İçki mübtelası birisiyle karşılaşmıştım.
Dedimki kendisine: "Allah’a tevbe anın gelmedi mi hâlâ?"
Tam bir yıkılmışlık içinde bana baktı, sonra gözyaşlarıyla "ne olur bana dua et" dedi.
Bu isteği çok etkilemişti beni.
İşlediği günahın ne denli büyük olduğunu anlatan gözyaşları, Rabbine karşı oluşun verdiği derin hüzün, hepsinin ötesinde de Yaratıcısına iman eden bir mü'min olarak tövbekar olmayı yürekten isteyen bir adam vardı karşımda.
Bağımlıydı. İyileşmeyi arzuluyor, benden de dua talep ediyordu.
Düşündüm bir an: Bu insandan bir farkım varmıydı benim? Yok, yok belki ondan daha kötüydüm ben!
Evet ben, yetiştiğim çevre nedeniyle içki hiç kullanmamıştım ama Rabbimi unutmama neden olan gaflet sarhoşluğuna çok düşmüştüm.
İçki bağımlısı bu adam günahına ağlarken ben ve emsalim, tam bir aldanmışlık haliyle, gaflet günahını ve onun sızısını gösterecek tek bir gözyaşı dahi dökmemiştik bugüne kadar.
Günahını bırakmak için benden yardım talep eden bu adama döndüm:
"Gel kardeşim! Hep beraber Rabbimize yönelip günahlarımızın affı ve ıslahımız için dua edelim: Ey Rabbimiz! Günaha düşerek kendimize yazık ettik. Bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen kaybedenlerden oluruz."
دستور الوحدة الثقافية بين المسلمين - محمد الغزالي
Alıntı