memleketimden insan manzaraları
Orda bir ölüyü mü göreceğiz yine Bir değil, bin iki bin üç bin ölüyü. Fakat sayı çoğaldıkça ölülerin
facia değerleri düşer
Ve insan dostluğunda öyle bir an oldu ki şüpheden ve emirden üstün
vaziyet şöyle gibi:
Onlar paranın sahibi değil
Para onların sahibi.”
Kuş bile yuva yaptı,
kuş kadar olamadın...
alnı pencerenin camına dayalı
kaybolmuş bir dünya geçiyordu
bir insan yüreğinden
Alamanlar 18 yaşında bir kız astılar.
18 yaşındaki kızlar belki nişanlanır
astılar onu.
Düşman gadredici, hilekâr ve amansızdır zırhlarının içinde gelenler ölüme tapınırlar.
İnsanı doğuştan günahkâr sayan,
insanda aklı öldürenlerdir Ve kitapları yaktılar...ve leş kokusu,
ve elleri yırtıcı kuş pençeleri gibi
sarılmış makanizmalara ve kendilerine teslim olmayan
bir tek yeşil fidan ve hayat gibi umutlu bir tek insan bırakmamak için geliyorlar tanklarının arkasında
Bizim İstiklâl Marşında aksayan bir yan var, bilmem, nasıl anlatsam. Akif, inanmış adam. Fakat onun ben inandıklarının hepsine inanmıyorum.
Gelecektir sana vaadettiği günler Hakkın' Hayır. Gelecek günler için gökten âyet inmedi bize. Onu biz kendimiz vaadettik kendimize. Bir şarkı istiyorum zaferden sonrasına dair... Kim bilir belki yarın
Onlarda düşmanlık ikiyüzlüydü,
dostluk hazırdı ihanete.
“Her karışını vatanın kanımızla sularız.Türk ölür, baş eğmez,»
Çamaşır yıkadı. Yemek pişirdi. Çocuk doğurdu.Ve biliyor ki öldüğü zaman bir şal koyacaklar tabutuna
İnsanoğlu bir suya, bir ekmeğe
bir de döşeğe muhtaç.
Bir de arıları olursa.
Ölüm Allahın emri, açlık olmasa fakat.
İnsanı doğuştan günahkar sayanlar, insanda aklı öldürenlerdir.
Güzel günler göreceğiz çocuklar,
Güneşli günler GöreCeğiz...
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, ışıklı maviliklere
" Sen şehrimsin
en güzel ve en acılı. "
Duydunuz: muhakkak,
düşündüğünüz: belki,
anladınız: zannetmem.
Biz kuşlara emanet ettik yüreğimizi;
kendi vicdanında özgür.
Kendi gökyüzünde göçebe.
Dikildi ayaklarının ucuna partizan
Ve hayata seslendi İNSAN
‘Kardeşler hoşça kalın
Kardeşler kavga sonuna kadar
Cellat bir tekme attı makarna sandıklarına Sandıklar yuvarlandılar
Ve TANYA sallandı ipin ucunda!”
Diyorlar ki, harbi Hitler çıkardı.
Peki, Hitler'i kim çıkarmış?
Evimin içinde ayağının sesini duymak istiyorum, istiyorum ki kapımı çalasın sana kendi elimle açayım kapımı. Fakat kunduralarını taşlıkta çıkar kuzum çamurluysalar, terliklerin seni bekliyor zaten.
Sana kendi elimle yemek pişirmek istiyorum, kendi elimle kurmak soframızı. Yalnız, bulaşığı yine eskisi gibi beraber yıkarız.
Seninle aynı kitapları okumak istiyorum Kendi elimle yıkamak istiyorum çamaşırlarını ve söküklerini dikmek.
Ve istiyorum ki kendi elimle alayım tozunu yazı masanın dağınıklığını bozmaya kıyamadan Fakat artık sen de minderin üstünde unutmazsın yanar piponu ve külünü dökmezsin döşemeye.
Çalıştığın yerde seninle yan yana çalışmak istiyorum, dövüştüğün yerde yine yan yana dövüşmek, ev işleri esirliğinden filân kurtulmak için değil burnunun dibinden ayrılmamak için.
Ve nihayet en dehşetli hakkımı seninle aynı yastıkta uyumak istiyorum ve çocuk doğurmak sana en az daha iki tane... »
Tanya Senin memleketini sevdiğin kadar Ben de seviyorum memleketimi Sen genç komünisttn
Ben 42 yaşlarında yaşlı bir komünist
Sen Rus, ben Türk Ama ikimiz de komünistiz Seni astılar memleketini sevdiğin için,
Ben memleketimi sevdiğim için hapisteyim.
