinden aktardığına muhalif bir rivayet vardır.
Allah tüm âlimlerimizden razı olsun, amin
Bunu ilk beğenen sen ol.
Süper Moderatör
Cvp: peygamberimiz ve abdest ile ilgili bir vakıa
Konu ile ilgili açıklamalarınızdaki tereddütlerimi belirtmek isterim

1- Öncelikle başından beri belirttim, tekrar edeyim; benim amacım asla şu mezhep iyi, öteki daha iyi vs. gibi kıyaslamak yapmak değildir. Elbette çıkış noktası Kur'andır. Ancak, bizim burada getirdiğimiz deliller, İmamların mezkur ayeti "neden mezkur şekilde yorumladığının" delilidir.
Yüzyıllardır ümmet zaten tercihini yapmaktadır. Şu kadar var ki, mezhepleri dinin yerine koymamaya dikkat edelim.

2- Esasen bir genelleme yapılırsa; İmam Şafi(RA) meseleleri hiç boşluk bırakmayacak şekilde sağlama almaya çalışarak çözmeyi tercih ederken; İmam Hanefi(RA) daha çok kolaylaştırma, daha geniş kapsamı göz önüne alarak çözmeyi tercih etmiştir. Her ikisinden de Allah razı olsun.
Böyle farklı olmaları da esasen ümmet için rahmet olmuştur. Mesela Şafi'ye uyan birisi, hacda tavaf ederken Hanefi'ye uyması; Hanefi'ye uyan birisinin ağzında kaplama veya dolgu varsa her ne kadar Hanefiler kaplama dişin sargı hükmüne tabi olduğunu belirtseler de, gusülde Şafi'ye uyması ihtiyaten tavsiye edilir.

3- Madem ki ayetin zahiri yeterli, ve ayet genel olarak kadınlardan bahsediyor. Yani kendi eşiniz veya yabancı kadın ayrımı yapmıyor. O takdirde evimin içinde eşime her dokunuşumda (koluna, eline vs, zorunlu dokunmam gereken her seferinde) abdest bozulması biraz ağır bir teklif değil midir? Mesela abdestimi aldım, camiye gitmeye hazırlanıyorum; eşim de yardım ediyor, havlu tutuyor, ceketimi tutuyor veya cami dönüşü için elime alışveriş listesi veya para vs. tutuşturuyorken ellerimiz birbirine temas etse...

Allah'a emanet.
Bunu ilk beğenen sen ol.
Son Düzenleme: 02-08-2020, Saat:12:59 PM, Düzenleyen: camici.
Süper Moderatör
Cvp: peygamberimiz ve abdest ile ilgili bir vakıa
Selamün aelyküm,

1- İmam Şafi mahrem olan kadınları istisna etmiş olup, Mahrem kadınlara da dokununca, abdestin bozulması İmam Ahmed b.Hambeli mezhebinin görüşü olarak biliyorum.

2- Genelde; Netice olarak 4 ehl-i sünnet mezhebinden hangisine uyarsanız doğru yolda kalırsınız. Şu kadar var ki "alimlerin mezhebi olmaz" denir. Eğer kişi bütün mezhepleri, delilleriyle isnadlarıyla vs, biliyorsa farklı meselelerde farklı imamlara tabi olabilir. Bilmiyorsa dinini öğrendiği kişinin mezhebi, onun da mezhebi olur ve hiç bir mesele de tercih hakkı olmaz. Farklı mezheplerin rahmet olmasından kastım bu kolaylık ve genişliktir. Önceki yazımda da Tavaf ve gusül örneklerini vermiştim.

3- Her dilde kelimenin bir zahiri manası olduğu gibi bir de kültürel olarak kullanılış şekli vardır. Çünkü konuşulan ortama ve zamana göre bazı şeyleri üstü kapalı veya mecazi olarak anlatmak gerekebilir. Nitekim Arab dilinde de "lemes" eliyle arayıp, dokunma manasında olup, cinsel ilişkiyi anlatmak için de kullanılmakta imiş. (Ben çok Arapça'ya vakıf biri değilim , kullandığım sözlük bu manayı da vermiş. Belki sözlüğü hazırlayan Hanefi biri olup, bu ayetin mealine istinaden de bu manayı da saymış olabilir. İddiam yok. Ama bildiğim bütün dillerde, Türkçede de böyle zorlama manalar kullanılır. Yani illa kelimenin zahiri manası diye tutturmanın, İmam-ı Azam sıfatını kazanmış birinin bu zahiri ve kullanılan kültürel mana farklarını bilmediğini iddia etmek bana pek doğru gelmiyor.)

Allah razı olsun, Allah'a emanet
Bunu ilk beğenen sen ol.
Süper Moderatör
Cvp: peygamberimiz ve abdest ile ilgili bir vakıa
Allah razı olsun,
Benim de başından beri gayem inatlaşmak, bir şeyleri iddia etmek değildi. Aynen sizin belirttiğiniz gibi biraz ufkumuzu genişletmek; birbirimizin bilgi ve fikirlerinden istifade etmek idi.
İlaveten -genel de diğer yazılarımda da ara ara belirttiğim gibi- buraya yazdığımız yazıları 2 kişi arasında olarak değerlendirmiyorum,inşaallah 3. kişilerde de, kardeşlerimize de bir nebze faydamız dokunur, biraz olsun olarında ufkunu açar.

Allah'a emanet
Bunu ilk beğenen sen ol.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.