You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

“RIZKINDA BEREKET İSTEYEN KÂBE’YE GİTSİN”

“RIZKINDA BEREKET İSTEYEN KÂBE’YE GİTSİN”

Uzman
“RIZKINDA BEREKET İSTEYEN KÂBE’YE GİTSİN”
“RIZKINDA BEREKET İSTEYEN KÂBE’YE GİTSİN”

İçinde bulunduğumuz zaman dilimi, mübarek bir ibadetin muştusunu da kalplerimize taşıyor. Milyonlarca Müslüman, hac ibadetini yerine getirmek için pervane kuşları misali Mescid-i Haram’a kanatlanıyor. Bizler de pek çok defa kutsal topraklara gitme şerefine nail olan İlahiyatçı-Yazar Ahmet Bulut hocamıza Kâbe’de yaşadığı ve şahit olduğu özel anları sorduk.
İşte Ahmet Bulut’un anlatımıyla Kâbe anıları…

Kâbe kumbarası yaptı, 6 ay sonra umre nasip oldu
1997 yılında bir grup arkadaşla beraber haftalık hadis dersleri yapıyorduk. İçlerinden birisi, “Hocam beraber bir ekip oluşturalım, sizin rehberliğinizde umre yapalım” dedi. Bu teklife çok sevinmiştim ama maddî imkânım da yoktu. Bu durumu arkadaşa arz edince, hâlâ hayatımın en tatlı cümlesi gibi gelen şu kelimeleri söylediler: “Hocam siz niyet edin, Allah bir kapı açar.”
Ve hakikaten o sene yeni namaz kılmaya başlayan 14-15 kişilik bir arkadaş grubuyla böyle bir yolculuk nasip oldu. Ben niyetine girdim, tüm imkânsızlıklara rağmen Rabbim umre yapmayı nasip etti, çok şükür... Gönlünüz Kâbe aşkıyla yanmaya başlamışsa, bilin ki size yol görünmüş demektir.
Niyetine girildiğinde nasibin geldiğine dair pek çok örneğe de şahit oldum. Mesela, yine bir arkadaş grubumuz içerisinde Kâbe’ye gitme kararı almıştık ama hiçbirimizin maddî durumu müsait değildi. Arkadaşlara dedim ki: “Gelin her birimiz birer kumbara edinelim ve elimize geçen her kuruşu Kâbe’ye gitme niyetiyle içine atalım. İnanıyorum ki eksik kısımlarını Allah tamam edecektir.”
Bu teşvikimizin ardından bir arkadaşım özene bezene bir Kâbe kumbarası hazırlamış. Yani Kâbe şeklinde bir kumbara yapmış ve eline geçen her kuruşu içine atmaya başlamış. Arkadaşımız memur… Aramızda maddî durumu en zayıf olan kişi kendisi ama kalbi Kâbe’ye gitme aşkıyla yanıyor. Bir gün kumbarasını getirdi, bize gösterdi. İçinde bir dolu bozuk para var. Aradan 5-6 ay ya geçti ya geçmedi, arkadaş bir ikramiye hak etti. Hiç hesapta olmayan büyük bir para geçti eline… Ve o niyetin ve gayretin ödülü olarak eşiyle birlikte umreye gitmek nasip oldu.