Ama ben yaşıyorum, sen öldün.
Sen çoktan dünyada yoksun,
Zaten ne kadar az kaldın orda;
On sekiz senecik.
Doymadın güneşin sıcağına bile.
Ölmeyi isteyecek kadar çıldırmak için bugün bu dünyada öyle çok sebep var ki, insanları öyle kolay yeniyorlar ki..."
Yaşamışlar bir lokmacık henüz,
henüz bir lokmacık hatırları var,
yükleri böyle hafif ölüme böyle kolay gidiyorlar...
Açlık “ dedi, açlık, hiçbir şey yememek değil bağırsağı düğümlenene kadar
yarma çorbası içmektir.
Yani, destan bitmesine bitti,
biraz acı bitti lakin Yüreğim üzüldü
ya insanda yürek dediğin taştan olacak yahut da dehşetli namuslu olacak yüreğin."
Denizde balık kokusuyla
döşemelerde tahtakurularıyla gelir
Haydarpaşa garında bahar.
Benim için dua et, sevgilim, madem ki yanımda yoksun. Dün hırsımdan bir bardağı kırdım elimde.
Ne boktan bir hal. Niye bu kadar uzaksın? Fakat gelme sakın, zaten gelemezsin, istemiyorum olduğun yerde sittin sene kal... »
Varılacak yere kan içinde varılacaktır. Ve zafer artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar
tırnakla sökülüp
koparılacaktır...
Elektrik ampulü gibidir insan yüreği. Cereyan alırsa ışık verir,
cereyansız ampul iyi olsun istediği kadar ne ışıl ışıl yanar
ne kendini gösterebilir."
“Her kadın saçmadır sevdiği zaman, bırak da içimden seveyim seni açığa vurmadan.”
Dünyaya bir defa geleceğiz
ölümü istediğiniz kadar düşünmeyelim
öleceğiz.
herhangi bir güzelliği tabiatın
çıksa karşıma ben yeni baştan bir kerre daha anlarım değişmesi lazım geldiğini ve değişeceğini mutlak bugünkü insan hayatının..."
Söyleyecek o kadar güzel sözlerim vardı insanlara Bana hiçbirini söyletmediler.
insanlar Hep aynı bokun soyudur
en kötünüz, en iyiniz
Bir tek dilim peynirimi
size ikram ediyorum,
Buyrun yiyiniz...
"-Çocukları sever misin?"
"-Sevilmez mi!
Allahtan büyük ne var, demişler
çocuk var demiş."
Dünya ile kessem de alakamı bir dağın tepesinde yaşasam,
yapamam değil mi?
Sıkılırım herhalde.
İnsanları öyle kolay yeniyorlar ki
Aklım kabul etmiyor usta...
o kadar güzel sözlerim vardı insanlara hiçbirini söyletmediler.
Hep aynı bokun soyudur en kötüsü en iyisi Bir tek dilim peynirimi size ikram ediyorum Buyrun yiyiniz...
Allah istiyor diyerek ona teslim olabilmek ne kadar iyi bir şey.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince küçük çeneleri,
kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve sofradaki yeri öküzümüzden sonra gelen dağlara kaçırıp
hapis yattığımız ve ekinde, tütünde,
kara sabana koşulan Oynak ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar bizim kadınlarımız
Vatan sevgisi mi bu hergelelerde?
Hangi vatan sevgisi?
Her şey çalışmaktır dedik, lâkin insanlar insanların etini yiyor.
belki ihtiyarladı biraz Fakat kitap, kelepçe ve yürek eskimedi.
Ve şimdi yürek her zamankinden umutlu.
Ve dövüşebilirim!Doğru bulduğum, haklı bulduğum, güzel bulduğum,
Her şey için Herkes için.
Yaşım başım buna engel değil!
Anlatsana bana: nasıl oluyor da çıldırmıyoruz öleceğimizi bildiğimiz halde? Yoksa, ben ölmem gibi mi geliyor insana...
Yoksa ölmeye de mi alışıyoruz, ihtiyarlamaya alıştığımız gibi.
Korkuyorlar Türk milletinden korkuyorlar kapitalist rejim baştakiler burjuvazi,
her yerde kendi milletinden korkuyor.
Fakat gelme sakın,
Zaten gelemezsin,
İstemiyorum
Olduğun yerde sittin sene kal...
