You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli

Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli

Forumcu
Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
Savaş Öncesi Durum

Yirminci yüzyılın başlarında Avrupa sınırlarındanÇanakkale Savaşı taşıyordu.

Ekonomik rekabet, sömürgecilik ve milliyetçilik akımları Avrupayı ikiye bölüyordu. Almanya-Fransa ve Rusya-Avusturya arasındaki çekişmeler gerginliğe dönüşüyordu.

28 Haziran 1914te Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahdı Arşidük Ferdinandın bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi bu gerginliğe son noktayı koydu.
Avusturyanın 28 Temmuz 1914te Sırbistana seferberlik ilanının ardından 1. Dünya Savaşı başlamış oluyordu. Bir yandan Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalyadan oluşan üçlü İttifak Devletleri, bir yanda da İngiltere, Fransa ve Rusyadan oluşan Üçlü İtilaf Devletleri sonunda Avrupayı ikiye bölmüşlerdi.

Savaş ilanlarının ardından İtalya tarafsızlığını ilan ettiyse de bir yıl sonra İtilaf Devletlerine katıldı.

Osmanlı İmparatorluğu tarihin gördüğü en geniş sınırlara sahip olmuş, her çeşit milleti ve inanışı içinde barındırmış ve yaklaşık 600 yıl süren saltanatını 20. Yüzyılın başında kaybediyordu. Dışta ve içte yaşadığı mücadeleler Osmanlı Devletini çökertiyor, topraklarını ve gücünü dağıtıyordu.

Son olarak Trablusgarp ve Balkan Savaşları ile arka arkaya yenilgiler alan Osmanlı Devleti, Doğu Trakya dışında Avrupadaki bütün topraklarını kaybetmiş, saygınlığını ve gücünü yitirmişti. Artık Osmanlı Devletinin ölümü bekleniyor ve diğer ülkeler tarafından paylaşım planları hazırlanıyordu.


Rusya boğazları ele geçirip sıcak denizlere inmeyi hedeflerken, İngiltere Süveyş Kanalı ve Hint yolunun güvenliği için Filistini ele geçirmeyi tasarlıyor, Fransa; Lübnan, Suriye ve Kilikyanın kontrolünü düşlüyor; Almanlar doğuya yayılma politikası güdüyor, İtalyanlar ise Antalyaya sahip olmayı istiyorlardı.

Birinci Dünya Savaşının patlamasının ardından Osmanlı Devleti önce İtilaf Devletleri ile birlikte olmaya niyetlendiyse de, Rusyanın bu duruma soğuk bakması Osmanlıyı Almanyaya doğru yönlendirdi ve 2 Ağustos 1914te yapılan gizli bir antlaşma ile Alman-Türk ittifakı kesinleşti.

Bu tarihten sonra, güvenliği açısından seferberlik ve silahlı tarafsızlık ilan eden Osmanlı Devleti, 10 Ağustos 1914te İngiliz donanmasından kaçan GOEBEN ve BRESLAU adlı Alman savaş gemilerinin boğazlardan geçmesine izin verir ve boğazları tüm yabancı gemilere kapatır.

GOEBEN ve BRESLAUın boğazlardan geçmesi itilaf devletlerinin tepkisine yol açar. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, bu iki gemiyi, daha önce İngilizlere sipariş ettikleri ve hatta parasını ödedikleri halde alamadıkları iki gemi yerine satın aldıklarını açıklar. Böylece, Yavuz ve Midilli adı verilen bu iki savaş gemisi Osmanlı Donanmasına katılmış olur.

27 Eylül 1914te Amiral Souchon komutasındaki Yavuz, tatbikat amacıyla çıktığı Karadenizde Ruslara ait Sivastapol ve Novorosisk limanlarını bombalayınca 1 Kasım 1914te Ruslar Kafkasyada sınırı geçerek fiilen savaş başlatmış ve Osmanlı Devleti de sıcak savaşın içine çekilmiş olur.

Osmanlı Devletinin elinde bulunan boğazlar, konumları nedeniyle özellikle Avrupa için çok büyük bir önem taşıyorlardı. Tarih boyunca uğurlarında nice savaşlar verilen boğazlar stratejik, ekonomik ve kültürel açıdan paha biçilmez değerdeydiler. Bugün bile bakıldığında değerlerini korumaya devam ettikleri açıktır.

İtilaf Devletlerinin Boğazları açma nedenlerinin başında, elbette ki boğazların sahip olduğu bu stratejik önem yatıyordu. Rusyaya yardım edebilmek hedefiyle yapılanan bu düşünce ; aynı zamanda Almanyadan yeterli yardım alamayacağı ve fazla direnemeyeceği düşünülen Osmanlıyı tek başına ve planlanmış bir barışa mahkum etmeyi planlıyordu. Ayrıca boğazları kazanmak demek, İstanbulu ele geçirip Osmanlı ve tüm Avrupa üzerinde manevi bir yıkıma sebep olmak demekti. Tarafsız kalan pek çok ülke bu başarıya kayıtsız kalamayacak ve İtilaf Devletlerine katıldıklarını açıklayacaklardı.

Boğazlardan geçilebilirse, kazanılacak olan başarı tüm Müslüman sömürgeleri sindirecek, güneyde sömürge devletlerini rahatsız eden hiçbir şey yaşanmayacaktı.
Bu düşünceyle İngiltere 28 Ocak 1915te Osmanlıya savaş kararı aldı ve bu karara Fransa da katıldı.


[Resim: savaso_harita1_b.jpg]

Savaş Öncesi Durumu Gösteren Harita



[Resim: trsavaso.jpg]

Goeben
][/QUOTE]
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.
Forumcu
RE: Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
Deniz Harekatı

Denizlere hakim olan dünyaya hakim olur.

Düşüncesiyle hareket eden İngilizler, boğazları ele geçirmek için donanmanın yeterli olacağına inanıyorlardı.

Bahriye Nazırı Churchillin planları Akdeniz filosu komutanı Amiral Carden tarafından da desteklenince, Lord Fisherın şüpheli gördüğü bu harekatın donanma ile yapılmasına karar verildi.

Tarihinde hiçbir yenilgi almamış olan İngiliz donanmasının silah, teknoloji ve başarı açısından kendine güveni tamdı. Dünyanın yenilmez donanması, Fransanın da desteği ile dünyanın en büyük armadasını oluşturuyordu. Bu donanmaya karşı gelebilecek hiçbir güç düşünülemezdi.

Hele ki yıpranmış, teknoloji açısından zayıf ve parçalanmak üzere olan Osmanlı, bu armada ile asla baş edemezdi.İtilaf Devletlerinin deniz harekatı 19 Şubat 1915te başladı. 13 Mart 1915e kadar düşman gemileri tabyaları top ateşine tuttu, mayın tarama gemileri olabildiğince yol açtı.

Boğazları zorlayarak geçebileceklerine inanan düşman kuvvetlerinin, kararlı ve dirençli bir karşılık almaları bu işin o kadar da kolay olmadığını gösteriyordu. Bir ay boyunca yapılan binlerce mermi atışının ardından çok da büyük bir gelişme elde edilememişti.

18 Marta kadar geçen bu dönemde boğazın girişinde bulunan Rumeli yakasındaki Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları ile, Anadolu yakasındaki Kumkale ve Orhaniye tabyaları tahrip edilmişti. Boğaza giriş kapıları aralanmış ama hala ilerde olacaklar belirsizdi.

