You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli

Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli

Forumcu
RE: Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
Çanakkaleden Gizlice Kaçış



Savaş muhabiri Bean gelişleriyle birlikte kaçışlarını da anlatıyor Çanakkale Günlüğünde.

16 Aralık: Anzak Koyu olağanüstü ıssız, kumsal tamamen boş. Evraklarımızı yaktık. Türkleri ilgilendirecek pek az şey kalacak arkada. Askerlerimizin çoğu buradan ayrılacakları için üzgün değil. Yalnızca silah arkadaşlarını burada gömülü bırakacaklarına üzülüyorlar.

17 Aralık: Dün 5. Bölük mühendislerini kazma�kürek ve borularını yakarken gördüm. Kendi elimle imal ettiğim mobilyayı yine kendi elimle yok ettim. Sığınağımdan çıkarken de su geçirmez çarşafıma bir bıçak attım.

23 Aralık: Tüm mevzilerimizi çırılçıplak bir şekilde Türklere bırakmamız bu gece de boş mevzilerde tüm ışıkların yanık bırakılması, hat boyunca Türk tüfeklerinin, sabah bombalayıp ardından da çoktan terkettiğimiz siperlere hücum etmesi ve gece boyunca olup bitenleri gerilim içinde gözleyerek bekleyişimiz.Bütün bunlar hiç de fena bir savaş hikayesi değil aslında

Çanakkale Geçilmez

Çanakkale ne denizden ne de karadan geçilebildi.

İstilacılar 6 Aralıkta Anafartalar, Arıburnu ve Seddülbahir cephelerini boşaltarak savaşa son verme kararı aldılar. Boşaltma işlemi yani kaçış ise, Anafartalar ve Arıburnu cephesinden 1920 Aralık 1915, Seddülbahir cephesinden ise 8 9 Ocak 1916 gecesi oldu.

Çanakkale Muharebelerinin Osmanlı Devletinin zaferi ile neticelenmesi Bulgaristanı Almanya ve Osmanlı Devleti yanında savaşa girmeye itti.

Rusyanın itilaf devletleri ile ilişki kuramaması dolayısıyla ülkedeki finansal bunalım iç huzursuzluğu artırarak Bolşevik ihtilalinin başarı ile sonuçlanmasına sebep oldu.

İtalya, Romanya ve Yunanistan ise, İtilaf devletlerine katıldılar ve I. Dünya Harbi tahminlerin aksine 3 sene daha devam etti.

Çanakkale'de Mehmetçiğe Kimyasal Silah



Çanakkale Zaferi'nin 90. yıldönümü kutlanıyor.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nden çıkan yeni bir belge, savaşla ilgili korkunç bir gerçeği ortaya çıkardı: İtilaf Devletleri Mehmetçiğe karşı kimyasal silah kullandı. Savaşı anlatan rakamlar ise oldukça manidar. 10 bin askerimiz kayıplara karışmış.

20 Temmuz 1915. Yer Çanakkale Savaş bütün dehşetiyle sürüyordu. Reuter Telgraf Ajansı'nın Çanakkale muhabiri, Londra'daki ajans merkezine savaşın gidişatını anlatırken insanî boyutu öne çıkan bir haber geçer: "Türkler pek merdane ve soylu bir tarzda harp ediyor. Bunlardan biri şiddetli ateş altında olduğu halde askerlerimizden birinin yarasını sarmak gayretinde. Diğeri yaralı bir Avustralyalı askerin yanına bir şişe su bırakarak insanî bir harekette bulunuyor.

Mert Türk askerlerinden bir başkası İngiliz siperlerinden uzak bir mevkide yaralı düşüp saatlerce aç ve güçsüz kalan İngiliz askerine ekmek vererek yüce bir davranış gösteriyor. Türklerle çarpışan İngiliz askerlerinin hemen hepsi Türkler tarafından İngiliz esirlere iyi muamele yapıldığı konusunda hemfikir."

Çanakkale Boğazı girişinde batan Saphir adlı Fransız denizaltısından Türk askerleri tarafından kurtarılan Elektrik Çavuşu Logal ailesine gönderdiği mektupta, nasıl bir esaret geçirdiğini şu cümlelerle anlatıyor: ".Tahlisiye sandalı gelinceye kadar yarım saat suda kaldık. Kurumuş yapraklar gibi tir tir titriyorduk. Lakin bereket versin, Türk zabitleri bizi pek hoş karşıladı.

