Hazret-i Ömer (r.a.) buyurdular ki: “Ey Abdullah! Sen onlar ile bir mi olmak istersin? Onların Hazret-i Ali gibi babaları, Hazret-i Fâtımâtü'z-Zehrâ gibi anaları, Hazret-i Fahr-i Âlem (sallallâhü aleyhi ve sellem) gibi dedeleri, Hazret-i İbrâhîm gibi dayıları vardır (İbrâhîm, Hazret-i Resûl-i Ekrem'in oğludur). Hazret-i Ümmü Gülsüm, Zeyneb ve Rukayye (radıyallâhü anhünne) gibi teyzeleri vardır, Hazret-i Ca'fer-i Tayyâr ve Hazret-i Ukayl gibi amcaları vardır.”
Hazret-i Ali (k.v.), Hazret-i Ömer'in (r.a.) böyle söylediğini işitince “İşte bunun için Resûl-i Ekrem (sallallâhü aleyhi ve sellem) Hazretleri: ‘Ömer, Cennet ehlinin kandili ve İslâm’ın nûrudur.’ buyurmuştu” dedi. Hazret-i Hasan ve Hüseyin, Hazret-i Ömer'in yanına varıp bunu müjdelediler Hazret-i Ömer (r.a.), Sahâbe-i Güzîn'den bir cemâat ile Hz. Ali'ye (r.a.) geldi. Hazret-i Ömer “Yâ Ali, sen Resûlullah (s.a.v.) Hazretlerinden ‘Ömer, Cennet ehlinin kandili ve İslâm'ın nûrudur' diye işittin mi?” diye sual buyurdular. Hazret-i Ali de, ‘evet' dedi. Hazret-i Ömer, dedi ki, ‘Şimdi bana bunu yaz.' Hazret-i Ali de mübârek eline kalem alıp yazdı.” Hazret-i Ömer (r.a.) o yazıyı alıp, evlâdından birine verdi ve ‘Ben vefât ettiğimde, bunu kefenime sararsın. Bununla Allâhü Teâlâ'nın huzûruna çıkayım' buyurdu.
[Menâkıb-ı Çâryâr-ı Güzîn]
*