Ve 18 Mart 1915 sabahı geldiğinde kimse günün sonunda neyle karşılaşacağını bilmiyordu.

17 Mart 1915te Amiral Cardenin yerine Amiral De Robeckin atanmasıyla 18 Mart da gerçekleşecek plan uygulamaya konuluyordu.

Plana göre; 18 Mart sabahı 3 deniz tümeninden oluşan düşman filosu boğazda belirdi. Filonun en güçlü gemilerinden oluşan 1. Tümen bizzat Amiral de Robeck tarafından kumanda ediliyordu.

Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson muharebe gemileri ve Inflexible muharebe kruvazöründe oluşan 1. Tümen, saat 10:30da boğazdan içeri girdi. Filonun önündeki muhripler savaş alanını tanıyorlardı. Planlanan noktaya ulaşıldığında Queen Elizabethin hedefi Rumeli Mecidiye Tabyası, Lord Nelsonun hedefi Namazgah Tabyası, İnflexible hedefi ise Rumeli Hamidiye Tabyası idi. A Savaş Hattı olarak adlandırılan bu plan 11.30da uygulanmaya başlandı ve 11.30da merkez tabyalarına ateş başladı.

Bu arada düşman gemileri Kumkaleden gelen tedirgin edici ateş hattına da girmişlerdi.

Obüslerden üstlerine ateş yağıyordu. Yine de mesafe uzak olduğundan Türk bataryaları savaş gemilerine karşılık veremiyordu. Saat 12.00 sularında Çimenlik, Rumeli Hamidiye ve Anadolu Hamidiye ateş almıştı. B Hattı diye adlandırılan Amiral Guepratte komutasındaki 3. Tümen Suffren, Bouvet, Goulois, Charlemagne adlı dört Fransız gemisiyle Triumph ve Prince George adlı iki İngiliz muharebe gemisinden oluşuyordu.

Plana göre bu tümen 1. Tümenin arkasından hareket geçti ve B hattı önündeki yerini aldı.

Yavaş yavaş yaklaşan gemiler bu cesurane ilerleyişlerinde Türk bataryalarından düşen mermi ateşi altında B hattına vardılar. Şiddetli yapılan karşılıklı çatışmalarda aradaki bataryalar sustuysa da merkez bataryalar ateşe devam ediyorlardı. 900 yarda kadar içeri sokulduklarından şiddetli ateş bu gemilerin üzerine yağıyordu. 3. Tümene ait olan iki İngiliz gemisi Triumph ve Prince George A hattının kıç omuzluklarında yerlerini almış Rumeli Mesudiye ve Yıldız Tabyalarını hedeflemişlerdi.

Rumeli merkez bataryaları çok yoğun bir ateş altındaydı. Mermilerin çoğu tabyalar içine düşmüş, telefon hatlarını bozmuş, yangınlar çıkarmıştı. Rumeli Mecidiye tabyası topçuların şehit olması ile devre dışı kalmıştı.

Planın ikinci aşamasında Türk bataryaları üzerinde yeteri kadar üstünlük sağlanabilirse Albay Hayes Sadler komutasındaki 2. Tümen devreye girecekti. Ocean, İrresistible, Albion, Vengeance, Swiftsun ve Majesticten oluşan 2. Tümen, 3. Tümenin yerini alacak ve B Hattından son olarak yakın muharebe yapılarak Tabyalar içinde olmayıp mayın hatlarını savunan toplar tahrip edilerek bombardımandan hemen sonra mayın tarama işlemlerine başlanacaktı.

Fakat 3. Tümenin yerini alacak 2. Tümen gelmeden önce beklenmedik bir şey oldu. Saat 14:00e doğru Suffren büyük bir hızla boğazı terk etmekte ve Bouvetde onu izlemekteydi. A hattını geçmek üzereyken Fransız gemisi Bouvetde bir iki patlama oldu ve Anadolu Hamidiye tabyasınca ateş altındayken 3 dakikada suların altına gömüldü. Derin bir şaşkınlık yaşanıyordu.

Queen Elzabeth ve Agamemnon dışındaki bütün gemiler ateşi kestiler. Muhripler ve istimbotlar personeli kurtarmaya gittiklerinde 20 kişi kurtarılabilmiş, 603 kişi sulara gömülmüştü.

Bu arada 12.30 sularında Goulois isabet almış ve ağır yaralarla boğazı terk ediyordu. 15.30 sularında mayına çarpan Inflexibleın durumu kötüydü ama yoğun çabayla Bozcaadaya ulaştı.

2. Tümen İngiliz gemileri, 3. Tümenin yerini aldığında bu manzara ile karşılaşmıştı. Saat 14.30da ateşe başlayarak 10 yardaya kadar yaklaştılar. Namazgah tabyasını bombardıman ediyordu. Saat 15.00te Rumeli Hamidiye daha sonra da Namazgah aldığı isabetle savaş dışına kalmıştı.

Anadolu Hamidiye tabyası hasar görmemişti ve İrrisistiblea ateş ediyordu. Saat 15.14de İrrisistibleın yanında korkunç bir patlama duyuldu. Saat 16.15te tabyalarda uzaklaşmak isterken bir mayına çarptı. Bu bölgede bir gece önce Nusretin döktüğü mayınlar hiç hesapta yokken can alıyordu. Bölgenin mayınlı olduğunu anlayan Amiral de Robeck 2. Tümenin geri çekilmesi için emir verdi. 18.05te geri çekilirken Ocean da mayına çarpmıştı. Güçlü top ateşine rağmen Oceanın personeli muhripler tarafından boşaltıldı.

18 Martta yaşananlar şaşkınlık yaratmıştı. Lord Fisher gibi ordusuz bir donanmanın başarıya ulaşamayacağını söylayenler haklı çıkıyor, de Robeck ve Churchill gibi hala donanma ile boğazları zorlayıp İstanbula çıkılabileceği düşüncesi yeni hareket planları doğuruyordu.


[Resim: deniz_18Mart1b.jpg]
18 Mart Genel Harekatı Gösteren Kroki

[Resim: trdeniz1.jpg]
18 Mart Deniz Hârekatında batırılan HMS Ocean[Resim: trdeniz2.jpg]]

Fransız Savaş Gemisi Bouvet[Resim: trdeniz3.jpg]
DarkRed]Türk Mevzilerini Bombalayan HMS Inflexible.[Resim: trdeniz4.jpg]

Swiftsure Savaş Gemisi Seddülbahir'de

[Resim: trdeniz5.jpg]

İngiliz Queen Elizabet Zırhlısı.
[Resim: trdeniz6.jpg]


Savaşta batırılan İngiliz zırhlısı Irresistable.
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.
Forumcu
RE: Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
Kara Harekatı

Çanakkale Savaşlarında Deniz Harekâtının başarısızlığı umutları Kara Harekâtına çevirmişti.Daha 1 Martta Yunanistan, Gelibolu yarımadasını işgal etmek, mümkün olduğu takdirde İstanbul üzerine yürümek üzere İngiltereye üç tümenlik bir kuvvet önermişti.

İngiliz ve Fransızlara kalsa öneri kabul edilebilirdi. Ancak Rus Çarı, İngiliz Büyükelçisine, hiçbir şart altında Yunan askerinin İstanbula girmesine izin vermeyeceğini bildirerek bu tasarıyı önledi.