Sandal içinde zabitlerden birisi bana ceketini bile verdi.

Türk mülazımı kıyafetine girdim. Bizi hemen ısıttılar. Bir şişe rom getirdiler. Bir nefesçik rom çekmek, bilsen ne kadar büyük bir iyilik icra etti. Bizi bir kışlaya götürdüler. Orada bize elbise verdiler.

Zira denize düşerken çırılçıplak olmuş idik. Bizi İstanbul'a getirdiler. Bulunduğumuz mahalleye arada sırada Türk zabitler geliyor. Bize sigara paketleri ikram ediyorlar.

Hemen ekserisi Fransızca biliyor. Halbuki biz başka türlü muamele göreceğimizi zannediyorduk."

Çanakkale'de sadece askerler savaşmadı. Aynı zamanda, farklı dünya görüşleri de mücadele etti. Hem de insan olma konusunda.

Düşmanının canını kurtarmak için çırpınmak, matarada kalan bir yudum suyu düşman askerine vermek başka türlü nasıl izah edilebilir ki? Reuter muhabirinin geçtiği haber ile Çavuş Logal'ın ailesine gönderdiği mektup bu örneklerden sadece birkaçı.

Ancak, madalyonun bir de öteki yüzü var. İtilaf Devletleri, Çanakkale'de direnen Osmanlı askerini yok etmek için her türlü yolu denemekten çekinmedi.

Uluslararası savaş kuralları yok sayılıp siviller katledildi, hastaneler bombalandı. Dahası topyekûn bir öldürme operasyonu için kimyasal silahlar bile kullanıldı.

Mehmetçik Gaz Karşısında Çaresiz

Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde görevli uzmanlarca ortaya çıkarılan yeni bir arşiv belgesinde İtilaf Devletleri'nin Türk askerlerine karşı boğucu türden gaz içeren kimyasal silah kullandığı belirtiliyor. Belgeye göre, Osmanlı askeri kimyasal silahlar karşısında çaresiz kalıyor. Belgede gazın hangi ülke kuvvetleri tarafından kullanıldığı belirtilmiyor.

Verdiği zarar konusunda da bir bilgi yok. Fakat, araştırmacılar binlerce askerin kimyasal silahların tesiriyle şehit düşme ihtimalinin olduğunu belirtiyor ve muhtemelen İngilizler tarafından böyle bir yola başvurulduğu görüşünde birleşiyor.

2 Temmuz 1915 tarihinde Başkumandan vekili namına Müsteşar imzasını taşıyan ve cepheden Hariciye Nezareti'ne gönderilen belgede düşman kuvvetleri tarafından kimyasal silahlar kullanıldığı belirtilip tarafsız ve dost devletlerin olayı protesto etmesi isteniyor.

Dost devletlerin insanlık dışı bu hadiseyi protesto ettiğine dair bir bilgiye rastlanmıyor; ama bu belge Çanakkale'yi kimyasal silahların kullanıldığı savaşlar arasına sokuyor. Daha önce 19. yüzyılın sonlarında Fransızlar Almanlara karşı zehirli gaz kullanmış, aynı şekilde Almanlar da Fransızlara misillemede bulunmuştu.

Domdom Kurşunu.

Çanakkale'de destan yazan askerlerimize yönelik uluslararası savaş hukukuna aykırı hareketler kimyasal silahlarla sınırlı değil. Tespit edilen iki ayrı belge, iki ayrı savaş ihlalini daha ortaya çıkarıyor.

Savaş hukukuna kesinlikle aykırı olmasına rağmen domdom (parçalayıcı, dağıtıcı özelliği çok fazla) kurşunları da Mehmetçiğe sıkılmış. Başkumandan vekili Enver imzasını taşıyan 20 Mayıs 1915 tarihli Hariciye Nezaretine gönderilen belgede Çanakkale'de yaralanıp Tekirdağ Hastanesi'ne yatırılmış bir askerin bacağından domdom kurşunu çıktığı rapor ediliyor.

Aynı belgede domdom kurşunlarının İngiliz askerleri tarafından kullanıldığının altı çiziliyor.

10 Mayıs 1915 tarihini taşıyan bir başka belgede de İngiliz savaş gemilerinin balonlar yardımıyla Maydos kasabasında Hilal-i Ahmer bayrağı çekmiş hastaneyi bombalayarak 30 kadar yaralı askerin şehid olmasına yol açtığı belirtiliyor.

