You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

General
Hz Mevlana
mevlâna mesnevi

Bir ulu kişinin sofrası başında kötü zanna düşmek ve harislik etmek küfürdür”

O rahmet kapısı, hırslarından dolayı bu görmedik dilencilerin yüzlerine kapandı.

Zekât verilmeyince yağmur bulutu gelmez, zinadan dolayı da etrafa veba yayılır.

İçine kasavetten, gussadan ne gelirse korkusuzluktan ve küstahlıktan gelir.

Kim dost yolunda pervasızlık ederse erlerin yolunu vurucudur, namert odur

Edepten dolayı bu felek nura gark olmuştur: Yine edepten dolayı melekler mâsum ve tertemiz olmuşlardır.

Güneşin tutulması, küstahlık yüzündendir. Bir melek olan Azâzîl de yine küstahlık yüzünden kapıdan sürülmüştür.

Sen, gönlümüzde, onların tercümanısın, her ayağı çamura batanın elini tutan sensin.

Ey seçilmiş, ey Allah’dan razı olmuş ve Allah rızasını kazanmış kişi, merhaba!

Sen kaybolursan hemen kaza gelir, feza daralır

Her odunun kokusu, dumanından meydana çıkar.

Âşıklık gönül iniltisinden belli olur, hiçbir hastalık gönül hastalığı gibi değildir.

Âşığın hastalığı bütün hastalıklardan ayrıdır. Aşk, Allah sırlarının usturlâbıdır

Aşkı şerh etmek ve anlatmak için ne söylersem söyliyeyim... asıl aşka gelince o sözlerden mahcup olurum.


Dilin tefsiri gerçi pek aydınlatıcıdır, fakat dile düşmeyen aşk daha aydındır.

Çünkü kalem, yazmada koşup durmaktadır, ama aşk bahsine gelince; çatlar, âciz kalır.

Güneşin vucuduna delil, yine güneştir. Sana delil lâzımsa güneşten yüz çevirme.

gölgede güneşin varlığından bir nişan verir, fakat asıl güneş her an can nuru bahşeyler.

Gölge sana gece misali gibi uyku getirir. Ama güneş doğuverince ay yarılır nuru görünmez olur

Zaten cihanda güneş gibi misli bulunmaz bir şey yoktur. Baki olan can güneşi öyle bir güneştir ki, asla gurub etmez. Güneş, tektir

İste ama, derecesine göre iste; bir otun, bir dağı çekmeye kudreti yoktur.

Bu âlemi aydınlatan güneş, bir parçacık yaklaştı mı, her şey yandı gitti!

Fitneyi, kargaşalığı ve kan dökücülüğü araştırma,

Bir adamın ayağına diken batınca diken başını arar durur, Ayağa batan dikeni bulmak, bu derece müşkül olursa, yüreğe batan diken nicedir? Cevabını sen ver!

Bir kişi, eşeğin kuyruğuna diken kor. Eşek onu çıkarmasını bilmez, boyuna çifte atar. zıpladıkça diken daha kuvvetli batar. Dikeni çıkarmak için akıllı bir adam lâzım.

Nabzı, kimin adı anılınca atarsa cihanda gönlünün istediği odur

Peygamber demiştir ki: “Her kim sırrını saklar ise çabucak muradına erişir.”

Tohum toprak içinde gizlenince, onun gizlenmesi, bahçenin yeşillenmesi ile neticelenir.

Hakiki olan vaatleri gönül kabul eder, içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar.

Kerem ehlinin vaatleri akıp duran, eseri daima görünen hazinedir.

Ehil olmayanların, kerem sahibi bulunmayanların vaatleri ise gönül azabıdır.

Ey lûtuf sahibi üstad, ey marifette kâmil kişi! Öğülmen şehirlere yayılmıştır.Zira pek büyüksün, pek kâmilsin.

Dünyada acı ve tatlı deniz var. Aralarında bir perde var ki birbirine taşmaz karışmazlar.

şu var ki iki denizin her ikisi de bir asıldan akar. Bu ikisinden de geç, tâ... onun aslına kadar yürü!

Kalp altınla halis altın ayarda belli olur. Kalpla halisi, mehenge vurmadıkça tahminî olarak bilemezsin.