Londrada ise, harekâtı Donanma yalnız mı yapsın, yoksa Kara Ordusu ile birlikte mi hareket etsin tartışması yapılmakta idi. Bir Kara Ordusuna ihtiyaç olduğunu savunanların arasında Lord Fisher geliyordu. Bununla beraber son karar, Savaş Bakanı (Harbiye Nazırı) Lord Kitchenerindi. O ise, ısrarla elinde birlik olmadığını söylüyordu, ama seçkin bir birlik olan ve İngilterede bulunan 29ncu Tümene hiçbir görev verilmemişti.

Nihayet Martta Kitchener Çanakkalecilerin tarafına kayarak 29ncu Tümenin Egeye sevk edileceğini, Çanakkalede bulunan Deniz Piyadelerine Gelibolu Yarımadasının temizlenmesinde yardım edeceğini açıkladı.

Bu haber Fransa cephesinde buluna İngiliz Generallerinin öylesine büyük tepkisine yol açtı ki, Mareşal sözünü geri alarak 18 Şubatta bu birliğin yerine o sırada Mısırda bulunan Avustralya ve Yeni Zelanda Tümenlerinin gideceğini bildirmek zorunda kaldı.

Askeri durumu tetkik için Çanakkaleye gönderilen General Sir William Birdwood, 5 Martta Kitchenera gönderdiği raporda, Donanmanın tek başına Bağazdan geçemeyeceğine inandığını, kuvvetli bir ordunun karadan donanmayı desteklemesi gerektiğini bildiriyordu.

Bu rapor Kitchenerin bütün tereddütlerini giderdi. 10 Martda 29ncu Tümenin Egeye gönderileceğini açıkladı. Ayrıca bir Tümen de kendilerinin göndermeleri için Fransızları ikna edeceğini ilave ediyordu.

Böylece Mısırdaki Anzac Tümenleri ile birlikte 70 bin kişilik bir kolordu bu işe ayrılmış oluyordu.
Birdwoodun raporuna rağmen, hala donanmanın tek başına Boğazı geçebileceğini düşünenler vardı. Bu karışıklık içinde Kara kuvveti hazır olana kadar Donanmanın harekatını geri bırakmasını, bu suretle Kara ve Deniz Kuvvetlerinin müşterek harekata başlamasının en iyisi olacağını hiç kimse aklına getiremiyordu.

O sıralarda Londraya hakim olan bu kargaşalık ve belirsizliği, ne yapacağı belli olmayan Sefer Kuvvetinin Komutanlığına yapılan atamadan anlamak mümkündür. Bu komutan, Kitchenerin Güney Afrika savaşlarından eski bir arkadaşı General Sir Ian Hamiltondu.

Donanma asıl saldırısını yapana kadar, Hamiltonun birlikleri işe karışmayacaktı. Eğer deneme başarıya ulaşmazsa Hamilton Gelibolu yarımadasına çıkarma yapacak, başarıya ulaşırsa yarımadaya zayıf bir kuvvet bırakıp doğrudan doğruya İstanbul üzerine yürüyecekti. Oradan İstanbul Boğazına çıkarılmış bir Rus Birliği ile birleşmesi umuluyordu.

Türk tarafı ise, 18 Martta kazandığı zaferden dolayı kendisine olan güvenini tazelemiş, Çanakkalenin Boğazlardan geçilemeyeceğini tüm dünyaya göstermişti. Bu zaferin ardından, Müttefiklerin kaçınılmaz kara harekâtına karşı Türk tarafı da son sürat hazırlıklara başlamıştı.

Çanakkale de 5. Ordu oluşturulmuş başına da Mareşal Liman von Sanders getirilmişti. Kıyılara dikenli tellerle çevriliyor, birlikler önemli yerlere yerleştiriliyor, müttefiklerin her hareketi gözleniyordu. Müttefik çıkarmasını bekleyen bir başka kişi ise 19. İhtiyat Tümeninin başında bulunan yarbay Mustafa Kemaldi.


25 Nisan 1915

Müttefik Devletler Donanmasının 18 Mart 1915de Çanakkale Boğazına karşı giriştiği birleşik deniz harekatının başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra, General Hamilton Lord Kitchenere, donanmanın desteğinde yapılacak ortak bir kara harekatı olmadan, güçlü Türk savunmasının kırılıp, Boğazın donanmayla geçilmesinin olanaksız olduğunu bildirir.

Gerçi Kitchener ve Özellikle Churchill, işin başından beri yalnız denizden zorlanarak ve donanmayla bu girişimin başarıyla yapılabileceğini savunuyorlardı.

Ancak, 18 mart Deniz Harekatının olumsuz sonuçlarını değerlendirdikten sonra, Hamiltonun görüşlerini benimserler.


5. Ordu'nun Dağılımı

Müttfiklerin Genel Çıkarma Planı

General Hamilton 25 Nisan 1915 günü, iki İngiliz ve bir Fransız tümeni ile, bir Hint tugayını Seddülbahir bölgesine, iki tümenden oluşan Anzak Kolordusunu da, ikinci derecede tuttuğu Karatepe bölgesine çıkarmayı planlamıştır. Bu planın nasıl uygulanacağı yukarıda özetlenmiştir.

Aynı tarihte, Geliboludaki Türk kuvvetleri ise, 3 üncü ve 16 ıncı Kolorduların yanısıra 6 tümen, süvari tugayı ve bağımsız taburlardan oluşuyordu. Daha sonra, savaşın gelişme süreci içinde yapılan gerekli kıta kaydırmalarıyla, toplam tümen sayısı 16 ya çıkartılacaktır.


Gelibolu Yarımada'sı sahili

25 Nisan çıkarmasından yaklaşık bir ay önce, Geliboluda bulunan 5. Kolordu komutanlığına atanan Mareşal Liman von Sandersin düşüncesine göre, müttefikler çıkarmayı Saros Körfezine yapacaklardır. Bu nedenle de kendisi, birliklerin çoğunu Saros Körfezi ile Anafartalar bölgesinde; bir tümeni Seddülbahir bölgesinde ve iki tümenli 15nci Kolorduyu da, anadolu yakasında tutmayı uygun bulmuştur. Ayrıca savunma amacıyla kıyının belli noktalarında gözetleme ve koruma birlikleri bulundurulacak, asıl kuvvetler ise geride yedekte tutulacaktı.

Aslında Liman von Sandersin bu savunma planına Türk komutanlar karşıydılar. Onlara göre, düşman en zayıf ve kritik anları olan çıkarma sırasında kıyıda karşılanırsa, ilerlemesi önlenebilecekti. Mareşalin gelmesinden önce hazırlanan türk savunma tedbirleri de böyleydi.

Ancak, uygulamaya konulan, ordu komutanı Liman von Sandersin planıdır. Daha sonra çıkarma başlayınca, komutanların aldıkları ek önlem ve hazırlıklar sayesindedir ki , çıkarılan ilk düşman birlikleri kıyıda karşılanacak ve fazla ilerlemeye fırsat bulamadan, 3-4 kilometrelik bir ilerlemeden sonra savaş bitene kadar, bulundukları yerde çakılıp kalacaklardır.
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.
Forumcu
RE: Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
Arıburnu Muharebesi


Daha önce yabancı kaynaklardan ve Anzakların anılarından yapılan aktarmalarla nasıl başlandığı ve ilk günleri açıklanan Arıburnundaki Anzak Kolordusunun Nisanda yaptığı çıkarmanın temel amacı önce, Kabatepe ile KüçükArıburnu arasındaki kumsallık bölgeye çıkmaktı.