Osmanlı Hükümeti "insanlığa sığmayan" bu saldırı sonrasında Amerika Sefareti aracılığıyla İngiltere'nin uyarılması talebinde bulunuyor. Bu üç belge ve üç örnek, savaş kurallarının hiçe sayıldığı Çanakkale'de nasıl bir trajedinin yaşandığını gözler önüne seriyor.

Belgeler şimdi sergide, sonra kitapta Çanakkale Savaşları hakkında Genelkurmay Başkanlığı'nın yayımladığı birkaç çalışma dışında belgelere dayalı, ilmi, ciddi ve kapsamlı bir kitabın yazılmamış olması büyük bir eksiklik.

Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü bu alandaki eksikliği gidermek için savaşların 90. yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde iki ciltten oluşan "Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri" kitabının ilk cildini kısa bir süre sonra piyasaya sürecek.

Kronolojik olarak 10 Ağustos 1914 ile 31 Ağustos 1915 tarihleri arasındaki olayları anlatan belgelerden oluşan ilk kitap muhteva bakımından oldukça geniş. İkinci cildiyle birlikte bu kitap bir yıl içinde tamamlanacak.

İkinci cilt ise 1 Eylül 1915 ve 9 Ocak 1916 tarihleri arasını kapsayacak. Arşiv bünyesinde kurulan ve beş uzmanın çalıştığı Çanakkale Masası'nın ortaya koyduğu belge ve fotoğraflar da kitaptan önce bir sergide kamuoyuna sunulacak.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi ile 18 Mart Üniversitesi tarafından 14-25 Mart tarihleri arasında ortaklaşa düzenlenecek sergide 50 arşiv belgesiyle çeşitli fotoğraflar yer alacak.
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.
Forumcu
RE: Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
Türk Anası Ne Düşünüyor?

Zavallı valide ciğerparesini bir daha kokladı. Dedi ki: Hüseyin. Dayın Şıbkada, baban Dömekede ağaların da sekiz ay evvel Çanakkalede yatıyorlar.

Bak son yongam sensin! Minareden ezan sesi kesilecekse, caminin kandilleri körlenecekse sütlerim haram olsun, öl de köye dönme. Yolun Şıbkaya uğrarsa dayının ruhuna Fatiha okumayı unutma! Haydi oğul, Allah yolunu açık etsin.

(Oğlu Asker Hüseyin'i teşyî' ederken [uğurlarken])

Sonbaharın aysız gecelerinden biriydi. Bulutlar birbiri üzerine yığılmış, hava toprakla bu bulutlar arasında sıkışmış, ağırlaşmış göğüs darlığı çeken insanlar gibi sıcak dalgalarıyla teneffüsü boğucu bir tazyik altına almıştı.

Karanlık o kadar yoğun idi ki sakin yıldızlı geceler bu korkunç karanlığa nispetle adeta gündüz sayılabilirdi.

Yağmur bardaktan boşanırcasına dökülüyor, şimşekler, gökleri yere indirecek gibi yıkıyor, parçalıyor, güya cenge koşan askerleri top ve bomba bombardımanlarına alıştırmak istiyormuş gibi kulakların zarını patlatacak derecede kesilmeksizin devam ediyor, yıldırımlar birbirine rekabet edercesine zikzaklı ve ateşli hatlar çizerek tesadüf ettiği tabii ve sınaî her tabyayı tahrib ve ihrakta olanca şiddetiyle çalışıyordu.

Tabiatın kıyametten bir numûne olan bu dehşetli hengamesi arasında beşerin kudret ve azmine delil olacak bir askeri faaliyet, bütün intizamıyla, bütün sakinliği ve ihtişamıyla devam ediyor; harekâtına zerre kadar halel getirmeden bir dakikasını bile kaçırmıyordu.

Bilecik İstasyonunda bir askerî tren harekete âmâde idi, lokomotif istim hazinelerinde fazla geleni keskin bir hışırtıyla semâya savuruyordu, otuz iki vagon birbirine yapışmış, şanlı yolcularını taklid edercesine dizilmişti.

İkinci kampana çalınmış olmalı ki vagonlara inen binen yok. Fakat askerî trenlerin ikinci kampanalarıyla üçüncü kampanaları arasında epeyce zaman geçtiğini biliriz.