Dünya hissi, bu cihanın merdivenidir, din hisside göklerin merdiveni.

hissin sağlığını hekimden isteyiniz, o hissin sağlığını Habib’den (Hz.Muhammed’den)

Ne mutludur ve ne kutludur o can ki mâna aşkıyla evini, barkını, mülkünü, malını bağışlamıştır.

Hikmetinden sual edilmeyen Allah'’nın işini kim anlayabilir, o işin hakikatine kim erişebilir?Ona ancak hayran olunur.


Zira nice insan suratlı şeytan vardır. Binaenaleyh her ele el vermek lâyık değildir

Erlerin huyu açıklık ve sıcaklıktır. Aşağılıkların işi hile ve utanmazlıktır.

Muhammed’e de akıllar sahibi dendi. O, Hak şarabının mührü, şişesinin kapağı; halis misktir.

Âdi şarabın mührü, şişesinin kapağı ise pis koku ve azaptır

İnsan tarafgirlikten, hiddet ve şehvetten şaşı olur.

Şişe birdi onun gözüne iki göründü. Hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar; doğruluktan ayırır.

Garez gelince hüner örtülür. Gönülden, göze, yüzlerce perde iner.

Kadı kalben rüşvet almaya karar verince zâlimi, ağlayıp inleyen mazlûmdan nasıl ayırt edebilir?

Senin sözlerin, içinde iğne olan ekmek gibidir.

İsa için başımla oynar, canımı verir ve bunu canıma yüz binlerce minnet bilirim. İsa’dan canımı sakınmam

Ey Allah, feryadımıza yetiş; sen ne güzel yardımcısın!

Ey Allah, yüz binlerce tuzak ve yem var, bizler de yemsiz kalmış halis kuşlar gibiyiz.

Her an yeni bir tuzağa tutuluyoruz, istersek her birimiz, birer doğan ve simurg olalım. Sen bizi her zaman tuzaktan kurtarmaktasın. Ey gani ve müstağnî Allah,

biz yine bir tuzağa doğru gitmekteyiz! Biz bu ambarda buğday biriktirmede, toplanan buğdayı yine kaybetmekteyiz.

Biz, vahşi mahlûklar topluluğu, düşünmüyoruz ki buğdayın noksanlaşması farenin hilesindendir. Fare, ambarımızı deldikçe, hilesinden ambar harab olmuştur.

Ey can, önce farenin şerrini defet, sonra buğday biriktirmeye çalış, çabala! O büyükler büyüğünün haberlerinden birini dinle:

Huzuru kalb olmadıkça namaz tamam olmaz.”

o bayağı hırsızdan bize nice ve ne vakit korku olabilir? Bir adımda binlerce tuzak olsa, sen bizimle oldukça hiç gam yok!

Her gece ten tuzağından ruhları kurtarmakta, tahtaları sökmektesin


Yazı esnasında eli görmeyen kimse, kalemin hareketini, kalemden sanır.

Dünyada nice Eshab-ı Kehf vardır ki bu zamanda senin yanıbaşında ve önündedir.

Ne fayda, gözünde ve kulağında mühür var? Öyle kudretli bir Allah ile pençeleşiyordu ki bir anda yoktan bu âlem gibi yüz tanesini var eder.

Her ne kadar dünya senin yanında azametli ve nihayetsizse de bil ki kudrete karşı bir zerre bile değildir.

bu âlem sizin canlarınızın hapishanesidir; uyanın, o tarafa gidin! Zira o taraf sizin sahranız, mesire yerinizdir.

Bu âlemin hududu vardır, o âlem ise esasen hadsizdir

Firavun’un yüz binlerce mızrağını tek bir Musa bir tanecik asâsıyla kırdı.

Yüz binlerce Câlînus’un yüz binlerce hekimlik hünerleri vardı; İsâ’nın ve nefesinin yanında bâtıl oldu.

Aşağılık olmayan kişi böyle galip Allah huzurunda niçin ölmesin

Hey gidi hey... Çok köşe, bucak kazıcı ve hazine doldurucular; o kurup duran kişiye, o vezire maskara oldular.