İlk aşamada Conkbayırı- Kocaçimentepe çizgisi denetim altına alınıp, oradan Maltepe bölgesi ele geçirilecek, böylece, Kuzeydeki Türk kuvvetlerinin Güneyde, Seddülbahir bölgesindeki Türk birliklerine yardımı engellenmiş olacaktı.

25 Nisan sabahı savaş gemilerinin, Türk mevzilerini sürekli vuran koruyucu ateş altında, Anzak Kolordusunun 1. Tugayından 1500 kişilik ilk hücum dalgası, çıkarma botlarının bir şekilde kuzeye kayması sonucu, saat 05.00te, Kabatepe bölgesi yerine Arıburnu kesimine çıkmak zorunda kalır.

Anzak Koyu

Bu noktada kıyı gözetlemesi yapan bir Türk takımının direnişine karşın, karaya çıkan Anzak birlikleri belirli bir noktaya kadar ilerler. Diğer taraftan, Bigalıda bulunan ordu yedeği 19. Tümen, 24-25 Nisan gecesi Conkbayırı yönünde tatbikat yapmakta idi. Gün ağarırken, Arıburnu yönünden top seslerinin gelmesi üzerine, 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, bir çıkarma yapıldığını anlayıp durumu Ordu Komutanına bildirir, ancak bir yanıt alamaz.

Durum çok kritiktir. Mustafa Kemal, kıyıda çok zayıf gözetleme ve koruma birlikleri olduğunu düşünerek ve geniş bir sahile yayılmış olan 27. Alayın da, ağır kayıplar verdiği haberini alınca, düşmanın Conkbayırı-Kocaçimentepe çizgisi ve uzantısını ele geçirmesi durumunda, onarılamayacak durumlarla karşılaşacağını kavrar. Ordudan emir gelmemiş olmasına karşın girişimi ele alıp tüm sorumluluğu yüklenerek, 57.Alayı bir batarya ile Kocaçimentepe yönünde harekete geçirir.

Kendisi de durumu izlemek üzere Conkbayırına çıktığında,, Arıburnu kesiminden bazı askerlerin çekilmekte olduklarını ve düşman birliklerinin de bunları izlediklerini görür.

O anı Mustafa Kemal, Ruşen Eşref Ünaydın ile yaptığı görüşme sırasında şöyle anlatmaktadır.

...Bu esnada Conkbayırının güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetleme ve korunmasıyla görevli olarak orada bulunan bir müfreze askerin Conkbayırına doğru koşmakta, kaçmakta olduğunu gördüm... Bu askerlerin önüne kendim çıkarak:

-Niçin kaçıyorsunuz ? dedim.

-Efendim düşman dediler!

-Nerede?

-İşte! diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.

Gerçekten de düşmanın bir avcı kuvveti 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir serbestlik içinde ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün. Ben kuvvetleri (geride) bırakmışım, askerler on dakika istirahat etsin diye...Düşman da bu tepeye gelmiş...Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman benim yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman artık bilemiyorum, bilinçli bir düşünme ile midir, yoksa önsezi ile midir, bilmiyorum. Kaçan askerlere:

- Düşmandan kaçılmaz, dedim.

- Cephanemiz kalmadı, dediler.

- Cephaneniz yoksa süngünüz var,dedim.

Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırına doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen askerlerinin marş marşla benim bulunduğum yere gelmeleri için, yanımdaki emir subayını geriye yolladım. Bu askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır...

Gerçekten de, çekilen Türk askerleri mevzi alınca, karşı taraf ta mevzi alıp duraklar.

Böylece, 57. Alay Öncü Bölüğü'nün Conkbayırına yerleşmesi için gereken süre kazanılmış olur.

İşte bu an, Çanakkale Savaşları Kara Harekatının kaderini belirleyen önemli anlardan birisidir.

Böylesine önemli anda kilit rolü oynayan kişi ise, tartışmasız Mustafa Kemaldir. Bu husus, Çanakkale Savaşları tarihiyle uğralan Türk ve yabancı bütün uzmanlar tarafından doğrulanıp vurgulanmaktadır.

Daha sonra, Kolordu Komutanı Esat Paşa'nın izniyle, 27. Alaydan geri kalan birlikleri de emrine alan Tümen Komutanı Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57.Alay'a şu emri verir :

Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.

25 Nisan 1915 günü, vakit ikindiye yaklaşırken, ilk çıkarma kademesi olan tümenin sahile çıkışı da tamamlanmıştır. Ne var ki, 27. Alayın birlikleri ve 57. Alayın yaptığı karşı saldırı ile süngü hücumları sonucu Anzaklar çok sayıda kayıp vermiş ve sahile çekilmişler, kritik ve endişeli anlar yaşamaktadırlar. Gene de gün batarken, Anzak Kolordusunun sahile çıkan Tümeni, Arıburnunun sarp yamaç ve tepelerinde yerleşme olanağı bulur.

Bu tarihten başlayarak harekat, 1915in Ağustos ayına kadar dört ay boyunca, Conkbayırı- Kocaçimentepe-kabatepe bölgelerinde, tarafların karşılıklı saldırı ve özellikle gece yapılan süngü hücumlarıyla, yakın boğuşmalar şeklinde ve çok kanlı çarpışmalarla geçecektir. Bu çarpışmalar sırasında Türkler de, Anzaklar da ağır kayıplar vermişlerdir.

Ağustos ile birlikte ise savaş şiddetli çarpışmalara dönüşür. Tıpkı Seddülbahirde olduğu gibi, Anzak ordusu da taarruz hedeflerine varamamış, çıktıkları yerlerde 3-4 km.lik bir mesafe ilerleyip, boşaltmaya kadar da o noktada kalmışlardır.
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.
Forumcu
RE: Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
Seddülbahir Muhaberesi

25 Nisan günü, Müttefik Kuvvetleri Donanmanın koruyucu bombardımanı altında, beş ayrı yerden Gelibolu Yarımadasına çıkmaya başladılar.

İngiliz ve Hint birliklerinin çıkarıldığı ilk hedef , güneyde Alçıtepeyi ele geçirip Kilitbahir platosuna ilerlemek, oradaki merkez tabyalarını susturduktan sonra Boğazın giriş bölgesini ele geçirmekti.

Burada Müttefik donanmasına bağlı savaş gemilerinin yaptığı bombardımanın şiddetine bir örnek vermek gerekirse; sadece Ertuğrul Koyu sırtlarındaki 26. Alayın 10.Bölüğünün savunma mevzilerine 4650 mermi atılmıştı.

İngiliz ve Fransız donanmasının desteğinde Çanakkale'de Fransız çıkarması.

Buna rağmen Türk bataryaları ve kuvvetleri imha olunamadığından İngiliz Birlikleri ağır kayıplar vermekte ve bu durum, Müttefik kuvvetler arasında büyük bir şaşkınlık yaratmaktaydı.

Bu günlerde, gerçek bir kahramanlık destanı yaratan Yahya Çavuşun takımı, işte bu 10. Bölüğün takımıdır.