Sivil yolcu trenlerinin ân-ı hareketini ihtar eden kondüktörlerin Tamam, tamam nidaları askerî bir trenin harekete hazır olduğunu itham edemez.

O sağdan saydıran, mevcudun adedini anlatan başka bir usule, başka bir tamama tâbi olduğundan askerî memurlar bütün mevcudiyetleriyle çalışıyorlar, vazifelerini ikmâle uğraşıyorlardı.

Trenin tam karşısında ve kapısı açık kırk beşlik bir vagonun hizasında bir karaltı vardı, oraya mıhlanmış duruyordu.

Abdulkadir Kemal bu karaltının ne olduğunu anlamak istemişti, evvela nöbetçidir diye hükmetti. Hakikatte bu bir evlâd-ı vatan bekleyen şefkatli bir anneydi.

Yanına yaklaştığı vakit, vücudu manevi kederlerin büktüğü bellerin rükû şeklini andırır bir şekilde biraz önüne doğru eğilmişti. Elinde bir değnekcik sırtında bağlı bir torba vardı.

Karaltı, kendisinin sessiz lisanına ve inleyen kalbine tercüman olan mukaddes bir maksadla canlı bir abide gibi orada kakılmış kalmış bir Türk anasıydı. Yıldırımların salıverdiği kuvvetli projektörlerin aydınlığı sararmış, çizgili çehresini gösterdi.

Başındaki örtü ıslanmış, çenesine, şakaklarına akçıl saçlarına yapışmıştı. Şimşek çaktığı her kısa zaman aralığında gözleri vagona yöneliyordu.

Abdulkadir yaklaştı:

- Valide burada ne duruyorsun? Sualiyle aşağıdaki konuşma başladı:

- Şimendiferde asker oğlum var; onu geçirmeye, selametlemeye geldim.

- Oğlun kimdir, nerelidir?

- Söğüt�ün Akgünlü köyünden, Osmancığın ana yatağından Mahmud oğlu Hüseyin.

- Çağırayım mı, görmek istiyor musun?

- Ona bir sözüm var, söyleyecektim. Zahmet olmazsa, sana duâ ederim.

Abdulkadir vagona koştu. Bir künye okudu. Mahmud oğlu Hüseyin, Söğüt. Bir ses:

- Efendim. Benim Mahmud oğlu Hüseyin, Söğüt. Akgünlüden.

- Gel oğlum, seni anan görmek istiyor.

Delikanlı vagondan atladı. Şimşeğin ışığı altında seçilebilen levendine bir vücud, filiz gibi bir boy, Hüseyin Polat, müheykel gibi hazır ol vaziyetinde sağ el selam ve ihtiram mevkiinde Abdulkadirin karşısında emre âmâde idi. Beraberce yürüdüler.

Muhterem validenin karşısında durdular. Hüseyin anasının elini öptü. Zavallı valide ciğerparesini bir daha kokladı. Dedi ki:

- Hüseyin. Dayın Şıbkada, baban Dömekede ağaların da sekiz ay evvel Çanakkalede yatıyorlar.

Bak son yongam sensin! Minareden ezan sesi kesilecekse, caminin kandilleri körlenecekse, sütlerim haram olsun, öl de köye dönme. Yolun Şibkaya uğrarsa dayının ruhuna Fatiha okumayı unutma! Haydi oğul, Allah yolunu açık etsin. dedi.

Hüseyin bu sözleri kalbinin en derin ahd ve vefa yerine gömdüğünü îma eden bir saygı ile dinlemişti. Anasını ve Abdulkadiri selamladı, gitti.

Abdulkadir, bu büyük ruhlu kadınla yalnız kalmıştı, sordu:

- Valide demek ki sizin soyun erkekleri hep şehit oldular öyle mi?

- Yalnız bizim soy değil, oğul. Elli yıldır köylü, mezarlığa delikanlı gömemedi. Din dursun da; ko biz hep ölelim.

- Şimdi köyünüzde hiç erkek yok mu?

- Köyümüz bütün erkek dolu.

Bizi beğenemediniz mi, hiçbir işimiz geri kalmadı.

Evvelden nasılsak yine öyleyiz, bağrımıza kara taş bağladık düşman mahvoluncaya kadar dayanacağız.

Yaradanım bana o günü göstermeden canımı almasın dedi. Abdulkadir bu ulu validenin karşısında donmuş kalmıştı.