Öküz kimdir ki sen onun maskarası olasın. Toprak nedir ki sen onun otu olasın ne vakte dek alçaklığı şeref sayarsın

Ey hayırsız evlât! Nihayet sen Âdemoğlusun, ne vakte dek alçaklığı şeref sayarsın.

O vezirin vebalini de, daha onun gibi yüz binlercesinin vebalini de Allah bir kıvılcımla yok eder.

O, aslı olmayan hayelleri, tamamıyla hikmet yapar;
o, zehirli suyu şerbet haline getirir.

O zan ve şüphe doğuran sözleri, hakikat ve yakîn haline getirir
İbrahim’i ateş içinde besler; korkuyu, ruhun emniyeti ve selâmeti yapar.

Onun yakıcılığına hayranım Biz sensiz kötü bir hale düştük, karışıklık içindeyiz. Değneğini yeden birisi olmadıkça körün
ahvali ne olur?

İnayet et. Allah için olsun, bundan ziyade bizi kendinden ayırma

Ey kerem sahibi! Bu ne kötü talih ki sensiz gönülden de yetim kalmışızdır, dinden de.
Bunu ilk beğenen sen ol.
General
RE: Hz Mevlana
mevlâna mesnevi 1. Cilt

Onlar, o emîrlerin ve vezirin şerlerinden emin olup Ahmed adının sığınağında korunmuşlardı.

Onların nesli çoğaldı. Ahmed’in nuru, bunlara yardım etti, yâr oldu. Ahmed’in adı böyle yardım ederse acaba nuru nasıl korur?

Ahmed adı sağlam bir kapı olunca o emin ruhun zatı ne olur

Kim fena bir âdet koyarsa ona her an lânet gider durur.

İyiler gittiler, güzel usul ve âdetleri kaldı; kötü adamlardan da zulümler ve lânetler!

tatlı suyla tuzlu su; damar damardır. Halk arasında sûr üfürülünceye dek birbirine karışmadan böylece gider durur.

İyilere tatlı su miras kaldı. O ne mirasıdır? “Evrensel kitap” mirası.

Dikkat edersen görür anlarsın ki talipler Şûleler, mücevherlere tâbi olarak parıldar ve dönerler. Şûle, nereden çıkıyorsa, madeni neredeyse oraya gider

Kimin bir yıldızla alâkası varsa o; kendi yıldızıyla döner, o yıldızın tesiri altındadır. Zühre aşkı diler, onlara meyli vardır.

Kimin bir yıldızla alâkası varsa o; kendi yıldızıyla döner Kan dökücü huylu Mirrih’e mensup ise cenk, bühtan ve düşmanlık arar.

yıldızlar yedi kat gökte seyir ve hareket ederler. Birbirlerine bitişik ve birbirlerinden ayrı olmayan bu yıldızlar, Allah nurlarında dururlar.

Kimin aşk eteği yoksa o nur açısından nasipsiz kalmıştır.

Bülbüllerin aşkı güledir.İyi renkler, temizlik küpünden hasıl olur
Çirkinlerin rengiyse, kirli kara sudan meydana gelir.

O lâtif rengin adı “Sıbgatullah-Allah boyası” dır. kirli rengin kokusu ise… Allah lânetidir.

Denizden olan, yine denize gider; nerden gelmişse, yine oraya varır.

Putların anası nefsinizin putudur. Çünkü o put yılan ve ejderhadır.

Nefis; demir ve taştan yapılan çakmaktır, put kıvılcımdır. O kıvılcım su ile söner.

nefis, anayolda bir pınardır.
Bir taş parçası yüz testiyi kırar ama pınar suyu durmadan kaynar.

Put kırmak kolay, gayet kolaydır. Fakat nefsi kolay görmek cahilliktir.

Nefsin her anda hilesi var, her hilesinde yüzlerce Firavun,

Firavun’a uyanlarla boğulmuş!
Mûsâ’nın Allahına ve Mûsâ’ya kaç; Firavun’luk ederek îman suyunu dökme!