Temmuz 1915 sonuna kadar, çok kanlı geçen, göğüs göğüse süngü hücumları ve karşı hücumlarla süren Kirte-Kerevizdere- Zığındere Muharebeleri, özellikle Türk birliklerinin, Müttefik Donanmasının ateşinden korunmak amacıyla, gece yaptıkları süngü hücumlar şeklinde olmuştur.

Sekiz gün, geceli gündüzlü süngü hücumlarıyla geçen Zığındere muharebesi, iki taraf için de kayıpların en fazla olanı ve en kanlı geçenidir.


River Clyde kömür gemisi V plajında.

Bu bölgedeki harekat ağustos ayıyla birlikte mevzi muharebesine dönüşür. Böylece işgal kuvvetleri, 3-4 kilometrelik bir arazide çakılıp kalmış, Alçıtepe ve Kirte ele geçirilememiş, durum boşaltmaya kadar değişmeden böylece devam etmiştir.
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.
Forumcu
RE: Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
Kumkale Muharebesi

25 Nisan 1915 günü saat 04.30da Fransız filosu Kumkale önlerinde savaş düzeni almıştı. Kumkale ve Kumkale-Orhaniye arasını hedef alan şiddetli donanma ateşinin ardından Fransız birlikleri karaya çıktılar.

Kumkaledeki Türk takımı Fransız bombardımanlarına ve karaya çıkan iki Fransız bölüğüne karşı kahramanca dayandıysa da, sürekli takviye edilerek tabur seviyesine çıkan Fransızlar karşısında kaleyi bırakarak Kumkale köyüne çekilmek zorunda kaldı.

Sadece yarım takımlık 6. Bölükün ihtiyatıyla takviye edilebilen takım, Kumkale sokaklarında Fransızlarla kısa süren sokak muharebelerine girdi. 6. Bölük komutanı, birliklerini Kumkale mezarlığına çekti.

Takım komutanlarından birinin şehir düşmesine, diğerinin de yaralanmasına ve cephane sıkıntısına rağmen, bölük inatla savunmasını sürdürdü ve Fransız kuvvetlerinin kanadını Kumkalede bastırıp, bütün cephesini hareketten alıkoydu.

Türk birlikleri Kumkaleyi geri almak için taarruza geçince Kumkale sokaklarında göğüs göğüse yakın muharebe başladı. Fransızlar da direnişlerini sertleştirmişlerdi. Türk hücumlarının en şiddetli bir anında Fransızlar beyaz bayrak çektiler. Üst rütbeli Fransız subayı da kendi rütbesine denk bir Türk subayına teslim olmak istedi, fakat dil farkı yüzünden anlaşılamadı.

Teslim alma olayı uzayınca Fransızlar tekrar toplanarak mevzilerine döndüler ve yer yer ateş muharebeleri başladı. Fransız filosu da kendi birlilerine zayiat verdirme pahasına, Fransız ve Türk birliklerinin birbirine girdiği Kumkaleye şiddetli ateşlere başladı. Türk birlikleri Mezarlık-Kumkale-Orhaniye hattına çekilmek zorunda kaldılar.

Fransızlar da Kumkalede kıyı başı tutmuşlar ama ilerleyememişlerdi. Gelibolu Yarımadasına çıkarma yapan İngiliz kuvvetlerinin takviye edilmesi amacıyla, Seferi Kuvvetler Başkomutanı General Hamiltonun emriyle, Fransız kuvvetleri 26/27 Nisan 1915 gecesi başarılı bir çekilme harekatıyla geri alındılar.
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.
Forumcu
RE: Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
Anafartalar Zaferi

25 Ağustos 1915ten Ağustos sonuna kadar, Müttefikler hem Seddülbahir hemde Arıburnunda başarılı olamayınca, Çanakkale Boğazını, geriden sarkarak ele geçirmek amacıyla harekete geçerler. Bu arada General Hamilton, Türk Ordusunun gerilerine sarkmak ve çember içine alıp yok etmek için, Büyük ve Küçük Kemikli Burunları arasında yeralan Suvla sahillerine çıkıp, Anafartalarda üçüncü bir cephe açmaya karar verir. Hedef, Conkbayırı ve Koçaçimentepe blokunu ele geçirerek buradan ilerleyip, çanakkale Boğazına inerek hakim olmaktır.

Bu amaçla da, 9.İngiliz Kolordusu'nu ,6-7 Ağustos gecesi karanlıktan yararlanarak bölgeye çıkartır. Amaç, sabah gün ağarmadan von Sanders, Saros Grup Komutanına 7. ve 12. Tümenlerle süratle Anafartalar kesimine gitmesini ve karaya çıkan İngiliz birliklerine 8 Ağustos sabahı erkenden taarruz edilmesi emrini verir. Anafartalar Müfrezesi komutanı Yarbay Vilmere de, Sarosdan iki tümenin gelişine kadar, İngilizlerin ilerleyişine engel olunmasını emreder.

Liman von Sanders, bundan sonra, Kurmay Albay Mustafa Kemali, 8 Ağustos 1915 günü saat 21.45de, Anafartalar Grup Komutanlığına atar. Anafartalar Grup Komutanı Kurbay Albay Mustafa Kemal, 9 Ağustos sabahı ,12. tümenle 9. İngiliz Kolordusuna. 7.Tümenle de Anzak Kolordusu ile işbirliği yapmasına engel olmak amacıyla, damakçılık Bayırı yönünde saldırıya geçer. Her iki tümenin saldırıları da başarılı olur. İngiliz Birlikleri, beklemedikleri bu karşı Türk taarruzu ile şaşkına dönmüş, ağır kayıplar verirler.

Birinci Anafartalar Muharebeleri olarak adlandırılan bu harekat sonunda, durum değerlendirmesi yapan Mustafa Kemal şöyle demiştir: ...Gerçekte, düşmanın bir kolordusunu zayıf bir tümenimle Kireçtepe-Azmak arasında yenmiş, Tuzla Gölüne kadar takip ederek orada tesbit etmiştim.

Diğer taraftan yeni çıkan birliklerle güçlendirilen 9. İngiliz Kolordusu, Anafartalar yönünde iki kanat harekatı daha denediyse de başarılı olamamıştır. Ancak, Türkler açısından bu bölgede durum, savunulması güç bir konum olduğu için tehlikeli sayılırdı. Tehlikeli durumu düzeltmek için Liman von Sanders, Kuzey Grubundaki 8 Tümeni iki alayla takviye ederek , Anafartalar grup Komutanı Mustafa Kemalin emrine verir.

Tümen karargahına 9-10 Ağustos gecesi gelen Grup Komutanı Mustafa Kemal, takviyeli 8. Tümeni 10 Ağustos sabahı karanlıkta, sadece süngü kullanarak hücuma geçirir. İngilizlere çok ağır kayıplar verdirilerek harekat başarılı olur. Daha sonra, savunma yapılabilecek ek arazinin ele geçirilmesi üzerine, ulaşılan bu ileri çizgide de destek ve güçlendirmeler yapılarak savunmaya geçilir. Böylece, diğer bölgelerde olduğu gibi Anafartalar Bölgesinde de savaş, boşaltmaya kadar , siper ve mevzi savaşına dönüşmüş olur. Diğer bir deyişle, General Hamiltonun İkinci Planı da başarısız olmuş, hedefine ulaşmamıştır.