Dayanamadı, gözlerinden iki iftihar damlası salıverdi ve bir îman ve kanaatle şu sözleri söyleyerek ayrıldı:

Milleti doğuran da ana, yaşatan da. Türk anası hâlâ oradaydı, trenin hareketini bekliyordu.

Çanakkale Kahramanları

Bir zabitin müşahedâtından;
Aylardan beri devam eden siper hayatı, aylardan beri kulaklarımızı dolduran top ve humbara tarrakaları artık bizim için bir itiyad hükmüne girmişti.

Düşman mermileri devam eden uğultularla tepelerimizden aştıkça biz gülüyor ve eğleniyorduk.

Bütün düşüncelerimiz düşmana fazla telefât verdirmek için tedbirler, çareler aramaktı.

Düşmana ekseriya hile ile ansızın baskınlar icra ediyorduk.

Bir gün yüzyirmi yedinci alaydan Mülâzım-ı sâni Çerkeşli İsmail Efendi düşman siperlerine kadar ilerlemiş, tepelediği bir düşman neferinden elbisesini almış, palaskasını kuşanmış, siperler içinde dolaşarak düşmanın kuvvetine, ahvâl ve meziyetine dair malumat almak cesaretini göstermişti.

İsmail Efendinin bu emsalsiz soğukkanlılığı fikir sukuneti ve daha doğrusu hayatı hafife alma hususundaki gayreti bütün silah arkadaşlarının takdirini celb eylemişti.

Çanakkalede yaşananlar hurafe değil destandır

Ailemde geçen yıl Çanakkale ile ilgili hazırladığımız dosyada, niçin her yıl 18 Mart günleri Türkiyenin dört bir yanında mevlid merasimleri yapılmadığını sormuştuk.

Edirneden Ardahana, Hakkariden Muğlaya kadar Çanakkalede her aileden en az bir şehit varken bu insanların bu tarihe Sevgililer Günü ya da Cadılar Bayramı kadar önem vermemesindeki garipliği sorgulamıştık.

Aradan geçen zamanda ne resmi ne de sivil cenahta olumlu bir gelişme yaşanmadı.

Sadece Çanakkalede şehit olanlar için değil, İstiklal Harbi şehit ve gazilerimizle birlikte niçin Filistinde, Yemende, Galiçyada, ve özellikle Kafkaslarda ölen kahraman ecdadımız için her camide aynı saatlerde hatimler indirip, sevabını onların muazzez ruhlarına neden hediye etmeyi düşünmüyoruz diye sormuştuk.

Diyanet İşleri Başkanlığımıza ve sivil toplum kuruluşlarına bu noktada büyük görevler düştüğünü hatırlatmıştık.

Ancak geçen yaz ilginç bir polemik yaşandı. Şehitlikleri ziyaret eden insanlar rencide edildi.

Aralarında tesettürlü hanımların da bulunduğu insanımızın dedelerinin kabrini ziyaret edip Kuran okumaları Şehitliğe irtica/hurafe turizmi gibi garip başlıklarla yansıtıldı. Geçtiğimiz yıl, Her yıl 25 Nisan günü dünyanın öbür ucundan gelerek Şafak Duası yapan Anzakların torunları kadar olamaz mıyız?diyorduk.

Demek ki, artık oralara gitmek için de en az şehit dedelerimiz kadar cesur olmamız gerekecek.

Çanakkaleden Çıkartılacak Dersler

18 Martta kutlanan zafer Deniz Savaşlarında elde edilen ve tarihin o güne kadar görmediği muhteşem bir zaferdir. Dönemin süper devletleri Çanakkale önünde pes ederek geri çekilmiştir.

Çanakkale Geçilmez destanı sırasında eli silah tutan bütün vatan evlatları görev almıştır. Kürdü, Çerkezi, Lazı, Arnavutu, Arapı, Boşnakı, Gürcüsü ile toplam 250 bine yakın askerimiz İslamın son ve asil bayrağını düşürmemek için şehit düşmüş, geride ise on binlerce gazi kalmıştır.

İnanç, vatan sevgisi, dayanışma, birlik ve beraberlik duyguları, zamanın en güçlü ve donanımlı ordularına karşı koymada en önemli faktörler olmuştur.