Düşünmemişti komünizmin
ne olduğunu bile.
O sadece on sekiz yaşındaydı.
ve yirmi beş kuruş yerine
elli kuruş istiyordu
ve on dört saat yerine on saat.
kaybolmuş bir dünya geçiyordu
bir insan yüreğinden
Yürüdü hapisaneye bakmadan.
Orda kalanlar gözetliyor gideni:
bir parça hasret
bir parça keder
ve "haydi, yolun açık olsun..."
‘Hay Allahım,’ derim kendi kendime,
öldüreceksen beni böyle öldüreydin
elimde silah yüzüm gâvura karşı…’
Kar kesti yolu
sen yoktun
oturdum seyrettim yüzünü
Gemiler geçmiyor
uçaklar uçmuyor
sen yoktun
En Kötü İşlerden Biridir İnat
İnada inatla mukabele boştur.
Gülmesi hoşuma gidiyor bu adamın Açık geniş rahat Herhalde aydınlık bir kalbi vardır
Kitaba düştüm
Sabahtan akşama kadar okuyorum
Kitaplar akıllı
Kitaplar aptal
Kitaplar büyük
Kitaplar çocuk
Bir ürperme geldi İsmail'in içine.
Ve bir balık gibi ürkerek
bir sandal bir çift kürek
ve durgun ölü bir deniz şeklinde gördü yalnızlığı.
Ve birdenbire
öyle kahrolup duydu ki insansızlığı
elleri yıldılar: yüklendiler yüreklere.
Bir acayip gülümsedi kurt gözleriyle Kartal Şaşkın bir keder duydu, sonra öfkeli bir merhamet.
Sonra düşündü Ne yazık,
ne çabuk affediyorlar...”
Bir çeşit balık bir çeşit ağaç bir çeşit maden gibi Memleketimizde bir çeşit insan yaşıyor ki
ömrünün anlatılmaya değer
ve bir türlü unutulmayan hatırası:
muharebeler.”
Ben bir siperde ölümü bekleyecek kadar cesur muyum? Bekleyenler ve ölenler cesur muydu Ve bugün ölenler cesur mudur? Bu işin
cesaretle ilgisi var mı Yoksa siperdekiler mezbahaya bir çoban teşkilatıyla giden sürü ve davar mı?
Yoksa yanlış mı düşünüyorum?
Öyle siperler olabilir ki sevinçle ölebilirim orada Samimiyim bu anda fakat ölmeden önce
birkaç saat yaralı yaşarsam
esef duymayacak mıyım?
Hiç kimse kendine ölümü yakıştırmıyor Nasıl çıldırmıyoruz Öleceğimizi bildiğimiz halde ben ölmem gibi mi geliyor insana
Ve hepsinden beteri,
Duymayan,
Görmeyen,
Kımıldanmayan yalnızlık...
Korkuyorlar
Türk milletinden korkuyorlar.
Bugün kapitalist rejimde,
baştakiler, burjuvazi,
her yerde türk milletinden korkuyor.
Hoşça kal gâvur İzmir'i , elvada.
Kitap okuyor mahkum Halil.
Çevirirken dizinde duran kitabın yapraklarını çok rahat bir ustalıkla kullanıyor bileklerinden demirli parmaklarını Kitap ve kelepçelerle
on üç senedir bu beşinci yolculuğudur.
Gözlerinin altında çizgiler
şakaklarında beyaz.
Halil belki ihtiyarladı biraz.
Fakat kitap, kelepçe ve yürek eskimedi Ve şimdi
yürek her zamankinden umutlu.
bir parça hasret
bir parça keder
ve "haydi, yolun açık olsun..."
'Gelecektir sana vaadettiği günler Hakkın.'Hayır. Gelecek günler için
gökten ayet inmedi bize Onu biz kendimiz vaadettik kendimize.
Bir şarkı istiyorum zaferden sonrasına dair Kim bilir belki yarın
Başımı kaldırıp baktım:
gökte yıldızlar.
s king tılsım
bir hikâye bulmak Onu oyalayacak, ayaklarını yerden kesecek bir şey
bazen iyi bir roman okuduğunda.
Güzel kitaplar bittiğinde hep duyduğu duyguyu duyuyordu
Romanların iyileri hemen hemen Hayaller kadar iyi olurdu
Sinekler Tanrısı"nı bitirdiğinde vücudunu ateşler basıyor, ürperiyordu. Bir yandan hayranlık duyuyor, bir yandan korkuyordu.