Çanakkale Savaşları kara harekatıyla ilgili olarak belirtilmesi gereken önemli bir diğer nokta da şudur: tüm bu çarpışmalar ve karşılıklı saldırılar sırasında, Türkler mertçe, dürüstçe ve kahramanca çarpışmış, insancıl meziyetlerini ve güçlü kişiliklerini sergilemişlerdir. İster Seddülbahirde, ister Suvlada ya da, Anafartalarda olsun durum aynıdır. rneğin Kızılhaç çadırları ve hastane gemileri, yaralı taşıyan botlar, ya da sedyeleri hedef alan atışlar yapılmamıştır.

Tepeler Türklerin elinde olmasına ve olumlu doğa koşullarına karşın, düşmanın sürekli olarak çekindiği zehirli gaz kullanılmamış, su kaynakları zehirlenmemiş, bu yöntemler hiçbir zaman mert ve dürüstçe bir tutum sayılmamıştır. Savaş alanında ele geçen esirlere ve yaralı düşman askerlerine yapılan insancıl muameleler öyle görünüyor ki, Anzakları ilkin gerçekten şaşırtmıştır. Çünkü, daha önce kendilerine anlatılan , ya da Mısırda karşılaşıp hakkında belirli ön yargılar ve imajlar geliştirdikleri Türk askeri Abdul, Gelibolu Yarımadasında çok farklı bir tutum sergilemektedir.

[Resim: anafarta1.jpg]


Anafartalar Grup Komutanı M. Kemal muharebe arkadaşlarıyla (1915). Soldan; Kur. Bşk. Yb. İzzettin (Org. Çalışlar), arkasında Kur. Yzb. Tevfik (Kur. Alb. Bıyıklıoğlu), Grup K. Kur. Alb. M. Kemal, Dr. Hüseyin, Süvari Yzb. Pertev, Kur. Yb. Neşet (Bora), Süvari Ütğm. Saim (Korg. Önhon), Yzb. Hamit, Ütğm. Zeki (Org. Doğan).



[Resim: anafarta2.jpg]


Arıburnu, Conkbayırı ve Anafartalar'da yaptığı başarılı savunma savaşlarıyla savaşın kaderini değiştiren komutan Kur. Alb. Mustafa Kemal Çanakkale'de Siperde (1915)
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.
Forumcu
RE: Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
Çekilme (Boşaltma)

Anafartalarda yaşanan zaferin ardından, Müttefik Kuvvetlerinin hem moralleri bozulmuş, hem de Çanakkalenin geçilebileceği umutları yok olmaya başlamıştı. Ian Hamiltonun bütün ısrarlarına rağmen cepheye artık tek bir asker bile gönderilmediği gibi, Çanakkaleden iki tümen alınmış ve batı cephesine gönderilmişti.

Kısacası Ağustostan sonra çekilme planları yapılmaya başlanmıştı. Harbiye Nazırı Lord Kitchener, son defa bölgeyi ziyaret etmiş, artık Çanakkale bölgesindeki Türk savunmasını sökmenin ve buradan boğaz harekatını bir neticeye vardırmanın, hele hele İstanbul sevdasına kapılmanın imkanı kalmadığını anlayarak, Ocak 1916da Çanakkaledeki kuvvetlerin, Selanik çıkarmasında kullanılmak üzere gönderilmesinin kararını komiteye sunmuştur.

Müttefik askerleri 8 Aralıktan 20 Aralıka kadar Anafartalar ve Arıburnu bölgelerini, 28 Aralıktan, 9 Ocak 1916ya kadar da Seddülbahir bölgesini tahliye etiler.

Boşaltma işlemi gerçekten çok iyi planlanmıştı.

Askerler her türlü tedbiri almış, geride ayarlı ve sonradan patlayacak olan tüfekler, takip edilmelerine karşı mayınlar bırakmışlar, sessizlik için ayaklarına çuvallar bağlamış ve hatta son güne kadar ileri mevzilerden çekilmeyerek, savaşmışlardır.

Türklerin bu çekilmeden haberi yok muydu? Bu soru Türk tarafı için en çok sorulan sorulardan biridir.

Müttefik kuvvetlerinin çekilmedeki başarısı yadsınamaz; çekilme iyi planlanmış, hava koşulları beklendiği gibi gitmiştir.

Türk kuvvetleri ise, Müttefik kuvvetlerine göre hep yüksek noktalarda mevzilenmişler ve bu nedenle de düşman askerlerine geçit vermemişlerdi. Türk resmi kaynaklarına göre Yarımada'nın Müttefik askerleri tarafından boşaltılmasından, Türk tarafının haberi kesinlikle olmamıştır.

Türk askerleri çekilmeden haberdar olsalar dahi, büyük bir taarruza kalkışmamışlardır. Çekilen tarafa çok büyük zayiat verdirmek mümkünken, saldırmamayı tercih etmişlerdir. Çünkü artık feda edilecek tek bir Türk askeri bile yoktu. Dört bir yanda savaş içinde olan Osmanlı Devletinin eli silah tutan herkese ihtiyacı vardı.

Sonuç olarak; 9 Ocak 1916da Gelibolu Yarımadasında tek bir Müttefik askeri bile kalmamış, Çanakkalenin geçilememesi ile Birinci Dünya Savaşının çizgisi, savaşa katılan bir çok ülkenin de kaderi değişmiştir.


[Resim: trcekilme1.jpg]


Çekilme Sonrası Geride Kalan Su Arıtma Kabinleri



[Resim: trcekilme2.jpg]


İngilizler Aralık 1915-Ocak 1916 aylarında Gelibolu Yarımadası'ndan çekilirken çadırlarını sökmemişler, siperlere kukla askerler ve kendiliğinden patlayan tüfekler yerleştirmişlerdi. Bu sayede üç hafta içinde çekilmelerini tamamlayan İngiliz ve Anzak birlikleri, insan kaybı vermemişlerdi


[Resim: trcekilme3.jpg]



Gelibolu Yarımadası'nda çekilen Anzakların siperde bıraktıkşları kendiliğinden patlayan tüfeklerden biri. Üst kaptaki suyun damla damla alt kaba artmasıyla ağırlık artmakta, tetiğe baskı sonucu tüfek patlamaktadır.
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.
Forumcu
RE: Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
Hava Harekatı

İlk motorlu uçağın uçuşundan yedi yıl gibi kısa bir süre geçtikten sonra, 1910 yılında uçaklardan askeri amaçlarla yararlanma düşüncesi ortaya çıkmış ve takip eden yıllarda uçak, yeryüzünde etkin bir taarruz silahı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Dünyadaki bu gelişmeyi yakından izleyen ve önemini değerlendiren zamanın Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşanın direktifiyle, 1911 yılında, Genelkurmay başkanlığı bünyesinde askeri havacılıkla ilgili bir şube oluşturulmuş ve Türk Askeri havacılığının temeli olan teşkilat kurulmuştur.

Bu yeni silahın edinilmesine büyük önem veren Mahmut Şevket Paşa maaşının bir kısmını bağışlayarak uçak alımı için kampanya başlatmış ve bu kampanyaya başta padişah Sultan Reşat olmak üzere Donanma Cemiyeti, subaylar ve bazı zenginler iştirak etmiştir. İki uçaklık para, kısa zamanda toplanmış ve Fransadan biri 25 Beygirlik, biri de 50 Beygirlik iki uçak satın almıştır.

Müteakiben, Yeşilköy Safra düzlüğünde Kara tayyare Mektebi, Yeşilköy Feneri yakınlarında da deniz tayyare Mektebi kurulmuş ve havacı personel yetiştirilmek üzere ordu ve donanmadan istekli subaylar seçilmiştir.