Zengin olmak isteyen Kâbe’ye gitsin
Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde buyuruyorlar ki: “Kim hac veya umre ederse, demirin ateşin pasını giderdiği gibi, hac ve umre de günahları ve fakirliği giderir.”
Şimdi bu hadiste özellikle “günahları giderir” kısmı bilinen ve iman edilen kısmı… Oysa hadis-i şerif, fakirliği de gidereceğini müjdeliyor. Hakikaten baktığınızda pek çok Kâbe öyküsünün başlangıcı “aslında durumum yoktu” kelimeleriyle başlar. Ama sonrasında, Kâbe ziyaretinin akabinde rızıkta bir artış ve bereket gözlenir.
Ben de defaten kutsal topraklara gitme şerefine nail olmuş biri olarak rahatlıkla diyebilirim ki, hiçbir zaman Kâbe’ye gitmeden önceki maddî durumumla gittikten sonrası bir olmadı. Her defasında daha zenginleşmiş, bereket kuşanmış olarak döndüm. Yine pek çok arkadaşın bu kutlu yolculuk sonrası zenginleştiğine şahitlik ettim.
Mesela, İstanbul’da çalışan bir kardeşimiz vardı. Umreye gidecek kadar kendisine para biriktirmişti. Bu niyetini annesiyle paylaştığında annesi demiş ki: “Oğlum, ben de çok arzu ediyorum. Daha önce hac vazifemi yaptım ama ne olur beni de götür. Ahir ömrümde bir daha gitmek istiyorum.” Kardeşimiz annesini götürmeyi çok istiyor ama o kadar parası da yok. Ne yapacağını bilemiyor. Sonunda annesinin kalbini kırmamak adına “olur” diyor.
Ertesi gün işyerine gittiğinde arkadaşlarına durumu anlatıyor. Akıl danışıyor. Arkadaşları da ona borç vermeyi teklif ediyorlar. Arkadaşımız bir yandan seviniyor ama bir yandan da nasıl öderim diye içinden geçirmeye başlıyor. Sonra aklına Efendimizin (s.a.v.) zenginlik müjdesi geliyor. “Bakalım bu hadis benim hayatımda nasıl tecelli edecek” diye beklemeye başlıyor.
Sonra, annesiyle birlikte kutsal topraklara doğru yola çıkıyorlar. Tam Mekke-i Mükerreme’ye geliyorlar ki, arkadaşımız ilk müjdeyi alıyor. Meğer uzun zamandır işyerinde terfi etmesi gerekiyormuş ama nasip olmuyormuş. Daha ayaklarını o mübarek beldeye basar basmaz terfi haberi geliyor. Maaşına ciddi bir zam ekleniyor. Öyle ki, döndüğünde hem maaş zammını, hem de iki maaşlık terfi primini almış oluyor ve arkadaşlarından aldığı borcu kolaylıkla ödemeyi Yüce Mevla nasip ediyor.

Sigara içen herkese hac farzdır
Hac ibadetinin Allah’ın kulu üzerindeki hakkı olma özelliği de vardır. Yüce Rabbimiz ayet-i celilede buyurur ki: “Oraya gidip gelmeye yol bulabilenler, binekli ya da yaya olarak gelmeleri Allah’ın kulları üzerinde bir haktır.”
Bu ayet-i kerimeye baktığımızda, şunu fark ediyoruz: Hac öyle bir ibadet ki, gidebileceği halde gitmeyenler Rablerinin hakkını hiçe saymış oluyorlar. Zira Kur’an-ı Kerim’de bu şekilde ifade edilmiş tek ibadet hacdır.
Rahmetli Esad Coşan Hocamdan hatırladığım bir hikâye var bu ayetle ilgili... Hac hatıralarında yazar ki, askere asteğmen olarak gidip görev yaparken, işinde terfi ettiği haberini alır. Öyle ki, eline toplu bir para geçer. Bu parayla ne yapsam, ev mi alsam, araba mı alsam diye düşünürken kendi kendine şu cümleleri fısıldar: “Önce Rabbinin hakkını öde!” Sonrasında eline parasını alır, hemen hac başvurusu için gerekleri yerine getirir ve hacca gider.
Bu bilinç ve şuur çok önemlidir. Şeytan hep haccın çok pahalı olduğunu, para yetmeyeceğini fısıldar. Oysa –en basit örnek olarak– sigara içen herkese hac farzdır. Neden diyecek olursanız, iki yıllık sigara parasını kenara koyduğunuzda hacca gidecek paranız elinizde olmuş olur. Bunu da Türkiye’de herkes tedarik edebilir kanaatindeyim.