Ahad ve Ahmed’e yapış, ey kardeş, ten Ebucehl’inden kurtu lGel de bir de Allah’nın lûtuf ve kudretini gör.

padişah ateş içine sofra kurmuştur.
Ey Müslümanlar, hepiniz ateşe girin; din lezzetinden başka her şey azaptan ibarettir.

ey ateş  yakmıyorsun, sebep ne, kadir mi değilsin? Böyle yücelmiş alev nasıl yakmaz? Ateş dedi ki: “Ey Şaman! Ben yine oateşim. Hele bir içeri gel de benim hararetimi gör!

Ateş dedi ki:  Benim tabiatım da değişmedi, unsurum da. Ben Allah kılıcıyım, izinle keserim.Allah isterse bizzat gam, neşe… bizzat ayakbağı, azatlık ve hürriyet olurum

Ateş, Allah huzurunda daima emre hazırdır, âşık gibi gece gündüz daima kıvranıp durmaktadır.

Taşı, demire vurunca kıvılcım sıçrar. Fakat kıvılcım senin çakmağı çakmanla değil Allah fermanıyla dışarıya ayak basar

Zulüm demiriyle taşını birbirine vurma. Çünkü bu ikisi, erkek ve kadın gibi  çocuk meydana getirirler.

Bu sebep kelimesinin Türkçesi nedir? Denirse iptir diye cevap ver.
Çıkrığın dönmesi, ipin sarılıp koyverilmesine sebeptir. Fakat çıkrığı döndüreni görmemek hatadır.

Dünyada sebep iplerini, sakın ha, başı dönmüş felekten bilme, Ki felek gibi bomboş ve sersem bir halde kalmayasın; akılsızlıktan çıra gibi yanmayasın!

Rüzgâr Hakkın emriyle ateş olur; her ikisi de Allah şarabıyla sarhoş olmuşlardır.

ecel rüzgârı da âriflere gül bahçelerinden esip gelen rüzgâr gibi lâtif ve hoştur.

Ateş, İbrahim’e diş geçiremedi. Çünkü Allah seçilmişiydi, onu nasıl ısırabilir?

Din erbabı da şehvet ateşinden yanmaz; halbuki başkalarını tâ yerin dibine geçirmiştir.

Deniz dalgası Allah fermanıyla koşunca Mûsâ kavmini Kıptilerden ayırt etti.

Allah fermanı erişince toprak, Karun’u altınlarıyla, tahtıyla tâ dibine çekti

Tûr dağı, Mûsâ nurundan raksa geldi, kâmil bir sûfi oldu, noksandan kurtuldu.

Dağ bir aziz sûfi olursa şaşılacak ne var? Mûsâ’nın cismi de bir kemik parçasından ibaretti

Nasihatçiler: “İşi haddinden ileri götürme, inat hayvanını bu kadar ileri sürme” dediler.

Anası(mayası) Hâviye olan kimsenin mekânı, ancak Hâviyedir.
Çocuk anası, onu arar; asıllar, mutlaka feri’leri izler.

Sözlerin temizleri, bizden çıkarak ona yükselir, ondan başkasının bilmediği yere kadar varır.

Nefeslerimiz, temizlik sebebiyle  hediye olarak beka yurduna yücelir. Sonra ululuk sahibi Allah’dan, ancak rahmet olarak sözlerimizin mükâfatı, iki misli bize gelir

Yakînen her cinsin zevki kendi cinsiyledir. Bak; cüz’ün zevki kendi küllünden olur. Kuşa, ıslıktan zevk gelirse de cinsini bulamayınca ok gibi uçar gider.

Susuz kimseye seraptan zevk gelir, fakat ona erişince kaçar ve yine su arar. Müflisler kalp altından hoşlanırlarsa da,  o altın darphanede rüsvay olur.

Dikkat et; altın suyu seni yoldan alıkomasın! Dikkat et; bâtıl hayal seni kuyuya düşürmesin

Aslan dedi ki: “Hileye uğramasam, vefa görecek olsam dediğiniz doğru. Ben şundan, bundan çok hileler görmüşümdür.

Mademki bizim gözümüzde birçok illet var; yürü, kendi görüşünü dostun görüşünde yok et!

Bizim görüşümüze bedel onun görüşü, ne güzel bir karşılıktır. Bütün maksatları onun görüşünde bulursun.