Çanakkale Muharebeleri başladığı zaman dünya ve Türk askeri havacılığı mütevazı ve geliştirilmeye muhtaç bir durumda idi.

Çanakkale Muharebeleri havacılık yönünden, yeni silahın gerçek değerinin anlaşıldığı ve bugünkü modern hava kuvvetlerinin temelini atan kahramanları kavramaya çalışırken, icra edilen hava harekatının sadece o günkü müşterek harekata katkısı değil aynı zamanda bugünkü havacılığımıza olan katkısı da düşünülmekte ve hava kuvvetlerinin temelinin atılarak, hava stratejisi ve taktiklerinin oluşturulmaya başlandığı bir harekat noktası olarak değerlendirilmektedir.

Havacılık açısından işte böyle bir ortam içinde, 2 Ağustos 1914 günü seferberlik ilan edilmiş ve buna paralel olarak Yeşilköyde bulunan deniz uçaklarından 2si İzmir, birisi de Çanakkale Müstahkem Mevzi Komutanlığı emrine verilmiştir.

25 Ağustos 1914 tarihinde Çanakkale Nara Meydanına konuşlandırılan Nievport tipi deniz uçağı ile, Deniz Yzb. Savmi, Ütğm. Fazıl ve Ütğm. Cemalin yaptığı keşif uçuşları sayesinde, bölgedeki İngiliz ve Fransız gemilerinin faaliyetleri izlenmeye başlanmıştır.

18 Mart 1915 tarihine kadar olan dönemde yapılan başarılı hava keşif görevleri hem düşmanın elindeki gemi tip ve miktarını tespit, hem de taarruz hazırlıklarını devamlı takip imkanı sağlamıştır.

18 Mart 1915 günü, havacılarımız erken saatlerde yaptıkları keşif raporunu vermişlerdir.

Bozcaada önünde, 40 düşman gemisi sayıldı. Bunlardan; 19u ağır, 3ü hafif olmak üzere 22si kruvazör, diğerleri; şilep, destek gemisi ve uçak gemisidir. Sayıları tam olarak saptanamayan denizaltılar görülmüştür. 6 adet zırhlı İngiliz gemisi, muharebe düzeninde boğaza doğru ilerlemekte ve Fransız gemileri de demir almaktadır.

Bir süre sonra, boğaza giren ve kıyı bataryalarını şiddetle bombardıman eden düşman donanma topçusuna, Ark Royal uçak gemisinden havalanan İngiliz uçakları da ateş tanziminde geniş çapta yardım etmiştir.

18 Mart günü öğleden sonra, havacılarımıza; Limni Adası civarındaki düşman kuvvetlerinin durumunu keşfetmeleri emredilmiştir.

Bir saat içinde görev bölgesine ulaşan pilotlar Mondros Koyunda 13 harp, 4 nakliye, 29 kömür gemisi olmak üzere toplam 46 geminin bulunduğunu, ayrıca Fransızların Gaulois gemisinin sahil topçumuzun ateşi ile Çanakkale ağzında yara aldığını rapor etmiştir.

Çanakkale Muharebeleri süresince, karşılıklı keşif harekatı devam ederken; Türk havacıları, o tarihler için başarılı sayılabilecek diğer hava görevlerini de icra etmişledir. Bu görevlerden biri 18 Nisan 1915de yapılmıştır.

O gün Çanakkale Boğazı bölgesinde gittikçe kuvvetlenen ve hava üstünlüğü kurmasından endişe edilen düşman hava gücünü tesirsiz hale getirmek maksadıyla, Bozcaadada 18 düşman uçağının konuşlandığı meydana hava taarruzu planlamıştır. Ancak bu meydandaki uçaklar, keşif görevi için daha önceden kalktığından, havada karşılaşılmış, kısa bir hava muharebesinden sonra zayiatsız olarak meydana dönülmüştür.

Bu görev amacına ulaşmadıysa da, asli taktik hava görevlerinden olan mukabil hava harekatı nın ilk ve tipik bir uygulaması olması açısından önem taşımaktadır.

Türk uçaklarının meydan taarruzu planlamasından esinlenen İngilizler aynı gün üçer uçaklık iki kol ile meydanımıza taarruz etmişler, ancak uçaklarımız daha önceden meydan içinde dağıtılarak gizlenmiş olduğundan, atılan bombalar hasar meydana getirememiştir. Bu da, ufki dağılma ve gizleme yapılarak, beka tedbirlerinin alınışına güzel bir örnek teşkil etmiştir.

14-19 Mayıs 1915 günleri, güney cephemizdeki karşı taarruzumuzu desteklemek amacıyla;
düşman çıkarma gemileri ve ordugahı bombalanmış Mayıs ayı başından itibaren sabit balon ile boğaz gözetlemesi ve topçu atış tanzimi ve birliklerimizi taciz eden manika balon gemisine taarruzlar yapılmış, her hava hücumunda gemi, balonunu toplayıp yer değiştirmek zorunda bırakılmıştır.

Böylece bugün yakın hava desteği olarak bilinen görev tipinin basit bir uygulaması yapılmıştır.

25 Haziranda; Arıburnu bölgesindeki düşman karargahı üzerine propaganda amacıyla 300 adet ingilizce yazılı bildiri atılmıştır. Bu görev, hava gücünün psikolojik harpte kullanılmasına ilişkin güzel bir örnektir.

30 Kasım 1915te ise, Üsteğmen Ali Rıza, Teğmen Orhanla beraber, Çanakkale girişinde karaya oturmuş bulunan bir düşman kruvazörüne taarruz etmek için görevlendirilmiştir. Tam bu esnada bir düşman uçağının yaklaştığı görülmüş ve yapılan hava muharebesinde Üsteğmen Ali Rıza fransız uçağını makinalı tüfek ateşiyle düşürmeyi başararak Türk havacılık tarihine ilk düşman uçağını düşüren pilot olarak geçmiştir.

Sonuç olarak;

Çanakkale Muharebelerinde, kahraman kara ve deniz kuvvetlerimiz gibi havacılarımız da, üstün silah ve teknik olanaklara sahip düşmanları karşısında, kendilerine düşen görevleri cesaret ve üstün görev bilinici içinde başarıyla icra etmişler ve resmi İngiliz harp tarihi kitaplarında:

Harikulade müdafaasında yılmadan mücadele eden ve sonunda başaran düşmanımıza hayran kaldık dedirtmişlerdir.

Çanakkale Muharebelerinin ileri görüşlü askeri önderleri yeni silahın gereksinimi olan strateji ve taktiklerin oluşturulmasına öncülük etmiştir. Bu kapsamda ulu önder Atatürk şöyle buyurmuştur:

GÖKLERDE BİZİ BEKLEYEN YERİMİZİ ALMAK ZORUNDAYIZ. YOKSA O YERİ BAŞKALARI İSTİLA EDER VE İŞTE O ZAMAN BU ÜLKE VE MİLLET ELDEN GİDER. HALBUKİ BİZ TÜRKLER, BÜTÜN TARİHİMİZ BOYUNCA HÜRRİYET VE İSTİKLALE ÖRNEK OLMUŞ BİR MİLLETİZ.