Bugün de aynı ruh ve inanca milletçe ihtiyacımız var. Çanakkalede şahlanan ruh, milletimizin mayasını oluşturan ruhtur. Yeni nesilleri bu duygularla yetiştirmeli, dedelerinin emanetini torunlarına aktarabilmeliyiz.
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.
Forumcu
RE: Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
Millet Oluşumuz Çanakkaledeki Ruhta Gizli



Çanakkale Savaşlarının ve elde edilen muhteşem zaferin tarihimizde çok özel bir yeri ve önemi vardır. Bu zafer, kahraman askerlerimizin, dünyaya parmak ısırtan bir îman ve kahramanlık destanıdır.

Müslüman milletimizin, iman ve azminin, metanet ve gücünün açık bir göstergesidir. Hep söylendiği gibi düşmanlarımız Çanakkaleden askeri olarak geçememiştir.

Ancak, onlar öğrendiler ki, içeriden yıkmak daha kolay.

Bugün bizi biz yapan ve Çanakkalede şahlanan değerler her geçen gün erozyona uğruyor.

Özellikle tüm İslamî değerlerle birlikte, vatan sevgisi, namus ve ahlak gibi hassasiyetler öylesine zayıfladı ki, artık genç kitle içinde bunlar can vermeye değmez duygusu yerleştirilmeye çalışılıyor.

Bazı ilahiyatçılarımız planlı yollarla nasıl oruç tutulmaz, nasıl namaz kılınmaz, niçin örtü takılmaz, nasıl kurban kesilmez fetvalarıyla geniş kitlelerin zihinlerini bulandırıyor.

Aynı isimler, hıdırellez, aşure günü gibi toplumsal birlik günlerini hurafe deyip küçümserken, büyük reklamlarla lanse edilen ve her biri bir dini gün ya da bizdeki kandile denk gelen Aziz Valentin Günü (Sevgililer Günü), Noel/Christmas ve Hallowen Day (Cadılar Bayramı) kutlamayı normal görebiliyor.

Bunun özellikle ana sınıflarından itibaren ne kadar etkili olduğu ise ayrı bir konu.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlunun bu süreçle ilgili değerlendirmesi şöyleydi: Bu bayramların ve bunlarla ilgili olarak yapılan adet ve törenlerin Müslümanlarca benimsenip uygulanması dinsel ve kültürel bir yozlaşma olarak görülmeli; böylesi bir tutumun, kendi değerlerimizden uzaklaşma ve başkalaşma sürecini hızlandırdığı gözden uzak tutulmamalıdır. Mustafa Aydın

Harp Mecmuası, Bir Dönemin Tarihini Anlatıyor



Harp Mecmuası, Kaynak Kitaplığı tarafından Çanakkale Savaşlarının 90. yılı münasebetiyle aslına uygun bir biçimde yayınlandı.

Eseri yayına hazırlayan Ali Fuat Bilkan ve Ömer Çakır, eserde yer alan ve günümüz okuyucusu açısından fazla önem taşımayan bazı siyasî ve özellikle de harp tekniğine ait yazıları çalışmanın dışında bıraktıklarını söylüyorlar. 360 sayfalık eserde çoğu ilk kez yayınlanan beş yüzden fazla fotoğraf yer almaktadır.

Harp Mecmuasının ilk sayısı, dönemin Harbiye Nezareti tarafından 1915 yılının Kasım ayında yayınlandı. Dergi, Servet-i Fünun Dergisinin sahibi Ahmed İhsanın matbaasında basıldı. On beş günde yayınlanacağı duyurusuna rağmen, genellikle ayda bir, hatta bazen de birkaç ay arayla yayınlanan bu mecmua, 1918 yılının Haziran ayına kadar sürmüştür.

Mecmuanın son sayısı 27. sayıdır. Ancak bu son sayıda derginin artık çıkmayacağı konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Bu dergi, Harbiye Nezaretinin bir harp edebiyatı oluşturma ve bu çerçevede yazılacak eserleri değerlendirme gayesiyle (dönemin aynı amaçla yayınlanan Türk Yurdu, Yeni Mecmua dergileri gibi) yayınlanmıştır. Bu kampanyanın amacı, şair ve yazarlar tarafından askerlerimizin cephelerde gösterdikleri yiğitlik, kahramanlık ve fedakârlığın edebî eserler vasıtasıyla ifade edilmesini sağlamaktır.