Çocuk; koşucu değilken ancak babasının omzuna biner.Fakat kuvvetlenip küstahlaşınca, elini, ayağını salmağa başlayınca hemen zahmet ve ıstıraba düşer.

Biz Hak’kın ayali ve süt isteyen yavrularıyız. (Peygamber) “Halk Allah ayalidir” dedi.

Gökten yağmur veren, rahmetiyle can vermeye kadirdir” dediler

Allah’nın işaretlerini canına nakşederek ve o işarete vefakârlık ederek can verir

Allah’nın nimetine şükretmeye çalışmak kudrettir. Senin cebrîliğin ise o nimeti inkârdır.

Onun verdiği kudrete şükretmek kudretini artırır. Cebir ise nimeti elinden çıkarır

Eğer onun işaretlerine burun büküyorsan kendini erkek mi sanıyorsun? Dikkat edersen anlarsın ki kadınsın!

şükretmemek uğursuz ve ayıp bir şeydir; Sendeki bu kadarcık akıl da zayi olur, Vakitsiz öten kuş nasıl olur da kurtulur?

Zira şükretmemek uğursuz ve ayıp bir şeydir; o hal, şükretmeyeni, tâ ateşindibine kadar çeker götürür.

Tevekkül ediyorsan çalışmak hususunda tevekkül et; kazan da sonra Allah’a dayan

halk fakirlikten korkar. Onun için insanlar hırs, emele lokma olurlar.

Kimden kaçıyoruz, kendimizden mi? Ne olmayacak şey! Kimden kapıp kurtarıyoruz kurtarıyoruz, Hak’tan mı? Ne boş zahmet

Peygamberlerin, müminlerin çalışmalarını da gör. Cefadan, kahırdan ne gördülerse mükâfata nail oldular;

Allah onların mücahedesini zayi etmedi. Onların başvurdukları çareler lâtif oldu. Çünkü zariften ne gelirse zariftir. noksanları tamam sayıldı.Tuzakları felek kuşunu tuttu

Ey ulu  kişi! Nebîlerin ve velîlerin yolunda çalış! Bir kimse îman ve itaat yolunda yürüyüp de bir an bile ziyan etmişse kâfirim!

Başın yarılmamış, şu başını bağlama. Birkaç gün çalış da ondan sonra gül!

Dünyayı arayan kimse olmayacak ve kötü bir şey aradı. Ukbayı iyi bir hal aramış oldu.

Dünya kazancı için çarelere başvurmak soğuk bir şeydir. Dünyayı terk etmek için çarelere başvurmak ise caizdir emirdir

Bu dünya zindandır, biz de zindandaki mahpuslarız. Zindanı del, kendini kurtar!

Dünya nedir? Allah’dan gafil olmaktır.

Kumaş, para, ölçüp tartarak ticaret etmek ve kadın; dünya değildir.Din yolunda sarfedilen mala, Peygamber, “ne güzel mal” demiştir.

İşte yoksulluk havası oldukça insan, dünya denizine batmaz, o denizin üstünde durur.

Bütün bu dünya, onun mülkü olsa bu mülk,gözünde hiçbir şey değildir.

Çalışma da haktır, deva da haktır, dert de hak. Münkir kimse çalışmayı inkârda ısrar eder durur.”

şeytanlar, kenarı boylamışlar, her biri gizli bir yerde mekân tutmuşlardır. İnsanoğlunun gizli düşmanı çoktur.

Bizden gizli; güzel, çirkin, nice mahlûkat vardır ki onlar, daima gönül kapısının çalıp dururlar

Danışmak, insana anlayış ve akıl verir; akıllar da akıllara yardım eder.
Peygamber “ Ey tedbir sahibi, danış ki kendisiyle danışılan kişi emindir” dedi.

Her sır söylenemez, gâh çift dersin, tek olur; gâh tek dersin, çift çıkar!

Şu üç şey hakkında dudağını kıpırdatma: Gittiğin yol, paran, bir de mezhebin. Çünkü bu üçünün  düşmanı çoktur. Düşman bildi mi, sana pusu kurar.
Bunu ilk beğenen sen ol.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.