TAYYARECİLER! ŞUNU UNUTMAYIN Kİ YARININ EN BÜYÜK TEHLİKELERİ SEMALARDAN GELECEKTİR. BU SEBEPLE SİZLER DAİMA HAZIR BULUNMAYA VE O ŞEKİLDE YETİŞMEYE GAYRET EDECEKSİNİZ.


[Resim: trhava_1.jpg]


İskenderiye Limanı'nda keşif uçakları gemilere yükleniyor (1915).
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.
Forumcu
RE: Çanakkale (Destanı) Savaşı, Çanakkale Belgeseli
Çanakkale Savaşının Önemi ve Sonuçları

Çanakkale Cephesinin deniz harekatı (Boğazın zorlanması), kuşkusuz sıradan bir askeri harekat, ya da muharebe olayı değildir.

Boğazlar, konumu ve tarihi önemi itibariyle, İstanbul Karadeniz kapısı, Çanakkale de Ege Denizi kapısı olarak, geçmişte taşıdıkları ve çağımızda taşımakta oldukları stratejik önem ve değer açısından daima birlikte mütalaa edilmiş ve edilmektedir.

Her iki boğaz, klasik ve dar çerçevede sadece Akdenizi Karadenize, Avrupayı Asyaya bağlayan su geçitleri ya da köprüler değil, Akdenizin öteki önemli su geçitlerinden Cebelitarık ve Süveyş kanalı ile de bütünleşerek, dünyanın büyük denizlerini (Atlas ve Hint okyanusu gibi) ve büyük kıta kara parçalarını birbirine bağlayan, daha geniş anlamdaki jeopolitik konumuyla, dünya siyaset ve iktisadiyatı üzerine olan etkilerini bu gün de korumaktadır.

Bu nedenlerledir ki, Türk Boğazları, uluslararası ilişkilere yön vermede daima odak noktası olmuşlardır.

Gerçekten tarihin eski dönemlerinden beri ön planda, Avrupa ve Asya ülkeleri arasında başlamış olan ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerle, askeri hareketler, sürekli olarak Boğazlar bölgesinde cereyan etmiştir. Başka bir deyişle Boğazlar, dünyanın diğer parçalarında pek görülmemiş ardı arkası kesilmeyen mücadelelere sahne olmuştur.

Boğazların tarihin akışı içindeki stratejik durumu ve jeopolitik konumuyla ilgili yukarıdaki kısa açıklamaların ışığı altında, Çanakkale Muharebelerinin sonuçları üzerindeki değerlendirmeler, kuşkusuz daha bir önem ve anlam taşıyacaktır.

Böylesine bir değerlendirmenin daha gerçekçi ve sağlıklı olabilmesi ise, büyük devletlerin Türk Boğazları üzerindeki ulusal emellerine kısaca da olsa, bir göz atılmasını gerektirir.

Birinci Dünya Harbi öncesinin başlıca büyük devletlerinden Almanyanın, Drang Nach Osten (doğuya doğru) politikası, Rusyanın ılık denizlere ulaşma emelleri; İngilterenin, denizlere egemen olan dünyaya hakim olur teorisine dayanarak, özellikle XIX. yüzyıldan bu yana güttüğü Rusyanın Akdenize çıkmasını engelleme siyaseti, hep Türk boğazlarında düğümlenmektedir.

Boğazların bu tartışma götürmez önemi konusunda Napolyon İstanbul bir anahtardır.

Istanbula egemen olan dünyaya hükmedecektir.

Eğer Rusya, Çanakkale Boğazını ele geçirecek olursa, Tulon, Napoli ve Korfu kapılarına dayanmış olacaktır [431) demekle, Fransanın Boğazlar üzerindeki duyarlılığını açık seçik ortaya koymuş olmaktadır.

Rusyanın görüşüyse, Genelkurmay Başkanı Kropatkinin bir raporunda; XX. yüzyılda Rusyanın en önemli işinin, Istanbul Boğazını ele geçirmek olduğuna işaretle, Osmanlı Devletini, Boğazı Rusyaya bırakmaya hazırlamalı ve Almanya ile anlaşma yapmalıdır şeklinde ifadesini bulmaktadır.

Büyük devletlerin Boğazlar üzerindeki kısaca açıklanan bu emelleri, onları kendi aralarında da gizli birtakım mücadelelere yöneltmiştir.

Nitekim, Rus Dışişleri Bakanı Sazanof, Çar tarafından da onaylanan bir raporunda; Boğazların güçlü bir devletin eline geçmesi, tüm Güney Rusyanın ekonomik hayatının, o devletin egemenliği altına girmesidir demekte ve bu durumun önlenmesi için, Istanbulun alınmasını önermektedir.

Öte yandan Kasım 1911de Rusyanın, Osmanlı Hükümetine Boğazlar üzerindeki istekleriyle ilgili bir notasından haberdar edilen Ingiltere ve Fransa, Rus isteklerini reddetmişlerdir.
Keza Rusyanın bu ve buna benzer çeşitli tarihlerdeki yinelenen daha birçok istek ve baskılarının birbirini izlemesi, Osmanlı Devletinin Birinci Dünya Savaşında Merkez Devletleri safına kaymasında büyük bir etken olmuştu.

Işte Boğazlar üzerindeki bu gizli çıkar çatışmalarıdır ki, Ingiliz ve Fransızları Istanbulu almaya ve Ruslardan önce Karadeniz Boğazına el atmaya yöneltmiş ve Çanakkale Cephesinin açılmasında başlıca etken olmuştur.Ruslara silah ve malzeme yardımı sorunuysa, savaşın sadece görünüşteki nedenini oluşturmuştur.

Böylece büyük devletlerin Türk Boğazları üzerindeki tarihi emellerini ortaya koyarken, bu devletlerden Ingilterenin bu cephenin açılmasında birinci derecede aktif rol aldığını da belirtmek doğru olur.Nitekim Ingiliz Donanma Bakanı Churchill, cephenin açılmasında büyük çaba göstermiş ve etkili olmuştur.

Gerçekten o, bu cephenin açılmasının baş mimari olmuş, Türklerin askeri gücünü ciddiye almamış, olayı basit ve sadece sınırlı bir cezalandırma hareketi olarak görmüştü. En güçlü ve modern silahlarla donatılmış zırhlılarının Boğazda görünüvermesiyle, Türklerin direnmekten vazgeçeceğini sanmıştı.

Kuşkusuz bu büyük bir yanılgıydı. Ingilizler, Çanakkaledeki Türk savunmasını ve askerini sadece matematiksel ölçülere vurup, onun yüksek manevi gücünü görmezlikten gelerek, büyük bir hesap hatasına düştüler ve sonunda, önce denizde, sonra da karada hiç de beklemedikleri amansız cevabı aldılar.

Böylece onlar, zaferi Boğazda, Türk top ve mayınlarına, karada Türk süngüsüne bırakarak çekilip gittiler.

Anlaşma Devletlerinin Çanakkale serüveni bu suretle noktalandıktan sonra, yukarıdaki açıklamaların ışığı altında, Türkiye ve uluslararası politika ve diplomasi tarihi açısından ortaya koyduğu önemli sonuçları da şöylece özetlemek mümkün olur.
ÖyLe Bir Sınavdayız'ki Kitab'ı Açmak Serbest ...! Kur'an ı Kerim
[Resim: vd4v4.png]


[Resim: ghbUwqi.gif]


Bunu ilk beğenen sen ol.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.