Nitekim Ziya Gökalp, bu mecmuada yayımlanan bir şiirinde şâirlere şöyle seslenir:

O, orada senin için kanını

Seve seve döker iken ey şâir

Sen ne için ona birkaç anını

Vakfederek yazmıyorsun bir şiir

Böylece askerlerimizin yurdun dört bir yanında gösterdiği olağanüstü fedakârlıklar, yiğitlik destanları ve başarılar gelecek nesillere belgeler ve fotograflarla nakledilecektir.

Bu mecmuada yayımlanan yazı, şiir ve fotoğraflarla, bir yandan savaşın gidişatı ve cephelerin durumu hakkında halka bilgi verilirken, bir yandan da hissî bir atmosfer oluşturularak herkesin yurt savunmasına koşması ve fedakârca mücadele etmesi yönünde bir millî heyecan ve ruh oluşturulmuştur.

Dönemin önde gelen yazar ve şairlerinden Ziya Gökalp, Abdülhâk Hamîd, Ahmed Refik, Süleyman Nazif, Falih Rıfkı (Atay), Midhat Cemal (Kuntay), Mehmet Emin (Yurdakul), Cenap Şehabettin gibi edebiyatçıların cephelerde gezdirilerek böylesi bir millî coşkuyla yazdığı eserlerin de süslediği bu mecmua, o zor günlerin canlı tanıklarını içermektedir.

Asker mektupları, şehitlik anıları, annelerin fedakârlıkları ve yüzlerce kahramanlık destanının yer aldığı bu çalışmada her Türk, bir yakınının izini de bulabilecektir.

Dergi sayılarındaki Yaşayan Ölüler ve Mübarek Şehitler listesinde, Osmanlı coğrafyasının hemen her köşesinden cepheye koşan yiğitlerin fotoğrafları, şehadet tarihleri ve şehitlik destanları da yer almaktadır.

Savaşın Dehşeti Anzak Günlüklerine de Yansıdı

1. Dünya Savaşının en kanlı deniz ve kara çarpışmalarının yaşandığı Çanakkalede, savaşan taraflardan yaklaşık 250 bine yakın insan hayatını kaybetti.

Savaş tarihine istatistiki bir bilgi olarak giren bu rakam, aynı zamanda Çanakkale Yarımadasında sona eren binlerce kişisel yaşam öyküsünü de sembolize ediyor.

O dönemde Türklere karşı savaşanların tuttuğu günlükler, savaştan yıllarca sonra bile hem savaşın hem de insanlığın doğasına yönelik bildik renkleri yansıtmaya devam ediyor. İşte söz konusu günlüklerden birkaç satır:



William George Malone (Yeni Zelandalı subay); 25 Nisan 1915: Sabah 06.10�da Gaba Tepesine çıkartma yapacağız. 6 mil uzağımızdaki Queen Elizabethin 15 inchlik topları ise 29. İngiliz birliğinin çıkartma yaptığı Seddülbahir tepelerindeki Türk birliklerini bombalıyor.

Dürbünümden kıyıda cehennemi andıran bir savaş yaşandığını görüyorum. Majestic, Triumph Queen, Inflexible ve diğerleri aralıksız Türk mevzilerini dövüyor. Saat 16.30da birliklerim karaya ayak bastı. Türkler bizi ağır bir topçu ateşi ile karşıladı. Her yerde şarapneller uçuyor. (Malone, 18 Ağustos�ta Conkbayırı muharebelerinde öldü.)



George Bollinger (Yeni Zelandalı er); 25 Nisan Sabah 06.00: Son sürat Gelibolunun güney kıyılarına yaklaştık.

Ana savaş gemilerimizden birkaç mil uzaktayız. Kıyıda tam bir kıyamet kopuyor. Sanırım binlerce Türk ölüyor.

Acaba tarih bu kadar büyük bir bombardımana şahit olmuş mudur? Bom, bom, bom. Hiç susmuyorlar! Bu 15 inchlik toplara kim karşı koyabilir ki? 27 Nisan sabah 10: Düşman ateşi altında tepeye çıkmaya çalışıyoruz.

Arkadaşlarım daha bir el bile ateş edemeden patır patır düşüyor. Neredeyse yüzer yüzer ölüyoruz!

İngiliz Çavuş James Milnein eşine yazdığı mektuptan:

Kıymetli karıcığım, daha önce sana hiç böylesi şartlarda yazmamıştım. Bunu postalamayacağım, cebimde olacak. Eğer vurulursam arkadaşlarım sana iletecekler.

Birazdan tepeyi Türklerden almak için saldıracağız.