Kâbe’ye gitti, Kâbe yürekli oldu
Kutsal toprakların, insanların hidayetine vesile olan, kalpleri dönüştüren bir özelliği de vardır. Bu bağlamda eğer ailesinden İslam’ın güzelliklerini henüz keşfedememiş, henüz yaşayamamış zikzak yapan kardeşlerimiz varsa Kâbe ziyaretini şiddetle tavsiye ederim.
Kendi hayatımdan örneklendirecek olursam, kayınpederim 25 yıl yurt dışında kaldıktan sonra Türkiye’ye dönmüş birisi... Bu süre içinde her türlü haramı işlediği, namaz hususunda yalnızca arada bir cumalara gittiği bir cahiliye dönemi yaşamış. Türkiye’ye döndükten sonra ben kızıyla evlendim. Kayınvalidem ise, gönlü Kâbe aşkıyla yanan bir hanımdı. Bir gün bana “Oğlum şu ahir ömrümde Kâbe’ye gidemedim. Çok istiyorum ama baban eğer gidersen seni boşarım diyor. Bana yardım et de şu adamı ikna edelim” dedi.
Bunu duyduğumda kaynar kazanlar başımdan aşağıya döküldü. Hemen “Tamam anneciğim, sen merak etme. Ben bir şekilde halledeceğim inşaallah” dedim. Ziyaretlerine gittiğimizde cebren ve hileyle kayınpederimin kimliği aldım. Gizlice hacca yazdırdım ama o yıl çıkmadı. Ertesi yıl bir daha aynı yöntemle kuraya soktum. Bu sefer kurada adımız çıkınca “Haydi baba, Kâbe’ye gidiyoruz” dedim.
Tabii karşı çıktı, ayak diredi ama hep birden baskı yapıp ikna ettik ve yola koyulduk. Ben de özellikle en uzun dönem olan 40 günlük kafileyi tercih ettim. Niyetim, kayınpederimin kalbini de Kâbe’ye açabilmekti.
Yolculuğun ilk durağı Medine’ydi. Kafiledeki herkes kayınpederimi görünce şaşırıyor, dünyanın çivisi mi çıktı diye söyleniyorlardı. Düşünün, dine o denli karşı bir adam, Efendimizin (s.a.v.) huzurunda dua ediyor! Kayınpederim de ilk günlerde toplantılara arkadan geliyor, gönülsüz davranıyordu. Bense sabırla hem Efendimizin (s.a.v.), hem Kâbe’nin mucizelerini bekliyordum.
Aradan günler geçti. Bir gün yine Efendimizi (s.a.v.) selamlamaya geldiğimizde kayınpederimde bir duygu boşalması yaşandı. “Esselâmü aleyke yâ eyyühe’n-nebiyyü ve rahmetullâhi berakâtüh” sesleri tüm grubu çınlatmaya başladı. Herkes şaşkın bir halde kayınpederime bakıyordu. Ondaki hidayet aşkına hayretlerle şahitlik ediyorduk.
Sonraki günlerde bir baktık, kayınpederim tamamen değişmeye başladı. Ezandan önce gelip hemen seccadesine oturuyor, dualar ediyor, gözyaşlarıyla ibadete duruyordu… Aynı şekilde Kâbe’de de hepimizden önce kayınpederim namaza, duaya, tavafa koşuyordu.
Rabbime şükürler olsun, kutsal topraklar, eşine “gidersen seni boşarım” diyen kayınpederimin hidayetine vesile oldu. Döndükten sonra da namazlarında, ibadetlerinde çok hassas bir yol izledi. Yani Kâbe’ye gitti, Kâbe yürekli oldu…

EFENDİMİZİN (S.A.V.) SELAMIYLA MÜSLÜMAN OLDU
Almanya’da yaşayan bir işçi kardeşimiz hacca gidecek kadar para biriktirmiş ve patronundan hac için izin istemiş. Lakin patronu izin vermemiş. Nedenini sorduğunda da işlerin yoğunluğunu bahane etmiş. Tabii arkadaşımız kafasına koymuş, “Benim gitmem lazım. Hac bana farz oldu. Eğer izin vermezseniz işten ayrılırım” diyerek çıkış yapınca, patronu da niyetin ciddiyetini fark etmiş ve izin vermiş. Yalnız arkadaşa da tembih etmiş, “Madem Muhammed’in Rabbinin evine gidiyorsun, benden de Muhammed’e selam götür” demiş.
İşçi kardeşimiz Medine’ye vardığında Mescid-i Nebevî’nin önünde Efendimize (s.a.v.) selamları iletirken aklına patronunun selamı gelmiş. Önce, Müslüman olmayan birinin selamını iletmek doğru mudur diye düşünmüş ama sonra selam üzerimde kalmasın diye patronunun ismiyle selamını iletmiş.
Aradan günler geçmiş, kardeşimizin hac ibadeti bitip evine dönmüş. İşe başladığı gün patronuna selam vermek için odasına uğramış. Bir de ne görsün, patronu namaz kılıyor! Meğer kardeşimiz selamını ilettiği an, patronu da kalbî bir dönüşle Müslüman olmuş. Bu manzarayı gören kardeşimiz bir kez daha kelime-i tevhit getirip Allah’ın mucizesine şahitlik etmiş. Efendimize (s.a.v.) verilen selamın muhakkak alındığını da yeniden idrak etmiş.
a,bulut
Bunu ilk beğenen sen ol.
~Laedri~
RE: “RIZKINDA BEREKET İSTEYEN KÂBE’YE GİTSİN”
Ahmet hocanın muhabbeti çok hoş..
Bir ara denk gelmiş katılmıştım konuşmasına
Allah razı olsun gülücük
Bunu ilk beğenen sen ol.

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren İslami Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.