Güzel kitaplar bittiğinde keşke bitmese devam etse diyordu. tıpkı hayat gibi... Ama hayat o güzel romanlardan daha, sıkıcı daha amaçsızdı burası cehennem oluyor
Gözlüğüm olmadı mı kör gibiyimdir.
bazı zayıf tipler diğerlerinin elinde oyuncak olabiliyorlardı.
İnsan bulduğuna şükretmeliydi
gördüğün hiçbir rüya gerçek geleceğin kadar kötü olamaz
dostlarım. Sizin sonunuz Adalet terazisine birer ölüm borçlusunuz. Tanrı çivilerini çakar Eğer Tanrı çakmazsa, ben çakarım
Yüzü toprağa kapandı. Allah'a yaranmaya çalışan inançlı bir Müslümana benzedi.
Numaralarına karnım tok! Şeytan kendine sevimli bir surat da edinebilir! Defol
Radyasyon zehirlenmesinde İnsan feci biçimde hasta oluyor Saçları dökülüyor tüm vücudunda yaralar açılıyormuş
Radyasyon zehirlenmesi sonucu insan kusmaya başlıyor ve. Kırk yılda bir iyileşiyormuş ama çoğunlukla kusa kusa sonunda midesi yırtılıyor, boğazı patlıyormuş
nükleer tesislerin çevre kirliliğine katkıların radyasyon zehirlenmesi ne ne de güzel uyuyor, diye
nükleer testler İlk defa batıda yapılmıştı. Hiroşima bombası büyük zarara yol açmıştı Ordu nükleer patlamanın yaratacağı ateş fırtınasının nelere yol açacağı konusunda fikir sahibi olmuştu
babası sağlığında herkesin alay ettiği biriydi. Ölümü de öyle komik olmuştu.Bir gün şeftali şarabı içip ishal oldu, kenefte can verdi.
Kendini evinde tabancayla vurmuş. Ama iyi nişan alamamış, öleceği yerde, kurşun damağından girip ağzının tavanını patlatmış, şimdi komadaymış. Yıllarca öylece yaşayabilirmiş. Çürüyene kadar
Biraz ağrı, bir miktar yorgunluk... doğrusu bunlar, huzur duygusu karşılığında ödenecek fiyat olarak oldukça ucuz sayılırdı.
insan ağaçlara bakınca, ıstırap çeken bir canlıya benziyorlardı. Dallar ya yakarırcasına yukarıya açılmış kollara, ya çığlık halinde donmuş bir surata benziyordu
Lânetli Toprakların tüm varlıkları gibi bu ağaçlar da zehirlenmişti.
Nükleer hasar canavarların oluşmasına yol açardı ve Başka hiçbir şeyin doğayı deforme etme gücü yoktu
Yaratıklar doğuştan zehirlenmişdi. Zehirli gölcüklerden su içiyor geçen trene hırlıyorlardı Bizim dünyamızda da böyle olabilir bir gün Müthiş
Bu Uzi İsrail yapımı makineli. Çok moda bir silah sanırım Teröristlerin en sevdiği oyuncak.
kötü... bütün çocuklar kötüdür
kötü adamların arkasında kendi babasının bulunduğunu anlamak, Böyle bir olay hayatın zevkleri arasında sayılamazdı herhalde
Başından beri çok büyük bir şey yapmaya çalışıyordu İyi bir iş yapmaya uğraşıyordu. çılgınca girişimlerin insanı sağlamlaştırdığını sezmekteydi.
Her şey iyi olacak, Ve her türlü şey de iyi olacak," diyerek Birlikte bitirdiler, birlikte güldüler, her şey yoluna girdi.
Babam güler, çocuklarla erkekleri birbirinden ayıran tek şeyin, oyuncaklarının fiyatı olduğunu söylerdi.
Bu işi yapacağız, Biliyorum, yapacağız. Kafamıza neler atarlarsa atsınlar, karşımıza ne çılgınlıklar çıkarırlarsa çıkarsınlar, yapacağız
Dertlerimizin bizimle başları derde girecek.
İyiyle kötü, akla kara birbirine karışmış gibiydi.
Bir zamanlar çocuklar bisiklete binerlerdi bu sokaklarda.
Bir zamanlar Ev kadınları mutfakda bir araya gelir işsizlikten yakınırdı. Erkekler bahçe yollarında araba siler, cilalarlardı. Hepsi gitmiş, yok olmuştu artık.
Zaman diye bir şey yoktu. Ne sabahtı, ne öğleden sonra, ne de gece... zamanın Lânetli Topraklarındaydılar.