Ölürsem yeryüzünde hatırladığım son görüntü olan yüzün hafızamda, ismin dudaklarımda ona gideceğim.

Çocuklarımıza iyi bak ve babalarına nasıl öldüklerini anlat lütfen. Daha fazla yazamayacağım. Seni seviyorum. Tanrı seni korusun. Jim

Çanakkalede tam bir istihbarat çuvallaması oldu

Jay Winter (Cambridge Üniversitesi): Avustralyalılar, Yeni Zelandalılar, İngilizler ve bunların Fransız destekçilerinin niyeti, Türkleri savaş dışı bırakmaktı. 1. Dünya Savaşında bir istihbarat çuvallaması olduysa bu, Çanakkalede olmuştur. Geliboluyu fethetmek, hayaldi.

Komutanların, yapabilecekleri fazla bir şey olmadığını anlamalarına kadar geçen sürede, imkansızı başarmaya çalışan 200 bin adam heba oldu.

Trevor Wilson (Adelaide Üniversitesi): Çanakkale Operasyonunun daha başından başarı şansı yoktu.

Coğrafik yapısı açısından dar kıyıları ve uçurumlarıyla Gelibolu, tüm ordular açısından bir savunmacının hayali olarak kabul edilebilirdi. Türkler bu avantajı iyi kullandı.
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.
Forumcu
RE: Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
[CENTER]FOTOĞRAFLAR

[Resim: 240ss.jpg]

Müttefik bombardımanında patlamayan bir top mermisi.

[Resim: 253hn.jpg]

Arıburnu'nda savaşan iki Mehmetçik


[Resim: 263gs.jpg]

Çanakkale'de savaşan komutanlar: (sağdan
itibaren) Hulusi ve Nazmi Bey, Ayaktakiler; Esat Paşa, M.Kemal Bey,Arkadakiler; Kur.Alb.Kannengiesser, (solda) Bozyakalı Wilmer, Kur. Bşk. Fahrettin(Org.Altay), (kalpaklı)Kur. Kemal (Ohri), (yüzününyarısı görünen) Grup Kur. Bşk. İzzettin (Çalışlar)


[Resim: 277pg.jpg]

Gözetlemede bulunan bir Türk topçu bataryası.
[/CENTER][/QUOTE]
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.
Son Düzenleme: 11-12-2013, Saat:08:58 PM, Düzenleyen: Serzenish.
Forumcu
RE: Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
[CENTER]FOTOĞRAFLAR

[Resim: 286ny.jpg]


Siperlerindeki Türk askerleri fotoğraf çektiriyor

[Resim: 298bl.jpg]


3. Kolordu ve Kuzey Grubunun komutanı Tuğgeneral Esat Paşa Gelibolu Yarımadası'ndaki karargahında

[Resim: 309bo.jpg]


İngiliz keşif uçakları İskenderiye Limanı'ndan gemilere yükleniyor.

[Resim: 315bn.jpg]


Müttefik topçu bataryası ateş ederken

[Resim: 329ze.jpg]


Majestik Zırhlısı batarken diğer gemilerdeki askerler seyrediyor. (27 Mayıs 1915)
[/CENTER]
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.
Forumcu
RE: Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
FOTOĞRAFLAR


[Resim: 334bb.jpg]


İngiliz destroyeri ateş ederken

[Resim: 343qj.jpg]


Batırılan İngiliz zırhlısı Irresistible

[Resim: 351zj.jpg]


Türk askerleri İngiliz keşif uçaklarına ateş ediyor

[Resim: 366uo.jpg]


Seddülbahir'deki Türk topçu bataryası

[Resim: 371rd.jpg]


Savaş esnasında Türk topçu bataryası doldurulurken

[Resim: 397nc.jpg]


Çanakkale'de ele geçirilen İngiliz E-15 denizaltısı.

[Resim: 400jb.jpg]


Türk birlikleri tarafından kullanılan 9.4 inçlik Krupp topu

[Resim: 412vt.jpg]


Arıburnu'nda siperlerde bekleyen Türk askerleri

[Resim: 421hh.jpg]


Arıburnu'nda savaşan iki Mehmetçik

[Resim: 435lv.jpg]


Conkbayırı'nda düşmanın terk ettiği bölgeyi inceleyen Türk subayları.
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.
Son Düzenleme: 11-12-2013, Saat:08:59 PM, Düzenleyen: Serzenish.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.